30 EYLÜL, ÇARŞAMBA, 2015

Uzanma Deyip Geçmeyin, O da Bir Sanat

“Uzanmak bir sanat mıdır, uzanma üzerine de kitap mı olurmuş!” demeyin, bu Avrupalılar ve Amerikalılar ilginç insanlar, aklınıza gelecek her sözcük ya da her kavram üzerine ciltlerce kitap yazabilirler. Aslında doğru olan da bu elbette. Az okuyanların coğrafyasında yaşıyor olmamızdan mıdır nedir, ülkemizde son derece kısıtlı sayıda konu çevresinde dönüp duruyoruz. Toplumsal travmalarımızın kökeninde bu dar dünyalara sıkışmışlığımız da yer alıyor olabilir mi?

Uzanma Deyip Geçmeyin, O da Bir Sanat

Can Yayınları, Uzanma Sanatı isimli kitapla Kırk Merak Dizisi’ne başladı. Bu kitaptan öğrendiğimize göre uzanma, uyku ve yatak odası üzerine yazılan kitaplar yenilerde değil, 1800’lü yıllara kadar uzanıyor.

Uzanma Sanatı’nın yazarı Bernd Brunner Berlin doğumlu, yaşamını İstanbul ve Berlin arasında geçiren bir yazar. Kitapları ilginç konulara değiniyor. Türkçe’de yer alan diğer bir kitabı da ayılar üzerine. Temmuz 2015’te ülkemizde yayımlanan Uzanma Sanatı’nın alt başlığı ise Yatay Yaşamın Elkitabı. Brunner’in tarihsel ve kültürel yönleriyle ele aldığı Uzanma Sanatı’nı okuyup bitirdiğinizde, tembelliğin, aylaklığın ve hastalığın ifadesi olarak genel kabul görmüş uzanmanın, hayatımızın üçte birini uykuda geçirdiğimizi de düşünürsek, aslında ne kadar önemli ve vazgeçilmez bir eylem olduğunun farkına varıyorsunuz. Brunner kitabın içinde ne ile karşılaşacağımızı, komedyen ve oyuncu Groucho Marx’dan bir alıntı ile, ilk sayfada haber veriyor:

“Yatakta yapılamayan şeyler, yapılmaya değer değildir.”


Uzanma Sanatı’nda, uzanma eylemi ile bağlantılı, faydalarından zararlarına, tarihsel geçmişinden farklı kültürlerdeki anlamlarına, bilim ve sanat dünyasındaki konumuna ve yansımalarına kadar hemen her konuya yer verilmiş. Tanınmış edebiyat ve sanat insanlarının hayatında uzanmanın yeri ve yaratıcılıklarına etkisi ile ilgili bölümler kitabın en ilgi çekici bölümleri arasında yer alıyor.

19. yüzyıl Paris’inde genellikle egzotik ya da kulağa çok zarif gelen isimlerle anılan kibar fahişelere “grandes horizontales” (büyük yataylar) dendiğini, yatış pozisyonlarının kişiliğimizin anahtarlarından biri olduğunu ve buna göre karakter tahlillerinin yapıldığını, iyi uyumanın kilo vermeyi kolaylaştırdığını kitaptan öğreniyoruz. Avusturyalı uyku araştırmacısı Gerhard Klösch’ün uzanmaya dair tezi ise hayli ilginç: Kadınların bir erkeğin yanında yatarken çok rahat uyuyamadıklarını; çünkü kendilerini o erkekten sorumlu hissettiklerini, erkeklerin de tam da bundan ötürü kadınların yanında daha iyi uyduklarını söylüyor.

Photo: Théo Gosselin

Proust’un Kayıp Zamanların İzinde’yi Yatarak Yazdığını Biliyor muydunuz?

Uzanmak söz konusu olduğunda edebiyat okurlarının ilk aklına gelen isim Ivan Aleksandroviç Gonçarov’un Oblomov’u olacaktır. Uzanma ile en yakın ilişkisi olan edebiyatçı ise tahmin edebileceğiniz gibi Proust. Proust, Kayıp Zamanın İzinde’yi, duvarlarını mantar panolarla kaplattığı yatak odasında, özellikle de ömrünün son yıllarında hasta olduğu için efsanevi pirinç yatağında yazmış. Proust okurları hatırlayacaktır, Kayıp Zamanın İzinde’de yatakta bulunduğu zamanlarda satırlara yansıttığı çok sayıda bölüm bulunuyor:

“Yanağımı, bir şefkat duygusuyla, yastığın, tıpkı çocukluğumuzdaki yanaklar gibi tombul ve körpe olan güzel yanaklarına gömerdim.”

Yatakta uzanarak yazan bir diğer isim ise Mark Twain. William Wordsworth, şiirlerini zifiri karanlıkta yatağında yatarken yazıyormuş, yere düşürdüğü kağıtları karanlıkta arama zahmetine girmemek için her defasında yeni baştan yazarmış. Truman Capote ise “Ben tümüyle yatay bir yazarım,” demiş. Uzanırken yapılmaması gereken davranışlardan biri sigara içmek. Ingeborg Bachmann’ın sigara içerken uyuyakaldığı ve yanarak öldüğü bilgisi de kitapta yer alan bilgilerden. Gustave Flaubert’in seyahat ederken uzanmayı çok sevdiğini yolculuklarında ona eşlik eden Maxime du Camp’ten öğreniyoruz. Freud’un hastalarını yatırdığı kanepesi o kadar önemliymiş ki, 1938’de Nazilerden Londra’ya kaçmak zorunda kaldığında kanepeyi de beraberinde götürmüş. Matisse yatağında yatarken uzun çubukların ucuna bağladığı fırçalarla resim yaparmış.

Kitapta, sanatta uzanan erkeklere, en azından yatakta yatanlara pek rastlanmadığı belirtiliyor. Buradan yola çıkarak, sanat ve sanat tarihinde erkek egemenliğinin varlığının altını bir kez daha çizmiş olalım.   

Photo: Théo Gosselin

Tarihe Geçmiş Yatak Türleri

Uzanmanın Arkeolojisi, kitabın en ilginç bölümlerinden biri. Bu bölümde tarihe geçmiş yatak türleri yer alıyor. Örneğin bunlardan biri Bahawalpur Mihracesi Sadık Muhammed Han Abbası’nın Paris’teki lüks eşya üreticisi Christofle’a yaptırdığı, içinde 290 kilo gümüş kullanılan, ağırlığı bir tonu geçen, her köşesinde çıplak kadın heykellerinin bulunduğu, mihrace yattığında müziğin başladığı ve heykellerin hareket ettiği bir yataktır. Hayal gücü ve haz bağımlılığı nelere kadir!

Uzanma Sanatı için, dili ve anlatımı ile son derece rahat ve keyifle okunan, kitap boyunca okurun ilgisini kaybetmeyen, akıcı ve hafif diye niteleyebileceğimiz bir kitap diyebiliriz.

Kötü çevirilerin, kötü tasarım ve düzeltilerin bir kitabı okur için nasıl bir eziyete dönüştürdüğünü çoğumuz deneyimlemişizdir. Son yıllarda yayın dünyasındaki ticari öncelikli kaygılar ve özensizlik kitapların bu niteliklerini de olumsuz yönde etkiliyor. Uzanma Sanatı, bu yönleri ile de başarılı bir yayım. Bu nedenle kitabın çevirisi için Zehra Aksu Yılmazer’e, kapak ve içerik tasarımı ile düzelti için de emeği geçenlere ve Can Yayınları’na teşekkür etmeliyiz.

Yazımızı, uzanma eylemini bir sanat olarak ele alan yazarın yine kitapta yer alan şu sözleri ile kapatalım:  

​“Uzanma sanatı sadece kendisiyle sınırlı değildir, başka sanatlarla da etkileşim içindedir: Avarelik sanatı, kanaatkarlık sanatı, haz alma sanatı, rahatlayıp gevşeme sanatı ve sevme sanatıyla yakından ilgilidir.”

Eserleri kullanılan sanatçılar: Owen Gent, Li Hui ve Théo Gosselin.

0
7892
1
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Advertisement
Geldanlage