GÜNDEM
  • 24-11-2024

    Labirent Sanat, kurgu ve yürütücülüğünü Arzu Arbak’ın üstlendiği, Aslıhan Kaplan Bayrak, Aylin Leblebici Öztürk, Meryem Güldürdak, Öznur Eren ve Suzan Bayazıt’ın katılımıyla gerçekleşen “Düş Haritaları” çalışmasının sonucu olan “Kristal Labirent” sergisini 7 Aralık’a kadar sanatseverlerle buluşturuyor.

    Kolektif üretim ve düşünme alanı yaratmak amacıyla Arzu Arbak tarafından tasarlanan ve beş aylık süreci kapsayan “Düş Haritaları” çalışmasında sanatçılar görsel sanatlardan, edebiyattan, felsefeden, sinemadan, müzikten alıntılanan parçaları ve bu parçalar arasındaki ilişkiyi kullanarak bir harita kurguladı. Birbiri içine geçen birbirini çağıran veya birbirini iten tüm bu parçalar ile kurgulanan düş / düşünce haritası ve harita eşliğinde yapılan konuşmalar işlerin ortaya çıkmasını sağladı.

    “Aslıhan, bakışı şaşırtan, her bakışta yeni bir ayrıntının yakalandığı, birbirini yankılayan, daha önce de aynı yerden geçildiği izlenimi yaratan yeni labirentler yaratıyor. Birbirine koşut zamansallıkların ağlarını örüyor.

    Kuş bakışıyla labirent, hatları birbirine geçmiş bir yüze benzer. Yüz sanki boşluk tarafından yutuluyor gibidir. Aylin’in fotoğraflarındaki bulanıklaşmış, silinmeye başlamış yüzler, artık kanıt olmaktan çok uzak; bilinmezliğin getirdiği tekinsizliği yankılıyor. Boşluk ‘yüz’de anlamını buluyor.

    Tekinsiz bir yolculukta önce ‘İçsel Uzay’ı keşfetmek, bedenin tüm hislerini devreye sokmak gerekir. Meryem’in, foto-performanslarında çevresiyle girdiği diyalog ve keşfettiği yeni lisan, dünya tanımlarının lineer katılığından uzak; kıvrılıyor, esniyor. Labirentte kaçış çizgileri yaratıyor.

    Her yol ayrımı, her eşik, yolcu için yüzleşme ve dönüşümü zorunlu kılar. Öznur’un fotoğraf ve elinin jestinin bir aradalığından doğan melez yaklaşımları, labirentteki eşik-mekânları tasvir ediyor ve barındırdığı zenginliği gözler önüne seriyor.

    Kristalin yansıyıp kırılan olasılıklarını, renk değişimlerini bir metafor olarak kullanan Suzan, tarihe farklı perspektiflerden bakmayı öneriyor. Ve labirente kristal bir katman ekliyor.

    Çoğul, varsayılan dizgeden uzak, sonsuzluk, boşluk hissinin getirdiği baş dönmesine sanatçıların önerisi kristal bir labirent oluyor. Çünkü labirente kafa tutmanın yegâne yolu yeni bir labirent kurmaktır.”

    Künye:
    1. Aylin Leblebici Öztürk, Çıkış Way Out, 2024, fineart baskı, hahnemühle photo luster 260 gr, çerçevesiz dibond, 82x120cm
    2. Meryem Güldürdak, Kalbim Yeşillikli Serin mi, 2024, fineart print, 17x25cm
    3. Öznür Eren, Ağaçlara Bakıyorum Her Bahar, 2024, fineart baskı, 120x92cm
    4. Suzan Bayazıt, Zamanda Gölge, 2024, fineart baskı, 70x55cm
    5. Aslıhan Kaplan Bayrak, Pasaj - 1 Passage - 1, fineart print, 2024, 84x60cm

    0
    0
    962
  • 23-11-2024

    Beykoz’un kültür, sanat ve yaşam merkezine dönüşen Çubuklu Silolar’da yer alan Dijital Sanatlar Müzesi, İBB Miras ve İBB Kültür tarafından düzenlenen ışık, mekân ve boşluk arasındaki sonsuz gerilimi araştıran “Boşluk” adlı sergiyi ağırlıyor.

    “Boşluk” adlı sergi; Barış Çavuşoğlu, Berkay Tuncay, Buşra Tunç, ha:ar & Hakan Gündüz, MAOTIK & NikColk Void, media.tribe ve Meggie Weinheimer’ın ışık, mekân ve boşluk ekseninde ürettiği son dönem eserlerinden oluşuyor. Sanatçıların1930’lu yıllardan günümüze uzanan petrol depolarını mesken tutan ve boşlukla yakından ilişki kuran ışık temelli yerleştirmeleri, mekânın formunu yeniden şekillendirirken ona mimari anlamda yeni olasılıklar kazandırıyor.

    Sergi, ışık kavramına yalnızca bir aydınlanma aracı olarak değil; içinde yaşadığımız mekânı, zamanı ve hatta bireyin algısını yeniden şekillendirebilen bir güç olarak yaklaşıyor. Parçası olduğumuz modern dünyayı günden güne değiştiren teknolojik gelişmeler doğrultusunda ışığın bugünkü rolü nedir? Bizi kimi zaman gerçeklikten uzaklaştıran, kimi zaman da yepyeni bir gerçeklik inşa etmemize aracı olan ışık, sınırları nasıl belirliyor? Bilim ve teknolojinin dijital imge üretimine sonsuz patikalar açtığı günümüzde sanatsal anlamda nasıl bir yerde konumlanıyor?

    “Boşluk” sergisi, 23 Şubat 2025 tarihine kadar pazartesi hariç her gün 10.00 - 19.00 saatleri arasında Çubuklu Silolar Dijital Sanatlar Müzesi’nde ziyaret edilebilir. Çubuklu Silolar’ın detaylı programı hakkında bilgi sahibi olmak için İBB Kültür sosyal medya hesapları ve kultursanat.istanbul adresi takip edilebilir; etkinlikleri için ücretsiz biletler ise İstanbul Senin uygulaması üzerinden alınabilir.

    ​Adres: Çubuklu Mah. Şehit Ersin Güner Cad. Çubuklu İstinye Arabalı Vapur İskelesi Yanı Beykoz/İstanbul

    0
    0
    2257
  • 23-11-2024

    Neriman Oyman’ın 40 yıllık sanat yolculuğuna odaklanan, küratörlüğünü Zeynep Öztürk’ün üstlendiği ““Bir Yokmuş”la Bitmeyen Masallar” başlıklı sergi 26 Kasım-2 Aralık tarihleri arasında Artists & Collectors ev sahipliğinde Tarihî Hüsrev Kethüda Hamamı’nda sanatseverlerle buluşacak.

    Resmin sadece bir ifade biçimi olmadığı, her fırça darbesinin, her renk geçişinin kendisi için yeni bir keşif olduğunu söyleyen Neriman Oyman’ın masalsı dünyasına ait eserler, ““Bir Yokmuş”la Bitmeyen Masallar” sergisiyle izleyiciye sunuluyor. Doğaya, insana, yaşama, dünyaya ve evrene dair duygu ve düşüncelerini, farklı renk ve kombinasyonlarla buluşturup tuvaline yansıtan sanatçının resimleri; bir şiirin mısralarından sızan neşe ya da kederin, bir müziğin notalarından akan hazzın ya da hüznün düşsel bir forma, renge, desene dönüşmüş yansımalarını gözler önüne seriyor.

    ​40 yıl boyunca resim yapmaya devam etmesinin arkasındaki en büyük motivasyonun bitmek bilmeyen keşif arzusu olduğunu belirten Neriman Oyman şunları söylüyor: “Tatlı anıların yanında çok zorluklar da barındıran bir 40 yıl! Sanat yolculuğu çilelidir. Özveri ister. Getirdikleri kadar götürdükleri de olur. Tüm zorluklara rağmen resim yapmaktan hiç vazgeçmeyen bir kadının öyküsü aslında benimkisi. Zaman zaman ihmal edilen hayatlar, bazen değişen öncelikler, birbirine karışan duygular… Tüm bunlara rağmen sanat beni her zaman bir adım öteye taşıdı. Dünyayı yeniden ve yeniden farklı açılardan görmeye teşvik etti. Resim benim dilim, sözlerim. Benim resimlerim konuşan resimler.”

    0
    0
    1413
  • 23-11-2024

    Arslan Sükan’ın kimyasal bozulmaya uğramış 19. yüzyıl arşiv fotoğraflarını (1890-1920) yeniden canlandırdığı çalışmalarından oluşan kişisel sergisi “dis(This)appearance” ISTANBUL’74’ün iş birliğiyle 30 Kasım’a kadar Clubhouse Bebek’te sanatseverlerle buluşuyor.

