Ebru Duruman’ın Dirimart ile birlikte düzenlediği “Akışkan Arzu” başlıklı ilk kişisel resim sergisi 27 Eylül - 28 Ekim tarihleri arasında Dirimart Pera’da sanatseverlerle buluşacak.
Duygu ve kimlik alanlarına yoğun bir yolculuk vaat eden “Akışkan Arzu” sergisi, Ebru Duruman’ın son dönemde Cenevre’deki stüdyosunda ürettiği yağlıboya tablolarından oluşuyor. Duruman’ın soyut tasvirleri bedensel ve duygusal alanların birbiriyle olan etkileşimlerini açığa çıkartırken, cinselliği beden ve zihin arasında bir köprü olarak tasvir ediyor. Sanatçının eserleri, izleyiciyi kimliğin karmaşık yönleri ile arzunun akışkanlığı üzerine düşünmeye davet eden bir alan sunuyor.
Duruman’ın eserlerindeki her bir ayrıntı, özerkliğin yeniden elde edilmesi ve özgünlüğün kucaklanması için bir araca dönüşürken, soyutlama ve figüratif sanatın birbiri içinde erimesiyle sonuçlanan güçlü imgelere yol açıyor. Sanatçının cansız figürleri betimlediği erken dönem çalışmaları ile son dönem eserleri arasında gözlemlenen sert geçiş, onun toplumsal normları kendi benliğiyle uzlaştırma mücadelesine referans verirken, aynı zamanda eserlerindeki figürlere de elle tutulur, fiziksel bir varlık kazandırıyor. Figürler, kendi bedeninin ve duyusal deneyimlerinin temsillerine ışık tutan, içedönük otoportrelere dönüşüyor. Tasvir edilen çarpık formlar ilk bakışta canlı renk paletiyle çelişiyor gibi görünse de bunlar, ehlileştirilmiş akıcı çizgilerle harmanlanan kesintili agresif fırça darbeleriyle birlikte sanatçının iç çatışmalarına dair ipuçları sunuyor.
Duruman sergide, fiziksel ve toplumsal temsilin bir sentezi olarak görülen ev kavramının söz konusu toplum-mekânsal yapısını kişinin özgün benliğini de denkleme dahil ederek aşmayı amaçlıyor. Sanatçının resmettiği bedenler, kalın boya katmanlarıyla kendine özgü amorf bir desen sergiliyor; bu durum, hayatın akışında dış dünyada kendi özgün benliğimizi saklamak zorunda kaldığımız katmanları çağrıştırıyor. İstikrarlı ve tanıdık bir alan olarak ev, toplumsal normların kısıtlamalarından kurtulabileceğimiz tek ortamın simgesine dönüşüyor ve bize gerçek benliğimizi korkusuzca kucaklama olanağı tanıyor. İzleyicilerin sergi boyunca belirgin vücut parçalarının yer aldığı büyük ölçekli yağlıboya resimlerle karşılaşması onları bir iç hesaplaşmaya davet ederken, aynı zamanda yeni tartışma alanları açmanın olanaklarını sorguluyor.