11 ARALIK, CUMA, 2015

Rüzgârın Hatıraları: Durgun Akan ‘Kanlı’ Nehir

Kısa zamanda kendine has bir sinema dili oluşturmanın üstesinden gelen Özcan Alper, üçüncü filmi Rüzgârın Hatıraları’yla da çarpıcı bir bütüne ulaşmayı başarıyor. Onur Saylak, Sofya Khandamirova ve Mustafa Uğurlu’dan oluşan sacayağı da Sevmek Zamanı benzeri bir ‘yazgı’nın aktörlerine dönüşüyor hikâyede.

Rüzgârın Hatıraları: Durgun Akan ‘Kanlı’ Nehir

Özcan Alper sinemasını, 25 dakikalık kısa filmi Momi’den başlayarak bir ‘bütün’ içinde değerlendirmek doğru olur kanısındayız. Momi’de belki ‘koşullar’ gereği zayıf bir sinema dili olsa da, işin ‘mesele’ kısmında herhangi bir eksik gedik yoktur. Yönetmen, mesele edindiklerini görselleştirirken ‘bağırıp çağırma’ yöntemini kullanmayacaktır, bu net bir şekilde anlaşılır Momi’de. İlk uzun metrajı Sonbahar’a geldiğindeyse, verdiği kararın ne kadar doğru olduğunu anlarız. İlk filmle ‘başyapıt’ ayarında bir ürün ortaya koymak neredeyse imkânsızdır, ama Özcan Alper bunu başarır ve bizi hem duygusuyla hem de sinemasıyla çarpan bir işe imza atar. İkinci film Gelecek Uzun Sürer’de az da olsa tökezleme emaresi görürüz, ama çizgi değişmemiştir yönetmende. Meselesini ajitasyondan uzaklaştırıp sakince anlatır bize ve ‘anlamak’ için bir miktar çaba harcamamızı ister. İşin doğrusu, o çabayı hak eden bir sinemacı vardır karşımızda...

Şimdi de Özcan Alper sinemasının üçüncü eseri Rüzgârın Hatıraları’yla bariz bir teste tabi tutuluyoruz. Önceki filmlerinde olduğu gibi ‘bol katmanlı’ bir çalışma ortaya koyuyor yönetmen. Bunu yaparken sağlam bir odak noktası belirliyor tabii, ama onun içine yerleştirdiği ayrıntılarla genişliyor hikâye ve yüzeyi kazıdıkça sayısız katman karşılıyor bizi. Varlık Vergisi nedeniyle devletten kaçmak zorunda kalan İstanbullu Ermeni bir gazetecinin Doğu Karadeniz’de bir dağ evinde yaşadıkları var yüzeyde. Ancak, gazetecinin geçici olarak sığındığı dağ evindeki çiftin hikâyesi de devreye girince bambaşka bir rotaya savruluyor film. Bu kadarla da kalmıyor, üçlü bir aşk ilişkisinin açmazları alıyor sırayı ve ‘yasak aşk’ formülünün gayet güzel işlediği bir harita karşımıza çıkıyor. Ama asıl mesele, gazetecinin çocukluğundan gelen ‘anne hayaleti’nin temsil ettikleriyle vücut buluyor. 1915’te yaşananların onun ruhunda açtığı yaralar, yıllarca bekledikten sonra bu dağ evinde iyice kanamaya başlıyor, onu çözümsüzlüğe itiyor. Bir çözüm var adamımız için, ama o da dikenlerle dolu bir yoldan geçiyor ve hasarsız çıkması mümkün değil gibi...

Rüzgârın Hatıraları’na birkaç perspektiften bakıp farklı sonuçlara ulaşmak mümkün. Bizim seçtiğimiz perspektif, geçmişin yaralarının her fırsat bulduğunda can acıtıcı bir biçimde kanamaya başlayacağını işaret ediyor. Ermeni Soykırımı’nın yarattığı ‘kelebek etkisi’nin yeryüzü var oldukça bir ‘mesele’ kimliğiyle kendini öne atacağını, üzerinin örtülmesinin mümkün olmadığını vurguluyor bu perspektif. Burada bireysel bir hikâyeyle meseleyi açan, başkarakterin fotoğraflar ve çizimler aracılığıyla çağırdığı karabasanı öne çıkaran Özcan Alper, yüzü hatırlanamayan anne karakteriyle de resmi tamamlıyor. Nedenler ve nasıllar arasında slalom yaparak hayatını sürdürmeye çalışan gazeteci, bir noktada tökezleyip yüzleşmeye hapsoluyor, ki filmin atardamarını da bu oluşturuyor. Bu kırılma noktası, belki de kaçmak zorunda kalması, onun ruhunu sıkıştıran kâbusla el sıkışma zorunluluğuna iten şey. Ona ‘dayanılmaz zulüm’ü hatırlatan dağ evindeki ‘tecrübe’ de etkili tabii bu resimde, ‘aşka benzer’ bir şey yaşıyor olmasının tetikledikleri ya da...

Özcan Alper, Rüzgârın Hatıraları’nda meselesine, örneğin Fatih Akın’ın Kesik’te (The Cut) yaptığının aksine, saydam bir örtüyle kapatarak yaklaşıyor. Seyircinin bu örtünün arkasındakileri görmesini sağlıyor, ama örtüyü kaldırma iznini vermiyor. Örtüyü kaldırmak, ancak vicdanlarda çözülebilecek bir şey demeye getiriyor belki de. Filmde her şeyi net bir şekilde gösterseydi bu kadar etkili olamaz, resmin tamamı unutulup giderdi muhtemelen. ‘Durgun akan nehir’ misali ilerleyen filmini insanın yalnızlığı ve yalıtılmışlığıyla bütünleyen sinemacı, ‘dün’ün meselesinin ‘bugün’ de benzer bir şekilde yaşandığını hissettiriyor. Ahmet Büke’yle birlikte yazdığı senaryoda kimi aksamalar göze çarpsa da, genel toplamda ‘dertli’ olduğunu ve bu dertlerin ‘geçici’ olmadıklarını anlamak zor değil. Onur Saylak, Sofya Khandamirova ve Mustafa Uğurlu’dan oluşan sacayağı da Sevmek Zamanı benzeri bir ‘yazgı’nın aktörlerine dönüşüyor hikâyede. “Hayata nerede tutunduğun değil, nereye tutunduğun önemli” diye bir düsturun izini takip ediyor bu üçlü, Özcan Alper’in hassas dokunuşlarıyla birlikte...

RÜZGÂRIN HATIRALARI

Yönetmen: Özcan Alper

Senaryo: Özcan Alper, Ahmet Büke

Tür: Dram

Oyuncular: Onur Saylak, Sofya Khandamirova, Mustafa Uğurlu, Tuba Büyüküstün, Menderes Samancılar, Ebru Özkan, Murat Daltaban, Nihat İleri

Süre: 124 dk.

0
8729
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage