25 NİSAN, PERŞEMBE, 2024

“Her Fikri Denemek Gibi Bir Alışkanlığımız Var”

Müzikal açıdan çok sesli, çok kültürlü ve çok renkli bir deneyim sunan Develer ile grubu bir arada tutan bağları, bir arada üretmelerinin formülünü, ilk albümleri Fauna’yı ve yolculuklarını konuştuk.

“Her Fikri Denemek Gibi Bir Alışkanlığımız Var”

2019 yılında İstanbul’da kurulan Develer ilk başta Niko Doğu (melodik perküsyon), Naci Oğuz (elektrik ve perdesiz gitarlar), Muaz Ceyhan (tanbur ve çağlama) ile yola çıktı. Zaman içerisinde Esmani Kılıç (Perküsyon), Mert Can Dursun (Piyano), Kerem Duru (Davul), Salih Eren Kurç (Bas gitar) ve Cenk Bonfil (Piyano) gibi isimlerin katılmasıyla bugünkü hâlini aldı. Çok sesli, çok kültürlü, kalabalık ve renkli bir yolculuk onlarınki. “Feveran”, “Torpak”, “Biber” gibi şarkılarıyla dinleyicilerin yakından takip ettiği Develer, mart ayında ilk albümleri olan Fauna’yı yayımladı. Sekiz parçadan oluşan köklerini evrene salan bir albüm Fauna. Parçalar konserlerde canlı çalınarak olgunlaşsa da albümün tamamı neredeyse 24 saat içinde kaydedildi. Kutlay Evrensel imzalı kapak da Develer’in provaları sırasında eş zamanlı olarak çizildi.

​26 Nisan'da Ankara Kulüp Müjgan’da, 9 Mayıs'ta da Bova’da dinleyicileriyle buluşacak Develer ile grubun profesyonel dostluk bağlarını, albümleri Fauna’yı, yarattıkları müzikal evreni ve yolculuklarını konuştuk.

2019 yılında ilk olarak Niko Doğu, Naci Oğuz, Muaz Ceyhandan oluşan ama gittikçe büyüyen ve büyüdükçe müzikal açıdan zenginleşen sekiz çok yetenekli müzisyenden oluşan bir grup Develer. Yarattığınız müzikal evreni, albümü konuşmaya başlamadan Develeri bir arada tutan bağ nedir? Bu grubun kurgusunda profesyonellik dostluk bağlarını nasıl dengeliyor?

En temelde dostluk olduğunu söyleyebiliriz. İyi anlaştığın, sevdiğin insanlarla, herhangi bir kısıt, sınır, kabul derdi taşımadan istediğin müziği içinden geldiği gibi yapabilmenin ve bunun hem tanıdığın hem tanımadığın birçok insanda samimiyetle karşılık bulduğunu görmenin kıymetini bilmek de var diyebiliriz. Her ne kadar bu müziği yapan sekiz kişi gibi görünsek de paylaşımda olduğumuz, güç bulduğumuz, Develer ile birlikte yürüdüğünü hissettiğimiz çokça dostumuz var. Bu da bizim için çok kıymetli. Tabii ki farklılıkların güzelliğini görmek, kıymetini bilmek de işin önemli bir parçası. Profesyonellik anlamında ise en önemsediğimizi söyleyebileceğimiz şey hem kendi emeğimize hem de birçok insanınkine ve ortak duyguları paylaşmak için kimi zaman yağmur çamur demeden bizimle olan ya da uzaklardan duyan dinleyen insanlara karşı hissettiğimiz sorumluluk. Bu da her seferinde elimizden gelenin en iyisini ortaya koymak, en samimi haliyle Develer tecrübesini oluşturmak için hazır olmamızı gerektiriyor. Profesyonellikten anladığımız bu diyebiliriz. Kendiliğinden samimiyet ve sahicilikle dengeli bir noktada bizim için.

İsimlerle ilgili merak uyandıran tercihleriniz var. Grubun ismi mesela. Doğuya özgü bir hayvan olan deveyi isim olarak tercih etmenizin sebebi nedir? Sizi nasıl temsil ediyor?

Develer isminin gruba konulma hikâyesi aslında bir parçanın ritmik formunun deve yürüyüşünü andırmasından geliyor. Anlamı için ise biz o kadar atıfta bulunmasak da sonrasında başkalarının yakıştırdığı birtakım temsili anlamlar oldu. Kimileri daha ironik, sarkastik de buluyor. Ama belki dirayetli bir hayvan olması, gerek soğuk çöller gerek sıcak çöller gibi farklı zorlu koşulları mesken ediniyor olması gibi özelliklerini hoş ve kimi açılardan yakın bulduğumuzu söyleyebiliriz. Ancak, o kadar anlamı üzerine düşünerek koyduğumuz bir isim değil esasında.

Her biriniz alanında özel üretimler yapan, farklı isimlerle çalışan müzisyenlersiniz. Develer bir arada nasıl üretir? Nasıl bir formülü var Develerin? Şarkıların üretim süreçlerinden bahsedebilir misiniz?

Formül; ortak zeminde, birbirimizi gözeterek söz söylemekten, farklılığa ve bilinmezliğe kucak açmaktan geçiyor diyebiliriz bizim için. Çok net temalar ya da sınırlar belirleyerek üretmedik şimdiye kadar. Yaptığımız müziğin enstrümantal olması, dışavuruma epey alan açıyor. Genelde o anki hisler ve kafa durumumuza göre, birimizden gelen bir fikre diğerlerimizin eklemlenmesi ile çoğunlukla da doğaçlamalar üzerine giderek üretiyoruz. Tabii ki bu fikirler kimi zaman masa başında düzenlenip son şeklini alıyor ama tamamen masada yazdığımızı söyleyebileceğimiz belki bir parçamız olmuştur albüm içerisinde.

Üretim sürecinizin bireysel bazda sizdeki etkisini nasıl tanımlarsınız? Hiç kaosa dönüştüğü, içinden çıkamadığınız zamanlar oluyor mu?

Olmadı değil açıkçası. Ama doğaçlamadan ve doğaldan ötürü değil, oradan uzaklaşıp “şöyle bir şey mi yapsak, şuna benzer bir şey mi yapsak” gibi düşüncelerin savurduğu durumlar oldu. Biraz, üste olmayan bir kıyafeti giymeye çalışmak gibi, ait hissettirmediğinde içe sinmiyor kimi zaman. Bizim de zaman zaman arayışlarımız içinde kaybolduğumuz noktalar oldu, ama albümün ortaya çıkan ilk parçası “Hasat Zamanı” da tam böyle bir sürecin sonunda bir dönüm noktası olarak ortaya çıktı. Geçirdiğimiz vakitlerin, nasıl ortak yolda yürüyebileceğimizi tanımanın hasadını aldığımız, tam da kısıtlamaları bırakıp içimizden gelene döndüğümüz noktada çok rahatça ve doğallıkla ortaya çıktı diyebiliriz. Sonrasında da albüm parçaları birer birer şekillenmeye başladı. Sahnelerde, sahne öncelerinde, kimi sahneler için özel hazırlıklar yaparken… Sorunun ilk kısmına gelecek olursak; sanırım üretim aşamasında yer yer dalgalanmalar da oluyor diyebiliriz. Yani bu çok doğal bir yandan. Çok kafa var ve hemen herkesin aynı noktada uzlaşması çok ütopik olurdu. Ama genel olarak güzel bir dinamiğimiz var ve zıt düşülen noktalarda konuşmak, anlaşmak, her fikri denemek gibi bir alışkanlığımız var. Bunun sonucunda da ne üretirsek olabildiğince bireysel olarak da hepimizi içermesine, kapsamasına ve içimize sinmesine gayret ediyoruz.

Kutlay Evrensel'in "Hasat Zamanı" için hazırladığı çalışma 

Develerin müziği pek çok türden besleniyor, farklı kültürleri kapsıyor. Yarattığınız müzikal evrende, yolculuğunuz boyunca işlemeye devam ettiğiniz müzikal dokuyu neler besliyor?

