29 AĞUSTOS, PERŞEMBE, 2013

Türkiye’de Cazın Öyküsü - 3

Hülya Tunçağ yazdı… “1955-1980 arası”

Bölüm 1
Türk caz sahnesi, 1950’lerin sonuyla 1960’larda oldukça hareketliydi. Gerek Kuzey Amerika’da gerek Avrupa’da devam eden Bebop akımı, Türk caz müsizyenlerince de iyice içselleştirilmişti.

Türkiye’de Cazın Öyküsü - 3

Türk caz sahnesi,1950’lerin sonuyla 1960’larda oldukça hareketliydi. Gerek Kuzey Amerika’da gerek Avrupa’da devam eden Bebop akımı, Türk caz müsizyenlerince de iyice içselleştirilmişti. Bu akımı tanıtan ise eleştirmen, yazar ve bascı Cüneyt Sermet’ti. Örneğin ilk Bop altılısını 1947 yılında saksofoncu  İsmet Sıral, trompetçi Müfit Kiper, davulcu Şadan Çaylıgil, gitarcı Turhan Taner ve piyanist İlham Gencer ile kurmuştu. Sermet’in anlatımına göre Gencer o yıllarda Bud Powell gibi çalıyordu. Zaten daha önce 1946-47 yılları arasında Gencer ve Taner ile “King Cole Trio” tarzı bir üçlü kurmuştu. Dolayısıyla bu motivasyonla yetişen müzisyenler Bebop tarzını o denli sevdi ki, günümüze kadar bu etki varlığını sürdürdü.

İlk caz dergisini,1955 yılında yönetmen Duygu Sağıroğlu çıkardı. Galatasaray Lisesi Caz Dergisi adıyla 5-6 sayı çıkan dergiyi Özdemir Asaf, babasının Babıali’deki matbaasında basmıştı. Daha sonra Caz Ekspres, 1959 yılında Sadık Hitay ve Cumhur Alp Tansıker tarafından çıkarıldı. Tansıker, aynı zamanda ilk DJ’dir. Yine 1961-1962 arası on sayı çıkan “Popüler Melodi” dergisi, sinema, güncel müzik ve caz üzerine haberler veriyordu. Çıkaranlar ise Mete Kuranel ve Sabri Yalın’dı. Ankara muhabiri ise Durul Gence idi. Ayrıca Mete Kuranel, Şişli’deki “Çatı” kulübün ilk sahibiydi. İstanbullu zengin bir aileden geliyordu. Ailesinin ısrarıyla kulübü İlham Gencer’e devretmişti. Çatı daha sonra müzisyenlerin buluşma  noktası haline gelecek, neredeyse bir caz okulu gibi  görev üstlenecekti. Yanı sıra Fuaye, Karavan, Hilton Oteli’nin “Roof Bar”ı ve Şadırvan gece kulüplerinde de önemli topluluklar çalardı.

Konserler Saray, Melek ve Fitaş sinemalarında verilirdi. Ankara’da Ankara Palas, Gar Gazinosu, Intime gibi mekânlarda Orhan Sezener, Yaşar Güvenirgil orkestraları, Amerikan Kulüp’te Erol Pekcan topluluğu; İzmir’de, kış aylarında Sibel gece kulübü, Amerikan Subay Kulübü, yaz aylarında ise fuar içindeki Mogambo ve Kübana açıkhava kulüplerinde yabancı ve Türk orkestralar çalardı. Ayrıca İzmir’deki Numune ve Şan pavyonlarında da programdan önce orkestralar dönemin ünlü caz parçalarını seslendirirdi.

Bu dönemde İzmir’in bilinen adları; trompetçi Niyazi Erden

(1922-1986, D.Gillespie etkisi), tenor saksofoncu ve flütçü Mehmet Ceyhan (1929, J.Coltrane etkisi), şarkıcı ve alto saksofoncu Müfit İşgörür (T.Bennett, F. Sinatra, Johnny Hartman, Paul Desmond etkileri), tenor/alto/soprano saksofoncu Birol Soyurgal (1939, Coltane etkisi), davulcu Nevzat Gençkut (1930, Joe Morello etkisi), şarkıcı Ergun Aydın (1933, J.Hartman, F.Sinatra, T.Bennett etkileri), Ankara Gar gazinosu, İstanbul Günay, Adana Amerikan Subay Kulübü’nde kendi orkestrasıyla çalan ve bir dönem Fehmi Ege Orkestrası’nda çalışan piyanist Necdet Güngör (1930-1995, B.Powell, B.Evans etkileri) gibi farklı müzisyenlerdi.