    “dis(This)appearance” sergisinde zaman, hafıza ve dönüşüm bir araya geliyor. Sükan, bu sergisindeki çalışmalarıyla, geçici anıların kalıcı hâle geldiği, kolektif hafızanın kırılganlığına meydan okuyan görsel bir diriliş yaratıyor. Eserleri, tarihsel sürekliliğin taşıyıcıları olarak işlev görüyor ve kaybolmaya yüz tutmuş anları izleyiciyle paylaşılan bir deneyim aracılığıyla tekrar yaşatıyor. Her fotoğraf, geçmiş yaşamların ve hikâyelerin şimdiki bilincimizle kesiştiği bir portal hâline gelerek, hafızanın kalıcılığı ve kimliklerimizin şekillenmesindeki rolü üzerine düşünmeye sevk ediyor.

    Sükan, sergideki fotoğrafların yaklaşımını “Fotoğraf üretmenin yanı sıra genellikle nadir bulunan ya da halka açık erişimin olmadığı görüntüleri keşfetmeyi de seviyorum. Geçmişin kolektif hafızasını taşıyan, bugünü ve geleceği şekillendiren arşiv fotoğraflarına büyük bir hayranlık duyuyorum. Negatifler, filmler ve baskıların peşinde bir hazine avcısı gibi kütüphanelere, vintage kitapçılara ve bit pazarlarına sıkça gidiyorum. Bu sergide yer alan fotoğrafları New York, Washington ve Philadelphia'daki halk kütüphanelerinden buldum. Yaklaşık 6-7 yıldır farklı yerlerden bu ve benzeri görüntüler topluyorum. Sergi için yaptığımız seçkiyi ise yaklaşık 100 bin görüntü üzerinden seçtim.” sözleriyle anlatıyor.

    “dis(This)appearance” sergisini 30 Kasım’a kadar Clubhouse Bebek’te ücretsiz olarak ziyaret edebilirsiniz. Özel turlar ve sorularınız için rsvp@istanbul74.com adresine e-posta gönderebilirsiniz.

    ​Clubhouse Bebek: Nisbetiye Mah. Aydın Sk. No: 12 İç Kapı No: 3 Beşiktaş/İSTANBUL

    0
    0
    1107
  • 22-11-2024

    Burcu Yağcıoğlu’nun “Küçük Kara Işık” başlıklı kişisel sergisi 21 Aralık’a kadar Galerist’te sanatseverlerle buluşuyor.

    Burcu Yağcıoğlu yeni sergisinde kolaj, desen, porselen ve mekâna özgü yerleştirme gibi çeşitli teknik ve malzemeleri bir araya getirdiği çok katmanlı eserlerinde ataletin kökenlerine odaklanıyor. İsmini Ursula Le Guin’in Tao Te Ching çevirisindeki bir bölümden alan “Küçük Kara Işık”, hiç durmadan ilerleme arzusunun gezegenimizi tükenişe götürdüğü bir dünyada durmayı, rehaveti ve ataleti radikal varoluş biçimleri olarak ele alıyor. Günümüzün ilerlemeci ve gelişim odaklı gelecek tahayyüllerine karşı, durmayı ve yapmamayı yapmayı öneriyor. Yağcıoğlu, psikanaliz, fizik, biyoloji, bilim-kurgu ve mitolojiden beslenerek üretim ve büyümeyi merkeze alan düşünce biçimlerini yeniden kurguluyor.

    Yavaşla, yavaşla ve durmaya yaklaş. Hızla dönen dünyanın temposuna ayak uydurmak zorunda hissettiğin zamanlar geride kaldı. Erkenden uyanıp yetişmek zorunda olduğun bir yer yok. Önünden hızını kesmeden geçen o aracı, seni gideceğin yere yetiştirmesi için durdurmaya çalışman gerekmiyor. Her gün üretmen beklenen şeylerin çoğalmaya ihtiyacı kalmadı. Hiçbir şey daha fazla ve daha hızlı artmak zorunda değil. Makinelerin daha fazla enerji üretmesi, üretilen enerjiyle daha fazla materyal üretilmesi, sanayinin daha yoğun çalışması, teknolojinin daha hızlı gelişmesi, uçakların hızlanması, veri aktarımının hızlanması, araba motorlarının güçlenmesi, hisse senetlerinin değer kazanması, verimliliğin artması, piyasanın büyümesi, meyvelerin daha hızlı olgunlaşması veya yapıların daha geniş kapasiteye sahip olması bir şey ifade etmiyor. Daha çok çalışmak, daha çok insanla tanışmak, daha çok fayda sağlamak, daha hızlı büyümek, daha çok kazanmak, daha çok ve daha hızlı ilerlemek veya daha büyük bir düzenin parçası olmak gibi değerlerin bir geçerliliği kalmadı.”
    Ulya Soley’in katalog metninden alıntı.

    Künye:
    1. Enstalasyon görseli- Burcu Yağcıoğlu, Küçük Kara Işık, Galerist, 2024. Fotoğraf- Zeynep Fırat.
    2. Burcu Yağcıoğlu, Sonsuzluksuz, 2024, Kâğıt kolaj, çökertme cam, 63 x 61 x 8 cm (çerçeveli) 

    0
    0
    1170
  • 22-11-2024

    Belçikalı indie rock grubu Balthazar’ın solisti Maarten Devoldere’nin solo projesi Warhaus, yeni albümü Karaoke Moon’un turnesi kapsamında 17 Mayıs 2025 Cumartesi günü JJ Arena Ataşehir sahnesinde dinleyicileriyle buluşacak.

    Warhaus, Balthazar ile yayımladığı beş albümün yanına geçtiğimiz aylarda yayımladığı dördüncü solo albümü Karaoke Moon’u ekledi. Aşka ve hayata dair karanlık ve romantik masallar yazan Warhaus’un 2016 tarihli ilk albümü We Fucked a Flame Into Being, D.H. Lawrence’ın romanı Lady Chatterley’nin Sevgilisi’nden bir alıntıydı. Kendi adını verdiği, 2017 tarihli ikinci albümünün ardından ilk İstanbul ziyaretini yapan Warhaus, uzun yıllar birlikte olduğu sevgilisi ve müzikal partneri olan Sylvie Kreusch ile ayrılığı ardından 2022’de üçüncü albümü Ha Ha Hearbreak’i yayımladı.

    Warhaus, 22 Kasım'da Türkiye’de GRGDN Müzik temsilciliğindeki Play It Again Sam etiketiyle yeni albümü Karaoke Moon’u yayımladı. Devoldere, iki yıllık disiplinli keşişvari çalışmasının ardından rafında 50'den fazla şarkı biriktirdi. Yapımcıya bu demoları gönderdiğinde "Daha iyisini yapabilirsin.” yorumuyla karşılaştı ve Devoldere zamanla doğru insanlara güvenmenin işe yaradığını öğrenmiş oldu. Doğru insanlardan kastettiği kişi yapımcı Jasper Maekelberg'di. İki müzik ruh eşi,Bruges'deki bir çatı katı stüdyosunda sıkı sıkıya bağlı bir iş birliği içinde dokuz ay geçirdiler. Sonuç, bugüne kadarki en heyecan verici Warhaus albümü oldu.

    ​​Warhaus’u 17 Mayıs 2025 Cumartesi günü JJ Arena Ataşehir’de gerçekleşecek konserde dinlemek için biletlerinizi BiletixBiletinialBubilet ve JJ Arena gişesinden satın alabilirsiniz.

    Karaoke Moon’buradan dinleyebilirsiniz.

    0
    0
    939
  • 22-11-2024

    İnci Furni’nin “Daire” başlıklı kişisel sergisi 7 Aralık’a kadar Ferda Art Platform’da sanatseverlerle buluşuyor.

    “İnci Furni’nin Ferda Art Platform’daki yeni solo sergisinin ismi ‘Daire’. Sergi, kelimenin iki anlamını da kucaklıyor ve Furni’nin pratiğinde hem yaklaşım hem metod olarak kullandığı iki izleğe de selam veriyor: mekâna özgülük ve oyun. Furni sergide Ralli Apartmanı’nın hem cephesinde hem içinde barındırdığı süsleme pratiklerindeki gibi bir çeşit doğayı ehlileştirme de olan floral çizgisel düzenleri tuval yüzeyine taşıyor. Aynı zamanda galerinin bulunduğu apartman dairesinin Fahrelnissa Zeid’in 1945 yılında kendi dairesinde düzenlediği ilk kişisel sergisinin de bir üst katında olduğunu aklında tutuyor.

    Furni’nin bu sergisinde tavana yerleştirilmiş tuvaller Zeid’in kariyerinin daha ortalarında odaklandığı gibi perspektifsiz bir derinliğe, renge ve yüzey gerilimlerine odaklanıyor. ‘Daire’ aynı zamanda Furni’nin Arter’deki kişisel sergisi ‘Bir An İçin Durdu’dan itibaren iyice görünür hâle gelen oyun kavramıyla da birebir ilgili. Basit geometrik şekillerin ve boyasız ahşabın oyuncağa yakınlığı burada o sergiden devşirdiği daire şeklindeki platform-kaide ile bu mekânda seyirciyi karşılıyor. Yerdeki ve tavandaki resimsel yerleştirmeler Furni’nin son yıllarda benimsediği performatif resim pratiğinden de yeni taşındığı stüdyosunun sanayiye komşuluğundan da izler barındırıyor.”
    Duygu Demir

    0
    0
    888
  • 22-11-2024

    Wolfgang Schivelbusch’un insanla eşya arasındaki karşılıklı ilişkiyi düşün ve bilim tarihi boyunca izleyerek uygarlığımızın ve modern ekonomilerin kökenine dair görüler sunduğu çalışması Nesnelerin Tükenen Hayatı - Tüketim Üzerine Bir Deneme, Neslihan Azeri’nin çevirisiyle Kolektif Kitap’tan çıktı.

    ​Okur bu kitapla gündelik hayatın eşyalarına yeni bir gözle bakmaya davet ediliyor. Ayak uzun süre yürürse, giydiği ayakkabıyı deforme eder, bir kalıp gibi şeklini kendine uydurur; bazen de ayakkabı ayağı vurur, su toplamasına, hatta nasır tutmasına neden olur. Schivelbusch insanla eşya arasındaki ilişkiyi hem böyle her gün deneyimleyebileceğimiz örnekler hem de felsefenin derinlikli kuramları yardımıyla, tüm yönleriyle ele alıyor. Yaratma, üretim, kullanım, tüketim ve yok etme döngüsü üzerinden, insanın nesnelerle kurduğu bağı inceliyor.

    0
    0
    834
  • 21-11-2024

    SAHA Studio’nun, Haziran-Aralık 2024 arasındaki 8. döneminde ağırladığı Nadir Sönmez’in yazıp yönettiği Peki oyunu 30 Kasım Cumartesi günü saat 17.00’de SAHA Studio’da izleyicilerle buluşacak.

    ​Muzip, müstehcen ve entelektüel bir sohbet olan Peki’nin oyuncu kadrosunda İnci Sefa Cingöz, Selin Hasar ve Nadir Sönmez yer alıyor. Bir kafedeyken yan masada konuşulanlara gizlice kulak kabartma isteğinden ilham alan oyun, yağlı güreş üzerinden Türkiye’deki geleneksel erkeklik anlatısını tartışan bir video ile açılıyor ve muhabbet etme hâlindeki performatif potansiyeli açığa çıkarıyor. Peki 2017’de Pera Müzesi’nde, 2021’de ise Sabancı Müzesi’nde okuma tiyatrosu olarak sahnelendi. 2023 yılından beri Karşı Sanat, Koma Sahnesi, Polka Kafe, Bant Mag. Havuz / BİNA, Kadıköy Karga gibi mekânlarda izleyicilerle buluştu.

    0
    0
    1073
  • 21-11-2024

    Gündüz Vassaf’ın 1950’li yılların başından 1980’lere kadar yaşadığı İstanbul’un ilk planlı konut alanı olan Levent’in, İstanbul ve Türkiye’nin de değişimini anlattığı kitabı Leventnâme - Çocukluğumla Buluşmalar, İletişim Yayınları’ndan çıktı.

    Vassaf; Leventnâme ile çocukluğunun ve gençliğinin geçtiği semte bir nevi saygı duruşu sunuyor. Levent’in evleri, sokakları, insanları, dokusu üzerine geçmişten bugüne bir bağ kuran Vassaf, bir yandan şehirde ve ülkede yaşanan dönüşümü ele alıp sorgulatırken bir yandan da yeni düşüncelerin kapılarını açıyor. Mimariden kültüre, teknolojiden tarihe, yaşam biçimlerinden kent hafızasına, mahalle kültüründen tüketim alışkanlıklarına Levent’te başlayan ama orada sonlanmayan bir yolculuk yaşatıyor.

    “İş kuleleriyle, bahçeli evlerin ayrı dünyalarının Levent’teki yan yanalığı karikatür gibi. Topraktan kopup yükseldikçe değerlerimiz uçuşur oldu. Dinler, katedraller ve minarelerle havada aradıkları Tanrı’ya yaklaştıkça yozlaştı. Bahçemizdeki somut domates, kuledeki soyut dolar oldu.”

    0
    0
    801
DAHA FAZLA
Geldanlage