25 ŞUBAT, PERŞEMBE, 2021

Gilles Deleuze’den Sinemaya Dair: “Hareket-İmge” ve “Zaman-İmge”

Gilles Deleuze’ün imgelerin ve göstergelerin sınıflandırılmasına ayırdığı iki ciltlik "sinema" çalışması Hareket-İmge ve Zaman-İmge, Norgunk Yayıncılık tarafından yayımlandı.

Soner Özdemir’in dilimize çevirdiği ilk cilt olan Hareket-İmge, ağırlıklı olarak Amerikalı göstergebilimci C. S. Peirce'ün ve özellikle Fransız filozof Bergson'un tezlerine dayanıyor: "Hareket şimdidir, katetmenin edimidir." Kapsamlı incelemenin bir sinema tarihi olmadığını kitabın en başında belirten Deleuze'ün, bu işe kalkışmasındaki temel nedenin "hareket" ve "zaman" mefhumları aracılığıyla "bütün" kavramını yeniden tartışmaya açmak olduğu ileri sürülebilir.

Deleuze, sinemanın arkasına geçip, ışığı ve gölgeyi eğip büken çocukları ona yeniden doğurtuyor: Griffith ve organik birlik; Ayzenştayn ve Sovyet diyalektiği; Chaplin, Buster Keaton, Marx Biraderler, makineye karşı bürlesk, makineye karşı makine; Hitchcock'un zihinsel-imgesi, ilişki-imgesi; Rossellini ve kaybedenlerin sineması; Godard'da kan yerine kırmızı boya; Herzog'un o uzun yürüyüşü...

Burcu Yalım ile Emre Koyuncu’nun çevirisiyle yayımlanan ikinci cilt Zaman-İmge ise ilk ciltte Peirce’ten esinlenerek geliştirdiği sinemaya özel göstergeler tablosunu sinemada ortaya çıkan yeni kavramsal pratiklerin izini sürerek tamamlıyor. Bunun için, 2. Dünya Savaşı öncesi sinemayı karakterize eden eylem temelli sinemadan farklı, duyu-motor zincirinin koptuğu ve bu sayede zamanı dolaysız bir şekilde sunma kapasitesine kavuşan yeni bir imge türü ayırt ediyor. Deleuze’ün zaman-imge kavramıyla karşıladığı bu yeni sinemada temel soru “sonraki imgede ne göreceğiz?” olmaktan çıkıp “imgede görülecek olan nedir?” hâline gelecektir.

"Pek çok kişi için, felsefe 'yapılan’ bir şey değil, hazır bir gökyüzünde halihazırda yapılmış olarak bulunan bir şeydir. Ne var ki felsefi kuramın kendisi de, nesnesi kadar bir pratiktir. Nesnesinden daha soyut değildir. Bir kavramlar pratiğidir ve onu iç içe geçtiği diğer pratiklerin ışığında yargılamak gerekir. Bir sinema kuramı sinema 'üzerine’ değil, sinemanın yol açtığı ve kendileri de başka pratiklere karşılık gelen başka kavramlarla ilişki içerisinde olan kavramlar üzerinedir ve bir nesnenin diğer nesnelere göre bir önceliği olmadığı gibi, genel olarak kavram pratiğinin de diğer pratiklere göre hiçbir önceliği yoktur. (...) Büyük sinema yönetmenleri büyük ressamlar veya büyük müzisyenler gibidir: kendi yaptıkları hakkında en iyi konuşacak olan onlardır. Fakat konuşurken başka bir şey haline gelirler; filozof veya kuramcı olurlar; kuramlarla işi olmayan Hawks için dahi, kuramları küçümser gibi yapan Godard için dahi bu geçerlidir. Sinemanın kavramları sinemada verili değildir. Yine de bunlar sinemanın kavramlarıdır, sinema üzerine kuramlar değil. Öyle olur ki, daima günün öyle bir saati gelir ki, gece yarısında veya gün ortasında artık 'sinema nedir?’ diye değil, 'felsefe nedir?’ diye sormak gerekir."

0
10424
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage