
“Olasılıklar ve Tercihler” karma video seçkisinde sergilenecek olan video çalışmaları, Mixer’in temeli niteliğindeki Açık Depo yapısı içerisinde dinamik bir kurgu oluşturacak.
Güncel video sanatına dair örneklerin ortaya konacağı bu seçki için tercih edilen çalışmalar, belirgin bir kavramsal şema içerisinde gösterilmekten uzak bir yapı taşıyarak Mixer Açık Depo’nun değişken karakterini de yansıtacak. Video sanatının dilini keşfetmeye dair bir önerme olan “Olasılıklar ve Tercihler” adlı karma video seçkisi 23 Ocak 2015 – 1 Mart 2015 tarihleri arasında Pazartesi hariç her gün Mixer Açık Depo’da görülebilir.
Seçkiye katılan sanatçılar: Berkay Buğdanoğlu, Eli Kasavi, Elif Boyner, Lara Kamhi, Joe Hamilton, Julie Nymann, Sinem Serap Duran, Sırma Doruk.
“Sanatla belleğin ortak yanı seçme becerisi ve ayrıntıdan tat almaktır. Bu gözlem sanat açısından övgü dolu olsa da bellek tarafından aşağılanma olarak görülebilir. Aslında bu aşağılanma pekâlâ yerindedir. Bellek resmin bütünü yerine ayrıntılarına odaklanır, gösterinin tamamını aydınlatmaz. her şeyi tamamen anımsadığımız inancı, ve böylelikle türlerin yaşamlarını sürdürme olanağı buldukları görüşü temelsizdir. Her şeyden önce bellek alfabetik sıraya konmamış ve kimsenin toplu eserlerinin yer almadığı bir kütüphaneye benzer.” Joseph Brodsky 1985’te “bellek’le sanatın ortak yanı,” diye yazmıştı. Meşrulaştırılan kültür, belirli nesnelerin temsil ettiği gerçekliği manipüle eder, böylelikle nesneler kavramlarının temsilinden kopmuş olurlar. Bu süreçte belleklerimiz de sürekli inşa halindedir ve bu süreç çoğu zaman bizden bağımsız işler. Bir nesne yüzlerce, binlerce yıllık bir geçmişe ve kullanıma sahipse, o nesne kadim bir geçmişe sahip olduğu algısını bize sunar. Kitap bu nesnelerden biri değildir. Okuyan bilir. Sultan Burcu Demir işlerinde gündelik yaşamda kullanılan ve insanlık tarihi boyunca ekonomik, politik, bilimsel gelişmelerle kullanım alanları değişmiş ya da ikinci plana atılmış nesneleri malzemesi olarak kullanır. Bu nesnelerin eylemlerini, biçimlerini bozarak, değiştirir. Bir anlamda işlevsel kodlarını değiştirerek o nesnelerin gerçek geçmişlerini ifşa etmelerini sağlar, içeriklerine vurgu yapar, onları güzelleştirir. Sergi 23 Ocak- 14 Şubat tarihleri arası Maumau'da ziyaret edilebilir.
Edebiyat söyleşilerinde yılın ilk konuğu; öykücülüğü, romancılığı, gazete ve dergi yazarlığı, seslendirme sanatçılığının yanı sıra televizyonlarda kültür-sanat programları da gerçekleştirip sunan Yekta Kopan oldu.
22 Ocak Perşembe 19:30'da ART!SPACE'de gerçekleşen söyleşide Haydar Ergülen Yekta Kopan ile son kitabı "İki Şiirin Arasında" üzerine söyleştiler.
“Kırmızı Çizgi” adlı kişisel sergisinde Evren Erol; öznellik denen boyutu kuşatan ve kuran çizgilerin izini sürüyor. Küratörlüğünü Oğuz Erten’in yaptığı sergi, çeşitli biçimleriyle sınır deneyimini araştırırken, itaat ve ihlal olasılıklarını bir arada tartışıyor.
Evren Erol’un “Kırmızı Çizgi”si düz ve sürekli değil, kısa ve kesintili, geçici ve devingen. Bu biçimiyle “kırmızı çizgi” düzen tesis eden, anlam kuran her öznelliğin bünyevi eksiğine işaret ediyor. Heykelleri “kırmızı çizginin” içindeki tekinsiz boşluktan uç veriyor.
Sergideki heykeller anlamın dilsiz, varlığın adsız kaldığı yere, sesin alanına yakın duruyor. Evren Erol’un “varlık üzerine düşünen formları” bir vadi içinde yankılanan ses gibi. Boşluğu doldurmadan, negatif mevcudiyeti kucaklıyor. Sergi gerçekliğin yarasından soluk alıyor, bir çığlıkta soluk veriyor. “Kırmızı Çizgi” ise bu yaranın hafifçe aralanmış dudakları. Sergi 26 Şubat- 21 Mart tarihleri arasında Bozlu Art Project'te ziyaret edilebilir.
Galerist, Şakir Gökçebağ’ın ‘Think Tank’ isimli kişisel sergisine 20 Ocak – 14 Şubat 2015 tarihleri arasında ev sahipliği yapıyor. Gündelik hayatta sıkça kullanılan hazır nesneleri dönüştürerek yaptığı yerleştirmelerle tanınan Gökçebağ, eserleri aracılığıyla izleyicinin kalıplaşmış algısını altüst ederek, yeni anlayış ve görme olanakları yaratır. Yapıbozumu ve seri çoğaltma teknikleriyle işlevlerinden uzaklaştırdığı eşyalar, benzersiz formlarıyla sanat objeleri olarak öne çıkarlar. Şakir Gökçebağ, eser üretimi için öncelikle seçtiği hazır nesneleri ve onların her bir parçasını detaylı olarak inceler. Sayısız denemeler sonrasında yarattığı düzinelerce olasılık arasından seçtiği objeleri mekana özel olarak uygulayan sanatçıya kimi zaman da mekan esin kaynağı olmaktadır. Sergiye ismini veren ‘Think Tank’ sanatçıya göre ‘görsel düsünce üretimi’ anlamındadır. Gökçebağ, sergide yer alan aynı başlıklı yerleştirmesinde bahçelerde bitkileri tutturmak için kullanılan demir örgülerden yeni bir form oluşturarak görsel bir bulmaca yaratır ve imgesel bir düşünce önerisi ortaya koyar. Günlük yaşamda işlevleriyle kodladığımız nesneleri yapıbozumu, seri çoğaltma ve karşıtlıklar aracılığıyla yeniden konumlandırır ve onlarları salt birer form olarak algılamamıza yol açar. Sanatçı, kömür ve patlamış mısır kullanarak ürettiği ‘Pop Art #2’ başlıklı yerleştirmesinde, malzemelerin doku, renk, anlam ve boyut zıtlıklarından yola çıkar. ‘Gökkubbeler’ isimli eserinde ise siyah şemsiyenin iç yüzüne beyaz ipler gererek geometrik formlar meydana getiren bir gökkube haritası oluşturur. İlk defa Galerist’te gösterilecek olan, sanatçının sebze ve meyveleri kullanarak ürettiği ‘Cuttemporary Art’ serisinin devamı niteliğindeki ‘KL1 (Kırmızı Lahana)’ ve ‘KL2’ isimli yerleştirmeleri izleyiciye fotoğraf olarak sunulur. Tahta mandal, elbise askısı, şemsiye, terlik, hortum gibi tanıdık objelerle oluşturulmuş yerleştirmelerin yanı sıra, geçtiğimiz yıl Hollanda’da gerçeklestirdiği, içi su dolu kovaların yanyana dizilmesi ve aralarına yerleştirilen su terazilerinden oluşan ‘Horizon 2 ve 3’ de sergide izlenebilecek eserler arasındadır. Yerleştirmelerinde Fluxus, Minimalizm, Bauhaus, Dadaizm, Pop-Art gibi farklı sanat akımlarından izler taşıyan sanatçı, şiirsellik, mizah, çözümleme ve yalınlaştırmalar aracılığı ile yeni önermelerde bulunur.
İllüstrasyon Sergisi - Nora Yeksek
Gerçek düşlerimle anlam kazanır, düşlerimle şekillenen gerçeklik benim gerçekliğim olur; öyle ki bazen beni var olan zamandan soyutlar ve zaman kavramının ortadan kalktığı bambaşka bir dünyanın içine sokar. Sergideki illustrasyonlar, soyut ve somut kavramların iç içe geçtiği ve zaman algısının değiştiği, genel geçer gerçeklğin düşsel yorumlamasıdır.
artSümer, tasarımcı Pınar Akkurt’un 2011’den bu yana Karaköy Lokantası’nın köşe vitrini için tasarladığı bir dizi yerleştirmeyi toplu olarak misafir ediyor. Akkurt, tekrarlanabilir ve anlamlı bir bağlam oluşturabilmek için bu yerleştirmelerin lokantanın özünü yani mutfağı temsil etmeleri gerektiğine karar vermiş. Yerleştirmeler, verdiği kararın getirdiği malzeme kısıtlamalarına rağmen bütün tutarlılıkları içerisinde şaşırtıcı şekilde tekrardan uzak ve Akkurt tasarımla sanat arasındaki kalabalık sayılamayacak ve tanımsızlığı nedeniyle korkutucu olabilecek bu alanda oldukça rahat görünüyor. Devam etmekte olan yerleştirmelerin sonuncusu sergi sırasında ve sonrasında Karaköy Lokantası’nın vitrininde görülebilir. Pınar Akkurt 1978, İstanbul doğumlu. Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarım bölümünden mezun oldu. İstanbul’da yaşıyor. İşleri toplu halde www.pinarita.com adresinde görülebilir.
