Seyir Derneği tarafından Ayvalık Belediyesi ortaklığıyla 16-21 Eylül tarihleri arasında düzenlenecek Ayvalık Uluslararası Film Festivali Genç Sinema programı başvuruları 30 Haziran’a kadar devam ediyor.
Sinema alanında kendini geliştirmek isteyen öğrencilere hem eğitim görecekleri hem de festivali deneyimleyebilecekleri bir alan açmak amacıyla başlatılan Genç Sinema programı, Türkiye’nin farklı illerinde üniversite eğitimlerine devam eden gençlerin başvuruları arasından seçilecek 30 öğrenciyi Ayvalık’ta bir araya getirecek. Genç Sinema programına, başta sinema bölümünde okuyan ya da üniversitelerin sinema kulüplerine üye olan öğrenciler olmak üzere, sinema alanında kendisini geliştirmek isteyen tüm öğrenciler başvurabiliyor.
Genç Sinema’ya başvurusu kabul edilen 30 öğrenci festival boyunca Ayvalık’ta yapımcılık, yazarlık, yönetmenlik, kurgu, post-prodüksiyon, sanat yönetimi, müzik gibi farklı alanlarda profesyonel isimlerin vereceği atölye çalışmalarına katılacak, aynı zamanda festival organizasyonunun farklı alanlarında görev alarak festivalin önemli bir parçası olacaklar. Ulaşım, konaklama ve yemek masrafları festival tarafından karşılanacak öğrenciler, yılın dikkat çekici ve merakla beklenen festival filmlerini izleme, panel ve konuşmaları takip etme, sinemacılarla tanışma ve sohbet etme imkânı da bulacak. Öğrenciler başvurularını 30 Haziran’a kadar buradan yapabiliyor.
Ayvalık Uluslararası Film Festivali Genç Sinema programı hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Ortaklaşa: Kültür, Diyalog ve Destek Programı kapsamında desteklenen “Motorhane Kültür Ağı” projesi kapsamında Merzifon’daki eski elektrik santrali kültür merkezine dönüştü.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV), Avrupa Birliği desteğiyle yürüttüğü Ortaklaşa: Kültür, Diyalog ve Destek Programı kapsamında hibe desteği alan “Motorhane Kültür Ağı” projesiyle Merzifon’da yeni bir kültür merkezi kuruldu. “Motorhane” adını taşıyan merkez, gerçekleştirilen açılış etkinlikleriyle hizmete başladı.
Açılış programı “Yarınları Beslemek: Sinop’tan Merzifon’a Kültürel Birikim ve Ortak Hayal Gücü” temasıyla; Merzifon Belediye Başkanı Alp Kargı, Sinop Belediye Başkanı Metin Gürbüz ve Merzifon Kaymakamı Ahmet Karaaslan’ın katılımıyla gerçekleştirildi. Üç gün süren program İKSV Kültür Politikaları Çalışmaları Direktörü Özlem Ece’nin moderatörlüğünde düzenlenen “Kültür ile Gelişmek: Merzifon’un Kültür Politikaları Ekseninde Geleceği” başlıklı forumla devam etti. Forumun ikinci gününde kültür yöneticisi Melih Görgün ve Sinop Üniversitesi’nden Alpay Tırıl moderatörlüğünde “Eve Dönüş Hikâyeleri” ve Sinop Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Cenk Demir moderatörlüğünde “Kent ve Bellek” oturumları düzenlendi. Programın son günündeki etkinlikler konser, film gösterimi ve sergi açılışıyla tamamlandı.
Proje kapsamında, 1930’larda enerji üretimi için kurulan, son dönemde ise uzun yıllar âtıl kalan Motorhane’nin, Merzifon’dan Orta Karadeniz’e yayılacak bir kültürel gelişimin odağı olması hedefleniyor. Merzifonlu sanatçılar, sanat toplulukları, sivil toplum aktörleri ve akademisyenlerden oluşan “Motorhane Kültür Ağı”, mekânın açılış etkinlikleriyle başlayan dönüşüm sürecini ve kültürel programlamasını yerel yönetimlerin iş birliğiyle yürütecek.
Motorhane, 2025 yaz ayları boyunca etkinlik programlarına ev sahipliği yapacak. Motorhane Kültür Ağı projesi kapsamında iki festival gerçekleştirilmesi hedefleniyor. Bahçe ve ek binada yapılacak mekânsal düzenlemelerle “Forum”, “Bahçe”, “Dönüşüm”, “Akustik” gibi başlıklar altında açık hava sineması gösterimleri, konserler, atölye çalışmaları ve pazar yeri etkinlikleri planlanıyor. Amasya Üniversitesi ile imzalanması hedeflenen protokol, Motorhane’de uygulamalı dersler yapmak ve ders tasarlamak gibi ortak çalışmaları da kapsayacak.
Ortaklaşa: Kültür, Diyalog ve Destek Programı hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Fotoğraf: Mert Kaya
Çağdaş Fransız edebiyatının öne çıkan yazarlarından Édouard Louis, 18 ve 19 Haziran’da İstanbul’da Moda Sahnesi’nin konuğu olacak ve okurlarıyla buluşacak.
Türkiye, Louis’yi ilk kez Babamı Kim Öldürdü romanının Moda Sahnesi tarafından sahneye uyarlanmasıyla tanımıştı. Ayberk Erkay’ın çevirdiği, Kemal Aydoğan’ın yönettiği, Onur Ünsal’ın oynadığı oyun 2020 yılında 17 Eylül’de ilk kez seyirciyle buluşmuştu. Oyun 5. sezonunda hâlâ izleyicinin yoğun ilgisini görüyor.
Babamı Kim Öldürdü’nün 18 Haziran’daki gösterimine Édouard Louis de katılacak. Ertesi gün 19 Haziran’da Édouard Louis ile Ayberk Erkay’ın moderatörlüğünde seyircilerin de katılımına açık, Louis’nin edebiyata bakışı, toplumsal cinsiyet, sınıf çatışması ve bireysel hafıza üzerine bir söyleşi düzenlenecek.
Söyleşiye katılmak isteyenler, biletlerini Biletinial üzerinden alabilecek. Söyleşi dili İngilizce olacak ve katılımcılar için eşzamanlı çeviri hizmeti sunulacak. 18 Haziran’daki gösterimin biletini buradan, 19 Haziran’daki söyleşinin biletini ise buradan alabilirsiniz.
Etkinlik bilgileri ayrıntıları:
18 Haziran - 20.30
Babamı Kim Öldürdü
Gösterim (Édouard Louis’nin katılımıyla)
19 Haziran - 20.00
Édouard Louis ile Söyleşi (Moderatör: Ayberk Erkay)
Londra’da yaşayan ve Central Saint Martins’te görev yapan Alara Sipahioğlu, atığın potansiyelini araştıran, malzemenin belleğine dokunan ve estetikle üretim süreçlerini yeniden kurgulayan bir tasarımcı.
Sipahioğlu, Central Saint Martins’te Material Futures bölümünde teknik tasarım çalışmaları yürütüyor. Burada yalnızca öğrencilere rehberlik etmiyor; sergi planlama ve kürasyon süreçlerinde de aktif bir rol üstlenerek akademiyle pratiği bir araya getiriyor.
Sipahioğlu’nun tasarım anlayışı, alışılmış kalıpların dışına çıkmayı ve malzemenin hem fiziksel hem de hikâye yönünü keşfetmeyi amaçlıyor. Mühendislik ve tasarımı bir araya getiren eğitim geçmişiyle, sadece estetik objeler üretmekle kalmıyor, bu objelerin nasıl ortaya çıktığına ve hangi anlamları taşıdığına da odaklanıyor. Londra’daki King’s Cross’ta bir mimarlık stüdyosuyla geliştirdiği projede, bina yenileme sürecinde ortaya çıkan metal tavan panellerinden modüler abajurlar tasarladı. “A Grate Lamp” adını taşıyan bu seri, geri dönüşüm kavramını estetik bir forma dönüştürüyor. Kullanılan tüm malzemeler, binadan çıkan atık malzemelerden temin edilmiş ve aynı mekânda yeniden kullanıma kazandırılmış.
Bu proje, Londra merkezli Soda Studio ile birlikte yürütüldü. Stüdyo, King’s Cross’ta yer alan bir çalışma alanını yenilerken ortaya çıkan atıkları değerlendirmek amacıyla ürün tasarımları geliştirmesi için Sipahioğlu’nu davet etti. Sipahioğlu, inşaat sahasında tespit ettiği sökülmüş çelik asma tavan panellerini malzeme olarak seçti. Bu panellerin delikli yüzeyleri, dokulu ve desenli tasarımlar için uygun bir zemin oluşturuyordu. Projenin başından itibaren amaç, bu malzemeyi olduğu gibi kullanarak, başka hiçbir ek malzeme eklemeden bir ürün ortaya koymaktı. Bu yaklaşım hem kişisel bir meydan okuma hem de sürdürülebilir tasarıma dair bir taahhüt anlamı taşıyordu.
Sipahioğlu, panellerin üzerindeki toz boyayı kumlama yöntemiyle temizledikten sonra, lazer kesimle modüler parçalara dönüştürdü. Bu parçalar, birbirine geçmeli tasarlandığı için herhangi bir yapıştırıcı ya da mekanik bağlantı elemanı gerektirmedi. Böylece, %100 geri dönüştürülebilir ve atıksız bir tasarım elde edildi. “A Grate Lamp” serisinden bir lamba, 2025 Milano Tasarım Haftası’nda “Saturated Spaces” sergisinde yer aldı. Bu sergi, tasarımcılara yüksek sergileme ücretleri uygulayan sistemlere karşı alternatif bir platform sunarak, genç yaratıcıların işlerini sergileyebilmelerine ve birbirleriyle bağlantı kurabilmelerine imkân tanıdı.
Sipahioğlu’nun tasarım dili, sadece malzemeye değil, onun taşıdığı anlamlara da dokunuyor. “Crispy” projesinde, geniş çapta geri dönüştürülemeyen ve genellikle göz ardı edilen tüketici sonrası cips ambalajlarından %100 üretilmiş servis kaseleri tasarladı. Bu koleksiyon, plastiğin geri dönüşüm zorluklarını sorgularken, atığın estetik ve işlevsel bir form kazanabileceğini gösteriyor. Servis kaseleri, ilk bakışta camın parlaklığını ve metalin sağlamlığını andırsa da aslında geri dönüştürülmüş plastikten üretilmiş.
Sipahioğlu’nun işleri Milano, Londra ve Eindhoven’daki tasarım haftalarında sergilendi. Milano Tasarım Haftası’nda izleyicilerle buluşan “Saturated Spaces” sergisi, mekâna yayılan renk ve malzeme katmanlarıyla izleyiciyi tasarımın içine çeken bir deneyim yarattı. Bu projede malzeme, yalnızca fiziksel bir nesne değil, aynı zamanda izleyicinin mekânla kurduğu bağın aracına dönüştü. LVMH Maison/0 Green Trail finalistlerinden biri olarak dikkat çeken Sipahioğlu, tasarım dünyasında günümüzün en acil sorularına sadece biçimsel değil, düşünsel ve etik boyutlarda yanıtlar arıyor. Sipahioğlu yalnızca nesneler değil, aynı zamanda fikirler tasarlıyor.
Her yıl, ülkenin dört bir yanından, farklı disiplinlerde sanat eğitimi almış yeni mezunların yapıtlarını sanatseverlerle buluşturan BASE’in 2025 edisyonu için başvurular 15 Haziran’a kadar devam ediyor.
Bu yıl dokuzuncusu düzenlenecek olan BASE, Türkiye’deki üniversitelerin resim, heykel, fotoğraf, video, baskı, grafik tasarım, cam ve seramik, geleneksel Türk sanatları, tekstil, mimarlık, görsel iletişim ve diğer ilgili bölümlerinden 1 Ocak 2025-31 Aralık 2025 tarihleri arasında mezun olmuş olan veya yıl sonuna kadar mezun olacak olan lisans ve lisansüstü öğrencilerinin başvurusuna açık.
Mezuniyetten profesyonel sanat hayatlarına geçişlerinde yeni mezunlara destek olmayı, onlara eşit görünürlük ve bağlantılar kurma fırsatı sunarak kariyerlerine bir ivme ve yön kazandırmayı amaçlayan; Türkiye’nin yeni sanatçı nesline ışık tutan BASE, aynı zamanda galeri, koleksiyonerler, sanatseverler ve yaratıcı endüstrilerin de genç yetenekler keşfetmesine aracı olma misyonunu taşıyor. BASE geçmiş sekiz yılda Türkiye’nin dört bir yanından yaklaşık 1000 yeni mezunun üretimlerini ilk kez sanatseverlerle buluşturdu. Bu yıl dokuzuncusu gerçekleşecek olan BASE’in 2025 edisyonu Trendyol Sanat ana sponsorluğunda; Jumbo, KTSM (Kale Tasarım ve Sanat Merkezi) ve TEB Özel Bankacılık co-sponsorluğunda gerçekleşecek.
BASE’in bu yılki seçici kurulunda; Ani Çelik Arevyan, Canan Dağdelen, Canan Tolon, Derya Yücel, Ebru Yetişkin, Eda Kehale Argün, Ferda Dedeoğlu, Gürbüz Doğan Ekşioğlu, Guido Casaretto, İnci Furni, İrfan Önürmen, İsmet Doğan, M. Wenda Koyuncu, Necmi Sönmez, Pınar Öğrenci ve Selim Bilen yer alıyor. BASE’te her yıl 1500’e yakın başvuru arasından seçici kurul değerlendirmesi ile yaklaşık 100 genç sanatçı adayının yapıtı sergileniyor.
BASE hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
İstanbul’un kültürel haritasına alternatif bir soluk getirmeyi amaçlayan AOS51, ilk sergisi “KOMPLEKS” ile kapılarını açtı.
“Kariyerleri boyunca sanatı sanat mekanlarının dışına çıkarmaya, demokratikleştirmeye ve şehre dahil etmeye odaklanan işlere öncelik veren ikili ile içinde konumlandığı mahallenin ruhunu yansıtmak isteyen AOS51 ekibinin ortaklık süreci KOMPLEKS sergisinin merkezinde yer alıyor.
Küratör ikilisi sergi sürecini şöyle anlatıyor:
Serginin ismi hem İstanbul’un en önemli sanayi komplekslerinden biri içinde konumlanan bu yeni sanat kompleksine gönderme yapıyor hem de sanatsal süreçlerin kompleksliğini hatırlatıyor. Sanat mekânı kurmanın, bu sanat mekanına kimlik kazandırmanın, sanat ekosisteminin dışında bir yerde bu mekânı konumlandırmanın kompleks süreçleri ilk katmanı oluşturuyor. İkinci katmanda küratörler ile mekân/galeri sahipleri arasındaki ilişkinin ve sanatçılarla küratörler arasında ilişkinin kompleksliği yer alıyor. Sanat mekânı olarak tasarlanmamış bir mekâna sanat yerleştirmenin zorlukları da bu katmana ekleniyor. Üçüncü katmandaysa sanatsal üretim ve küratörlüğün kendi kompleks mekanizmaları oturuyor. Bütün bu katmanlar Atatürk Oto Sanayi’nin kompleks ekosistemi içinde hayat buluyor.
