Kadebostany’nin yeni teklisi “Elephant in the Room” müzikseverlerle buluştu.
Kadebostany, ülkemizin son dönem yükselen yeni seslerinden Selin Çıngır’ın da vokallerinde yer aldığı, modern pop ve folk müziğin çarpıcı bir karışımı olan “Elephant in the Room” ile geri dönüyor. “Elephant in the Room”, Kadebostany’nin sürekli gelişen mirasında cesur bir yeni dönemin başlangıcını işaret ediyor. Grup, ayrıca 1 Eylül Pazartesi gecesi Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda konser verecek. The Outsider başlıklı yeni albümünü Ocak 2026’da yayımlamaya hazırlanan grup, albümün ardından büyük bir turneye çıkacak.
Guillaume de Kadebostany şunları söylüyor: “Eski Amerikan arabalarıyla otoyolları yakmak, hızlı yaşamak, daha yüksek sesle gülmek, daha çok ağlamak... Kadebostany Cumhuriyeti yaşam tarzına bir övgü: kök yok, kural yok, sadece özgürlük, kaos ve güzelliğin saklandığı her yerde peşinden koşmak.”
Kadebostany’nin “Elephant in the Room” isimli yeni teklisini buradan dinleyebilirsiniz.
Dirimart, Canan Tolon’un “Nakarat” başlıklı kişisel sergisi 6-28 Eylül tarihleri arasında sanatseverlerle buluşacak.
Canan Tolon’un son dönemde ürettiği on iki büyük boyutlu, peş peşe asılmış soyut resmi, mekânda içi boş bir ısrarla yankılanan bir düzende izleyiciyle buluşuyor. Sergi, doğanın bastırılmış seslerinin izleyiciyi rahat bırakmadığı, organik güç ve döngüsel zamanın hâkim olduğu bir kuşatmanın izlerini sürüyor. Eserlerini şans ve tesadüf olgusu etrafında üreten Canan Tolon’un sanat pratiği, doğa, zaman ve belleğin yanı sıra mimari kavramlar üzerine şekilleniyor. Boyayı dökerek, silerek ve kazıyarak katmanlar oluşturan sanatçının üretim süreci neredeyse eserin konusuna dönüşüyor. Tolon’un eserleri yapım ve yıkım süreçlerini aynı anda içerirken, varoluş ile yok oluş arasındaki gerilimi somutlaştırıyor. Mimari düşünce ile yapı-doğa arasındaki ilişkiyi soyut ve temsili ifade arasında salınan katmanlı yüzeylerle tuvale aktaran Tolon, eserlerinde hem yapısal hem sezgisel bir dil kuruyor.
Canan Tolon’un “Nakarat” sergisinde yer alan on iki floral kompozisyon, sessiz resim yapmanın imkânsızlığı içerisinde bir isyanı temsil ediyor. Sanatçının izleyiciyi içine alan bir manzara deneyimi olarak kurguladığı görsel bir süreklilik ve atmosfer hissi sunuyor. Tabloların asılı olduğu, izleyiciyi saran ve her türlü mesafeyi ortadan kaldıran bir ark şeklinde kurulmuş duvarlar, genel bir bakışı imkânsız kılan, çıkışı olmayan bir şekilde izleyiciyi kuşatıyor: Gözler resimler arasında dolaşsa da her zaman aynı biçimlere, aynı sessizliğe, aynı baskıya geri dönüyor; resmin bütününü kavrayamıyor.
Sergideki her bir tuval yalnızca imgesel olarak değil, yapısal olarak da bir nakarat gibi işliyor. Oranları aynı, aralıksız yan yana asılmış resimler, sık tekrarlanan sloganlar gibi anlamını yitiriyor. Yakından bakıldığında solgunluk, çürüme ve sessiz bir tehdit barındıran bu tekrar, zamanın döngüsel ilerleyişini hissettirirken, görsel ve varoluşsal sıkışmışlığın sessiz nakaratına dönüşüyor. Sergi, bastırılmış sessizliğin geri dönüşünü görünür kılarak, insanın doğa üzerindeki hâkimiyet kurma arzusunu ve kendi yarattığı düzen içinde kayboluşunu sorguluyor. Doğa, tekrar eden döngülerle yankılanan bastırılmış bir ses olarak izleyici karşısına çıkıyor.
“Nakarat” sergisini 6-28 Eylül tarihleri arasında Dirimart Pera’da ziyaret edebilirsiniz.
Anna Enquist’in klasik müziğin derinliğini, dostluğun kırılgan bağlarını ve geçmişin acılarını bir araya getirdiği romanı Yaylı Çalgılar Dörtlüsü, Ömer Bozkurt’un çevirisiyle Kırmızı Kedi’den çıktı.
Müzikle edebiyatı buluşturan bu roman etkisi günlerce süren bir ağıt, bir umut ve bir senfoni olarak okurla buluşuyor. Enquist’in şiirsel üslubu ve gerilimi her sayfada yükselten kurgusuyla okuru etkisi altına alıyor.
Birbirine müzikle bağlanan dört insan. Kaybın, dayanışmanın ve sessizce büyüyen bir tehlikenin ağına düşmüş bir şehir. Ve tüm bu sessizliğin içinden yükselen bir yaylı çalgılar dörtlüsünün notaları…
İsveçli şarkıcı ve söz yazarı Jay-Jay Johanson, %100 Müzik katkılarıyla 10 Aralık gecesi Blind’da müzikseverlerle buluşacak.
İsveç’in melankolik melodileriyle tanınan Jay-Jay Johanson, 10 Aralık gecesi İstanbul Blind sahnesinde hayranlarıyla buluşuyor. Cazdan trip-hop’a, pop’tan soul’a uzanan geniş müzikal yelpazesiyle tanınan Jay-Jay Johanson, kariyerinin farklı dönemlerinden sevilen parçalarının yanı sıra, mayıs ayında yayımlanan 15. stüdyo albümü Backstage’den yeni şarkılarını da seslendirecek. Kendine özgü vokali ve melankolik dokunuşlarıyla 1990’ların sonlarından bu yana müzik dünyasında derin izler bırakan Jay-Jay Johanson’ın yeni albümü Backstage, sanatçının müzikal olgunluğunu ve yenilikçi ruhunu bir kez daha gözler önüne seriyor. 1996 yılından beri müzik dünyasının içinde olan, verdiği konserlerle Türkiye’de de geniş kitlelere ulaşan Johanson, “Believe In Us”, “So Tell the Girls That I'm Back In Town”, “On The Radio”, “Time Will Show Me” gibi hitlere imza attı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) iştiraki Kültür AŞ ile İyilik İçin Sanat Derneği iş birliğinde hazırlanan “Ay Tozunda Yürür Gibi” sergisi, 20 Eylül’e kadar Taksim Sanat’ta sanatseverlerle buluşuyor.
Hicran Aksöz’ün küratörlüğünü üstlendiği “Ay Tozunda Yürür Gibi” sergisi; resim, heykel, fotoğraf, video ve yerleştirme gibi farklı disiplinleri bir araya getiriyor. İzleyiciyi benliğe yapılan bireysel yolculukların izini süren bir serüvene davet eden sergi, adını Ay yüzeyine atılan ilk insan adımlarından esinlenerek “Ay Tozunda Yürür Gibi” metaforundan alıyor. Yapıtlar, sessiz ama derin izler bırakan bir içe dönüş sürecini yansıtırken, şiirsellik ve kırılganlıkla örülü bir benlik haritası sunuyor. Sergi yaklaşımı, Jacques Lacan ve Michel Foucault gibi düşünürlerin kuramlarından beslenerek bireysel üretimleri kolektif bir düşünsel zeminde bir araya getiriyor.
Eserler yalnızca kişisel hikâyelerin sanatsal yansımaları olmakla kalmıyor, aynı zamanda toplumsal yapılar ve görünmeyen iktidar ilişkilerinin bireyde açtığı yarıklara da işaret ediyor. Duygular, kimlik ve aidiyet kavramlarını çok katmanlı bir şekilde ele alan çalışmalar, izleyiciye dilin ötesinde bir deneyim yaşatıyor ve sanatın kolektif belleğe katkısını görünür kılıyor.
Sergide eserleri yer alan sanatçılar; Mehmet Anik, Hasiyne Ayhan, Ahmet Hamdi Başsöz, Daniela Budişteanu, Zeynep Baloğlu, Delfin Demirgüreş, İrem Deniz, Ayşegül Düşek, Buse Elçi, Nida Erdoğan, Fadik Erin, Kardelen Erken, Asya Nur Hasgül, Ezgi Kanargı, Melike Kuş, Ece Kuyu, Esra Mengülerek, Modilda, Fatih Özkan, Beyzanur Özyurt, Yağız Seis, Barışcan Seval, Barış Can Solak, Gülşah Sözbir, İrem Nur Taşkın, Emir Furkan Tekkalmaz, Nadide Üster, Emir Yasin Yağmurca, Ali Yayla.
Tsunami Kız kitabının yaratıcıları Julian Sedgwick ile Chie Kutsuwada’nın hazırladığı düzyazı ile manga bölümlerinin iç içe geçtiği, Japon folklorunun gölgeli dünyasından unutulmaz bir keşif hikâyesi anlatan Tokyo Hayalet Kafesi, Yuzu Kitap’tan çıktı.
Küçük Akira, ruhlar tarafından köyünden kaçırıldığında, onu bekleyen yolculuk yalnızca ailesine ulaşmakla sınırlı değildi. Japonya’nın kuzeyine doğru çıktığı bu gizemli yolculukta zamanla yarışırken birbirinden tuhaf yōkai canavarları ve hayaletlerle karşılaşır. Her durak, kendi içinde tamamlanmış gibi görünen ama derinlerde birbirine bağlanan hikâyelerle örülüdür. Kimi zaman komik kimi zaman korkutucu bu karşılaşmalar, Akira’nın kendi gerçeğiyle yüzleşmesine önayak olacaktır.
Afife Tiyatro ve Zorlu PSM’nin ortak yapımı, proje tasarımını Serdar Biliş ve Demet Evgâr’ın gerçekleştirdiği Afife, 2 ve 27 Ekim tarihlerinde tiyatroseverlerle buluşarak yeni sezonunun açılışını yapacak.
Kia ana sponsorluğunda sahnelenen Afife, Afife Jale’nin izinden seyircileri geçmişle bugün arasında bir yolculuğa çıkarıyor. Yönetmenliğini Serdar Biliş’in üstlendiği, Demet Evgâr, Tilbe Saran, Necip Memili, Bora Akkaş, İdil Sivritepe, Bedir Bedir, Orkuncan İzan, Ekremcan Arslandağ, Öyküsu Okur, Basma Seiba, Bilge Çınar ve Atılgan Gümüş gibi isimlerin rol aldığı Afife, kadının sahnede var olma mücadelesini çağdaş bir yorumla anlatıyor.
Müziklerini Tuluğ Tırpan’ın bestelediği ve canlı orkestra eşliğinde sahnelenen Afife’nin şarkılarından biri ise Sezen Aksu tarafından bu proje için özel olarak yazıldı. Kuşaklar boyunca tiyatroculara ve kadınlara ilham olmuş Afife’nin hikâyesi, işgal altındaki İstanbul’da çok kültürlü bir tiyatro kumpanyasının sahne arkasında şekilleniyor. Kadının sahnedeki görünürlüğüne engel koyan düzene karşı bir başkaldırı olarak kurgulanan bu güçlü yapım, Afife Jale’nin sahnede olma arzusunu ve cesur direnişini bugünün izleyicisine aktarıyor.
Barış Göktürk’ün “Maden” başlıklı kişisel sergisi, 29 Ağustos-30 Kasım tarihleri arasında Eldem Sanat Alanı | Fırın’da sanatseverlerle buluşacak.
“Maden” sergisi, Eskişehir’in simgesel değeri olan lületaşı madenciliği ve işlemeciliğine; Avrupa ile Anadolu arasındaki geçişken tarihe ve sosyo-kültürel dinamiklere güncel sanat perspektifinden kavramsal bir bakış sunuyor.
Barış Göktürk’ün 2018’de lületaşı madencileriyle tanışması ve bir madene inmesiyle başlayan araştırma süreci, zamanla taşın yer altındaki ham formundan işlenmiş imgeye uzanan yolculuğunu görünür kılan çok katmanlı bir projeye dönüştü. Maden, hammaddenin imgeye dönüşümünde ortaya çıkan kırılmalara, üretim sürecindeki sosyo-ekonomik yabancılaşmalara ve uluslararası hukukta bir malzemenin hangi noktada “hammadde” ya da “eser” olarak tanımlandığına dair sorulara odaklanıyor.
