Tindimler'in Macerası Çöp Adası’nda Devam Ediyor

İnsanlar pek çok sebeple hikâye anlatsalar da en uçuk kaçık hikâyelerimiz bile toplumsal meselelerimizden kopuk değildir. Gündelik hayatın sorunları daima edebiyatın hammaddesidir. Böyle düşünüldüğü vakit, iklim ve çevre krizinin merkezi bir temaya dönüştüğü edebiyat eserlerindeki artış da bir tesadüf olmasa gerek. Dünyanın doğal kaynakları hızla tükenirken insanlığın en büyük üretimi de neredeyse devasa çöp dağları oluyor.

Anne-kız olan ödüllü romancı Sally Gardner ile çizer Lydia Corry’nin beraber yazıp çizdikleri “Tindimler” serisi de aslında bu çöp dağlarını konu alan, hatta bir Çöp Adası’nda geçen enfes “geri dönüşüm” romanlarından oluşuyor. Tindimler ve Çöp Adası ile başlayan ve Tindimler ve Kaplumbağa Karmaşası’yla da devam eden maceranın bu durağıysa Tindimler ve On Yeşil Şişe başlığını taşıyor. Serinin öteki kitapları gibi bu cilt de Türkçeye Tuğçe Özdeniz tarafından tercüme edilmiş.

​Kolay okunur yazı karakteri, neredeyse her sayfada olayların ve karakterlerin enfes resimlendiği ve merak uyandıran olay örgüsüyle en isteksiz okurlar için bile davetkâr ve baştan çıkarıcı olan bu seride evlerini biz insanların, yani romandaki adlandırmayla “Uzun Bacaklılar”ın çöpe attıklarıyla inşa eden küçük Tindimlerle tanışıyoruz. Sally Gardner’ın gerçekten bir yirmi birinci yüzyıl peri masalı yaratmasına yol açacak denli özel bir hayal gücü var.

Tindimler ve On Yeşil Şişe’de Tindimler, uzun zamandır kullanılmadığından arızalanan müzik aletleri “şişefon”la yeniden müzik yapabilmek için on yeşil şişe bulmak mecburiyetindedirler. Bütün okyanusu kaplamış yüzlerce plastik şişe maalesef hiçbir işe yaramamaktadır. İyi ama bu kadar plastik şişenin arasında on yeşil şişeyi nasıl bulacaklardır?

​İlk iki romandan tanıdığımız Pinçik, Kuka, Dem, Etel B. Dina, Kaptan Kaşık, Süpürge Bey ve Çöp Adası’nı ziyarete gelmiş Kâşif Tiddledim “şişefon” yapımında kullanılacak bu on yeşil şişeyi harıl harıl aramaya başlarlar. Bu serüvende kendilerine yardım edecek bir müttefiki Uzun Bacaklılar’ın arasında bulurlar. Bu müttefik Anna adındaki bir Uzun Bacaklı Miniş’den, yani bizim bildiğimiz hâliyle bir çocuktan başkası değildir. Yoksa Tindimleri sadece Uzun Bacaklı Miniş’lerin görebildiğini hâlâ bilmiyor musunuz?

Eksantrik karakterleri, kısa bölümleri, canlı çizimleri ve atık, kirlilik, geri dönüşüm gibi önemli bir çevre mesajıyla birleştiren bu macera serisi, yine de asıl vazifesinin öncelikle merak, heyecan, neşe ve kahkaha dolu bir hikâye anlatmak olduğunu hiç unutmuyor. “Bugünün çöpü, yarının hazinesidir” mottosuyla yaşayan Tindimler’den her okurun öğreneceği bir şeyler var. Üstelik bunlar sadece çevre bilinciyle ilgili de değil. Yolculuk, macera, keşif, bütün dönüşlerin yuvaya olduğu ve takım çalışması hakkında da Tindimler hayli ilham verici karakterler.

​“Tindim ve ...” serisinin her yaştan okuru gibi ben de maceranın diğer ciltlerinin Tuğçe Özdeniz tarafından bir an evvel Türkçeye tercüme edilmesini bekliyorum. Bir Uzun Bacaklı olarak başka türlü Tindimlerin maceralarını nasıl takip edebilirim ki!