Dinlediklerimiz, duyduklarımız, okuduklarımız, çaldıklarımız, hissettiklerimiz diyebiliriz. Dışavurumun bu yanıyla, farklılıklarımızı kucaklayışımız birleşince, Develerin dokusu ortaya çıkıyor. Hepimiz değişiyoruz, dünya değişiyor, hissettiklerimiz değişiyor, bu değişimleri de beraber yaşıyoruz ve müziğe de yansıyor. Ayrıca gelişiyoruz da. Enstrüman anlamında, müziğe yaklaşım anlamında… Bu da bir parçası tabii.

Fauna’nın müjdecisi Hasat Zamanı”ydı. Bu müjdeci aslında ismiyle artık bir albümün vaktinin geldiğinin mesajını verirken, albümün müzikal dokusuna dair ipucu da sunuyordu. Fauna’yı baştan sona dinlediğimizde kendi içinde farklı türleri harmanlayan, farklı coğrafyalardan bir araya gelmiş seslerden oluşan mozaik bir albüm olduğunu söyleyebiliriz. Yarattığınız Fauna’yı, onu var eden elementleri sizden dinleyebilir miyiz?

Dile getirmesi zor bir şey, albümde dinleyebilirsiniz yine bizden :). Şaka bir yana, hepimizin çok çeşitli söz dağarcıkları var müzikal anlamda. Gerek geldiğimiz gelenekler olsun gerek de dinlemeyi, çalmayı sevdiğimiz türler, parçalar açısından. Bu dağarcıktan çıkan söz dizimleri de çok yönlü ve çeşitli oluyor hâliyle. Faunada da bunu görüyoruz. Kimi zaman halk müziği kimi zaman sanat müziği elementlerinin modern dokularda duyulduğu, yapısal olarak da daha progresif bir dinamik taşıyan, gelenekten kopmadan belki geleneği genişleterek türler arası temaslar kuran, yer yer de zıtlıkları bir arada barındıran bir dokusu var albümün.

Parçaların adlandırma sürecinde müzikal açıdan ilham aldığınız kaynaklar veya deneyimler neler oldu? Kaiser, Galenik, Hasat Zamanı, Agregat, Devmonot, Mesken, Nekroz, Blueshift. Bu isimlerle dinleyicilerinize nasıl bir hikâye sunmayı amaçlıyorsunuz?

Yer ve gök, toprak ve uzay. Parça isimlerinde, parçaların bize hissettirdikleri üzerinden ilerledik. “Hasat Zamanı” başından bize buğday sarısı bir hissiyat veriyordu, oradan geldi adı. Diğer parçaların da toprak ve tarımla bağlantılı isimleri var. Bir yandan uzay iması taşıyanlar da var. Uzayda bir keşfe de çıksa tarım yapmaz mı insan sonuçta? Toprağa kök salmaz mı? Kök dediğimiz bizi illa bir yerde tutmak, mıhlamak zorunda mı?

Kutlay Evrensel'in "Fauna" için hazırladığı çalışma 

Şarkıların üretim aşamalarında öne çıkan ayrıntıları sizden dinleyelim mi? Mesela Hasat Zamanı” için yaptığımız haberde şöyle bir bilgi yer alıyordu: Grubun ilk konseri öncesinde yazılan şarkı, neredeyse her konserde çalınarak son hâlini aldı.” Nasıl yani? Doğaçlama parçalarınızın ne kadarında etkili? Diğer parçalarınızda da doğaçlama yolundan mı gittiniz? 

Evet daha önceki sorularda da bunlara değinmiş olduk aslında. İlk konser öncesinde arayış içinde olduğumuz, belki kısmen sancılı ama öğretici bir süreç olmuştu. O sürecin sonunda; serbestlik, sahicilik, samimilik gibi şeylerin önemini hissetmekle de alakalı olsa gerek, tek bir provada ve bir doğaçlamada çıkıverdi “Hasat Zamanı”. Sonra sahnede pişti tabii. Çoğu parça yine doğaçlamalar üzerinden ilerledi. Yani birinden gelen bir fikir de olsa, o fikri doğaçlama içinde beraber ele aldığımızda esasında farklı bir şekle bürünüyor ve parça, Develerliğine” öyle ulaşıyor. Tabii ki doğaçlanırken son hâllerinde çıkmıyorlar, kimi zaman tıkandığı yerde önümüze koyup ölçüp biçmek, tartmak da gerekebiliyor. Bu yapılmadığında tam yerini bulamayabiliyor parçalar. Hatta bu sebeple telefonlarımızda prova kaydı olarak kalıp bir süre dokunmadığımız parçalar da oldu. Yani düz bir çizgide ilerleyen bir süreç değil, dalgalanmalar oluyor. Sonra Develer Parçalarını Koruma ve Yaşatma Derneği esprisi altında bir gayretle çekip çıkardık o parçaları tıkandıkları yerden :). Kısacası doğaçlamanın çok önemli bir yeri olduğunu söyleyebiliriz. Onun haricinde doğaçlamayıp yazarak ortaya çıkardığımızı söyleyebileceğimiz belki “Galenik” ve “Blueshift” var.

Albümde yer alan parçalardan hangisi ya da hangileri daha farklı bir çalışmanın sonucu? Şöyle de sorabilirim sizi ortaya çıkarken en çok deneyen, zorlayan parçalar hangileri oldu?

Zor soru. Belki “Agregat” ve” Nekroz”u söyleyebiliriz. İkisi de kimi sebeplerle zaman zaman çalmayı tercih etmediğimiz parçalar oldular. Tabii o zaman şu anki son hâllerini almış değillerdi. Bilemiyorum, hissiyatla alakalı biraz. Daha sonrasında özel vakit ayırdık onlara. Ne yapsak, nasıl olsalar daha içimize siner, daha olması gerektiği gibi hissettirir diye kafa yorarak son hâllerine getirdik onları da. Şimdi ikisi de vazgeçemediğimiz parçalar ve mutlaka setlistimizde oluyorlar.

Babylonda gerçekleşen albüm lansmanı konserinizde Fauna’nın müzikal açıdan ne kadar güçlü olduğunu, her dinleyiciyi kapsayan renkli bir atmosfer yarattığınızı ortaya koydunuz. Benim için, aklımdan çıkmayacak bir konserdi. Hem bu konserdeki duygularınızı hem de Develerin Fauna’dan sonraki konser deneyimleri hakkında neler söylersiniz?

Bizim için de çok kıymetli ve etkileyici bir konser oldu ve yeri çok ayrı. Çok çok değerli dostlarımızla sahneyi paylaştık, parçalarımızı beraber çaldık. Büyük özenle hazırlandığımız ve bizi çok iyi hissettiren bir geceydi. Tabii ki en önemlisi, bu deneyimi orada olan yüzlerce insanla, kimi tanıdık kimi ile tanışmamış bile olsak aynı hisleri paylaştığımız dostlarla beraber tecrübe edebilmiş olmak. Özen ve rahatlığın ince bir dengesinde hissettik sanırım. Her şeyin muntazam olmasına dikkat ederken bir yandan samimiyet ve içtenliği elden bırakmamak. Sonraki sahnelerimize de taşıyacağımız önemli bir deneyimdi bizim için de. Ayrıca dostlarla çalmayı da çok sevdik ve bunu da daha çok yapmak isteyeceğiz mutlaka. Gelin beraber olsun diyelim! :)

Fauna’nın Develer’in üzerinde bir değişim, dönüşüm etkisi söz konusu mu? Manzaraya durup baktığınızda şu an neler görüyorsunuz?

Kesinlikle! Birçok açıdan önemli ve öğretici bir yolculuktu Fauna. Kendimizi ve birbirimizi tanıdık en önemlisi. Baştan sona her aşamasının ayrı bir öğreticiliği vardı. Kimi zorlukları da vardı tabii ama bu da bir parçası yolculuğun. Dostlarımızın da çokça emeği oldu, çok destek oldular. Selam olsun diyelim! :)

Son olarak müziğinizi nereye götürmek istiyorsunuz? Develer yolda neler denemek istiyor

O bizi götürüyor daha çok, gittiği yere diyelim.

26 Nisan'da Ankara Kulüp Müjgan’daki konserin biletine buradan, 9 Mayıs'ta da Bova’daki konserin biletine mekânın kapısından edinebilirsiniz.

0
710
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage