
20. yüzyılın en büyük fotoğrafçılarından Helmut Newton’ın hayat hikâyesine ve sanatına odaklanan Helmut Newton: The Bad and the Beautiful’un fragmanı izleyicilerle paylaşıldı.
Henüz gençken Nazi Almanya’sından kaçan ve kendisine Singapur’da yeni bir yaşam kuran Helmut Newton, burada onu dünyanın her yerine götürebilecek bir fotoğrafçılık kariyeri yarattı. Helmut, yıllar içerisinde Vogue, Harper’s Bazaar ve Playboy gibi birçok ünlü dergi için çalışmalar yürüttü. Alman-Avusturyalı sanatçının birçok kıtaya yayılan bu sıra dışı yaşamı şimdi bir o kadar ilginç bir belgesel olarak izleyiciyle buluşmaya hazırlanıyor.
Yönetmenliğini Gero von Boehm’un üstlendiği Helmut Newton: The Bad and the Beautiful, sanatçının yakın çevresinden birçok kişiyle yapılmış röportajı da içeriyor. Grace Jones, Isabella Rossellini, Anna Wintour, Charlotte Rampling, Marianne Faithfull, Claudia Schiffer ve Nadja Auermann gibi isimler, Newton hakkında bildiklerini ve sanatçıyla ortak anılarını belgesel aracılığıyla izleyicilerle buluşturuyor. Öte taraftan fragmanda da görüleceği üzere Helmut Newton kadınları yakaladığı siyah beyaz fotoğraflarıyla tanınıyor.
Helmut Newton: The Bad and the Beautiful 24 Temmuz’da Kino Marquee Virtual Cinemas’ta gösterime girecek.
Kaynak: The Film Stage
https://www.youtube.com/watch?v=1LcgA-wLGsQ
Paris, zorlu pandemi sürecinin ardından insanların sosyalleşmesi için yeni yollar arıyor. Birçok kurumun ve kamusal alanın kapalı olmasına, kültürel faaliyetlerin de gerçekleştirilememesine neden olan salgının etkilerinin azalmaya başlamasıyla birlikte Paris, bu zor süreçte yeni ve ilginç bir deneyimi gerçekleştirmeye hazırlanıyor.
Şehir, Paris’teki Seine Nehri’nin üstüne kurulacak bir sinema ekranıyla insanların toplu bir şekilde film izleyebilmesine olanak tanıyacak. Sinemaseverler ilk olarak 18 Temmuz 2020 tarihinde gerçekleştirilecek gösterimler kapsamında birbirleri arasına belirli bir sosyal mesafe koyulacak 38 elektrikli bot üzerinden filmleri takip edebilecek.
Cinéma sur l’eau (Cinema on the Water) başlığını taşıyan etkinlik ile sinemaseverlerin sıra dışı bir deneyime ortak olması hedefleniyor. İnsanlara sevdikleriyle birlikte zaman geçirmeleri için sıra dışı bir etkinlik vadeden program kapsamında ilk olarak Le Grand Bain filmi gösterilecek.
Öte taraftan bu ilginç sinema deneyiminin 30 Ağustos 2020 tarihine kadar sürdürüleceği, projenin ortakları arasında ise Häagen-Dazs, La Ville de Paris ve mk2’nin yer aldığı belirtiliyor.
Kaynak: Designboom
2017 yılında Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, kolonizasyon döneminde Afrika’dan çalınan tarihi eserlerin orijinal ülkelerine iade edilmeye başlanacağını açıklamıştı. Geçtiğimiz çarşamba günüyse Fransız konsey üyeleri Benin’den çalınan 26 tarihi eserin ve Senegal kökenli bir kılıcın iade edilmesini sağlayacak bir yasa tasarısı üzerine görüştüler. Bunun üzerine çalışma yürüten konsey, Fransız yasalarına göre bu sürecin başlatıldığını ve Fransız otoritelerin de bu süreci desteklediğini ifade etti.
Benin’e iade edilecek tarihi eserler arasında üzerinde kraliyet arması bulunan antropomorfik (insan biçimci) heykeller de bulunuyor. 1892’de Abomey Sarayı’ndan çalınan eser, Fransız kolonel Alfred Dodds tarafından Paris’teki the Musée du Quai Branly’e hediye edilmişti. Fransa ve Benin, Aralık 2019’da arasında imzalanan resmi bir anlaşma ile birlikte yeni müze ve galeriler inşa etmek, yeni kültürel hareketleri desteklemek için bir anlaşma imzalamıştı.
Öte taraftan geçtiğimiz yıl Fransa Başbakanı Édouard Philippe de tarihi bir kılıcın orijin ülkesi olan Senegal’e iade edildiğini açıklamış, Macron’un da bu kararı desteklediğini ifade etmişti. Paris’teki the Musée de l’Armée’de sergilenen kılıç, şu an the Museum of Black Civilisations’da gösteriliyor.
Kaynak: Artsy
Netflix, başrollerinde Jamie Foxx ve Joseph Gordon-Levitt’in yer aldığı, 14 Ağustos 2020’de tüm dünyayla aynı anda yayımlanacak yeni aksiyon filmi Proje’nin ilk görsellerini ve fragmanını izleyicilerle paylaştı.
Yönetmenliğini Henry Joost ve Ariel Schulman’ın üstlendiği Proje’nin oyuncu kadrosunda ise Jamie Foxx, Joseph Gordon-Levitt, Dominique Fishback, Rodrigo Santoro, Colson Baker (MGK), Allen Maldonado, Amy Landecker ve Courtney B. Vance gibi isimler yer alıyor.
New Orleans’ta geçen film, kullanan insanlarda süper güçler ortaya çıkaran bir hapla ilgili söylentileri konu alıyor. Nereden geldiği bilinmeyen sihirli bir hap, insanlarda öngörülemez değişikliklere neden olur. Kimi insanların vücutları bu hapla dokunulmazlık, görünmezlik gibi süper güçler elde ederken kimi insanların bedenleri ise buna ölümcül reaksiyonlar verir. Tüm uyarılara rağmen insanların hapı kullanmaya devam etmesi ise şehirdeki suç oranının hızla artmasına neden olur. Bunun üzerine harekete geçen şehrin polis teşkilatı, bu hapın üretiminden sorumlu insanları bulmak için amansız bir mücadeleye girişir.
https://www.youtube.com/watch?v=nHnP5ppGL3k
Salgın nedeniyle gerçekleştirilemeyen Cannes Film Festivali’nin klasikler seçkisinde yer alacak filmleri açıklandı. Cannes Klasikleri kapsamında bu yıl sinemaseverlerle buluşacak filmler arasında À Bout de souffle, L’Avventura, In the Mood for Love, Friendship’s Death ve America as Seen by a Frenchman gibi filmler ön plana çıkıyor.
Cannes Film Festivali 2000’li yılların başından beri güncel sinemayla izleyiciler arasında oldukça sıkı bağlar kurdu. Bu süreçte tüm çalışmalara rağmen dijital teknolojilerle insan hafızası arasında oldukça ilginç bir etkileşim meydana geldi. Hafıza ve dijital sanatlar arasındaki ilişkiden yola çıkan Cannes, klasik filmleri merkezine alan yeni seçkisi Cannes Classics’i yarattı ve geçmiş yıllarda öne çıkan filmleri yeniden izleyicilerin beğenisine sunmaya başladı. Festival ekibi bu süreçte dünyanın dört bir yanından prodüksiyon şirketleri, hak sahipleri, sinematekler ve ulusal arşivlerle iletişime geçti ve bu ortak mirası değerlendirmeye başladı.
Cannes’ın bu yılki resmî seçkisinde de geçtiğimiz yılların öne çıkan klasik filmlerine yer verildi ve usta işi filmlerle sinema tarihine ışık tutulmaya çalışıldı. Zira Cannes Film Festivali aynı zamanda bir arşiv niteliği taşıyor ve bugünün izleyicilerine geçmişte hafızalarda yer eden filmleri sunmayı arzuluyor. Bu amaçla hareket eden Cannes Classics, yılın büyük organizasyonlarında boy göstermeye hazırlanıyor.
Bu yıl salgın nedeniyle gerçekleştirilemeyen Cannes Film Festivali, gösterimlerine devam etmek için ise farklı yöntemler deneyecek. Bu kapsamda özel olarak hazırlanan Klasikler Seçkisi iki farklı organizasyonun iş birliğinde izleyicilerin beğenisine sunulacak ve farklı festivallere ilave edilecek. Cannes Classics seçkisinde yer aldığı özel olarak belirtilecek filmler, 10 ile 18 Ekim 2020 tarihleri arasında Lyon’da düzenlenecek Lumière Film Festivali’nde ve 23 ile 26 Kasım 2020 tarihleri arasında Rencontres Cinématographiques de Cannes’da izleyicilerin beğenisine sunulacak.
Bu yılın seçkisinde yer alan yapımlar:
In the Mood for Love (2000) Wong Kar-wai
Friendship’s Death (1987) Peter Wollen
The Story of a Three-Day Pass – La Permission (1967) Melvin Van Peebles
July Rain – Lyulskiy dozhd (1966) Marlen Khutsiev
Quand les femmes ont pris la colère (1977) Soizick Chappedelaine ve René Vautier
Get Out Your Handkerchiefs – Préparez vos mouchoirs (1977) Bertrand Blier
Hester Street (1973) Joan Micklin Silver
Who’s Singing Over There? – Ko to tamo peva ? (1980) Slobodan Šijan
Black Silk – Prae dum (1961) R.D. Pestonji
New Year Sacrifice – Zhu Fu (1956) Hu Sang
Upthrown Stone – Feldobott kő (1968) Sándor Sára
Neige (1981) Juliet Berto ve Jean-Henri Roger
The Wasps Are Here – Bambaru Avith (1978) Dharmasena Pathiraja
Bayanko: Kapit sa patalim (1984) Lino Brocka
La Poupée (1962) – Jacques Baratier
The Hourglass Sanatory – Sanatorium pod klepsydra (1973) Wojciech J. Has
America as Seen by a Frenchman – L’Amérique insolite (1959) François Reichenbach
The Ninth Circle – Deveti krug (1960) France Štiglic
Muhammad Ali the Greatest (1974) William Klein
Accattone (1961) Pier Paolo Pasolini
The Game Chess of the Wind – Shatranje bad (1976) Mohammad Reza Aslani
La strada (1956) Federico Fellini
Luci del varietà (1950) Alberto Lattuada ve Federico Fellini
Fellini degli Spiriti – Anselma dell’Olio
À Bout de souffle (1960) Jean-Luc Godard
L’Avventura (1960) Michelangelo Antonioni
Wim Wenders, Desperado – Eric Friedler ve Andreas Frege
Alida: In Her Own Words – Mimmo Verdesca
Charlie Chaplin, le génie de la liberté – François Aymé ve Yves Jeuland
Be Water – Bao Nguyen
BELUSHI – R.J. Cutler
Antena da raça – Paloma Rocha ve Luís Abramo
Kaynak: Cannes Film Festivali
Daha önce salgın sürecinde sağlık çalışanlarına destek vermek için çeşitli duvar resimleri yapan Banksy, Londra metrosunda yeni bir çalışma gerçekleştirdi.
Londra metrosuna ulaşmak için bir temizlik çalışanı kılığına giren sanatçı, daha sonra bir metronun içerisinde kolları sıvadı. Yeni duvar resmi için Banksy tarafından paylaşılan videoda ise sanatçı fare, maske ve hapşırık izlerini çizerken görülüyor. Sanatçı Instagram hesabından paylaştığı videonun altına ise "Eğer maske takmazsan, anlamazsın." notunu düştü.
Banksy’nin artık geleneksek bir hâl alan fare çizimlerine bu kez sanatçı tarafından ilave edilmiş ve hapşırma izlenimi veren yeni çizimler eşlik ediyor. Spreyini yine yaratıcı bir şekilde kullanan sanatçı, kendisine referans olaraksa toplu taşıma yolculukları sırasında yaşananları alıyor. Duvar resminde farelerden birisinin elinde dezenfektan şişesi gözükürken bir diğeri hapşırırken gözüküyor.
15 Haziran 2020’de Londra metrosunda maske takmak zorunlu hâle gelirken alışveriş merkezlerindeki yasaksa 24 Temmuz’a kadar kaldırıldı. Bu karar salgın sürecinde aldığı kararlarla büyük eleştiri toplayan İngiliz hükûmetinin süreci önemsememesinin bir başka göstergesi olarak yorumlanıyor.
Öte taraftan Banksy tarafından gerçekleştirilen çizimler daha sonra metro çalışanları tarafından silindi.
Kaynak: Designboom
Edinburg Fringe Festivali organizatörleri, festivalin bu yıl çevrim içi olarak gerçekleştirileceğini ve fiziksel olarak sanatseverlerden ayrı kalınacağını duyurdu.
Edinburg Fringe Festivali yeni ve “tuhaf”, seyircisiz bir sürece hazırlanıyor. Festival, bu yaz boyu gerçekleştireceği etkinlikleri çevrim içi olarak gerçekleştirmeyi planlıyor ve çalışmalarını aralıksız sürdürüyor.
Dünyanın en büyük sanat festivallerinden biri olan Edinburg Fringe Festivali, her yıl ortalama 250 binden fazla ziyaretçiyi ağırlıyor. Festival, süreç boyunca 4000’den fazla performans, kabare, komedi, tiyatro ve dans performansını Edinburg sokaklarında sanatseverlerin beğenisine sunuyor.
Öte taraftan salgın nedeniyle şehrin diğer festivalleri gibi Fringe’in 2020 edisyonu da nisan ayında iptal edilmişti. Tüm aksiliklere rağmen bazı canlı performansların ağustos ayında gerçekleştirilebilmesi konusunda son umutlarsa İskoç hükûmeti tarafından yapılan yeni açıklamalarla son buldu.
Edinburgh Festival Fringe Society direktörü Shona McCarthy, bu süreçte yaşanan aksiliklerin de göz önünde tutularak canlı performanslarla ilgili bugüne kadar herhangi bir hazırlığın yapılmadığını söyledi. McCarthy son olarak konuyla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:
“Artık tüm konsantrasyonumuzu çevrim içi çalışmalara veriyoruz. İskoç hükûmetinin onaylamadığı hiçbir şey yapmayacağız.” McCarthy, konuyla ilgili diğer açıklamalarında Edinburg’u festivalsiz hayal etmenin oldukça zor olduğunu ama bu zor sürece adapte olmaları gerektiğini de belirtiyor.
Pazartesi günü açıklanan programa göre festival kapsamında şu etkinlikler gerçekleştirilecek:
Fringe on a Friday: 60’ar dakika süren program, bağımsız küratörler tarafından gerçekleştirilecek. Etkinlik biletli olacak.
FringeMakers: Sanatçı ve organizasyonlara kendi içeriklerini sunması ve gelir elde etmesi için olanak sağlanacak. Sanatçılar bu yolla doğrudan fonlanabilecek.
Fringe Pick ’n’ Mix: Performans sanatçıları 60’ar saniyelik videolarını sisteme yükleyebilecek ve aracısız bir şekilde sanatseverlerle buluşabilecek.
Virtual Fringe Central: Çeşitli çevrim içi panel, atölye ve çalışmalar katılımcıların beğenisine sunulacak.
Kaynak: The Guardian
Turner Prize sahibi sanatçı Anish Kapoor, sanat galerileri ve müzeleri mevcut kültürel programlarını ve tokenist düşüncelerini yeniden gözden geçirmeleri konusunda uyardı.
Geçtiğimiz gün Norfolk’s Houghton Hall’da bir açık hava heykel sergisi açan Kapoor, sanat kurumlarının koleksiyonlarına dahil ettikleri eserleri daha iyi anlamak için çağdaş kültürün gerçekte neye benzediğini araştırmaları gerektiğini söyledi.
Kapoor, konuyla ilgili The Guardian’a şu açıklamalarda bulundu:
“Benim gibi sanatçılar, dünyanın neresinden olursa olsunlar, sanat konusunda tokenizm’in daha fazla etkin olmasını istemiyor. Düzgün bir şekilde eserleri koleksiyonunuza dahil edin veya etmeyin, her ikisi de kabul edilebilir. Müzeler benim onaylamadığım ama kendi politikalarına uyan sanat eserlerine para ödüyor. Bu bir şeyleri değiştirmek için oldukça zor bir durum. Ama ne zaman kolaydı ki? Müzelerin yapması gereken birçok şey var. Büyük tarih müzeleri de koleksiyonları ve onların ardındaki efsaneleri hatırlamak zorunda.”
Öte taraftan sanatçının yeni kişisel sergisi “Anish Kapoor at Houghton Hall”un bu yılın ilk yarısında sanatseverlerle buluşması planlanıyordu. Salgın nedeniyle açılışı geciken sergi, sanatçının 24 heykel, bir çizim serisi ve çeşitli küçük ölçekli işlerini bir araya getiriyor. “Anish Kapoor at Houghton Hall”, Kapoor’un Birleşik Krallık’ta gerçekleştirdiği en büyük açık hava sergisi olarak sanatseverlerin beğenisine sunuluyor.
Kaynak: https://www.artsy.net/news/artsy-editorial-anish-kapoor-called-museums-tokenism-diversity-efforts
Rosamund Pike’ın ünlü kimyager ve fizikçi Marie Curie’ye hayat verdiği Radioactive filminin fragmanı Amazon Studios tarafından izleyicilerle paylaşıldı. Film, 24 Temmuz 2020’de Prime Video’da yayına girecek. Film dünya prömiyeri geçtiğimiz yılın eylül ayında Toronto Uluslararası Film Festivali’nde gerçekleştirmişti.
Oscar adayı yönetmen Marjane Satrapi, ünlü bir kimyager ve fizikçi olan Marie Curie’nin hayat hikâyesini anlatan yeni filmiyle beş yıllık bir aranın ardından yeniden izleyicilerle buluşmaya hazırlanıyor.
Radioactive, 1870’li yılların çalkantılı dönemini günümüze taşıyor. 19. yüzyılın son yıllarında kimya ve fizik alanında önemli başarılar yakalayan Marie Curie, erkeklerin egemen olduğu bir dünyada tek başına var olma mücadelesi veriyor. Polonya doğumlu bilim insanı, Nobel Kimya ve Fizik Ödülü’ne giden yolda birçok önemli sınavdan geçiyor.
Amazon Prime tarafından yayımlanan fragmana buradan ulaşabilirsiniz.
Kaynak: IndieWire
Fotoğraf çalışmalarıyla tanınan Can Dağarslanı ve Sophie Bogdan, yarattıkları seride aşk ve kimliği esrarengiz görüntülerde yeniden keşfediyorlar.
Can Dağarslanı ve Sophie Bogdan, birlikte ürettikleri yeni yaratıcı çalışmalarında kişilik, çeşitlilik ve anormallik gibi konularda özgün fotoğraflar üretiyorlar. Kendi içerisinde eğlenceli bir samimiyeti olan fotoğraflar, izleyiciler için bu yaratıcı çiftin birbirlerini nasıl etkilediklerini de gözler önüne seriyor.
Mimar olan Dağarslanı ile oyuncu ve model olan Bogdan, kendi kişilik özelliklerini fotoğraflara taşıyarak ortaya sıra dışı işler çıkarıyor. İkilinin çalışmaları ortaya aşk, insanlığın eğlenceli yönleri ve kimlik gibi konularda performansa dayalı işler çıkarıyor. Doğal ışık altında gerçekleştirilen çekimlerde sanatçı ikili dikkatlerini canlı renk paletine denk gelen konumlara odaklıyorlar. Perspektif, renk, ölçek ve biçimi merkezine alan fotoğraflar samimi bir görsel dil oluşturuyor.
Kaynak: Ignant