20 MART, PAZAR, 2016

“Pencereyi Açın, Son Birkaç Gündür Uçabiliyorum”

Werner Herzog’un 1974’te Paris’e yaptığı yürüyüş sırasında tuttuğu günlükten oluşan Buzda Yürüyüş, hem yol hem de bir dostluk hikâyesi.

“Pencereyi Açın, Son Birkaç Gündür Uçabiliyorum”

Werner Herzog, 1974’te yakın arkadaşı, film eleştirmeni Lotte Eisner’in Paris’te ölüm döşeğinde olduğu haberini alır. Batıl inançlara olan düşkünlüğüyle bilinen Alman yönetmen eğer Münih’ten yola çıkıp Paris’e kadar yürürse arkadaşının hayatta kalacağına inanır ve ufak bir kamp çantasıyla 23 Kasım 1974’te yolculuğuna başlar.

Herzog’u tanımayanlar için Buzda Yürüyüş’ün hikâyesi biraz tuhaf görünüyor olabilir. Ama kaybettiği bir iddia sonucu ayakkabısını yiyen, bir filminin setinde yaklaşık 10.000 adet farenin renklerini beğenmeyince hepsini beyaza boyatan, Fitzcarraldo’nun çekimleri sırasında Peru’daki balta girmemiş ormanların içinden 320 tonluk buharlı bir gemi geçiren ve nihayetinde “eğer iyi oynamazsa” gözde aktörü Klaus Kinski’yi öldürmekle tehdit eden birinden bahsediyoruz. Yani, aslında ortada Herzog standartlarında pek de tuhaf bir durum yok. Aksine, dostluk, vefa ve bolca hümanizm barındıran bir hikâyeyle karşı karşıyayız.

Werner Herzog, 70'ler

Buzda Yürüyüş, geçtiğimiz günlerde Jaguar Kitap tarafından yayınlanınca elimize ufak bir hazine geçmiş oldu. Bir günlük gibi ilerleyen ama tam olarak açıklamak gerekirse “yolculuk notları” diye adlandırabileceğimiz Buzda Yürüyüş, bugüne kadar işittiğimiz en güzel yol hikâyelerinden birine ev sahipliği yapıyor. Herzog’un Paris’e doğru yürürken, ahırlarda sabahladığı, bolca kar, yağmur ve her nevi hava muhalefetiyle mücadele ettiği günlerde aldığı notlar bir yerden sonra edebi bir metne dönüşüyor. Bitmeyen geceleri, ıssız köyleri ve sürekli soğuyan havayı Herzog’un incelikli anlatımı sayesinde sanki birebir yaşıyoruz. Günlüklerin her yeni notunda, yönetmenin bazen neşeli, bazen ise hava şartlarından dolayı depresifleşen ruh haline tanık oluyoruz: Yağmur, yağmur, yağmur, yağmur, yağmur, sadece yağmur, başka  hiçbir şey  hatırlayamıyorum. Yağmur devamlı ve sabit bir çisentiye dönüştü ve yolun sonu gelmiyor.

Peki, dostunun hayatta kalması için neredeyse çocuksu bir inançla yollara düşen Werner Herzog ve daha geniş ölçekte Yeni Alman Sineması için Lotto Eisner neden bu kadar önemliydi? Herzog’dan dinleyelim:

İlk olarak hemen şunu söyleyeceğim: Kendisi hepimizin, Yeni Alman Sineması'nın ve Henri Langlois'nın ölümünden beri, muhtemelen dünya sinemasının vicdanıdır. Nazi Almanyası'nın barbarlığından kaçtı, sağ kaldı, şimdi bizimle, Alman toprağında. Bu toprağa yeniden ayak basmanız bile kucağımıza düşmüş bir mucize.

Lotte Eisner

Bu ikonik kadın için daha sonraları bir kısa belgesel de çeken Herzog, hem kendi kariyerinde hem de Alman Sineması tarihinde Eisner’in apayrı bir yeri olduğunu düşünüyordu. Eleştirileri ve geliştirdiği teoriyle bir nevi Yeni Alman Sineması’nın da çatısını kuran Eisner, Herzog dışında, Alexander Kluge, Edgar Reitz gibi diğer Alman yönetmenler tarafından da sahiplenilmişti. Bir önceki dönemden ise hem dostluğu hem de eleştirileriyle desteklediği isimler arasında Eisenstein, Chaplin, Fritz Lang, Stroheim, Renoir gibi sinemanın ilk dönem ustaları vardı. Kısacası; tam da Herzog’un dediği gibi Eisner, bu dünyadaki sinemayı doğduğu andan itibaren tanıyan tek kişiydi.

Herzog’un yaklaşık 840 kilometre süren yolculuğu yönetmenin bolca haşır neşir olduğu kurban mitlerinden de etkilenmişti. Bir nevi seküler bir hac yolculuğu gerçekleştiren Herzog, bir anlamda kendini feda ederek arkadaşının hayatta kalabileceğine inanıyordu. İşin tuhafı, gerçekten de ağır hasta durumda olan 78 yaşındaki Eisner, Herzog onun yanına vardıktan sonra iyileşme göstermiş ve 10 yıl daha yaşamıştır. Bütün mucizelere kayıtsız şartsız inanan Herzog için bu durum da bir sürpriz değildi şüphesiz.

Kitabın “kutsanma” diye de adlandırabileceğimiz kavuşma anı ise kesinlikle görkemli değil; ama sessizliğin içinde küçük bir mucizeye dönüşüyor. Yorgun argın hasta yatağındaki Eisner’e ulaşan Herzog, artık dostunun yanına varmış, hedefini gerçekleştirip Eisner’i hayatta tutmuştur. Kısa bir sessizliğin ardından o andaki mutluluğunu ve belki de genel olarak mutluluğu ise şu ufak cümleye sığdırır: “…pencereyi açın, son birkaç gündür uçabiliyorum.” Karşılığında ise Eisner’den küçük bir gülümsemeyle cevap alır.

Buzda Yürüyüş, Werner Herzog’un yönetmenlik dışında, yazarlık yeteneğini de gözler önüne seren, en temelde ise Lotte Eisner ile olan dostluğuna adanmış bir hediye. Ne mutlu ki, bu hediyeden artık biz okurlar da faydalanabiliyoruz.

Buzda Yürüyüş - Münih Paris
Werner Herzog

Çev: Ali Bolcakan
Jaguar Kitap
2016

0
16707
4
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage