
Oscar ödüllü müzisyen Glen Hansard, Piu Entertainment organizasyonuyla 11 Kasım’da İstanbul Zorlu PSM’de, 13 Kasım’da ise Ankara MEB Şura’da müzikseverlerle buluşacak.
1980’lerin başında Dublin sokaklarında müzik yaparak kariyerine başlayan Glen Hansard, 1990’da kurduğu The Frames ile kısa sürede İrlanda’nın en önemli müzisyenlerinden biri hâline geldi. Fitzcarraldo (1996) ve Burn the Maps (2004) albümleriyle ulusal başarı yakalayan grup, Bob Dylan gibi efsanelerle aynı sahneyi paylaştı. 2006 yılında başrolünü üstlendiği Once filmiyle uluslararası şöhrete kavuşan Hansard, filmin unutulmaz şarkısı “Falling Slowly” ile Oscar Ödülü kazandı. Daha sonra Broadway’e uyarlanan Once The Musical, 8 Tony Ödülü kazanarak büyük bir başarıya imza attı.
Solo kariyerinde de önemli albümlere imza atan Hansard; Rhythm and Repose, Grammy adayı Didn’t He Ramble ve son albümü This Wild Willing ile dünya çapında turnelere çıktı. Carnegie Hall ve Sydney Opera House gibi prestijli salonlarda sahne alan sanatçı; Newport Folk, Montreux Jazz ve Lollapalooza gibi festivallerdeki performanslarıyla da kendinden söz ettirdi.
Renée Levi’nin “Lékélée” başlıklı kişisel sergisi 13 Aralık tarihine kadar Öktem Aykut’ta sanatseverlerle buluşacak.
Son bir yıl içerisinde Paris’te yer alan Palais de Tokyo’da ve Kunstmuseum Basel’da mekâna özgü seriler geliştirerek sergiler açan Renée Levi, “Lékélée” serisini de Öktem Aykut’un galeri mekânına mahsus şekilde, resim izleme edimini önceliklendiren bir tercihle gerçekleştirdi.
“2025 yılının sonunda ortaya çıkan Lékélée serisi, 2024 tarihli Lésédy’nin (2024) devamı niteliğinde ve birbirine bağlı, gelişen seriler hâlinde ilerleyen çalışma sürecimin bir uzantısını teşkil eder. Lésédy yavaş, bilinçli ve özenle kurgulanmış bir resimsel gelişim sürecinin ürünüydü; Lékélée ise belirgin bir dönüm noktasını temsil eder -çalışmanın üzerinden tam anlamıyla bir özgürleşme fırtınası geçti. İrili ufaklı bütün eserler bir manzara gibi yere serildi ve tek bir yoğun akış içinde boyandı. Bu süreçte yeni katmanlar ve değişken mekânsal ilişkiler belirdi; bir anlamda fırtınanın 'öncesi' ve 'ötesi' görünür hâle geldi. Güçlü renkler, bu fırtınanın enerjisini taşır; ona hem bir ses hem de bir aciliyet hissi kazandırır.”
Künye:
1. Lékélée S, 2025, acrylic on canvas, 200 x 280 cm
2. Lékélée H, 2025, acrylic on canvas, 190 x 190 cm
Akbank Sanat, “Akbank Sanat Her Yerde” çatısı altında düzenlediği Çocuk Atölyelerini bu yıl ilk kez İstanbul dışında da gerçekleştirecek. İstanbul’da Sakıp Sabancı Müzesi iş birliğiyle başlayacak atölye programı, müzenin yanı sıra Bursa, Eskişehir ve İzmit’teki belediyelerle gerçekleştirilecek ortak çalışmalarla çocuklarla buluşacak.
Akbank Sanat Çocuk Atölyeleri 2025-2026 sezonunda da doğadan, edebiyattan, mimariden ve teknolojiden ilham alan içerikleriyle çocuklara sanatın ilham verici dünyasını keşfetme fırsatı sunmaya devam edecek. Çocuklara üretme, keşfetme ve sanatla büyüme fırsatı sunan atölyeler bu yıl ilk kez İstanbul dışına taşıyor. Farklı yaş gruplarındaki çocukları sanatla buluşturan etkinliklerde çocuklar hem bireysel olarak hem de zaman zaman aileleriyle birlikte eğlenerek sanatın keşif dolu dünyasına adım atıyor.
Çocuk Atölyeleri hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Disney+, merakla beklenen yeni dizisi Sekizinci Aile’nin fragmanını yayımladı. Ali Atay’ın yönettiği, kadrosunda Haluk Bilginer, Hazal Kaya, Çağlar Çorumlu, Serkan Keskin, Mehmet Özgür, Erdem Şenocak, Cihan Talay, Melisa Döngel, Ali Atay, Alper Baytekin ve Ercan Kesal’ın yer aldığı dizi, 19 Kasım’da yayına girecek.
25 Film ve Normal Film’in yapımcılığını üstlendiği, Ali Atay’ın yönetmenliğine imza attığı ve aynı zamanda senaryosunu Olgu Baran Kubilay, Cihan Talay ve Alper Baytekin’le beraber kaleme aldığı Sekizinci Aile dizisi, Basmacıgil ailesine odaklanıyor. Haluk Bilginer, Hazal Kaya, Çağlar Çorumlu, Serkan Keskin, Mehmet Özgür, Erdem Şenocak, Cihan Talay, Melisa Döngel, Ali Atay, Alper Baytekin ve Ercan Kesal gibi güçlü isimleri oyuncu kadrosunda buluşturan dizide aslen tekstilci olan Basmacıgil Ailesi’nin mütevazı bir başlangıçtan basamakları tırmanarak dünyanın en güçlü 8. ailesi olmasına varan yolculuğu ve aile bireylerinin bu gücü korumak adına verdikleri mücadele anlatılıyor.
19 Kasım’da Disney+’ta yayına girecek Sekizinci Aile dizisinin fragmanını buradan izleyebilirsiniz.
Japon metal grubu BABYMETAL, 1 Temmuz 2026 Çarşamba akşamı Neo Events organizasyonuyla Lifepark İstanbul’da konser verecek.
Metal müziğin gücünü J-pop enerjisiyle birleştirerek kendine özgü bir tür yaratan BABYMETAL, İstanbul’da yüksek enerjili koreografiler ve görsel prodüksiyonuyla unutulmaz bir geceye imza atmaya hazırlanıyor. Japonya’da kurulan BABYMETAL, vokalde SU-METAL ile “scream & dance” enerjisini sahneye taşıyan MOAMETAL ve MOMOMETAL’den oluşuyor. Grup, 2014’te yayımladığı ilk albümü Babymetal ve “Gimme Chocolate!!” adlı şarkısıyla kısa sürede dünya çapında milyonlara ulaştı ve kült statüsüne yükseldi. Aynı yıl Budokan Arena’yı tamamen doldurarak “en genç yaşta Budokan’ı dolduran grup” unvanını kazandı; 2016’da ise Wembley Arena’yı tamamen dolduran ilk Japon metal grubu olarak tarihe geçti. Birleşik Krallık’taki Wembley performansıyla büyük ses getiren grup, Glastonbury sahnesinde dev bir kitleye ulaştı ve ardından Los Angeles The Forum konseriyle ABD’deki ilk arena deneyiminde büyük bir başarıya imza attı. METAL GALAXY albümüyle Billboard 200 listesinde 3. sıraya, Top Rock Albums listesinde ise Asyalı bir sanatçı için ilk kez 1 numaraya yükselerek rekor kırdı. 2021’de Budokan’daki 10 konserlik özel seri ve 2023’te yayımladığı konsept albüm THE OTHER ONE, grubun sahne vizyonunu daha da ileri taşıdı. BABYMETAL yalnızca bir müzik grubu değil; kültürler arasında kurduğu köprüyle de benzersiz bir fenomen hâline geldi. Deathcore sahnesinin önemli ismi Alex Terrible (Slaughter to Prevail) ile yaptığı iş birliği, elektronik dans grubu Electric Callboy ile yayımladığı “RATATATA” ve DragonForce gitaristleriyle sahnede buluşturduğu power metal enerjisi, grubun sınır tanımayan müzikal kimliğini daha da güçlendirdi.
%100 Metal Sunar: BABYMETAL konserinin biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.
Salt, çalışmalarında insan hikâyelerine odaklanan fotoğrafçı ve foto muhabiri Yıldız Çelik’in arşivini erişime açtı.
Garanti BBVA tarafından kurulan Salt, fotoğrafçı ve foto muhabiri Yıldız Çelik’in arşivini sanatseverlerle buluşturuyor. Salt Araştırma Kent, Toplum ve Ekonomi Arşivi’ne eklenen koleksiyonda, Çelik’in 1980’lerin sonunda Kazlıçeşme ve Galata Köprüsü civarında çektiği fotoğraflar öne çıkıyor. Kazlıçeşme’deki deri fabrikalarının Tuzla’ya taşınmasından hemen önce çekilmiş kareler fabrikalardaki işçilerin çalışma koşullarını; Eminönü ve Karaköy fotoğrafları ise yeni Galata Köprüsü’nün inşaatı ile bölgenin dönüşümünü belgeliyor.
Yıldız Çelik, 1960’ta İstanbul’da doğdu. 1982’de İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği’nde (İFSAK) fotoğraf eğitimi aldıktan sonra 1987’de Tempo dergisi ile başladığı meslek hayatına Cumhuriyet gazetesinde kültür sanat fotoğrafçısı ve muhabir olarak devam etti. “Güneydoğu’da Yaşam” ve “Suriye’de Yaşam” gibi projeleriyle dikkat çeken Çelik, Bulgaristan’dan Göç fotoğrafıyla 1990 Yunus Nadi Ödülleri’nde “Yayımlanmış Fotoğraf” dalında üçüncülük ödülünü kazandı. 2007–2013 yıllarında Güneydoğu Anadolu’nun yanı sıra Suriye, Lübnan, Irak ve Gürcistan’da belgesel çalışmalarında bulundu. Suriye’deki çalışmasıyla Türkiye Gazeteciler Federasyonu’nun 2012’de düzenlediği İsmail Sivri Gazetecilik Yarışması’nda “Araştırma–İnceleme” dalında ödüle layık görüldü. Çocuklara ve toplumsal belleğe odaklı hikâyeler üreten Çelik, fotoğrafın yanı sıra sınıf öğretmenliği, yazarlık ve illüstratörlük yapmayı sürdürmektedir.
Yıldız Çelik’in arşivine buradan ulaşabilirsiniz.
Fred Fordham’ın resimlediği ve uyarladığı, Ursula K. Le Guin’in eskimeyen romanı Yerdeniz Büyücüsü’nün çizgi roman hâli, Çiğdem Erkal Yeşilbademli’nin çevirisiyle Metis Yayınları’ndan çıktı.
Çizer Fred Fordham cesur bir yaklaşımla Yerdeniz dünyasını başka bir boyuta taşıyor ve Le Guin’in klasik başyapıtına hem yazarın hayranları hem de yeni okurları için farklı bir perspektif getiriyor.
Yerdeniz’deki en büyük büyücüydü Ged, ama gençliğinde pervasız Çevik Atmaca diye biliniyordu. Güce ve bilgiye duyduğu açlıkla, uzun zamandır korunan sırların peşine düşmüş ve yeryüzüne korkunç bir gölge salıvermişti. Bu kitap, onun sınanmasının hikâyesi – gücün kudretli kelimelerine hükmetmekte ustalaşmasının, kadim bir ejderhayı dize getirmesinin ve dengeyi yeniden kurmak için ölümün eşiğini geçmesinin hikâyesi.
CSO Ada Ankara, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü aramızdan ayrılışının 87. yılında gerçekleştireceği bir dizi etkinlik ile anacak.
Başkentin kültür sanat merkezi CSO Ada Ankara, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e duyulan minnet ve özlemi, bir dizi etkinlikle yaşatacak. Etkinlikler hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Program:
Ankara Devlet Klasik Türk Müziği Korosu-Atamıza Armağan Ezgiler Vefatının 87. Yılında Atatürk Anısına
06 Kasım 2025, 20:00 - Tarihi Salon
Ata’dan Yadigâr Şarkılar
09 Kasım 2025, 20:00 - Ziraat Bankası Ana Salon
CSO Sanatçıları İle Denizbank Konserleri 10 Kasım 2025 Atatürk’ü Anma Konseri
10 Kasım 2025, 20:00 – Bankkart Mavi Salon
Atam'a Şarkılar
10 Kasım 2025, 20:00 - Ziraat Bankası Ana Salon
"Atatürk’ü Anma Konseri" / Özlem ve Minnetle
10 Kasım 2025 - 20:00 - Tarihi Salon
Türk Dünyası Müzik ve Dans Topluluğu - O’nsuz Kasım Anma Konseri
14 Kasım 2025, 20:00 - Bankkart Mavi Salon
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Denizbank Konserleri "Atatürk’ü Anma Özel Konseri"
14 Kasım 20025, 20:00 - Ziraat Bankası Ana Salon
CSO Ada Ankara’da Çocuklar İçin 10 Kasım’a Özel Atölye / 10 Kasım’ A Özel Resim Atölyesi
10 Kasım 2025, 13:00/15:00 – Fuaye
SAHA Studio, Ocak-Haziran 2026 arasındaki 11. dönemi için yaptığı açık çağrı kapsamında görsel sanatlar alanında çalışan sanatçıların başvurularını 24 Kasım’a kadar bekliyor.
Sanatçı, küratör ve yazarlara yönelik çok yönlü bir araştırma ve üretim programı olan SAHA Studio, 6 aylık program süresince katılımcılarına İMÇ’deki mekânlarında kişisel bir çalışma alanı, şerefiye ve üretim bütçesinin yanı sıra küratöryel geri bildirim, üretim desteği ve ağ kurma fırsatlarını kapsayan, sanatçıların araştırma ve üretim süreçlerini zenginleştirmeyi hedefleyen bir program sunuyor. Program süresince sanatçılar, Türkiye’den küratör, araştırmacı ve sanat profesyonellerine ek olarak, yurt dışından gelen SAHA Küratöryel Program davetlileriyle buluşarak pratiklerini ilerletme ve yeni profesyonel ilişkiler kurma imkânı buluyor. Dönem ortası buluşmalarında araştırma ve ön üretimlerini izleyicilerle paylaşan sanatçılar, ziyaretçilerden işlerini geliştirmeye katkı sağlayacak geri bildirimler alıyor. Her dönem sonunda düzenlenen SAHA Studio Açık’ta program süresince geliştirdikleri projelerin sunumuna eşlik eden, kamuya açık etkinliklerle bu yeni eser üretimlerinin süreçlerini ve bağlamlarını derinlemesine tartışmaya açıyor.
2019 yılından bu yana devam eden SAHA Studio, seçim süreçlerini daha katılımcı hâle getirmek amacıyla iki dönemi kapsayan birer senelik periyotlarda değişen ve program deneyimi olan sanatçılardan oluşan bir ön jürinin desteğini alıyor. Programın farklı dönemlerinden birer sanatçının yer aldığı ön jürinin çoğunluk olarak işaret ettiği başvurular, dönem boyunca katılımcılara geribildirim desteği de sağlayan Seçici ve Danışman Kurul tarafından değerlendirmeye alınıyor. Bu ikinci etabın ardından, kurul hazırladığı kısa liste içinden aday sanatçılarla yaptığı görüşmeler sonunda döneme katılacak 5 sanatçıyı belirliyor. Davet edilen sanatçılarda belirli bir mecra ya da yaş kriteri bulunmazken, sanatçıların SAHA Studio olanaklarından yararlanma potansiyellerine, bireysel ve karşılıklı deneyimleriyle SAHA Studio’da yaratacakları etkileşime ve İstanbul dışından sanatçılara fırsat verilmesine dikkat ediliyor.
Temmuz-Aralık 2025 arasındaki 10. dönem ve Ocak-Haziran 2026 arasındaki 11. dönem için ön jüriyi Özgür Demirci, Gülşah Mursaloğlu, Onur Gökmen, Ali Miharbi, Evrim Kavcar, Merve Kılıçer ve Kıymet Daştan oluştururken Seçici ve Danışman Kurul’da sanatçı Gözde İlkin, bağımsız küratör Merve Elveren ve SAHA direktörü Serra Yentürk görev alıyor.
SAHA Studio’nun açık çağrısı hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Ayfer Tunç’un bireysel hatıraların toplumsal hafızaya nasıl dönüştüğünü sorgulattığı, bu ülkede kadın olmanın düşünmekten kaçındığımız gerçeğini düşündürdüğü yeni romanı Annemin Uyurgezer Geceleri, Can Yayınları’ndan çıktı.
Annemin Uyurgezer Geceleri, unutamayan bir belleğin kişisel muhasebesi, hayata rengini veren otuz yıllık güçlü bir aşkın anatomisi ve bir ülkenin toplumsal panoraması. Annesinin uyurgezerliği bilinçdışının labirentlerinde kaybolduğu sanılan aile sırlarını açığa çıkarırken buna tanık olan Şehnaz’ın belleği unutma yetisini kaybeder. Öğrendiği sırlar sadece aile sırları değildir, Osmanlı’dan günümüze uzanan toplumsal ve trajik bir kadınlık durumudur. Ekonomi profesörü Şehnaz kadınların yüzyıllardır süren yok-hayatlarını sorgularken erkeklerin hayattan erken çekildiği kadıncıl ailesinin var olma sürecini bir akademisyen gözüyle ele alır. Kişisel muhasebesini yaparken toplumsal normlara uymayan otuz yıllık aşkının zehirli yanlarıyla yüzleşir, bu sırada aklında bir başka kadın, büyük aşkı E.’nin karısı Eyşan vardır.
“Unutma yetisini kaybetmenin siyah mermerden yapılmış kaskatı bir levha haline getirdiği hayatım bundan otuz küsur yıl önce altüst oldu. Bir gece sabaha karşı bir saatte annemin uyurgezer olduğunu fark ettim. Ama hayatım annem uyurgezer olduğu için değil, annemin uyur halde gezerken bana söylediği şey yüzünden altüst oldu. Annem o gece benliğime öyle bir darbe indirdi ki, bir daha yaşadığım hiçbir şeyi unutamadım.
Annemin annesinden nefret etmesi gibi, ben de annemden nefret mi ediyorum, bu yüzden mi E.’den kopamıyorum, bağımsız bir Şehnaz olamıyorum diye kendime soruyordum. Cevaplarından korktuğum sorulardı bunlar.”