1960’lardan sonra  Türkiye’de  caz, iki ayrı alanda yoluna devam etti: İlki, 1940 ve 1950’lerden gelen”Straight Ahead” denen ana akım cazı benimsemiş kuşak (İsmet Sıral, Erol Pekcan, İlham Gencer, Selçuk Sun, Ayten Alpman, Sevinç Tevs, Süheyl Denizci, Nejat Cendeli, Turhan Eteke, Erdem Buri, Arif Mardin’in ilk yılları, Mehmet Ceyhan, Ayhan Yünkuş, Günnur Perin, İlter Yenişen, gibi müzisyenler); diğeri ise  halk müziğini yeniden keşfedip Folk-Caz tarzını deneyenler (Okay Temiz, Akay Temiz, Durul Gence gibi...)

Bunlara ek olarak her iki alanda da etkin müzisyenler vardı (Tuna Ötenel, Sevinç Tevs, Muvaffak Falay, Erdem Buri, Özdemir Erdoğan, Tülay German).

1950’lerin sonunda bazı sanatçı ve topluluklar yurtdışına açılma yollarını aradı. Çoğu da başarılı oldu. Örneğin, İsmet Sıral ve Topluluğu (Piyanoda Ayhan Yünkuş, bas ve trombonda Günnur Perin, trombonda İlter Yenişen, davulda Turan Eteke, vokallerde Ayten Alpman, Hayati Kafe, daha sonra Kafe’nin yerine Metin Ersoy, 1965-66 arası Özdemir Erdoğan), 1962’de İsveç’e gitti.1966’da istanbul’a döndükten sonra bu başarılı topluluk dağıldı. Cüneyt Sermet’in yönlendirmesiyle 1950’lerden itibaren kurulan İsmet Sıral topluluklarından birçok önemli müzisyen geldi geçti: Sevinç Tevs, Altan İrtel, Burhan Tonguç, Selçuk Sun, Salim Ağırbaş, Okay Temiz, İsmet Aksu, Nihat Sönmezer gibi...

Sıral, çok önce, 1957’de New York “World Jazz Festival”inde Arif Mardin ve Sevinç Tevs ile birlikte sahneye çıkmıştı. Sıral, daha sonra birkaç kez yurt dşında şansını denedi. Önce öğretmenlik yapmak üzere İsveç’e, ardından 1978’de vibrafoncu Karl Berger’in yönetimindeki “Creative Music Studio”nun çağrısıyla  New York, Woodstock’a gitti. İki yıl kadar burada Türk Müziği üzerine öğretmenlik yaptıktan sonra Marmaris’e yerleşti. İdeali burada bir müzik okulu ve stüdyosu açmak, dünya çapındaki müzisyenlere seminer verdirmek ve yetenekli gençlere eğitim olanağı sağlamaktı. Ancak, çoğunlukla maddi nedenlerle idealine ulaşamadı. Bu durum onda büyük düş kırıklığı yarattı. Ne yazık ki 1978 yılında canına kıyarak aramızdan ayrıldı.

1960 başlarında yurdışına giden bir başka önemli müzisyen ise bascı ve piyanist Selçuk Sun idi. 1934 İstanbul doğumlu sanatçı, Ankara Konservatuarı mezunu. 1949’dan beri bas çalan Sun, 1950’lerde Ankara’da Amerikan Astsubay ve Subay  Kulübü’nde, Ankara Radyosu’nda, İstanbul Caddebostan Gazinosu’nda Nejat Cendeli, İsmet Sıral, Hrant Lusigyan, Vasfi Uçaroğlu’nun da yer aldığı Dokuzlu’yla çalıştı.1960’da İskandinavya’ya giden sanatçımız, aynı yılın sonunda Stockholm’da yapılan Avrupa Kontrbasçılar Yarışması’nda Niels-Henning Orsted Pedersen’den sonra ikinci seçildi. Bu dönemde Bud Powell, Dexter Gordon, Lucky Thomson gibi ustalarla çalma olanağını buldu. Ülkeye dönünce Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’na girdi.1981’de emekli olduktan sonra yeniden İskandinavya’ya gitti. Burada bukunduğu sürede çeşitli topluluklarla çaldı. 1984’de yurda döndü...2006 yılında İstanbul Caz Festivali tarafından “Yaşam Boyu Başarı Ödülü”nü alan Sun, halen çok aktif bir yorumcu.

Uluslarası sanatçılarımızdan biri de, bir öncü...Trompetçi Muvaffak Falay...1930 Ankara doğumlu. Ankara Konservatuarı’nda trompet ve piyano öğrenimi görürken caza merak sardı. Bir yandan da Ankara Radyosu’ndaki “Daldan Dala” programlarında çalıyordu. Konservatuarda caz çalmak yasak olduğu için programa çıkarken “Mafi” adını kullanıyordu. Daha sonra Avrupa’da söylenişi de daha kolay olduğu için “Maffy Falay” adıyla tanındı. Türk caz tarihinin çok

önemli bir figürü olan piyanist Erdoğan Çaplı ile okulun son yılını birlikte okuyan Falay, “Daldan Dala” programında da Çaplı ile çalıyordu.1956 yılında orkestrasıyla Ankara’ya gelen Dizzy Gillespie’yi Esenboğa Havaalanı’nda , Süheyl Denizci, Erol Pekcan, Hayri Maktap, Celal Bozkurt, Sabahattin Doğangöz ile birlikte karşılamıştı. Daha sonra Gillespie, Down Beat dergisine yaptığı bir söyleşide Ortadoğu turnesinde Roy Eldridge, Miles Davis ayarında iyi bir trompetçi keşfettiğinden söz edecekti. 1960’da Falay, Almanya’da Amerikan birliklerine çalan Kelley orkestrasına katıldı.Amacı A.B.D.’ye gitmekti. O sırada önüne çıkan bir takım iyi olanaklar onu gitmekten alıkoydu. Önce, Köln’de Almanya’nın en iyi topluluklarından Kurt Edelhagen Orkestrası’na girdi. Ardından  ünlü Kenny Clarke-Francy Boland Big Band’e katılarak katılarak tüm Avrupa’yı dolaştı. Orkestranın 1961-1966 arasında çıkan tüm plaklarında çaldı. Daha sonra İsveçli trompetçi Ake Persson’un önerisiyle İsveç’e gidip Harry Arnold’un radyo orkestrasına girdi. Bir ara ilk idealine kavuşmak için 1968’de bir New York serüveni yaşadı. Umduğunu bulamadı. Daha sonra, Benny Bailey, Ake Persson, Phill Woods, Sixteen Eriksson ile Quincy Jones Big Band’e katıldı. Bu orkestranın, Arne Sucksdorff’un yönettiği “The Boy In The Tree” filmi için yaptığı müzik kaydında da yer aldı. Usta trompetçimiz, George Russell Big Band, Bernt Rosengren, Don Cherry, Dizzy Gillespie Reunion ve İsveç Radyo Topluluğu’nun bazı kayıtlarında çaldıktan sonra kendi topluluğu “Sevda”yı kurdu. 1971 yılında Okay Temiz ile kurduğu bu toplulukla amacı Türk Halk Müziği ile modern cazı kaynaştırmaktı. Bu bir denemeydi aslında... İki plaktan sonra Sevda dağıldı. Ardından İsveçli ünlü bariton saksafoncu Lars Gullin ile 1976 yılında Gullin’in ölümüne kadar çalışmalar yaptı, birlikte festivallere katıldılar. 1985’de tenor saksofoncu Bernt Rosengren, tromboncu Elvan Aracı, piyanist Ake Johansson ile bir Hard-Bop topluluğu kurdu. Bascı Per-Ola Gadd ve davulcu Ronnie Gardiner’ın da katılmasıyla 1996 yılında çıkardığı “Hank’s Tune” albümü, Avrupa’da çok beğenildi. 1990’dan itibaren çalışmalarını Stockholm’da sürdüren sanatçı, ülkesinden hiç kopmadı. Stockholm-İstanbul-Kuşadası arasında  mekik dokuyan Falay, 2005 yılında İstanbul Caz Festivali’nin “Yaşam Boyu Başarı” ödülünü aldı.

0
23948
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage