09 HAZİRAN, PERŞEMBE, 2022

“İş Üretmek Bir Hikâye Anlatma Meselesi”

Versus Art Project, Senkron 2022’ye beş sanatçının işlerinden oluşan “Dip Dalga” isimli bir çevrim içi seçki ile katıldı. Senkron’un video sanatına odaklanmak için yarattığı fırsatı değerlendirerek dijital görüntülerin çağdaş sanat alanında kapladığı/açtığı yeri düşünmeye davet eden sergide Alper Aydın, Sena Başöz, Yelta Köm, Metehan Özcan, Sibel Horada’nın işleri yer aldı. “Dip Dalga” vesilesiyle Yelta Köm ile üretimleri üzerine sohbet ettik.

“İş Üretmek Bir Hikâye Anlatma Meselesi”

Alanlar arasındaki kesişimlerin yarattığı muğlaklığı sevdiğini söyleyen Yelta Köm, “Dip Dalga”ya İhtimaller İçin Bir Ağıt - Bölüm I isimli çalışmasıyla katılıyor. Köm; insan çağının etkilerini anlamak için geleneksel sezgi, kehanet yöntemlerinin nasıl bir yön gösterebileceğini araştırdığı görsel bir anlatı olarak tanımladığı işiyle toplamda yedi bölümden oluşacağını düşündüğü serinin ilk bölümünü izleyici karşısına çıkarıyor. “Dip Dalga” kapsamındaki üretimler 30 Haziran’a dek buradan ziyaret edilebilir.

Çalışmalarınız sanat, mimarlık ve araştırma ekseninde temelleniyor. Disiplinlerarası etkileşimdeki pratiğiniz, üretiminizi nasıl şekillendiriyor?

Alanlar arasındaki kesişimlerin yarattığı muğlaklığı seviyorum. Bunlar kimi zaman birbirlerinden çok ayrı okunabilecek pratiklerken, ben bu durumu alan ayrımından çok, farklı iş birlikleri olarak görüyorum. Bu iş birliği kimi zaman metinsel, kimi zaman bir hikâye anlatımı, kimi zaman sadece bir yerleştirme olarak ortaya çıkıyor. Mecraların ve alanların kesişimi, çok daha kişiyle, türle ilişkilenmeyi getiriyor beraberinde, benim pratiğimin parçacıklı yapısı biraz buradan geliyor. Bu dışardan bakınca bir toz bulutu gibi gözükse de işlerimin hepsinin, ya da üretiminde parçam olan her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Bu bağlantıları kurmayı da keyifli buluyorum, iş üretmek bir hikâye anlatma meselesi, kişisel arşivlerinin içine çok düşen biriyim ve bu kayboluşların işlerimin karmaşıklığını arttırırken, birebirleriyle sakince ilişkilenebildiğini görmeye başladım.

Fiziksel çevrenin algılanması, kent imgesi, neoliberal dönüşümler, doğa ve teknoloji arasındaki gerilim başlıca odaklandığınız konulardan. Nelerden ilham alıyorsunuz?

İlham kaynağım birliktelikler, dayanışmalar, direnç noktaları… Odaklandığım konuların içinde yeni bir araya gelmelerin nasıl olabileceğini merak ediyorum, bizim bugüne dair algımız, teknoloji ile ilişkimiz bunları şekillendiren meseleler. Benim için yaşam alanları ve teknoloji ufuk açıcı alanlar, teknoloji ile kurduğumuz insani yerden olan ilişkileri irdeliyorum. Bahsettiğim ilham kaynaklarının şehirlerle, kentlerle ilişkisini de görmezden gelemem. Bugünün dünyasında şunun da farkındayız tabii, o ilham denen şey de anlamını yitiriyor, ilahi bir ilham yok artık. Merak ve bilgiyle inşa edilen ilhamlar var, ben de biraz böyle bakıyorum duruma. Bunların dışında direnç noktalarını ve pasif direnişleri anlamlı buluyorum, gündeliğin değerini konuşmanın önemli olduğunu düşünüyorum.

1. Alper Aydın, Phreatic, 2015, Video, 9’7’’
2. Metehan Özcan, Dekor, 2019, Video, 3’3’’
3. Sena Başöz, Zaman Böceği, 2014, Yaratıcı Belgesel Film, 30’.jpg
​4. Sibel Horada, Göç Dalgası, 2019, Video, 3’53’’

Senkron kapsamında, Versus Art Project’in “Dip Dalga” çevrim içi seçkisinde sergilenen çalışmanızdan bahsedebilir misiniz? Eser izleyiciye ne anlatıyor?

İhtimaller İçin Bir Ağıt - Bölüm I, uzun süredir farklı mecralarda ürettiğim, toplamda yedi bölümden oluşacağını düşündüğüm serinin ilk bölümü. Toprak parçalarından, kayalardan, taş ocaklarından, toprağın altındaki ve üstündeki metallerden, üzerlerindeki akışkanlar üzerinden, insan çağının etkilerini anlamak için geleneksel sezgi, kehanet yöntemlerinin nasıl bir yön gösterebileceğini araştırdığım görsel bir anlatı. İçindeki görüntülerin bir kısmı yıllar içinde farklı coğrafyalardan topladığım sekanslardan oluşsa da birbirleriyle karşılaşmaları oldukça yeni. Bir ağıt olarak başlayan hikâye, aslında tüm olasılıklara dair bir söylem ile yola çıkıyor, videodaki ses ve metin görsel anlatıya eşlik gösterse de farklı akışları esere katıyor ve birbiriyle ilişkilenen hakikatler ve yalanlar duyuluyor.

Bu çalışmanız bir serinin başlangıcı ve zamanla uzun-orta format bir filme dönüşmesi planlanıyor. Bu seri kapsamında neler planlıyorsunuz?

Serinin devamında benzer arayışlar devam edecek ama kimi yerde biçimsel büyük farklar olacağını da düşünüyorum. Hayalim bunun bir filme dönüşmesi, farklı coğrafyalarda, farklı biçimlerde kurulan hikâyelerin bir araya geldiğinde parçacıklı yapısını hissedebileceğimiz uzun bir görsel anlatı kurmak. Benim anlatmak istediğim hikâyenin özünde farklı duruş noktalarının altını çizmek ve bir parçacıklar evreninde ondan sekanslar vermek var. Bu görsel ya da metinsel anlatının akışı o yüzden birbiriyle ilişkilenen farklı kaynaklardan besleniyor.

Yelta Köm, ihtimaller için bir ağıt

Tüm Olasılıklar İçin Bir Ağıt - Bölüm I adlı çalışmanın ilk bölümünü bir uyanış ve sorgulama olarak nitelendirirsek, serinin devamında bizi hangi temalar bekliyor?

Hikâyenin geri kalanının biraz daha aydınlık olacağını söyleyebilirim. İyimserliğin gerekliliğini düşünüyorum, bir ağıt ile başlayan hikâye, büyük bir parçanın ilk aşaması. Bu hikâye tamamlanırken farklı çeşitlilikler, birliktelikler, hayatlar, türler de içine girecek. Olasılığın yarattığı kaygan ve belirsiz durumun ise değişeceğini düşünmüyorum. Sonu ya da başı olmayan, ama bir anı yaşatan, hatırlatan bir anlatının peşindeyim. Deneyimleyenler kendi sonlarını ve başlarını bulabilirler bu parçalar içinde, bunun bilinçli bir anlaşılmama isteği olmadığını da söylemem gerek. Bu daha çok anlamlandırmaya, anlaşılmaya açık bir kapı bırakmak. Teoride bunu söylemek kolaylarken, çok anlamlı bir hikâyeyi kurmak ve ilişkilendirmek zor olabiliyor. Öte yandan da işlerimin çoğunda olduğu gibi bu işin de özelinde bir yüzleşme, hesaplaşma var. Bu kimi zaman insanın doğduğu toprakla kurduğu ilişki, kimi zaman sonradan gittiği yerle, ama mekân baki ve her ne olursa olsun bu ilişkileri kurmak önemli.

Yaşamınıza ve çalışmalarınıza Berlin’de devam ediyorsunuz. Bu durum üretimlerinizi nasıl etkiliyor?

Ben Berlin’e daha taşınmamışken de Berlin hayatımda önemli bir yer tutuyordu. Ailemin bir kısmının burada yaşaması daha çocuklu yaşlardan itibaren şehirle ilişkilenmemi sağlayıp, bir yandan da kültürel olarak beslenmemin de önemli bir parçası olmuştu. Son senelerde ise en başta daha iki ayaklı kurduğum sistem, Berlin’e kaydı. Bu benim üretimimi, düşünce sistemimi, dünyamı değiştiren ve doğrudan etkileyen bir mesele. Şehirler, insanları değiştirir ve Berlin kimi zaman ne kadar içine kapanık olsa da alternatif bir dünya ütopyası olarak var oluyor. Aşklar yeniden tanımlanıyor, işler yeniden tanımlanıyor, anlamlar birbirinin içine geçiyor.

1-3 Yelta Köm, Possibilistic Grounds, Photo: Noyan Ayturan
​4. Yelta Köm

Yakın zamanlı projeleriniz arasında neler var?

Bugünlerde Prag Uygulamalı Sanatlar Akademisi’nin galerisi UM Gallery’de grup sergisi açılacak, onun hazırlıkları ile uğraşıyorum. “İhtimaller İçin Ağıt”ın bir uzantısı olan yeni bir iş kuruyorum, bu işin içinde döngüsel bir senfoni olarak hayal ettiğim, dünyayı nasıl algıladığımızdan, şehirlerin nasıl görünmeyen ağlarla üretildiğine bakan yine ilişkiler arayan bir iş. "Coexist, Coact, Collaborate” sergisinde farklı ülkelerden beş sanatçı / mimar bir araya gelip, jeopolitik ve ekolojik meselelere mekân perspektifinden bakıyor.

​Versus Art Project’de uzun süredir planladığımız kişisel sergimin hazırlıkları devam ediyor. Pandemi yüzünden ertelemek zorunda kaldığımız sergi, geçen zaman içinde yeni bir form ve anlatıya dönüştü. Yine yer şekilleri, konumlar üzerinden giderken bir yandan pratiğimin önemli bir kısmını kaplayan yazını da içine alan, mekânla ve şehirle uğraşan bir sergi için çalışıyorum. Önümüzdeki kış ayında farklı kamusal programlar ve müdahaleler ile beraber kapsamlı bir şekilde projenin başlangıcını vermek istiyorum.

0
4702
1
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Advertisement
Geldanlage