Eldem Sanat Alanı’nın, SAHA Sürdürülebilirlik Fonu katkısıyla gerçekleştirilen iki aylık misafir sanatçı programı kapsamında geliştirilen “Maden”, desen, heykel ve video yerleştirmelerinden oluşan üç bölümün yanı sıra hem sanatçı kitabı hem de sergi kataloğu işlevi görecek hibrit bir yayınla tamamlanıyor. Bugüne dek lületaşı üzerine çoğunlukla turistik ya da akademik çalışmalar yapılmışken, “Maden” bu malzemeye güncel sanatın gözünden yaklaşıyor. Proje, madencilerden zanaatkârlara; üretim sürecine eşlik eden yerel topluluklardan tarihsel ve kültürel bağlamı şekillendiren kurumlara kadar farklı aktörlerle kurulan diyaloglar aracılığıyla lületaşı işlemeciliğine özgün bir perspektif sunuyor.
Künye:
1.Barış Göktürk, Index,detay, Kağıt üzerine grafit//Graphite on paper, 2025
2. Barış Göktürk, Denizköpüğü/Meerschaum, Kağıt üzerine grafit/Graphite on paper, 2025
3. Barış Göktürk, Maden/The Mine, Kağıt üzerine grafit//Graphite on paper, 3 panel/3 Panels, 2025
4. Barış Göktürk, Maden/The Mine, 3 kanallı videodan still/Still form 3 Channel Video, Çekim/Cinematography: Çavgın Çınkıt, Edit/Editing: Eli Kasavi, 2025
5. Barış Göktürk, Maden/The Mine, Fırın vitrin yerleştirmesi/Window display at Fırın, 2025
Geneviève Fraisse’in kadınların var olma mücadelesini cinsel kimlik veya toplumsal görünürlükle sınırlı kalmadan, yaratımı önceleyerek anlattığı kitabı Tarihin Devamı - Kadın Sanatçılar, Kadın Yaratıcılar, Ahmet H. Durukal’ın çevirisiyle Yapı Kredi Yayınları’ndan çıktı.
Kadınların özgürleşmesi, Fransız Devrimi’nin ardından iki farklı yol izledi: İlki medeni kanuna, yurttaşlık haklarına, eğitime, çalışma hayatına, bireysel sorumluluğa ve toplumsal özerkliğe dair yeniliklere kapı aralarken, ikincisi yaratmaya, düşünmeye ve yazmaya dair entelektüel-sanatsal alanları erkeklerle paylaşma özgürlüğünün yolunu açtı. Fraisse bu çalışmasında işte bu ikinci yolun izliyor.
“Eşitlik aynı zamanda yeni estetik ve entelektüel biçimler bulma özgürlüğüdür.”
35. Akbank Caz Festivali kapsamında düzenlenen JAmZZ Masterclass programı için başvurular başladı.
Bu yıl 35’incisi düzenlenen Akbank Caz Festivali, JAmZZ Masterclass programıyla müzikseverlerle buluşmaya hazırlanıyor. Yeni yeteneklere alan açmak ve genç müzisyenlerin desteklemek amacıyla BAU Konservatuvar ve Zuhal Müzik iş birliğiyle hayata geçirilen ve 13-14 Eylül tarihlerinde BAU Pera Sahne’de gerçekleşecek JAmZZ Masterclass için başvurular 12 Eylül’e kadar devam ediyor. 18-24 yaş aralığında, klasik ve çağdaş caz stillerinde doğaçlama deneyimine sahip adaylar programa buradan başvurabiliyor.
Doğaçlama Caz Ustalık Sınıfı (Masterclass) olarak kurgulanan programın bu yılki eğitmenleri, caz sahnesinin önde gelen isimleri Baki Duyarlar, Bulut Gülen, Ediz Hafızoğlu, Kağan Yıldız, Sibel Köse, Şevket Akıncı ve Yeşim Pekiner olacak. Ayrıca Berklee Müzik Koleji’nden Jason Camelio ile Doğaçlama Caz Ustalık Sınıfı katılımcıları için “Canlı Seçmelere Hazırlık” adlı çevrimiçi bir seminer gerçekleştirilecek.
Eğitmenlerin performans değerlendirmeleri sonucunda seçilecek bir katılımcı, 36. Akbank Caz Festivali sahnesinde performans sergileyerek profesyonel müzik yolculuğuna güçlü bir adım atma şansı yakalayacak. Ayrıca iki katılımcı ise 2026’da Perugia’da gerçekleşecek Berklee Jazz Clinics @Umbria programına katılım hakkı kazanacak. Uluslararası atölye programına katılmaya hak kazanan iki öğrencinin eğitim, konaklama ve yol masrafları Akbank Caz Festivali tarafından karşılanacak.