Çağdaş sanatın en önemli isimlerinden biri olan Marina Abramović’in spekülatif anlarla dolu yaşamını ve cüretkâr sanatını anlattığı Duvarlardan Geçmek – Bir Otobiyografi, Dila Altındiş Balcı’nın çevirisiyle, Everest Yayınları’ndan çıktı.
Kitabın merkezinde Abramović’in altmışlı yaşlarının ortasında kendisine yönelttiği çok önemli bir soru yer alıyor: “Sanat yaşamdan soyutlanabilir mi?” Abramović bu sorunun cevabını bulmak için başlangıca, yani kendisine geri dönüyor ve hafızasının derinliklerine inerek yaşamı boyunca sanatla kurduğu ilişkinin yıllara ve sayısız performansa yayılan izlerini sürüyor.
Maraşel Tito’yla omuz omuza Nazilere karşı mücadele etmiş partizan bir anne-babanın çocuğu olarak komünist Yugoslavya’da dünyaya gelen Abramović, anne ve babasının çalkantılı evliliğini, onu gerçek bir partizan gibi yetiştirmeye ant içmiş annesiyle zorlu ilişkisini, resimle tanışma öyküsünü, sanat akademisi yıllarını, hayatına giren eşsiz dostlarını, ilk performans deneyimlerini ve 12 yılının neredeyse her dakikasını beraber geçirip hayatını ve sanatı paylaştığı Ulay’ı, beraber gerçekleştirdikleri sayısız performansın ardında yatan onlarca fikri ve müthiş serüvenleri anlatıyor.