GÜNDEM
  • 25-02-2025

    Sinan ve Özgül Cömert’in hazırladığı, bitkiler üzerinden coğrafyalar ve zamanlar arası bir gezinti sunan Dünya Mitolojilerinde Bitkiler adlı kitap Mundi’den çıktı.

    Dünya Mitolojilerinde Bitkiler; defne ağacı, adamotu, nergis, bambu, şekerkamışı, ters lale gibi yüzlerce bitkinin hikâyesini sadece Antik Yunan ve Roma mitolojileri değil, Çin, Hint, Japon efsanelerinden İskandinav mitlerine, insanlığın ortak hafızasından süzerek anlatıyor.

    ​Yüzyıllardır heykellere, resimlere, tablolara ilham veren mitolojik sahneler, mitoloji sevenlerin gönüllerine taht kurmaya aday bu kitapta bir araya geliyor. Bu kitaptaki hikâyelerin ortak noktası, bitkilerin dilinden konuşmaları… Defne ağacından nergise, ketenden bambuya, adamotundan üzerliğe, şekerkamışından ters laleye, insanlığın ortak hafızasından süzülen bu mitler, onlarca bitki üzerinden coğrafyalar ve zamanlar arası bir gezinti sunuyor.

    0
    0
    1269
  • 24-02-2025

    Deniz Aktaş’ın “Noktanın Cebinden Çıkan Virgül İhtimalleri” başlıklı kişisel sergisi 25 Şubat-21 Mart tarihleri arasında .artSümer’de sanatseverlerle buluşacak.

    “Noktanın Cebinden Çıkan Virgül İhtimalleri” sergisi, yok oluş yerine dönüşümü, kesinlik yerine ihtimalleri koyarak belirsizlik ile süreklilik arasındaki ince çizgiyi araştırıyor. Aktaş’ın sergisinde izleyicileri çalılar, su birikintileri, dağılmış yapılar, devedikenleri, doğanın ücra ve tekinsiz yerlerinde yetişen “yabanıl, tuhaf ve meçhul bitkiler” karşılıyor.

    “Noktanın Cebinden Çıkan Virgül İhtimalleri” sergisinde yazar Mehmet Mahsum Oral, insan eliyle yapılmış bahçelerin “ötekileri, istenmeyenleri, ahenk bozucuları, sivilceleri” diye tanımladığı bitkilere kulak vermeyi deniyor. Sergide sanatçının SAHA derneği desteği ile ürettiği ve 15. Gwangju Bienali’nde sergilenen eserlerinin de yer alıyor.

    “Noktanın yüzünde duran kesinliğe rağmen ceplerini yoklasak ihtimaller taşıdığını görür müyüz? Bir son, bir bitiş gibi görünen, algılanan her şey, devam eden bir sürecin parçası olabilir mi? Bu devamın temsiliyetini bir virgül üzerinden düşünebilir miyiz?”

    Künye:
    1. Kırılmış - Broken, 2024, 140x185 cm, Kağıt üzerine mürekkepli kalem - Ink on paper SAHA desteğiyle, 15. Gwangju Bienali (2024) için üretilip sergilendi.
    2. Meçhul Bitkiler Serisi - Unknown Plants Series, 2024, 33x48 cm, Kağıt üzerine bitki özlü mürekkep - Plant based ink on paper
    3. Meçhul Bitkiler Serisi - Unknown Plants Series, 2024, 34x46.5 cm, Kağıt üzerine bitki özlü mürekkep - Plant based ink on paper
    4. Meçhul Bitkiler Serisi - Unknown Plants Series, 2024, 50x35 cm, Kağıt üzerine bitki özlü mürekkep - Plant based ink on paper
    5. Saklı - Hidden, 2023, 172x130 cm, Kağıt üzerine mürekkepli kalem - Ink on paper SAHA desteğiyle, 15. Gwangju Bienali (2024) için üretilip sergilendi.

    0
    0
    1199
  • 24-02-2025

    2024 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Han Kang’ın okurunu uçsuz bucaksız bir duygu evrenine çağırdığı, kendileriyle ve toplumla bir yüzleşmeye çağırdığı romanı Sevgilinin Soğuk Elleri, Göksel Türközü’nün çevirisiyle April Yayıncılık’tan çıktı.

    VejetaryenÇocuk GeliyorBeyaz Kitap ve Veda Etmiyorum’un ardından şimdi külliyatının erken dönem eserlerinden Sevgilinin Soğuk Elleri ile okurun karşısına çıkıyor. Bu sefer merkezde sonsuz sınırsız güzellik baskısı, gençliğe duyulan hastalıklı aşk, hepimizin yüzündeki ve kalbindeki maskeler var. Han Kang'a göre, hepimiz hayat denilen kabuğun üzerinde, uçurum kabuğunun üzerinde akrobasi yapar gibi maskeler takarak yaşıyoruz.

    Han Kang önsözde şöyle diyor: “Şafak vaktinde görülen bir rüya, yabancı birinin söyleyiverdiği bir çift söz, çok da dikkat etmeden okunan bir gazete yazısı, aniden akla düşen eski bir hatıranın bir ânı… Tüm bunların kutsal bir ilham gibi hissettirdiği zamanlar vardır. İşte böyle anlar, roman yazarken en sevdiğim anlardır. Her zamanki gibi sıradan bir günde, tamamen yeni bir hisle karşımıza çıkan sayısız soru, ufak ve yoğun aydınlanma anları, derinde bir yerlerimize saplanan duyguların içinde bir tür özgürlük... İşte bunları hissederim.”

    Yazar H, bir gün tuhaf bir telefon alıyor. Daha önce sadece bir kez gördüğü heykeltıraş Cang Unhyong, aniden sırra kadem basmış, bulunamıyor. Ondan geriye kalan pek fazla şey de yok. Elde yalnızca tutkuyla yaptığı alçı heykeller ve bir de maskelerle dolu dünyadaki yalnızlığı, samimiyetsizliği, hakikati ve aldığı yaraları anlattığı günlüğü var. Oysa Cang Unhyong hayatın çözümlenemez sırlarına elleriyle şekil veriyor, onların sırrına ermeye uğraşıyor. Heykellerinin hipnotize eden gücünü kullanarak onlardan anlam çıkarmaya çalışanları saklı yüzleriyle karşılaştırıyor.

    0
    0
    2181
  • 24-02-2025

    Benjamin Britten’ın başyapıtlarından The Turn of the Screw (Kötülüğün Döngüsü) operası, yeni ve deneyimli solist kadrosu ile 24, 25 ve 28 Şubat tarihlerinde Kadıköy Belediyesi Süreyya Opera Sahnesi'nde sanatseverlerle buluşacak.

    Türkiye’de ilk kez İstanbul Devlet Opera ve Balesi tarafından sahnelenen eser, 2013 yılında katıldığı Armel Opera Competition Festival’da “en iyi prodüksiyon” dahil 4 dalda ödül alarak Türkiye’yi Macaristan’da temsil etti. Henry James’in aynı adlı gotik hikâyesinden uyarlanan ve Myfanwy Piper tarafından librettosu yazılan bu eşsiz opera hem psikolojik derinliği hem de müzikal zenginliğiyle dikkat çekiyor. Britten’ın işlediği minimalist ve özgün müzikal dilini, hikâyenin mistik ve karanlık atmosferini kusursuzca yansıtan eser, her sahnesiyle izleyiciyi diken üstünde tutuyor. Genç bir mürebbiyenin iki çocuğa bakması için işe alınmasını, eve geldikten kısa bir süre sonra yakın zamanda ölmüş olan eski uşak ve eski mürebbiyenin hayaletlerini gördüğüne inanmaya başlamasını konu alan eser, Britten’ın ustaca yarattığı gerilim dolu dünyada, hayaletler ve gerçeklik arasındaki sınırlar bulanıklaşırken, izleyicileri hikâyenin içine çekiyor.

    İngilizce olarak seslendirilen ve Aytaç Manizade tarafından sahneye konulan bu prodüksiyon için uluslararası alanda tanınan orkestra şefi Türkiye’ye geldi. Dünyada çapında birçok opera evinde ve festivallerde önemli prodüksiyonlarda imzası olan, Britanyalı orkestra şefi Richard Hetherington eserin orkestra şefliğini üstlendi.

    ​Eserin dekor tasarımı Efter Tunç, kostüm tasarımı Ayşegül Alev, ışık tasarımı ise Cem Yılmazer’e ait. Eserde; Anlatıcı /Quint rolünde Ahmet Baykara; The Governess rolünde Ayten Telek; Miss Jessel rolünde Sevim Ateş; Mrs Grose rolünde Barbora Hitay; Miles rolünde Mete Kerem Sesigür; Flora rolünde Bezmi Hazal Ekşi yer alıyor.

    0
    0
    2585
  • 24-02-2025

    Marcus Graf küratörlüğünde düzenlenen “Daimi Yolcu” başlıklı sergi, 6 Mart-13 Nisan tarihleri arasında Decollage Art Space’de sanatseverlerle buluşacak.

    “Daimi Yolcu”, dönüşüm çağını ve bireysel ile kolektif varoluş üzerindeki derin etkilerini kabul ederek, insanların bu sürekli değişim içinde gezinmek için benimsemek zorunda kaldıkları çoklu roller ve kimlikleri keşfe çıkıyor. Sergide, disiplinlerarası bir yaklaşımla, Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde sanat, tasarım ve tiyatro alanlarında yaratıcı üretimler yapan, aynı zamanda fakültede asistanlık ve öğretim üyeliği görevleri üstlenen, yüksek lisans ve doktora çalışmalarında güncel akademik tartışmalara yoğun bir şekilde katılan on genç sanatçı, tasarımcı ve tiyatrocunun eserleri yer alıyor. Sergi; Arzu Ocak, Atılay Aşkaroğlu, Bike Başaran, Cansu Canaslan, Furkan Uzun, Gökçe Camgöz, Işıl Eraslan, Kemal Köse, Yağızhan Çalışkan ve Zeynep Sarı’nın akademik topluluk içindeki araştırmacı ve eğitmen rolleri arasındaki dinamik yaşamlarını gözler önüne seriyor.

    Her katılımcının bu üç farklı yönü, güncel eserlerinin – resim, dijital illüstrasyon, tekstil heykeller ve tiyatro oyunları gibi – yanı sıra, fakülte bünyesindeki akademik araştırmaları ve katkılarıyla birlikte sunuluyor. Sergi, kişisel notları, yaratıcı projeleri ve akademik yazıları bir araya getirerek, profesyonel uğraşlarının katmanlı yapısını ortaya koyuyor. “Daimi Yolcu”, sanatçıların, tasarımcıların ve performansçıların nasıl düşündüğünü, yarattığını ve yenilik yaptığını daha derinlemesine anlamamızı sağlıyor. Aynı zamanda, sergilenen geniş bir kavram, malzeme ve estetik yelpazesini birleştirerek, günümüz sanat ve tasarım dünyasının disiplinlerarası karakterine dikkat çekiyor.

    Deneysel ve bütünsel yaklaşımıyla sergi, geleneksel formatların ötesine geçerek sanatsal üretim, akademik sorgulama ve eğitim uygulamaları arasındaki etkileşimi öne çıkarıyor. Genç bir sanatçı, tasarımcı, tiyatrocu, araştırmacı ve eğitmen olmanın bugünün hızla evrilen dünyasında ne anlama geldiğini ve bunun gerekliliklerini gözler önüne seriyor. “Daimi Yolcu”, alternatif bilgi üretim, anlama ve paylaşma yaklaşımlarını geliştirme açısından sanat, tasarım ve akademik çalışmanın anlamını da sorguluyor.

    Künye:
    1. K. Atılay Aşkaroğlu, Distance XI, 3D Modelleme & Dijital Tasarım, 50x50 cm, 2024
    2. Furkan Uzun, Time of screens, Afiş-Dijital Baskı, 50x 70 cm, 2023
    3. Bike Başaran, Mualla, Tuval üzerine karışık teknik, 70x70 cm, 2025 
    ​​4. Yağızhan Çalışkan Fragment 9, Asitsiz Kağıt Üzerine Grafit_Graphite on Acid-Free Paper, 44x 38 cm, 2024

    0
    0
    1702
  • 24-02-2025

    Özge Lokmanhekim’in apartman yaşamının renkli ve neşeli yanlarını, dostluk ile paylaşımın önemini vurguladığı, Başak İşbilir’in resimlediği kitabı Hayat Apartmanı, FOM Kitap’tan çıktı.

    Hayat Apartmanı, apartman gibi her gün karşılaştığımız mekânlarda aslında ne kadar çok hikâye saklı olduğunu gösteriyor. Dostluğun, paylaşmanın ve bir arada yaşamanın ne kadar kıymetli olduğunu hatırlatıyor.

    Hayat Apartmanı, her katı ayrı bir macera barındıran, her komşusu farklı bir dostluk hikâyesi sunan bir ev atmosferini yansıtıyor. Öykü, genç kahraman Mehmet’in gözünden, futbol tutkunu Muhammet, satranç ustası Sinan, yüz yaşına merdiven dayamış Necla Nine, Hayri Dede ve en güzel hediyeleri seçen Caroline Teyze gibi karakterlerin yaşadığı renkli hayatı anlatıyor. Altıncı kata taşınan gizemli komşuyla tanışmasıysa, sadece Mehmet’in değil, bütün apartmanın öyküsünü değiştirecek sürprizlere kapı aralıyor.

    0
    0
    983
  • 23-02-2025

    OneRepublic, Artificial Paradise isimli yeni albümünün turnesi kapsamında BKM Organizasyonuyla 30 Nisan’da Maximum Uniq Açıkhava’da konser verecek.

    Amerika çıkışlı müzik grubu OneRepublic, şarkıcı/söz yazarı ve baş vokalist Ryan Tedder, gitaristler Zach Filkins ve Drew Brown, klavyeciler Brian Willett, basçı ve çellist Brent Kutzle ve davulcu Eddie Fisher’dan oluşuyor. 2002’de Colorado’da kurulan grup, ilk ticari başarısını 2006’da Timbaland’in “Apologize” adlı teklisiyle elde etti. İlk albümü Dreaming Out Loud’u 2007’de yayımlayan grup, 2009’da çıkan ikinci albümü Waking Up’ta yer alan “All the Right Moves”, “Secrets” ve “Good Life” gibi hitlerle büyük dinleyici kitlesine ulaştı. Platin sertifikalı albümü Native, 2013’te 1 numaralı hit “Counting Stars” ile yayımlandı. Dördüncü albümleri olan Oh My My, 2016’da çıktı. 2021’de yayımlanan Human adlı albümlerinde de yer alan “Someday”, “Run”, “Somebody To Love”, “Wanted”, “Didn't I”, “Better Days” ve “Rescue Me” adlı teklilere imza attı.

    2023’te, “Runaway” ve “Mirage (Assassin’s Creed Mirage)”, gişe rekorları kıran Top Gun: Maverick’te yer alan büyük hitleri “I Ain't Worried”in yayımlanmasının ardından gelen ilk parçalardı. Ardından yeni yıl parçaları “Dear Santa” yayımlandı. 2024 yılında David Guetta ile birlikte “I Don’t Wanna Wait” ve Kaiju No. 8 animesinin son teması için yazılmış olan “Nobody (from Kaiju No. 8)” adlı parçaları yayımladı. Grup, UEFA Euro 2024’ün resmi şarkısı olan “Fire”da İtalyan Elektronik grubu Meduza ve Alman sanatçı Leony ile iş birliği yaptı. OneRepublic son olarak, 12 Temmuz 2024’te altıncı stüdyo albümleri olan Artificial Paradise’ı çıkardı.

    30 Nisan’da Maximum Uniq Açıkhava’da gerçekleşecek OneRepublic konserinin biletlerine BiletixPasso ve Bubilet üzerinden ulaşabilirsiniz.

    0
    0
    3289
  • 23-02-2025

    Çağdaş sanatın en büyük isimlerinden biri olan Alman ressam, heykeltıraş ve baskı sanatçısı Georg Baselitz’in eserlerinden oluşan “Georg Baselitz: Son On Yıl” sergisi, 16 Mart’a kadar Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nde (SSM) sanatseverlerle buluşmaya devam ediyor.

    Akbank’ın desteğiyle Sakıp Sabancı Müzesi’nde devam eden “Georg Baselitz: Son On Yıl” sergisi, 16 Mart’a kadar uzatıldı. Sergi, Georg Baselitz’in son on yılda ürettiği 100’e yakın anıtsal eserini izleyicilerle bir araya getiriyor. Georg Baselitz’in altmış beş yıllık kariyerine ışık tutan sergi, Baselitz’in hayat boyu süren sanatsal evrimine derinlikli bir bakış sunuyor. SSM’nin tüm galeri alanları ve bahçesine yayılan sergi, yaşlanma ve zamanın geçiciliği gibi temalarla birlikte, kişisel ve kolektif hafızaya güçlü bir göndermede bulunuyor.

    1980’lerden bu yana uluslararası sanat dünyasında derin izler bırakmış bir sanatçı olan Georg Baselitz, 20. yüzyılın ikinci yarısında Alman sanatına yeni bir kimlik kazandırdı. Eserleri kişisel deneyimlerinin yanı sıra Almanya'nın kolektif travması ve Nazi döneminin toplumsal bellekte bıraktığı derin yaralar tarafından şekillendi. Sanatçının 1969’dan bu yana kullandığı “baş aşağı” kompozisyon tekniği ile yaptığı tablolar, serginin neredeyse tamamını oluşturuyor. Bu yaklaşım, soyutlama ile figürasyon arasında bir yerde durmasını, gelenekselleşmiş tuval üzerine resim tekniğinde yeni bir açılımda bulunmasını mümkün kıldı. 

    ​“Georg Baselitz: Son On Yıl” sergisi, sanatçının çalışmalarında yıllar içinde belirginleşen, kararlı motiflerden oluşuyor ve özellikle insan figürü üzerindeki çalışmalarını öne çıkarıyor. Baselitz’in kendisinin ve eşi Elke’nin bedenlerini tasvir ettiği eserlerinde, yaşlanma ve zamanın geçiciliği işleniyor. Baselitz’in 1950’lerden bu yana çeşitli tekniklerde ele aldığı, Deutschbaselitz’te geçen çocukluğunu hatırlatan kartalları, mavi arka planlara işlenmiş bir seride geri dönüyor. Serinin 2024 tarihli son tablosu, ilk kez bu sergide ziyaretçi ile buluşuyor. Aynı şekilde, çocukluğundan beri resmettiği geyik motifi, kariyerinin başından beri eserlerine yön veren mitolojik ikonografinin bir parçası olarak yeniden ortaya çıkıyor. Serginin öne çıkan, baş aşağı figürlerin üzerine naylon çorapların kolajlandığı Springtime [İlkbahar] serisi ise, Dada kolaj sanatçısı Hannah Höch’ten ilham alıyor. Bu eserler, malzemenin kırılganlığı üzerinden zamanın geçiciliğini vurguluyor. Müzenin galerilerinde ve bahçesinde sergilenen anıtsal heykeller de resimlerin ikonografisi ve tarihsel temalarıyla bir bütünlük oluşturuyor.

    0
    0
    3084
  • 23-02-2025

    Siyaset felsefecisi ve yazar Todd May’in insan yaşamının temel yapı taşlarından biri olan “özen”in tam olarak ne olduğu ve neden bu kadar önem taşıdığı sorularını odağına aldığı çalışması Özen: Olduğumuz Kişi Üzerine Düşünceler, Bekir Aşçı’nın çevirisiyle Ayrıntı Yayınları’ndan çıktı.

    Özenin ahlak, politika, kırılganlık ve doğayla ilişkisini sorgulayan May, modern dünyada neden ve nasıl önemsemek gerektiği konusunda okurlara rehberlik ediyor.

    “Özen varoluşumuzun önemli veçhelerinden biridir. Özen olmaksızın kendimizle, başkalarıyla ve dünyayla aramızdaki ilişki ziyadesiyle rastlantısal hâle gelir ve bir amaçtan yoksun kalırdı; önümüze çıkan her faaliyete yüzeysel bir şekilde bağlardık kendimizi. Özen bizi dünyaya ve birbirimize bağlar. Fakat sıra özenin ne olduğunu sormaya geldiğinde cevaplanması zor felsefi sorulardan biriyle karşı karşıya kalırız. Todd May, bu zorlu soruyu düşünebilmek için gereken tüm desteği sağlıyor ve araştırmayı kolaylaştırdığı kadar keyifli de bir hale getiriyor.

    Özenin ne olduğuna ve insan yaşamındaki ehemmiyetine dair kapsamlı açıklama ve örneklerle birlikte konuyu düşünmeye başlamak bir yana, May’in bilgece müdahaleleri ve üslubu sayesinde özen hakkındaki tartışmaya dahil olmak ve felsefe yapmayı deneyimlemek işten bile değil.

    Özen ile ahlak/etik arasındaki; özen ile politika, özen ile yaşam karşısındaki incinebilirliğimiz ve insani olmayan çevre arasındaki ilişkileri düşünmek aynı zamanda kendimizle kuracağımız özenli bir ilişkinin de başlangıç noktası olacaktır. Dahası kendimiz ile dünyanın geri kalanı arasındaki ilişki ancak özen temelinde kurulduğunda gelecekle ilişkimiz de umut barındırabilecektir.” (Tanıtım metninden)

    0
    0
    987
  • 22-02-2025

    Caz müziğinin önemli isimlerinden Diana Krall, Epifoni organizasyonu ve All Things Live Middle East iş birliğiyle 1 Kasım’da İstanbul Ülker Spor ve Etkinlik Salonu’nda sahne alacak.

    Grammy ödüllü sanatçı Diana Krall, eşsiz vokali ve usta piyanistliği ile caz müziğine yön veren bir isim olarak tanınıyor. Kendine has tarzıyla caz, pop ve bossa nova türlerini harmanlayan Krall, dünya çapında milyonlarca albüm satışına imza attı. 10 yıl aradan sonra yeniden Türkiye’de konser vermeye hazırlanan sanatçının unutulmaz şarkıları ve canlı performansları, hayranlarına müzikle dolu bir gece vadediyor.

    ​1 Kasım’da İstanbul Ülker Spor ve Etkinlik Salonu’nda gerçekleşecek Diana Krall konserinin biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.

    0
    0
    916
DAHA FAZLA
Geldanlage