Bu anlamda mekân bir taraftan bu sergiye ilham olurken, bir taraftan da bu ilk sergi mekânı tanımlıyor ve ona yeni bir kimlik kazandırıyor. Serginin oluşum süreci, mekânı içinde konumlandığı mahalleden ayrıştırırken, aynı zamanda bütünleştirme hedefiyle başladı. AOS’un günlük koşturmacası içinde göze çarpmak, ama bunu yaparken bölgenin ritminden uzaklaşmamak amacıyla Furkan ‘Nuka’ Birgün’le yaptığımız bina yüzü çalışması KOMPLEKS sergisinin ilk eserini oluşturdu ve binaya yeni bir kimlik kazandırdı. Yeni bina yüzünün karakteri ve renk skalasından esinlenerek mekânın yeni adı ve logosu oluştu ve AOS51 hem üzerinde taşıdığı sanat eseriyle hem de içinde bulunduğu sokakla kendini birleştirmiş oldu.
Mekânı dönüştürürken aynı zamanda mekândan beslenmek amacıyla çıktığımız bu yolculukta, sokağa açık olmak ilk hedeflerimizden biri olduğundan, sergi içinde sokak sanatının yer alması kaçınılmazdı. Bu nedenle ilk kattaki sergi için İstanbul’da sokak sanatı denince akla gelen en önemli isimlerden Cins’i davet ettik. Cins bu katı 2023’ten bugüne gelen hem ülkemiz hem dünya için kompleks süreçte ürettiği ve aslında bizim bu sergide yaptığımız gibi, işleri bir yöne doğru zorlamak yerine, kendisini doğaçlamanın götürdüğü yerlere açık tutan bir yaklaşımla geliştirdiği işlerinden bir seçkiyle dolduruyor.
AOS özünde çok katmanlı dev bir tamirhane. İşlevini veya değerini kaybetmiş objelerin yeniden değer kazandığı bir yer. Biz de benzer şekilde geri dönüşüme ve ileri dönüşüme, objeleri ilk üretim amaçları dışında kullanmaya ve değerini kaybetmiş objelere yeniden değer kazandırmaya önem veriyoruz. Bu yaklaşımla objelerle ilişkimize kapitalizmin ve sosyal medyanın dayattığının dışında bir yaklaşımın mümkün olup olmadığını sorguluyoruz. Bu çerçevede, buluntu objelerle de çalışan ve çoğunluğun dekoratif gördüğü seramikleri heykel ve yerleştirmelere dönüştüren Aslı Aydemir’i ikinci katımıza davet ettik. Aydemir burada tüketim toplumuyla, sosyal medyayla, bunların kimi zaman bize unutturduğu çocuklar ve kadınlara karşı şiddet gibi sorunlarla ve her şeye rağmen ayakta tuttuğu umutla dolu bir sergi kurguluyor.
İçinde konumlandığımız ekosistemle kuvvetli bağlar kurmak ve karşılıklı merakla gelişmek isteğimizin en net şekilde ortaya çıktığı sergi ise Çağla Çağlar, Emre Köktaş ve Ci Demi’yi AOS’ta fotoğraf çekimleri yapmaya davet etmemizle oluşan fotoğraf sergimiz. Çağla Çağlar’ın seçkisi işçilerin günlük hayatının tekrara dayalı doğasına ve kişinin bunun farkına vardığı kısa anlara yoğunlaşan bir hikâye anlatırken, Emre Köktaş ve Ci Demi daha ziyade AOS’u dolduran objelere ve mekanlara odaklanıyor. Köktaş, kaotik sanayi sitesinin içinde dingin ve bireysel adacıkları açığa çıkarırken, Ci Demi sanayi coğrafyasının belirleyici elemanlarına dönüşen objeleri fotoğraflıyor. Bu serginin oluşum sürecinin bizi AOS’un ruhuyla ve komşularımızla yakınlaştırdığına ve AOS51’i mahallenin vazgeçilmez bir parçası yapma yolunda önemli bir ilk adım attığına inanıyoruz.”
“KOMPLEKS” sergisini, 22 Haziran’a kadar çarşamba, cuma ve cumartesi günleri saat 12.00-20.00 arasında Maslak Atatürk Oto Sanayi’de yer alan AOS51’de ziyaret edebilirsiniz.
Künye:
1. Furkan ‘Nuka’ Birgün, mural
2. Aslı Aydemir
3. Çağla Çağla
4. Ci Demi
5. Cins
6. Emre Köktaş
Sanatçı Melih Çebi’nin ChatGPT ile eserler arası ilişkileri ve kavramsal çerçeveyi kapsayan sohbetleri kitaplaştırıldı ve “Can’t Come, Still Emerging” sergisi kapsamında Pilot Galeri’de izleyici karşısına çıkarıldı.
Çebi’nin başlangıçta yalnızca dilbilgisi düzeltmeleri için kullandığı yapay zeka, zamanla sanatçının duygularını yansıtan bir araca dönüşerek, serginin en kişisel ve anlamlı parçalarından biri hâline geldi. Sohbetler, geleneksel cilt teknikleriyle üretilen el yapımı bir kitaba dönüştürülerek serginin bir parçası oldu. Kayda geçen bu diyaloglar, yapay zekâyla kurulan etkileşimin örneklerinden biri olarak, çağımıza ait arşiv niteliğinde bir belge sunuyor.
Melih Çebi’nin bireysel ve sanatsal dönüşüm sürecine ayna tutan “Can’t Come, Still Emerging” sergisini 4 Haziran’a kadar Pilot Galeri’de ziyaret edebilirsiniz.
Nu metal’in ikonik grubu Limp Bizkit, 17 Ağustos’ta Ataköy Marina Arena’da konser verecek.
İticket Production ve TemaCC ortaklığıyla gerçekleşecek özel konser, grubun 14 yıl sonra gerçekleşecek ilk konseri olacak. Fred Durst önderliğinde 1994 yılında Florida’da kurulan Limp Bizkit, 90’ların sonu ve 2000’lerin başında müzik dünyasını derinden etkileyen gruplardan biri oldu. Metal, hip-hop ve punk enerjisini harmanlayan tarzlarıyla nu metal akımının öncüsü hâline gelen grup, milyonlara ulaşan albüm satışları ve asi duruşlarıyla bir dönemin kült figürüne dönüştü. Hit şarkılar “Nookie”, “Break Stuff”, “My Way”, “Rollin’” ve “Behind Blue Eyes”, hem radyo listelerinde hem de müzik televizyonlarında dönemin marşları hâline geldi. MTV ödüllerinden Grammy adaylıklarına, dünya turnelerinden kült videolara kadar uzanan etkileyici kariyerleri boyunca Limp Bizkit, sahnede yarattığı kaotik enerjiyle de tanınıyor.
Limp Bizkit konserinin biletleri 2 Haziran Pazartesi günü İticket ve Bubilet üzerinden satışa çıkacak.
Göç, hafıza ve aidiyet hikâyelerini keşfe çıkan sekiz uluslararası sanatçıyı bir araya getiren “Inodyssey” başlıklı sergi 5-22 Haziran tarihleri arasında Londra Campbell Works’te sanatseverlerle buluşuyor.
Bengü Gün, Gözde Altun ve Murat Balcı’nın küratörlüğünü üstlendiği “Inodyssey” sergisi, Arts Council England ve SAHA Derneği desteğiyle; Aya Haidar, Deniz Pasha, Fatoş İrwen, Ghafar Tajmohammad, Güler Ates, Liza Jesse-Kats, Malak Mattar ve Özgül Arslan’ın eserlerini bir araya getiriyor. Sergi, moderatör eşliğinde sanatçı konuşmaları, atölyeler, kitap okumaları, yemek ve ağ kurma etkinliklerinden oluşan zengin programıyla, kültürlerarası diyaloğa açık bir alan yaratıyor. Sergi ve program, izleyicileri göç, yerinden edilme, kimlik ve aidiyet gibi kavramların bireyin içsel dünyasında ve sosyal yaşam deneyimlerindeki etkilerini düşünmeye davet ediyor.
“Inodyssey sözcüğü bu sergiyi tanımlamak için türetilmiş ve çift anlamlı bir kelime. Bir yandan ‘In Odyssey’ (Serüven İçinde) ifadesini çağrıştırarak bir yerden başka bir yere yapılan dışsal bir yolculuğu ima eder. Öte yandan, ‘Inner Odyssey’ (İçsel Serüven) anlamına da gelir; yani kişinin kendi içinde çıktığı keşif ve dönüşüm yolculuğu. Göçmenler için bu iki yolculuk genellikle eş zamanlı yaşanır, birbirine sıkı sıkıya bağlıdır ve çoğu zaman sonu gelmez. Kendi kişisel tarihlerine yeni deneyimlerini eklerken, karmaşık kimlik ve aidiyet anlatıları, hikâyeleri oluştururlar.
Küratörlerin kendi kişisel deneyimlerine dayanan, uzun ve samimi sohbetlerle başlayan sergi süreci, zamanla sanatçıları da diyaloğa davet ederek genişledi. Bu etkileşimler, yabancılaştırmayı anlayışa, kayıtsızlığı dayanışmaya ve görünmezliği görünür kılmaya dönüştüren hikâyeleri gün yüzüne çıkardı.
Farklı disiplinlerden eserlerin yer aldığı bu çok sesli sergi, sanatçıların kişisel ifade biçimlerini yansıtırken yeni diyaloglara da kapı aralamayı amaçlıyor. Ziyaretçileri, bu hikâyelerle etkileşime geçerek kişisel ve kolektif hafızanın katmanlarını keşfetmeye ve kendi hikayeleri ile dahil olmaya davet ediyor.
Sergiye paralel gerçekleşecek etkinlik programı, etkileşim ve dayanışma için alan açıyor. Diyalog ve karşılıklı paylaşım üzerine kurulu katılımcı atölyeler ve sanatçı söyleşileri ile bu program, izleyicileri hem entelektüel hem fiziksel yaratım süreçlerine dâhil ediyor. Amaç, özgün kültürel etkileşimlere uygun güvenli bir ortam yaratmak ve yeni ağların, ortak deneyimlerin yeşereceği bir zemin sunmak.”
Künye:
1. Özgül Arslan, Foam, video, 2010
2. Liza Jesse-Kats, Sketchbooks, 2018-2025
3. Fatoş İrwen, Yazgıdan Derin, photography, 75x50 cm
Kale Tasarım ve Sanat Merkezi (KTSM)’nin BASE iş birliğiyle hayata geçirdiği, sanatın daha erişilebilir, katılımcı ve kapsayıcı bir hâle gelmesini amaçladığı “KTSM Mahallende” projesi haziran ayı boyunca devam ediyor.
Proje kapsamında her ay farklı semtlerde düzenlenecekler atölyelerle, mahalle kültürünün yaratıcılıkla buluştuğu kolektif üretim alanları yaratmak hedefleniyor. Ayrıca genç sanatçılar, yaratıcı üretimlerini doğrudan mahalle ortamında topluluklarla buluşturma fırsatı yakalıyor.
Projenin ilk buluşması, 27 Mayıs Salı günü “Atelier Miz by Zehra Korkmazlar”da gerçekleşti. Katılımcılar, kendi bardağını yaparak çamura birlikte dokundu. Kale Grubu Kurumsal İletişim ve Etki Yatırımları Direktörü Simge Abay, projeye dair şöyle konuştu: “KTSM Mahallende, 'İyi Bak Dünyana' yaklaşımımızın hayata uzanan bir yansıması. Bu proje, sanatı yalnızca izlemek değil, yaşamak isteyen herkese açık bir davet. Her ay farklı bir semtin mahallelerinde düzenlenen seramik atölyeleriyle paylaşmak, üretmek ve birlikte hayal etmek için bir araya geliyoruz.”
Atölyelere katılmak için Instagram'da ktsm_org ve base.ist hesaplarını takip edebilirsiniz.
“KTSM Mahallende”nin haziran ayı programı:
2 Haziran - Seda Boy ile İyi Bak Dünyana Seramik Atölyesi
12 Haziran - Aylin Zaptçıoğlu ile Botanik Rölyef Atölyesi
20 Haziran - Samet Can Alış ile Kintsugi Atölyesi
24 Haziran - Saliha Yılmaz ile Bitkiden Seramik Otoportre Atölyesi