MUBI, mayıs ayında da ödüllü filmlerden ünlü yönetmenlerin klasiklerine, pek çok ilgi çeken yapımı sinemaseverlerle bir araya getirmeye devam ediyor.
Murat Fıratoğlu’nun Venedik Film Festivali’nden Jüri Özel Ödülü’yle döndükten sonra ulusal yarışmalarda da tüm ödülleri toplayan filmi Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri, Leos Carax’ın kendi sinemasıyla hesaplaştığı özgün hikâyesi Ben Değilim, Ariane Labed’in kadın bedeni ve iradesine dair şiirsel distopyası September Says, Emre Erdoğdu’nun hayattaki yolunu arayan genç hayattaki yolunu arayan genç kahramanların öfkeli enerjisini yansıtan iki filmi Kar ve Beni Sevenler Listesi, sinema emekçilerinin 1977 yılında sansüre karşı tarihi yürüyüşünü anlatan Yollara Düştük, Cem Demirer’in prömiyerini 2024 yılında Cannes Film Festivali’nde gerçekleştiren kısa filmi Noksan, dijital çağın ilişkiler üzerindeki etkisini çarpıcı bir şekilde gözler önüne seren Eugene Kotlyarenko imzalı Parola, siyah beyaz estetiği ve başrollerde yer alan Joaquin Phoenix, Gaby Hoffmann ile Woody Norman’ın performanslarıyla övgü toplayan Yaşamaya Bak ve Brendan Fraser’ın muhteşem bir geri dönüşe imza attığı ve performansıyla En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ını kazandığı Balina gibi dikkat çeken yapımlar MUBI’nin mayıs seçkisinde izleyicilerle buluşacak.
Ali Kazma’nın 2010’lu yıllardan bu yana kitap, kütüphane, edebiyat ve yazı kültürü üzerine ürettiği video ve fotoğraf çalışmalarını bir araya getiren yeni kişisel sergisi “Aklın Manzaraları”, 13 Haziran’da İstanbul Modern’de açılacak.
Ali Kazma’nın Japonya’nın Nara kentinde 400 yıllık geleneksel mürekkep yapımını belgelediği Sumi (2025) adlı video yapıtının ilk gösterimi İstanbul Modern’de gerçekleşecek. Sanatçının Türkiye’de ilk kez sergilenecek çalışmaları arasında, yazar Orhan Pamuk’un kişisel arşivine ve yaşam alanına odaklanan Mürekkep Evi (2022) ve Sentimental (2022) ile, Arjantinli yazar ve kitap tarihçisi Alberto Manguel’in kütüphanesinin Fransa’dan Portekiz’e taşınma sürecini konu alan Alberto Lizbon’da (2024) bulunuyor.
Küratörlüğünü Öykü Özsoy Sağnak ve Demet Yıldız Dinçer’in, asistan küratörlüğünü ise Yazın Öztürk’ün üstlendiği “Aklın Manzaraları”, Kazma’nın 55. Venedik Bienali Türkiye Pavyonu’nda sergilenen Hat (2013) ve Dövme (2013) başlıklı video çalışmalarıyla birlikte, erişimi sınırlı kütüphaneler, matbaalar, kâğıtçılar, ciltçiler, restorasyon atölyeleri, kitapçılar gibi mekânları belgelediği; geçmişte ve günümüzde edebi üretimlerin envanterini çıkardığı fotoğraflardan oluşan bir seçkiye de yer veriyor.
Burgan Bank’ın dijital bankacılık markası ON Dijital Bankacılık sponsorluğunda gerçekleşecek “Aklın Manzaraları” sergisi 13 Haziran 2025-1 Şubat 2026 tarihleri arasında İstanbul Modern’de ziyaret edilebilecek.
Künye:
1. Sumi, 2025, detay
2. Mürekkep Evi, 2023, detay
3. Ali Kazma
Lydia Davis’in kendi icadı ne tam olarak şiir ne kısa öykü ne de anı olan edebi türdeki öykülerinden oluşan kitabı Yapamam ve Yapmayacağım, Elif Bereketli’nin çevirisiyle Everest Yayınları’ndan yayımlandı.
Bu kitapta, rüya anlatıları, Flaubert’den yeniden yazılmış pasajlar, pazarlama müdürlerine mektuplar, gündelik durumların anlatımları, kulak misafiri olunan konuşmalar ve aile hikâyelerinden oluşan birbirinden etkileyici metinler okurun karşısına çıkıyor.
Yapamam ve Yapmayacağım ile yazar, ister mutfak penceresinden ineklerin davranışları, ister bir kutu çikolatanın görünüşü üzerine kafa yorsun, zekâ, mizah ve tuhaflığı harmanlayarak gündelik şeylere dair ayrıntılı gözlemlerde bulunuyor. Yapamam ve Yapmayacağım, farkına varmadan okurun zihninden geçip giden düşünceleri yakalıyor.
Borusan Sanat, mayıs ayında yoğun bir konser programıyla müzikseverlerle buluşacak.
Borusan Sanat, mayıs ayındaki konserlerle 2024/25 sezonunu kapatacak. Borusan Quartet, 7 Mayıs Çarşamba akşamı Süreyya Operası’nda, Claude Debussy ve Bernard Herrmann’ın eserlerini dinleyicilerle buluşturacak. Borusan Müzik Evi 9 Mayıs’ta KUHN FU ve Nova Muzak serisi kapsamında Rafael Toral ile hackedepicciotto’yu ağırlayarak sezonun son konserlerine ev sahipliği yapacak. Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası, 15 Mayıs Perşembe akşamı Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde gerçekleşecek konserde Carlo Tenan yönetiminde keman virtüözü Ziyu He ile aynı sahneyi paylaşacak.
Borusan Sanat’ın mayıs programı hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Bu yıl 33 ülkeden 170’ten fazla sanatçı ve yayınevine ev sahipliği yapmaya hazırlanan Fanzineist Vienna Art Book & Zine Fair, 16-18 Mayıs tarihleri arasında Atelierhaus der Akademie der bildenden Künste Wien (Semperdepot), Viyana’da gerçekleştirilecek.
Sanat, tasarım, edebiyat ve kültür alanlarında bağımsız yayıncılığa adanmış uluslararası bir sanat kitabı ve fanzin fuarı olan Fanzineist’in bu yılki edisyonu, 33’ten fazla ülkeden 173 fiziksel ve 26 çevrimiçi katılımcıya ev sahipliği yapacak.
51 Personae (Şanghay), A. T. Pratt (New York City), Bilder_Nische (Innsbruck), BL8D (Tallinn / Floransa), CAVIE Project (Milano), Wagon + Goo (Berlin), Spyros Rennt (Berlin), Set Margins’ publications (Eindhoven), RudeFish (Londra), profundo ediciones (Buenos Aires / Berlin), Die Angewandte – Department of Drawing and Printmaking (Viyana), Jeroen Funke (Den Haag), Red Letter Distro (Wellington) ve çok daha fazlası fuarda ziyaretçilerle buluşacak. Ayrıca LGBTQIA+ yayınlara özel olarak küratörlüğü yapılmış “Queer Zone” alanı da olacak.
Fuar, söyleşiler, sunumlar, konserler, gösterimler ve uygulamalı atölyelerden oluşan zengin bir kamu programı da sunuyor. Bu yılın öne çıkan etkinlikleri arasında Anna Frey’in Ciltleme Atölyesi, Deniz Beşer’in In Zines We Trust – Zine Atölyesi, Anna-Maria Wolf & Nicole Tanneberger’in book:collage:book Atölyesi ve Charlotte Hornung’un Fluo Pop: 45 dakikalık Şablon Baskı Atölyesi yer alıyor. Bu oturumlar, ziyaretçileri bağımsız yayıncılık dünyasına aktif olarak katılmaya ve yaratıcı teknikleri keşfetmeye davet ediyor.
Söyleşi ve sunumlar arasında; Jan Grambow – “A Daily Job / Comics Zine”, Tehran Zine – İran Sanat Sahnesinde Zine'lerin Rolü, ArtiViStory Collective – “Romanya’da Gençlik ve Kentsel Yenilik için Bir Ses Olarak Çizgi Romanlar”, Boris Contarin – “Zengin Çocuğun İkilemi, fffllleeessshhh’ten Kıskançlık Üzerine”, Vera Koss – “Dwapara Yuga’da Kazaklı Köpekler”, Kerry Ann Lee – “Red Letter’ın Evrimi, Aotearoa Yeni Zelanda'da Zine Kültürü”, The Rock Retreat Gibraltar – Kadınlar ve Ev Temalı Bir Zine Yapım Hikayesi ve daha fazlası yer alıyor. Müzik programı kapsamında ise Elektro Hafiz, Tutti Dilemma, Wiener Planquadrat, Alexander Zaloopin, La Washa, TJ Tall, Arda Yıldız, Everyday I am Evi`ing, Winamp Power, THAO ve diğer sanatçılar sahne alacak. Video gösterimleri ve çevrim içi sergiler, fanzineist.com, YouTube ve Instagram gibi platformlar üzerinden uluslararası zine sanatçılarının çalışmalarını izleyiciyle buluşturacak.
Deniz Beşer tarafından yürütülen, Analog Dialog Sanat Derneği çatısı altındaki kâr amacı gütmeyen bir girişim olan Fanzineist Vienna; SHIFT, Basis Kultur Wien ve ÖH Akbild tarafından destekleniyor.
Fanzineist Vienna Art Book & Zine Fair hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Adres: Atelierhaus der Akademie der bildenden Künste Wien (Semperdepot), Lehárgasse 6-8, 1060 Viyana
Rock yıldızı tavrıyla tanınan dünyaca ünlü çellist HAUSER, müzikal bir devrim niteliği taşıyan projesi “Music Unites the World”ü dinleyicileriyle buluşturuyor.
Dünyanın hiç olmadığı kadar bölünmüş hissettirdiği bir dönemde HAUSER dünyaya farklı bir mesaj veriyor: Müzik, bizi gerçekten bir araya getiren tek şeydir. Küresel bir meydan okuma olarak tanımladığı bu proje kapsamında tarihte ilk kez bir sanatçı dünyadaki her ülkeden bir imza şarkı çalacak—ve bu da müziğin, tüm dünyanın anlayabildiği tek dil olduğunu en net şekilde kanıtlayacak. Bu bir dünya müziği çalma listesi olmayacak antik halk marşlarından viral pop hitlerine kadar uzanan her müzik türü, onu dünyanın en çok izlenen müzisyenlerinden biri yapan tutkulu çello tarzıyla yeniden yorumlanacak.
HAUSER “Music Unites the World” projesi için şunları söyledi: “Müziğin bu gezegendeki her ulusu, her kültürü ve her insanı birbirine bağladığını ve birleştirdiğini en net şekilde kanıtlamak istiyorum. Bu yüzden her ülkeden bir şarkı çalmaya karar verdim. Bu proje, dünyanın her köşesinden bir şarkı çalıncaya kadar durmayacak.”
HAUSER, bu kapsamda Türkiye’nin Megastar’ı Tarkan’ın 2003 yılında yayımladığı “Dudu“ şarkısını yorumladı. “Dudu” yorumunu buradan izleyebilirsiniz.
“Music Unites the World”ün yolculuğunu, HAUSER'in özel performanslar, sahne arkası görüntüler ve küresel müzikal yolculuğundan hikâyeler paylaşacağı sosyal medya platformlarından takip edebilirsiniz.
Haziran 2024-Haziran 2025’i “Nâzım Hikmet Yılı” ilan eden Bursa Büyükşehir Belediyesi, Nâzım Hikmet üzerine hazırlanan “Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim” başlıklı sergiyi 9 Mayıs-9 Eylül tarihleri arasında sanatseverlerle buluşturacak. Ayrıca 9 ve 10 Mayıs’ta “Güneşin Sofrasında Nâzım Hikmet Sempozyumu” başlıklı bir sempozyum da düzenlenecek.
Adını, Nâzım Hikmet’in 1962 yılında yazdığı Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim romanından alan sergi, eşzamanlı olarak iki farklı mekânda iki bölümden oluşuyor. “Güneşin Sofrasında Nâzım Hikmet Sempozyumu” başlıklı sempozyumda da Nâzım Hikmet’in, yapıtları, yaşamı ve Bursa Cezaevi’nde yattığı yıllar üzerine bildiriler yer alıyor.
“Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim” sergisinin küratörlüğünü Emre Zeytinoğlu, mekân tasarımını Savaş Çekiç ve iletişim tasarımını da Nejat Biçen üstleniyor. Serginin ilk bölümü, Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne ait Şefik Bursalı Sanat Galerisi’nde yer alıyor ve Nâzım Hikmet hakkındaki metinler ile görsellerden oluşan dokümanter bir nitelik taşıyor. Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı (TÜSTAV), Nâzım Hikmet Vakfı ve Piraye Koleksiyonu’nun desteğiyle hazırlanan sergide, izleyicilere kronolojik bilgiler aktarılıyor ve görseller aracılığıyla da o bilgilerin birer sahne hâlinde gözlerde canlanmasına yardım ediliyor.
Nâzım Hikmet’in şiir, tiyatro, roman, sinema ve resim dünyasını anlatan bu dokümanter bölüm, aynı zamanda onun politik yanını hep gündeminde tutarken, çocukluğundan itibaren özel yaşamına da değiniyor ve her bir alanın son derece dinamik hareketleri arasında bağlantılar kurmayı hedefliyor.
Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne ait Tayyare Kültür Merkezi’ndeki ikinci bölümdeyse Nâzım Hikmet’i konu eden ve onunla kurdukları düşünsel ya da duygusal bağları yansıtan sanatçıların yapıtları bulunuyor. Bu yapıtların büyük bölümü, “Ahmet Merey Koleksiyonu” kapsamında sergi mekânına yerleşiyor. Nâzım Hikmet’in yeğeni Ayşe Yaltırım’ın da aralarında olduğu dört sanatçının yapıtı, söz konusu koleksiyonun dışından bu sergiye ekleniyor.
Sergide yer alan sanatçılar arasında; Asaf Zeki Yüksel, Ayşe Yaltırım, Hakan Gürsoytrak, Huri Kiriş, İrfan Okan, Memet Güreli, Metin Karayağız, Murat Germen, Mustafa Horasan, Mustafa Orkun Müftüoğlu, Nalan Yırtmaç, Neslihan Pala, Savaş Çekiç, Selçuk Fergökçe, Sezai Özdemir, Taner Güven, Umut Germeç, Ümit Öztürk, Veysel Kurucu, Yalçın Karayağız, Yonca Karayağız ve Zeynep Özdemir bulunuyor.
“Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim” sergisi ve “Güneşin Sofrasında Nâzım Hikmet Sempozyumu” hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Künye:
1. Selçuk Fergökçe
2. Sezai Özdemir
Bora Jin’in distopik bir gelecekte, hafıza yönetimi üzerinden bireysel kimlik ve geçmişle yüzleşme temalarını ele alırken insan doğasının, hatırlamanın ve unutmanın anlamını sorguladığı romanı Hafıza Bakımı, Yuzu Kitap’tan çıktı.
Romanın ana merkezinde bir hafıza bakım sistemi var. Burada acılarınızı, travmalarınızı ve kaybettiklerinizin yasını çekmek yerine geçmişinizi yeniden şekillendirmenizi sağlayan bir teknoloji sunuluyor. Bu sistemde unutmak bir seçenek değil, toplumun devamlılığı için bir zorunluluk. Romanın başkahramanı Bom, bu dünyada doğduğundan beri Hafıza Yönetim Sistemi’nin bir parçası olur. Ancak dedesinin kaybıyla sistemin gerçekte ne anlama geldiğini sorgulamaya başlar. Gerçekten unutmak mı istiyor? Yoksa anılarını koruyarak düzeni bozan biri mi olacak?
“Yakın gelecekte, sürekli çatışma ve çekişmelerden yorulmuş bir şehir, karanlık geçmişinden kaçmak için vatandaşlarının travmalarını yapay bir şekilde yok eden özel bir hafıza yönetim sistemi olan “Hafıza Bakımı’nı hayata geçirir. Böylece anıların manipüle edildiği ve vefat eden sevdiklerine dair tüm hatıraların anında silindiği bir distopya ortaya çıkar. Ancak Bom, bu dünyanın en temel kuralını —vefat eden birinin anısını saklamama kuralını— ihlal ettiğinde, bir zamanlar huzurlu olan hayatı çözülmeye başlar.
Bom, dedesinin anılarını saklama ayrıcalığı karşılığında Hafıza Bakımı ürünlerini üreten ilaç şirketinin pazarlama ekibine katılınca sistemin kırk yıldır gömülü tuttuğu sırlar tek tek gün yüzüne çıkmaya başlar.”
Yönetmenliğini Çağan Irmak’ın üstlendiği BKM yapımı Adile filminin çekimleri başladı.
Yeşilçam’ın unutulmaz ismi Adile Naşit’in hayatını konu alan filmde Adile’yi, Meltem Kaptan canlandırıyor. Adile Naşit’in hikâyesini anlatan film, aynı zamanda dönemin efsanevi figürlerine de saygı duruşunda bulunacak.
Adile Naşit’in yaşamına dair birçok önemli anı ve dönüm noktasını işleyen Adile filminin çekimleri uzun ve titiz bir hazırlık sürecinin ardından başladı. Filmin vizyon tarihi ise henüz açıklanmadı.
Martch Art Project, küratörlüğünü T. Melis Golar’ın üstlendiği “Uyumlanan Beden” başlıklı grup sergisini 24 Mayıs’a kadar sanatseverlerle buluşturuyor.
Dilşad Aladağ, Zeynep Beler, Serra Bilgincan, Mustafa Boğa, Dilan Bozer, Yekateryna Grygorenko, Fırat İtmeç, Alix Marie’nin eserlerinden oluşan “Uyumlanan Beden” sergisi, aidiyetin yalnızca zihinsel bir inşa değil, aynı zamanda bedensel bir deneyim olduğu fikrinden yola çıkarak, bedenin farklı bağlamlar içinde nasıl şekillendiğini, neye evrildiğini ve hangi ilişkiler ağı içinde konumlandığını sorguluyor. Sergi aidiyet hissi bedeni ne hâle getirir? sorusunu merkezine alıyor.
Bu çerçevede sergi, bedenin edilgen bir kabuk olmaktan öte, toplumsal normlar, hafıza, çevre ve kültürel kodlarla şekillenen, onları aynı zamanda yeniden üreten bir özne olarak konumlandığı düşüncesine dayanıyor. Sergide beden; tekil bir özne olarak değil ilişkiler bütününde anlam kazanan bir kavram olarak izleyici karşısına çıkıyor. Farklı pratiklerden sekiz sanatçının yaklaşımları bu düşünceler çerçevesinde, Martch Art’ın galeri mekânı ile geçici ama etkili bir aidiyet ilişkisi kuruyor. Yapıtlar, sabit kimlik ve köken tanımlarını aşarak aidiyeti bir hâl, bir geçişlilik, bir maruz kalma ve aynı zamanda bir etkileme biçimi olarak öneriyor.
Anlatı, izleyiciyi su metaforu üzerinden zamansal bir geri dönüşe davet ediyor: rahimdeki ilk varlık hâli, bir hücrenin içinde titreşen yaşam, ilksel okyanuslarda başlayan evrimsel hareket ya da kozmik bir enerjiyle kurulan ortak köken. Su, kimi zaman bir geçiş ortamı; tuzlu bir denizde, içilen ilk sütle, amniyotik sıvıyla ya da karanlık ve derin bir okyanusun bilinmezliği içinde beliren bir potansiyel olarak izleyici karşısına çıkıyor. Beden, bu sergide yalnızca aidiyetin taşıyıcısı değil, aynı zamanda onun yeniden tanımlandığı bir yüzey olarak var oluyor. Aidiyet duygusu, nesneler, kimlikler, ilişkiler ya da coğrafyalarla kurulan bağlarda görünür kılınıyor. Bu duygu bazen ninnilerde yankılanıyor, kimi zaman çoğalırken bedenlerin aynılığını imliyor, bazen de kimliği ifade eden nesneler, kişiler ya da uzak coğrafyalarda kurulmaya çalışılan bağlarla temsil ediliyor.