Türkiye’de soyut sanatın öncü isimlerinden Adnan Çoker’in vefatının ikinci yıl dönümünde, sanatçıyı anmak için Oğuz Erten tarafından yayına hazırlanan, Mutlak Siyah, Adnan Çoker: Anılar ve Tanıklıklar isimli kitap, Islık Yayınları’ndan çıktı.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nin efsanevi hocalarından biri olarak da tanınan Çoker’i yakından tanıyan dostları, öğrencileri, yetiştirdiği sanatçılar ve sanat dünyasının değerli isimlerinin sanatçı hakkındaki görüşleri, anıları ve çok sayıda fotoğraf bu kitapta bir araya geliyor.
Erten’in yayına hazırladığı, editörlüğünü Özlem İnay Erten’in üstlendiği kitapta, Adnan Çoker için yazılarıyla katkıda bulunan isimler: Asuman Çoker, Yahşi Baraz, Bedri Baykam, İlona Baytar, Şükrü Bozluolcay, Gülşen Çalık Can, Rabia Çapa, Server Demirtaş, Sinan Demirtaş, İpek Aksüğür Duben, Oğuz Erten, Jale Nejdet Erzen, Adem Genç, Ahmet Kamil Gören, Zeynep İnankur, Özlem İnay Erten, Bahar Kocaman, Ahmet Öktem, Necmi Sönmez, Ömer Faruk Şerifoğlu, Yusuf Taktak, Süleyman Saim Tekcan, Seyhun Topuz.
Birçok sanatçı, sanat insanı ve profesyoneline dokunmuş, sanat tarihi araştırmalarına katılmış, genel bir hocalıktan daha geniş bir eğitimciliği kendine yol edinmiş Çoker’in ardından, onun Türk sanatına kattıkları, sanatı ve etkilerini ortaya koyabilmek için hazırlanan bu kitap sanatçıya saygı niteliği taşıyor.
Katılımcılarını farklı sesler, yeni fikirler ve yeni keşiflerle buluşturan Babylon, kasım ayında da sevilen sanatçıları müzikseverlerle buluşturmaya devam ediyor.
Babylon, yeni sezonda kapılarını dansa, sevgiye, birlikteliğe, yeniliklere, farklılıklara, hoşgörüye, eğlenceye, mutluluğa, eski günlere, yeni deneyimlere ve en önemlisi de müziğe açıyor. Kasım ayı boyunca; Fransız dream pop harikası Isaac Delusion, İlhan Erşahin’s İstanbul Sessions, Shalgam Records rehberliğinde Light Motiv ve Hav Hav!, Son Feci Bisiklet, Hey! Douglas, Cemiyette Pişiyorum ve Goblin Daycare, Kana Kana, Voilaaa Sound System, Radyo Eksen DJ’leri, Continental Salsa, Sofia Kourtesis, Peyk Babylon’da sahne alacak. Kasım ayı boyunca Babylon sahnesinde gerçekleşecek etkinliklerinin biletlerini Biletix, Mobilet, Passo ve Biletino üzerinden satın alabilirsiniz.
Program:
Isaac Delusion / 2 Kasım Cumartesi
İlhan Erşahin’s İstanbul Sessions / 6 Kasım Çarşamba
Shalgam Records Selects: Light Motiv & Hav Hav! / 7 Kasım Perşembe
Son Feci Bisiklet / 8 Kasım Cuma
Feel Real Presents: Hey! Douglas “Live” / 9 Kasım Cumartesi
Cemiyette Pişiyorum, Öncesi: Goblin Daycare / 13 Kasım Çarşamba
Kana Kana / 14 Kasım Perşembe
Voilaaa Sound System / 15 Kasım Cuma
Radyo Eksen Partisi / 16 Kasım Cumartesi
Continental Salsa / 17 Kasım Pazar
Feel Real Presents: Sofia Kourtesis DJ Set / 22 Kasım Cuma
Hamiyet Bir Peyk Müzikali Plak Lansman Konseri / 29 Kasım Cuma
Salt ve Lumbardhi Vakfı iş birliğinde düzenlenen “Sosyalizme Tercüme” başlıklı sergi 23 Şubat 2025 tarihine kadar Salt Galata’da sanatseverlerle buluşuyor.
Kosova ve Makedonya odağında Yugoslavya’da Türkçe konuşan topluluğun az bilinen tarihini ele alan “Sosyalizme Tercüme”, çok uluslu bir toplumsal bağlamda sosyalist ideolojinin, Yugoslavya’da Türk kimliğinin inşası ve dönüşümü üzerine etkilerini araştırıyor. Serginin tarihsel kapsamı, Yugoslavya Krallığı’ndaki ezilen Müslüman halktan bir kesimin kurtuluşu sol fikirlerde aradığı 1920 yılından başlıyor. Krallık rejiminin baskısıyla kesintiye uğratılan sosyalist bir gelecek tasavvurunun önünü açan yeni nesil aktivistlerin hikâyesinin izini sürüyor. Bu mirasın üzerine inşa edilen sergi, Sosyalist Yugoslavya’nın yeni gerçekliğine açılıyor ve 1980’lerin sonuna uzanıyor.
Söz konusu dönemde Yugoslavya’da Türkçe konuşan topluluk resmi kayıtlara göre nüfusun küçük bir bölümünü oluştursa da farklı milliyetlere yönelik politikalar Türkçe dilinde faaliyet gösteren gazete, süreli yayın, okul gibi birçok kültürel ve siyasi girişimin kurulmasına olanak veriyor. Bu oluşumlar arasındaki bağlantılar, milliyetçiliğe yönelik ana akım yaklaşımları tartışmaya açarken Yugoslavya’nın 1990 savaşları sırasında dağılmasıyla pekişen “totaliter” ve “etno-milliyetçi” söylemi çok yönlü bir bakışla sorgulamayı da mümkün kılıyor. “Sosyalizme Tercüme”, özel arşivler ile halk kütüphanelerinde bulunan ve birçoğu ilk kez gün yüzüne çıkarılan tarihi belgeleri içeriyor. Bu malzemeler Mustafa Emin Büyükcoşkun, Yane Calovski, Hana Miletić, Ahmet Öğüt, Fevzi Tüfekçi ve Dilek Winchester’ın üretimleriyle yan yana geliyor. Enternasyonalizm ile dayanışma temelli bir ulusal bilincin inşasını araştıran sergi, Yugoslav sosyalizminin özyönetim ve Bağlantısızlar Hareketi gibi tarihsel açıdan ayırt edici özelliklerinin, Türkçe konuşan topluluğun tahayyül edilme biçimlerini nasıl şekillendirdiğini ortaya koyuyor. Bu karmaşık dinamiklerden doğan yeni kültürel yapıları öne çıkararak güncelliğini bugün de koruyan, özgün bir anlatı kuruyor.
Sezgin Boynik, Tevfik Rada ile Merve Elveren tarafından programlanan ve Lumbardhi Vakfı (Kosova) iş birliğinde gerçekleştirilen “Sosyalizme Tercüme” sergisini, 23 Şubat 2025 tarihine kadar Salt Galata’da ziyaret edebilirsiniz.
Künye:
1. Tefeyyüz okulu pionerler örgütü toplantısından bir fotoğraf, tarih bilinmiyor Tefeyyüz 30 Yıl, Üsküp, 1975
2. Birlik, Üsküp, 27 Aralık 1964
3. Sevinç, Sayı: 7, Üsküp, 15 Mart 1959
4-5. Ferit Bayram ve Fetah Süleymanpaşiç, Alfabe, Üsküp: Bratstvo Yayınevi, 1947
Selin Sümbültepe’nin prodüktörlüğünü Zeid Hamdan’ın üstlendiği sentez şarkılardan oluşan Hemhal isimli EP’si müzikseverlerle buluştu.
Selin Sümbültepe’nin kendi köklerine müzik aracılığıyla dokunmak, kültürünü sürdürebilmek ve doğduğu toprakların hafızasını yaşatmak amacıyla yola çıktığı yeni EP’si Hemhal, beş şarkıdan oluşuyor. Kelime anlamı “birleşmek”, “aynı durumda olmak” olan Hemhal, şimdiyle geçmişi bir bütün olarak sunmak isteyen sanatçının amacını özetliyor. Müziğini Orta Doğu ezgileri ve Batı müziğiyle birleştiren Sümbültepe’nin özellikle kendi kültürel geçmişine dayanan melodilerle bir harman sunduğu Hemhal’ın prodüktörlüğünü, Lübnanlı indie ve küresel müzik öncüsü Zeid Hamdan üstlendi.
Selin Sümbültepe’nin yeni EP’si Hemhal’ı buradan dinleyebilirsiniz.
Fransız metal grubu Gojira, 2025 yaz turnesi kapsamında 22 Temmuz 2025’te KüçükÇiftlik Park’ta konser verecek.
Metalde yetkinlik, ilkel groove’lar ve uhrevi melodileri dengeleyen Fransız dörtlü, tüm sınırları yıkarak sert müziği geleceğe doğru ilerletmeye devam ediyor. Gojira’nın 2025 yaz turnesinin İstanbul konseri biletleri 5 Kasım Salı saat 13.00’te satışa çıkacak.
Üç GRAMMY® Ödülü adaylığı olan Gojira, 2005’in dönüm noktası From Mars To Sirius ile Rolling Stone’un “Tüm Zamanların En İyi 100 Metal Albümü” listesinde yer aldı. L'Enfant Sauvage (2012) ve Magma (2016) gibi albümlere imza atan grup 2021’de yayımlanan Fortitude albümüyle yeniden yükselişe geçti. Albüm yayımlandıktan sonra Billboard Top Album Sales Chart’ta 1 numaraya ve Top Current Album Sales Chart’ta 1 numaraya yükselerek haftanın en çok satan albümü oldu. Aynı zamanda, Billboard 200’de 12 numaraya yükselerek kariyerinin en yüksek seviyesine ulaştı. “Amazonia” ayrıca “En İyi Metal Performansı” kategorisinde GRAMMY® Ödülü’ne layık görüldü. Fortitude albümü 2021’i Rolling Stone, The Guardian, Consequence ve Paste’in yıl sonu listelerinde kapattı ve Revolver ve Metal Hammer tarafından “#1 Best Album of the Year” olarak anıldı. Gojira, 2024 Paris Olimpiyatları’nın açılış töreninde Marina Viotti ve Victor Le Masne’nin yer aldığı “Mea Culpa (Ah! Ça ira!)” ile tüm dünyayı etkiledi ve yayımlandıktan sonra ABD Hard Rock Dijital Şarkı Satışları listesinde 1 numaraya yükseldi.
Gojira’nın 22 Temmuz 2025’te KüçükÇiftlik Park’ta vereceği konserin biletlerine 5 Kasım Salı saat 13.00’ten itibaren buradan ulaşabilirsiniz.
Bilsart, küratörlüğünü Yasemin Ülgen’in üstlendiği, Alen Mevlat, Ali Cindoruk, Aslıhan Demirtaş, Itri Levent Erkol, Erhan Muratoğlu’nun ortak video üretiminin yer aldığı “Mizantropi: Kartalın İstanbul’u” başlıklı sergiyi 14 Kasım’a kadar sanatseverlerle buluşturuyor.
“İstanbul, bir akış merkezi. Suyun, enerjinin, yaşam alanlarının, insanın ve yüksekten uçan göçebe kuşların akışı. Bu merkez Avrupa’nın en nadir yırtıcı kuşlarından birine, bir uç yırtıcı olan Aquila heliaca, yani şah kartallara mesken sağlıyor. Uç yırtıcılar, akışın sürekli olduğu kentsel ve kırsal yerleşim yerlerinin arasında yer alanlar dahil olmak üzere tüm ekosistemlerin sağlığının işareti olarak görülüyor. Kartalların uçtuğu yerler, İstanbul’un en sağlıklı ekosistemleri arasında yer alıyor. Kartallar insanlardan kaçınır ve bir anlamda mizantrop olarak adlandırılabilirler. Kırsal iç bölgeler dahil olmak üzere, yabanın yerini alan ve yerini çoğunlukla insan türüyle dolduran kentsel şartlardan uzakta yaşamayı ve yuva yapmayı tercih ederler. İstanbul’u düşündüğümüzde hiç mizantropik, örneğin bir kartala ait olan bir kent versiyonunu aklımıza getiriyor muyuz? Kartalların alanı bağımsızdır. Biz ise bize öğretilen sınırlar içerisinde doğar, yaşar ve ölürüz. Kuzeyin yukarıda, güneyin aşağıda olduğu bir dünyada yaşarız. Dünyayı bir kartalın gözünden izlememiz ve keşfetmemiz mümkün olsaydı, biz de bağımsız olurduk, politik sınırları, kuzeyi, güneyi tanımazdık—yalnızca muazzam su havzaları, dağlar, dört bir yanında ağaçlıklar ile otlayan koyun ve inek sürüleriyle dolu, göz alabildiğine uzanan çayırlar. Mizantropi: Kartalın İstanbul’u, bir arada var olmanın ve İstanbul’un bağlarından arınışının bir mizantrop, yani şah kartalın gözünden görülmesiyle ilgilidir.”
Video, İstanbul Unbound, 2021 konferansı kapsamında birbuçuk’un düzenlediği 29,9 km programı kapsamında üretilmiştir.
Melike Şahin, Grammy editörleri tarafından hazırlanan Grammy.com’un prestijli Global Spin serisinde yer alan ilk Türk sanatçı oldu.
Şahin, uluslararası müzik sahnesinde önemli bir başarıya daha imza attı. Güçlü yorumuyla zengin müzik kültürünü global bir kitleye tanıtan sanatçı “Ortak” şarkısı ile platformda dinleyicilerle buluşuyor. Global Spin serisi, Coldplay ile de sahne alan Elyanna gibi yıldızların, Fransız sanatçı GIMS gibi uluslararası üne sahip isimleri de ağırlıyor. Şahin bu listede yer alarak hem Global Spin performansıyla kültürlerarası müzik buluşmalarına bir yenisini ekledi hem de Türkiye’yi temsil eden ilk sanatçı oldu.
Melike Şahin’in Globan Spin’de yayımlanan “Ortak” şarkısına ait videosunu buradan izleyebilirsiniz.
Fotoğraf: Burçin Esin
Tiyatro BeReZe’nin Anton Çehov’un Martı oyunundan uyarladığı Martı mıyım?, prömiyerini İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında 4 ve 5 Kasım’da Alan Kadıköy’de yapacak.
Tiyatro BeReZe’nin kurucularından Elif Temuçin’in Çehov’un Martı’sından uyarladığı ve yönettiği Martı mıyım? oyununda Sezin Akbaşoğulları, Sanem Öge, Tolga İskit, Nazlı Bulum ve Erkan Uyanıksoy’un rol alıyor. Oyun, Martı’yı günümüze taşıyarak sahnede kurgu ile gerçeği, geçmiş, şimdi ve geleceği birlikte yaşatıyor. Martı mıyım?, izleyiciye hayatta yalnız olmadığını hatırlatırken, onları birlikte düşünmeye davet ediyor.
Martı mıyım? oyunu 4 ve 5 Kasım’da Alan Kadıköy’de tiyatroseverlerle buluşacak. Oyunun biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.
C24 Gallery’nin düzenlediği, İrfan Önürmen’nin “Bilinmeyen Neden” başlıklı kişisel sergisi 3 Kasım - 2 Aralık tarihleri arasında Galata Rum Okulu’nda sanatseverlerle buluşacak.
İrfan Önürmen’in “Bilinmeyen Neden” sergisinde sanatçının özgün stili niteliğindeki tül işlerinden kâğıt kolajlara, beton çalışmalarından tuvallerine kadar farklı işleri izleyiciye sunuluyor. Bu tekniklerinin yanı sıra sanatçının yeni bir malzeme olarak kullandığı zımpara kağıdına yaptığı boya ve sürtmelerle oluşturduğu işleri de yer alıyor.
“Sanatçı, malzemeye ilgi duyar ve bu ilgi onu besler. Üretim serüveninin içinde kendine yeni alanlar açmak için denemeler yapmaktan çekinmez ve bu anlamda serüvenini oyunlaştırır. Yaşadığı bu çatallanmalar ve farklı yollardan yürüme isteği onda, bir yandan da biçim dilinin zenginleşmesi anlamına gelir. Sanatçı tuval resmiyle bağını hiç koparmamış ve dönüp dolaştığı yer hep boya resmi olmuştur. İrfan Önürmen’in tül yapıtlarında oluşturduğu şeffaflık, üç boyutluluk ve derinlik etkileri boya işlerinde de görülür. Zaman zaman soyut resmin sınırlarında da dolaşan bir resimsel dil geliştiren sanatçının işlerinde figür hiçbir zaman kaybolmaz. İnsan, silikleşir parçalanır ve belirsizleşir ama her zaman resminin ortasında büyük bir sorunsal gibi kendini belli eder. Burada insan sloganlaşmayan ama politik bir imgedir.
‘Bilinmeyen Neden’ adlı sergisi sanatçının kendi geçmişinin birikimi ve kalıntıları ile ilgilidir; bununla da felsefi bir sorgulama alanı yaratmak istemiştir. Sanatçı bu varoluşsal alanla biçimlenen belirsizlikler, çözülemeyen veya tam anlamıyla kavranamayan anlamlar üzerine düşünür ve üretir. Serginin kurgusunu ve üretimlerini bilinmezlik ile anlamın muğlaklığı üzerine temellendirmiştir. Sanatçı form, dil ve temsili içerik açısından çeşitlilik gösteren tüm çalışmalarında biçimsel göndermelerden öte izleyicide yarattığı etkiyi önemser. Giderek izleyiciyi kendi bilinmeyenlerine ve sorgulamalarına yönelterek içsel yolculuğunu fark etmeye teşvik eder. Önürmen hangi kavram veya malzemeyle çalışırsa çalışsın kendi dünyasındaki gerçeklik ve hayal gücü, görünen ve görünmeyenlerle tüm biçimsel kategorileri bulanıklaştırır. Sergisinde eski ve yeni ürettiği işlerini kronolojik bir sıra olmaksızın yan yana ve art arda kurgulayarak yeni patikaların oluşmasını da deneyimler. Bu sergide farklı yaklaşımlarının, üretimlerinin arasındaki ilişkileri vurgulamak, biçimsel ve içeriğe dair sorunsalları ortaya çıkarmak istemiş, kendi içinde tartışmayı amaçlamıştır.”
Eksi On Altı Kolektif sanat topluluğunun sahnelediği Suzie Miller’ın ödüllü oyunu Prima Facie, Uluslararası Af Örgütü’nün desteğiyle 4 Kasım’da Ankara’da ücretsiz olarak izleyici ile buluşacak.
Uluslararası Af Örgütü, onay kültürünün oluşturulması noktasında farkındalık yaratmaya yönelik çalışmalarını bu sefer sanatın bakışı ve katkısıyla sürdürüyor. Seyircileri yüzyıllar önce inşa edilen “erkek” yasalar üzerine düşünmeye davet eden Prima Facie, seyircileri duygu, mantık ve deneyimlerimizin “oyunun” kurallarıyla çatışıp çelişmesinin merkezine, hukuk sistemine davet ediyor. Nazlı Gözde Yolcu’nun çevirisiyle dilimize kazandırılan oyun, Hakan Atalay’ın rejisiyle sahneye taşınıyor.
Oyunda, Olcay Yusufoğlu’nun hayat verdiği Tessa kültürlü, genç ve işinde çok iyi bir avukattır. İşçi sınıfı bir aileden gelip, tırnaklarıyla kazıya kazıya “oyunun” zirvesine çıkmıştır. Kovuşturur, çapraz sorgular ve kazanır... Ancak beklenmedik bir olayla, kendisini bir anda eşikte, hukukun “erkek” gücü, ispat yükü ve ahlaki ayrımlarla boğuşurken bulur.
Uluslararası Af Örgütü desteğiyle, oynanacak Prima Facie oyunu, 4 Kasım’da 19:30-22:30 saatleri arasında Ankara’da sahnelenecek. Oyun temsilinin ardından onay kültürü konulu söyleşi gerçekleştirilecek. Etkinliğe katılım 100 kişiyle sınırlı ve üniversite öğrencileri öncelikli olacağı için insanhaklari.tv sayfası üzerinden başvuru formu doldurmanız gerekiyor. Etkinlik için yer bilgisi ve ücretsiz biletler katılımcılara e-posta/sms aracılığıyla iletilecek.