ISTANBUL’74 tarafından 2010’dan bu yana sürdürülen İstanbul Uluslararası Sanat ve Kültür Festivali (IST.FESTIVAL), 15. yılını 10-12 Ekim tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleştireceği özel bir edisyonla kutlayacak.
IST.FESTIVAL Kurucuları ve Eş Artistik Direktörleri Demet Müftüoğlu-Eşeli ve Alphan Eşeli tarafından oluşturulan festival, üç gün boyunca sergilerden panellere, film gösterimlerinden canlı performanslara uzanan zengin bir programı sanatseverlerle buluşturacak. Bu yıl festival, insanlık tarihi kadar eski ama bugün her zamankinden daha güncel bir soruya odaklanıyor: “Hakiki Gerçek Nedir?” Dijital illüzyonların, sosyal rollerin, ritüellerin ve yapay zekânın şekillendirdiği çağımızda festival; algı ile gerçeklik, sanal ile somut, yapay ile özgün arasındaki sınırları sorgulamaya davet ediyor.
Bugüne kadar Tilda Swinton, Zaha Hadid, JR, Sophie Calle, Michael Stipe, Edward Enninful, Kirsten Dunst, Hussein Chalayan, Ferzan Özpetek, Waris Ahluwalia ve Zülfü Livaneli’nin de aralarında bulunduğu kültür ve sanat dünyasının önde gelen pek çok ismini ağırlayan IST.FESTIVAL, 15. yılında da disiplinler ötesi yaratıcıları bir araya getirerek yeni diyalogları ve iş birliklerini teşvik etmeye devam edecek. Festival, bu yılki program öncesinde Paris ve New York’ta düzenlenen özel buluşmalarla 15 yıllık uluslararası dostluk ağını pekiştirdi. Rose Chalalai Singh’in Paris’teki evinde gerçekleşen davet ve BRASS’ta düzenlenen New York gecesi, IST.FESTIVAL’in yaratıcı topluluklar üzerindeki birleştirici etkisini yansıtıyor.
Kültür ve sanat takviminde Venedik Bienali ve İstanbul Bienali arasında konumlanan IST.FESTIVAL, bu iki önemli etkinlik arasında küresel bir durak hâline getirmeyi hedefliyor. Frieze London ve Art Basel Paris öncesine denk gelen tarihleriyle, İstanbul’un uluslararası kültür takvimindeki stratejik yerini daha da güçlendirecek festivalin katılımcı listesi ve ayrıntılı programı önümüzdeki günlerde açıklanacak.
Festivalin küratöryel metninde tema şöyle dile getiriliyor: “Gerçekliğin öznelliği insan doğasının ayrılmaz bir parçası; aynı olayları yaşasak bile hepimiz onları kendi dünya görüşümüz doğrultusunda farklı şekillerde yorumluyoruz. Bu çoğulcu bakış açısı zenginlik sunsa da birbirimizin deneyimine nüfuz etmenin zorluğunu da beraberinde getiriyor. Bugün bunun üzerine yapay zekâ tarafından üretilen, daha bulanık ve kafa karıştırıcı bir gerçeklik ekleniyor. ‘Yapay’ın artık ‘sahte’yle eşanlamlı olmadığı, aksine hayatımızın doğal bir parçasına dönüştüğü bir döneme hızla ilerliyoruz.”