Kadın ve erkek giyimini aynı koleksiyonda buluşturarak Türk modasında unisex tasarıma öncülük eden Hasan Koca, “Üçgen” adını verdiği 2015 koleksiyonunda da geleneğini yeniliklerle devam ettiriyor. Genç tasarımcı, ilk hikâyesi “Çizgi”nin devamı niteliği taşıyan “Üçgen”de ağırlıklı olarak doğal kumaşlara yer veriyor. Deri aksesuarlarda ise iplik yerine vida ve somon malzemelerini kullanarak klasik dikiş anlayışına farklı bir bakış açısı kazandırıyor. “Üçgen”de tasarımcının kendisiyle bütünleşen geometrik formlar geniş yer tutuyor. Aynı ya da birbirinden farklı cinsteki kumaşlar üst üste gelerek tasarımların formuna disiplin kazandırıyor. Doğal dokuma ve örme kumaşların kullanıldığı “Üçgen”in temasını gri, siyah, lacivert gibi soğuk renkler oluşturuyor. Ayrıca tasarımcı, koleksiyonunda turuncuya da yer vererek “zamansız tasarım” anlayışını dört mevsime birden yayıyor. “Üçgen” koleksiyonu için şantiyelerden, mermer ocaklarından, doğal oluşumlardan ilham alan Hasan Koca, tasarımlarını mimari bir yapı gibi “inşa ettiğini” ifade ediyor. Sergi 16 Ocak-8 Şubat tarihleri arasında GaleriBu 'da ziyaret edilebilir.
Galeri Nev’de 2003′ten bu yana düzenlendiği kişisel sergilerinde asit indirme, lazer kesim, sujeti demir çalışmalar ile desen, dokuma ve heykel gibi farklı malzeme ve tekniklerde eserlerini sunan sanatçı Mike Berg bu kez ziyaretçileri anıtsal tek bir heykelin yer aldığı bir sergi ile karşılıyor. Bir önceki Simple Geometry sergisinde de yer alan “kafes” fikri üzerinden ilerleyen çalışmalarla ortaya konan heykel içeriği farklı bir yaklaşımla yeniden ele alıyor. Çalışma yöntemini “bir fikir veya bir grup kural ile başladığı sürecin nereye vardığını takip etmek” olarak ifade eden Mike Berg için yaratım süreci sanatın kendisi. Bu süreçte farklı kültürlerin ve tarihsel kesitlerin kontrast niteliklerini sanat tarihinin kaynaklarıyla sentezliyor; bu sentez ile ortaya koyduğu, hesap ve tesadüfün ortaklaşa belirlediği işler üzerinden ironik bir şekilde geleceğe atıfta bulunuyor. Medeniyetlerin zamansal ve mekansal olarak belirlenmiş kültürel yapılarından bağımsız; bir başka deyişle sınırsız bir bellekten yola çıkan Berg, eser sahibi olarak kendi beraberinde gelen birikimi de yapıtın içinden bütünüyle sökerek cismin özünü ve hafızasını ortaya çıkaran bir yalınlığa ulaşmayı amaçlıyor. Bu bakımdan sembolizm, anlam ve içeriğe ilişkin referanslarını yapıtlarının merkezine okunur şekilde yerleştirmek yerine dolaylı olarak aktarmayı seçen sanatçı, üretim sürecine fiziksel koşullar kadar metafizik duyumları da dahil ediyor. Klasikten çağdaşa müziğin farklı türlerindeki ritim ve harmoni gibi ögeler eserlerin form, renk, doku ve bağlamına önemli ölçüde etki ediyor. Ayrıca ışık-gölge oyunlarının arttırdığı motif çeşitliliği izleyiciyi düzensiz ve dengesiz gibi görünenin ardındaki his/mantık düzenini; kendi ritmini bulmuş bir varoluşu duyumsamaya davet ediyor. Stanley Moss, sanatın özünde bizi içine dahil ettiğini mi yoksa dışında mı bıraktığına dair kışkırtıcı bir soruya işaret ediyor: “Pasif bir duruşla geride duruyor, kendimizi içine hapsolmuş olarak mı hayal ediyoruz, yoksa bu temasa bir davet mi?” Galeri Nev İstanbul’da 16 Ocak’ta açılan sergi 21 Şubat 2015 tarihine dek izlenebilir.
Antonio Cosentino ve Extramücadele’nin ortak sergisi, 16 Ocak'ta Studio-X’te açılıyor. 1996’dan beri İstanbul’un hızla değişen periferisini fotoğraflayan Antonio Cosentino’nun İstanbul Atlası adını verdiği uzun soluklu çalışması, ilk kez bu sergiyle ortaya çıkacak. Extramücadele ise, çocuklar için 3 küre tasarladı: Okuyan Kütüphane, Çoklu Tapınak ve Milli Zort.