Brüksel merkezli sanatçı ikilisi :mentalKLINIK’in dört yıllık üretim sürecinin ürünü olan “MECZUP ŞAİRLER” başlıklı kişisel sergisi 18 Eylül-18 Ekim tarihleri arasında PİLEVNELİ Dolapdere’de sanatseverlerle buluşacak.
“MECZUP ŞAİRLER” sergisi; dijital ve fiziksel düzlemleri aynı anda açımlayan, bir yanda heykeller, mekânsal yerleştirmeler ve robotik eserler; diğer yanda sentetik kâhinlerin işgal ettiği meta-sinematik bir yerleştirme aracılığıyla izleyiciyi çift katmanlı, performatif bir gerçekliğe davet ediyor. Markiz’de gerçekleşen DEHŞETLİ GÜZEL performansının ardından izleyici karşısına çıkmaya hazırlanan sergi, sanatseverleri :mentalKLINIK’in hiper-yüklü bir ekosistemine adım atmaya çağırıyor. “MECZUP ŞAİRLER”, Batı düşüncesinin deliliği teşhis edip normalleştirme eğilimini reddediyor. Anadolu’nun sistem-dışı bilgelik taşıyıcısı “meczup” arketipinden ilham alan :mentalKLINIK, terk edilmiş bir parti atmosferinde deliliği bir sentaks ve direniş senaryosu olarak yayıyor. İzleyici, sanki bir gece kulübünde panik atak geçiren ve sonsuz döngüye takılmış bir algoritmaya sızmış gibi bir deneyime davet ediliyor. Acı verici derecede komik ve aynı zamanda tanıdık bir tekinsizlik taşıyan bu sergi, utanmaz bir bilinci doğrudan aktarıyor.
Sergi, 18 Eylül-18 Ekim tarihleri arasında; salı-cuma günleri 10.00-17.00, cumartesi günleri ise 11.00-17.00 saatleri arasında PİLEVNELİ Dolapdere’de ziyaret edilebilecek. Ayrıca, 18. İstanbul Bienali açılış haftasına özel olarak 21 Eylül Pazar günü 11.00-17.00 saatleri arasında da görülebilecek.
İstanbul’da sanatseverlerle buluşan “Tat ve Sanat: Lezzetli Resimler” sergisi, 16 Eylül’den itibaren İş Sanat Ankara Sanat Galerisi’nde izleyici karşısına çıkmaya hazırlanıyor.
Türkiye İş Bankası Resim Heykel Müzesi’nin verimli topraklardan, denizlerin bereketinden, doğanın cömertliğinden ve paylaşılan sofralardan ilham alan süreli sergisi “Tat ve Sanat: Lezzetli Resimler” 20 Ağustos itibariyle İstanbul ayağını tamamladı. Prof. Dr. Gül İrepoğlu’nun küratörlüğünde hazırlanan sergide, 90 sanatçıya ait 200’ü aşkın sanat eseri yer aldı. Sergide Osman Hamdi Bey, Şeker Ahmed Paşa, Selahattin Teoman, Cevat Dereli, Nazlı Ecevit, Eren Eyüboğlu, Hikmet Onat, Hasan Vecih Bereketoğlu ve Mehmed Muazzez gibi Türk sanatının önemli isimleri sanatseverlerle buluştu. İstanbul’da 70 bin ziyaretçiye ulaşan sergiden geniş bir seçki 16 Eylül’den itibaren Ulus’taki İktisadi Bağımsızlık Müzesi bünyesinde yer alan İş Sanat Ankara Sanat Galerisi’nde ziyarete açılacak.
İş Sanat Genel Müdürü Zuhal Üreten şunları söyledi: “İstanbul’da tamamlanan süreli sergilerimizi, başta Ankara olmak üzere çeşitli şehirlerimizde ziyarete açıyoruz. Bu Eylül’de ‘Tat ve Sanat’ Ankara’ya taşınırken, ‘İstanbul’un Resmi’ sergisi ise Antalya’ya gidiyor. Ayrıca Türkiye İş Bankası Resim Heykel Müzesi’nin öğrenme programları kapsamında hayata geçirdiğimiz ‘Herkes İçin Sanat: Anadolu Sergileri’ ile de İş Bankası Sanat Eserleri Koleksiyonu’ndan özel seçkileri Anadolu’nun dört bir yanında ziyarete açıyoruz. Heyecanla, özenle hazırladığımız bu seçkilerin gördüğü ilgi bizi çok mutlu ediyor… Müzemizin ‘Yan Yana’ başlıklı yeni sergisinin de hazırlıkları hızla devam ediyor. 20 Eylül’de ziyarete açılacak sergimizde sanat dünyamızdan iki önemli çiftin, Eren ve Bedri Rahmi Eyüboğlu ile Melahat ve Eşref Üren’in, İş Bankası Sanat Eserleri Koleksiyonu’nda bulunan eserlerinin yanı sıra özel koleksiyonlarda yer alan eserlerini bir araya getiriyoruz.”
Yeji Y. Ham’ın savaş, kuşaklar arası travma, küresel şiddet ve toplumsal bellek sorunlarına değinen edebi korku romanı Görünmez Otel, Sanem Erzurumlu’nun çevirisiyle Timaş Yayınları’ndan çıktı.
Han Kang’ın Vejeteryan’ı ve Yoko Ogawa’nın Hafıza Polisi romanı gibi uluslararası başarı yakalamış emsalleriyle anılan bu roman yetmiş iki yıldır devam eden bir savaşın insani sonuçları hakkında derinden sarsıcı bir roman sunuyor.
Yewon rüyalarında terk edilmiş bir otel görür: Sonsuz odaya açılan sonsuz anahtar… Uyandığında kendi hayatını görür: Güney Kore’de doğduğu küçük köyünde kapana kısılmış genç kadın, annesinin köhne küvette atalarının kemiklerini yıkamasını izleyerek geçirir günlerini. Her evde bu çürüyen ve parçalanmış kemikler vardır, hiç bitmeyecekmiş gibi görünen bir savaşta kaybettiklerinden kalanlardır bunlar, geçmişin hatırası. Şimdi Yewon'un erkek kardeşi Kuzey Kore sınırına yakın bir yerde asker olarak görev yapmaktadır, kız kardeşi bebeğini kaybetmiştir ve sağlığı kötüye giden annesi daima onlar için endişelidir. Kaybolmuş ve yalnız, harap olmuş bir otelin dehşet verici rüyalarıyla boğuşan Yewon, kısa süre sonra geçmişini yeni yeni anlamaya başladığı bir ülkenin, bir mirasın gerçeğini görmeye başlar.
Cermodern, bu yıl sekizinci kez düzenlenecek olan Uluslararası SOLO Çağdaş Dans Festivali’ne 30 ve 31 Ağustos tarihlerinde ev sahipliği yapacak.
13 ülkeden 20 dans sanatçısını ağırlamaya hazırlanan 8. Uluslararası SOLO Çağdaş Dans Festivali, bireyin bedeniyle kurduğu anlatıyı merkeze alan, dansı yalnızca bir gösteri değil; bir düşünce ve keşif alanı olarak öne çıkarıyor. Solo performansların gücünü ve samimiyetini ön plana çıkaran özgün yapısıyla dikkat çeken festival, 30 ve 31 Ağustos’ta CerModern’in açık hava sahnesinde izleyiciyle buluşacak. Türkiye’den ve dünyadan önemli dansçıların katılımıyla iki gün sürecek festival programında; çağdaş ve kavramsal dans performanslarının yanı sıra atölye çalışmaları ve sanatçı buluşmaları da yer alacak.
Festivalin koordinatörlüğü Esma Meydan, program danışmanlığı ise Deniz Alp, Özgür Adam ve Galip Emre tarafından yürütülüyor. SOLO’nun küratöryel çizgisi; bedenin bir ifade aracı olarak potansiyelini, bireyin iç dünyasından yola çıkarak sahneye taşıma fikriyle şekilleniyor. CerModern’in 15. yılına denk gelen bu özel edisyon, mekânla sanat arasında kurulan sürdürülebilir bağa da dikkat çekiyor. 2009 yılından bu yana çağdaş sanatın pek çok disipliniyle izleyiciyi buluşturan CerModern, SOLO Çağdaş Dans Festivali aracılığıyla dansı sanatsal üretimin yaşayan, nefes alan bir biçimi olarak sunuyor. Bu bağlamda beden hem bir anlatı hem de bir ifade biçimi olarak sahnede kendine yer buluyor. Festivalin en dikkat çeken yönlerinden biri de her bir performansın tek bir bedenle sınırlı olmasına rağmen evrensel bir anlatı kurma çabası. İzleyiciye sadece izleme değil, düşünme ve duygudaşlık kurma deneyimi sunan SOLO, çağdaş dansın birey üzerinden kolektif hafızaya nasıl dokunduğunu gözler önüne seriyor.
Sidar Baki’nin “Kimse Bakmazken / While No One Was Watching” başlıklı kişisel sergisi 18 Eylül-31 Ekim tarihleri arasında C.A.M. Galeri’de sanatseverlerle buluşuyor.
“Kimse bakmazken, oyun başlar.
Terk edilmiş sahnelerde, çökmüş tavanların altında, paslı rayların ucunda bir çocuk belirir. Düşmeyen bir salıncak kurar, yerin ortasına tebeşirle bir güneş çizer. Ses yoktur, ama oyun vardır. Ve oyun, hayatın en ilkel, en derin direniş biçimidir.
Sidar Baki’nin bu yeni serisi, harabe estetiğini çocuk bakışıyla kesintiye uğratıyor. Yüzeyi sert, gri, karanlık mekânlara çocuk figürleri yerleştirerek mekânın anlamını tamamen dönüştürüyor. Bu resimlerde çocuklar sadece oynamıyor; mekânı ele geçiriyor, hatırlıyor, dönüştürüyor ve yeniden kuruyor. Büyüklerin terk ettiği yerlerde onlar kalıyor – küçücük ama tamamlayıcı bir güçle.
Politik olan da budur:
Görünmeyeni göstermek.
Çocuğun sesini duyurmak.
Yıkılmış olanın ortasında hâlâ yaşamın izini sürmek.
Bu sergide mekânlar sadece fon değildir; aktiftir, belleklidir, sorgulayıcıdır. İzleyiciye şu soruları fısıldar:
— Bu boşluk neden var?
— Kim terk etti burayı?
— Çocuk burada ne yapıyor?
Cevaplar tuvale gizlenmiştir. Çünkü kimse bakmazken, çocuklar hayal kurar. Ne zaman dünya susar, onlar konuşur. Ne zaman büyüklerin düzeni çöker, onların hafif adımları karanlığın ortasında yeni bir anlam bırakır.
Sidar Baki, çocukların sessiz ama dönüştürücü varlığıyla, yıkımın ortasında umudun estetik, şiirsel ve politik izini sürüyor.
Çünkü bazen en büyük değişim, kimse bakmazken başlar.”
Künye:
1. Sidar Baki, Untitled, 2025, mixed media on paper, 95 x 128 cm
2. Sidar Baki, Untitled, 2025, mixed media on paper, 108 x 142 cm
3. Sidar Baki, Untitled, 2025, mixed media on paper , 96 x 151 cm
Türkiye’nin tiyatro ve sinema dalında sadece oyuncu ödülleri veren tek organizasyonu 26. HDI Sigorta Sadri Alışık Tiyatro ve Sinema Oyuncu Ödülleri’nin adayları belli oldu.
HDI Sigorta isim sponsorluğunda ve AHL Pay yan sponsorluğunda düzenlenen HDI Sigorta Sadri Alışık Ödülleri için geri sayım başladı. Bu sene verilecek olan özel ödüller ve vefa ödülleri de açıklandı. Sinema alanında bu yıl Ayhan Işık Özel Ödülü, Barış Arduç’a verilecek. Beraber adlı yapımdaki rolüyle Ekrem Bora Yılın En İyi Çıkış Yapan Oyuncu Ödülü genç oyuncu Mina Demirtaş’ın, usta yönetmen Erden Kıral adına verilen Seçici Kurul Özel Ödülü ise, Büyük Kuşatma filmiyle Alp Öyken’in olacak. Bir diğer anlamlı ödül olan Safa Önal Özel Ödülü, Turbo filminin oyuncuları Burak Can Doğan, Lorin Merhart, Tanju Bilir ve Umut Can Çetinkaya’ya takdim edilecek. Yeşilçam’ın değerli ismi Türker İnanoğlu anısına verilen Türker İnanoğlu Vefa Ödülü, Türk sinemasına uzun yıllar emek vermiş İlhan Aslım ve Zafer Ayden’e sunulacak. AHL Pay Özel Ödülü Yurt filminin yönetmeni Nehir Tuna’ya takdim edilecek.
Sinema alanında, Türk sinemasına uzun yıllar hizmet etmiş usta oyuncular Macit Koper ve Suna Selen’e, tiyatro alanında ise yine Türk tiyatrosuna büyük katkı sağlamış Meral Çetinkaya’ya onur ödülü verilecek. Törenin en anlamlı ödülü olarak gösterilen Çolpan İlhan Sanata Değer Katan Kadınlar Ödülü ise sinema ve tiyatronun çok önemli ve kıymetli ismi Tijen Par’a takdim edilecek. Ümit vaat eden genç oyunculara verilen Üstün Akmen Umut Vadeden Genç Oyuncu Ödülü, Köprüden Önce Son Çıkış adlı prodüksiyondan Mine Yıldız, Yaren Özkoca ve Yağmur Güçlü’ye verilecek. Khora adlı tiyatro topluluğuna verilen Seçici Kurul Özel Ödülü ile yaratıcı ve cesur işlere dikkat çekilirken, HDI Sigorta Özel Ödülü ise Medea oyunuyla sahneye çıkan prodüksiyona gidecek. 26. HDI Sigorta Sadri Alışık Tiyatro ve Sinema Oyuncu Ödülleri, 15 Eylül'de Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenecek törenle sahiplerini bulacak.
26. HDI Sigorta Sadri Alışık Tiyatro ve Sinema Oyuncu Ödülleri’nin adaylarına buradan ulaşabilirsiniz.
Linn Strømsborg’un ebeveynlik, annelik ve kadınlık meselelerini doğrudan ve empati kurarak ele aldığı romanı Asla, Asla, Asla, Dilek Başak’ın çevirisiyle Mundi’den çıktı.
Norveç edebiyatının güçlü seslerinden Strømsborg, anne olsun ya da olmasın, her kadının bir noktada kendine sorduğu sorulara değiniyor.
“Yıllar önce çocuk sahibi olmamaya karar vermiş olabilirsin. Ya etrafındakiler bunu kaç senede kabul eder?
Kahramanımızın annesi, torun sahibi olma umuduyla yıllardır bebek kıyafetleri örüyor. En yakın arkadaşı Anniken’se artık anne oldu ve bu birçok şeyi değiştirdi. İlişkilerinin daha en başında sevgilisine çocuk doğurmayı düşünmediğini söylemesine rağmen Philip, onca zaman sonra çocuk yapmak istediğini söylüyor.
Neden her kadının anne olması beklenir? Hayattaki başka seçenekleri kabul etmek neden bu kadar zor?”
Bu sezon 25. yılını geride bırakan Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası (BİFO) ile 20. yılını kutlayan Borusan Quartet, Avrupa’nın en büyük bölgesel festivallerinden biri olan ve “İstanbul” temasıyla düzenlenen Schleswig-Holstein Müzik Festivali’nde müzikseverlerle buluşacak.
Türkiye’nin önde gelen senfonik topluluklarından Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası (BİFO) ile ülkemizin büyük beğeniyle takip edilen oda müziği topluluklarından Borusan Quartet, 40. kez düzenlenecek Schleswig-Holstein Müzik Festivali’nde sahne alacak. Festival kapsamında Borusan Quartet 19-20 Ağustos, BİFO ise 1-2 Eylül tarihlerinde toplam dört konserde müzikseverlerle bir araya gelecek. “İstanbul” temasıyla kentin zengin kültürel dokusunu rehber edinen festivale başarılı müzik birikimiyle renk katacak olan BİFO ve Borusan Quartet, müzikseverlere hem evrensel hem de ulusal ezgilerle çevrili eserleri bir arada sunacak.
Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası, sanat yönetmeni ve sürekli şefi Carlo Tenan yönetiminde gerçekleştireceği iki konserde, piyanist ve besteci Fazıl Say ile aynı sahneyi paylaşacak. Her turne programında olduğu gibi bu festivalin repertuarında da hem klasik müzik literatürünün önemli eserleri hem de Türk bestecilerinin güçlü yapıtları yer alıyor. Borusan Quartet ise Almanya’daki dinleyicilere klasik müziğin evrensel repertuvarıyla Türk müziğinin zengin dokusunu aynı sahnede sunmaya hazırlanıyor. Her iki konserde de aynı seçkiyi sunacak olan Borusan Quartet, özgün yorumuyla farklı kültürler arasında bir müzik köprüsü kurarak festivalin İstanbul temasına katkı sağlayacak.
Schleswig-Holstein Müzik Festivali, Konser Programı:
Borusan Quartet, Excellent!
19 Ağustos 2025 Salı, 19.30, Sieseby, Kirche
20 Ağustos 2025 Çarşamba, 19.30, Niebüll, Christuskirche
BİFO Fazıl Say: Orchestra-Finale
1 Eylül 2025 Pazartesi, 20.00, Hamburg, Elbphilharmonie, Großer Saal
2 Eylül 2025 Salı, 19.30, Flensburg, Deutsches Haus
ENKA Sanat’ın yapım sponsoru olduğu Ferhan Şensoy’un hayatını ve sanatını konu alan Ferhangi Bir Yaşam, 5 Eylül Cuma günü saat 20.45’te ENKA Açıkhava Tiyatrosu’nda prömiyer yapacak.
Porte Film’in yapımcılığında hayata geçirilen Ferhangi Bir Yaşam’ın yönetmenliğini Selçuk Metin, senaristliğini Zeynep Miraç, görüntü yönetmenliğini ise Emre Okur üstleniyor. Belgeselde, Türk tiyatrosunda benzersiz bir yere sahip, batının tiyatro anlayışını geleneksel tiyatroyla buluşturan, özgün dili ve keskin mizahıyla ülkenin zihin pencerelerini açan Ferhan Şensoy’un sanat hayatı mercek altına alınıyor.
Belgesel, Ferhan Şensoy’un tiyatro anlayışına olduğu kadar karakterine, dünya görüşüne ve yazar kimliğine odaklanıyor. Onu farklı kılan unsurlar, çocukluğundan başlayarak -özellikle Galatasaray Lisesi’nde- şekillenen kişiliği, Fransa ve Kanada deneyimlerinin ardından Türkiye’ye dönüp hayalindeki oyunları sahneye koyması, yepyeni bir üslup geliştirmesi, Nöbetçi Tiyatro ile yeni oyuncular yetiştirmesi, kaleme aldığı oyunlar, kitaplar, sonraki kuşaklarda bıraktığı izler de belgeselin temalarını oluşturuyor.
Tarihi Ses Tiyatrosu’nda çekimleri gerçekleştirilen belgeselde, sanatçının son dönem röportajlarından kendi anlatımlarının yanı sıra; başta ailesi olmak üzere okul arkadaşları, Zeliha Berksoy, Okan Bayülgen, Metin Akpınar, Dikmen Gürün, Zuhal Olcay, Fuat Güner, Güven Kıraç, İlhan Şeşen, Burhan Şeşen, Gökhan Şeşen, Nejat Yavaşoğulları, Tolga Çevik ve Cem Özer’in de aralarında bulunduğu birçok değerli ismin görüşlerine yer veriliyor.
Bor Sanat ve EXIT iş birliğiyle, Beral Madra, Ebru Nalan Sülün ve Missem Canmutlu’nun danışmanlığında yürütülen Konuk Sanatçı Programı’nın üretimlerinden oluşan “MAYA” başlıklı sergi 11 Ekim 2025-16 Ocak 2026 tarihleri arasında Mardin’de sanatseverlerle buluşacak.
Ebru Nalan Sülün’ün küratörlüğünü üstlendiği “MAYA” sergisi, dört dönem boyunca katılımcı sanatçıların üretim süreçlerine, karşılıklı etkileşimlerine, kentle ve birbirleriyle kurdukları diyaloğa odaklanıyor. Sergi, ortak akıl ve düşünme süreçlerinde ortaya çıkan özün/cevherin dönüşümünü ve bu dönüşümün yarattığı etkileşimleri görünür kılmayı amaçlıyor. Mardin’de izleyiciyle buluşacak sergide, program katılımcıları Ahmet Öktem & Mehmet Akan, Fulya Çetin & Sidar Alışık, Serhat Kiraz & Ayşe Ceren Solmaz ile Handan Börüteçene & Rıdvan Aşar’ın üretim süreçleri ve çalışmaları yer alıyor.
Bor Sanat ve EXIT iş birliğinde gerçekleşen Konuk Sanatçı Programı, Mardin’de yaşayan sanatçılarla ulusal/uluslararası deneyimli sanatçıların kolektif bir yaklaşımla çağdaş sanat üretimleri gerçekleştirmeleri amacıyla hayata geçti. Mardin’de üretim yapan 4 yerel sanatçı ve 4 mentör profesyonel konuk sanatçıyı buluşturan program kapsamında sanatçılar, birer aylık dönemler hâlinde EXIT alanında konaklayıp üretimlerini gerçekleştirdiler.