
Türkiye performans sanatının öncü isimlerinden Şükran Moral 23 Ekim-17 Ocak tarihleri arasında Polonya'da gerçekleşecek olan bir grup sergisinde yer alacak. Muzeum Sztuki'de açılacak olan "All Men Will Be Sisters" isimli sergi Joanna Sokolowska küratörlüğünde gerçekleşecek. Sergide yer alacak diğer isimler: Ines Doujak, Birgit Jürgenson, Krystyna Gryczełowska, Margaret Harrison, Elżbieta Jabłońska, Mary Kelly,Teresa Murak, Leticia Parente, Alexander Kluge, Ola Kozioł, Nalini Malani, Marge Monko, Marcin Polak, Aleksandra Polisiewicz, Alicja Rogalska, Pauline Boudry & Renate Lorenz, Daniel Rumiancew, Jadwiga Sawicka, Allan Sekula, Zorka Wollny, Ken Jacobs, The Berwick Street Film Collective, The Hackney Flashers, Jo Spence, Agnes Varda.
Çalışmalarında kadının toplumdaki yerini sorgulayan ve özellikle kadına ve marjinalleştirilen alt kültürlere karşı şiddete odaklanan sanatçı performanslarını çoğu zaman genelev, hamam, akıl hastanesi gibi olağandışı yerlerde gerçekleştirmeyi tercih ediyor. İstanbul ve Roma'da dönüşümlü olarak yaşayıp çalışan sanatçının çalışmaları birçok özel ve kamusal koleksiyonda yer alıyor.
Tate Modern, Meksikalı sanatçı Abraham Cruzvillegas’ın Empty Lot isimli enstalasyonunu ağırlıyor. Kurulumunda 23 ton toprak kullanılan yerleştirme müzenin Turbine Hall alanında açıldı. Hyundai Commission’un desteklediği eser 240 üçgen prizmada, 34 farklı bölgenin toprağını bir araya getiriyor.
13 Ekim-2 Nisan tarihleri arasında ziyaret edilebilecek yerleştirme Empty Lot ismiyle içimizde bir umut yeşermesine neden oluyor. Saksı görevi gören üçgen prizmaların içinde ne yeşereceği ise tam bir muamma. Yaşayan ve dinamizmini kaybetmeyen kurulum ziyaretçilerin ekeceği tohumlara son derece açık. Sanatseverlerin de katılım gösterebileceği sergi boş bir arsayı yeniden hayata döndürmenin heyecanını taşıyor.
Minimal ancak bir o kadar da ürkütücü görüntüleriyle tanıdığımız Bobby Becker, karamsar bir dile sahip. Fotoğraflarında tasarladığı kurgular bir resme bakıyormuşuz hissiyatı uyandırıyor ve her fotoğrafın ayrı bir hikayesi oluyor.
Keşif, yalnızlık, boşluk konularından ilham alan sanatçı surrealist bir tarz benimsiyor. Kabuslar ve hayallerin birbirine karıştığı, masallarla korkunç hikayelerin bütünleştiği çalışmalarının hepsi ayrı bir konsept etrafında şekilleniyor.
Kendine has dili ve dikkat çekici tarzıyla bilinen fotoğrafçıyı Flicker sayfasından takip edebilirsiniz.
https://www.flickr.com/photos/excavate/
Thomas Robson çağdaş sanat figürlerini kolajlarıyla dönüştürüyor. “Fluid Pigments” başlıklı kolaj dizisinde cesur ve dikkat çekici tarzını yansıtan sanatçı genellikle illüstrasyon ve kolaj üretimleri üzerine çalışıyor.
Grafik tasarım konusunda çalışmaları bulunan sanatçı renkli detaylar kullanmaktan hoşlandığını söylüyor. Geleneksel ile moderni harmanlayan Robson, çalışmalaına özgün dilini yansıtıyor.
Medya, internet ve dergilerden ilham aldığını ve görsel topladığını söyleyen sanatçıyı takip etmek için: http://thomas-r.com/
Dünyanın en önemli çağdaş sanat fuarlarlarından Frieze London 14-17 Ekim tarihleri arasında Regent’s Park’ta gerçekleşecek. Sanatseverler tarafından heyecan ile beklenen fuara Londra ve New York’un yıldız galerilerinin yanı sıra Brezilya’dan A Gentil Carioca, Almanya’dan Esther Schipper/Johnen ve Buchholz, Çin’den Leo Xu ve Japonya’dan Taka Ishii gibi uluslararası galeriler, Türkiye’den ise Rampa ve İstanbul-Londra merkezli Rodeo katılıyor.
13. kez düzenlenecek olan fuar, bu yıl da Deutsche Bank sponsorluğunda gerçekleşecek. Nicola Lees, Clare Lilley ve Regor Muir küratörlüğünde gerçekleşen fuar 24 galeriden 164 galeriyi ağırlayacak. Her yıl yapılan film gösterimleri ve panellere ek olarak Frieze’in yeniliklerle dolu etkinlik programı bu yıl da oldukça zengin. Yeni yeteneklere yer veren Focus, canlı performanslardan oluşan Live, 16 sanatçının yapıtını halka açık mekânda sergileyen Sculpture Park ve bu yıl üç farklı ses yerleştirmesiyle heyecan yaratan Sound gibi bölümler dünyaca ünlü küratörlerin danışmanlığında hazırlanıyor.
LUMA Foundation’ın desteğiyle gerçekleşen ve kar amacı gütmeyen Frieze Projects farklı sanatçılara fuara özel olarak sipariş edilen yapıtlardan oluşuyor. Fuarda erişilebilir sanat da unutulmamış. Allied Editions bölümünde dünyaca ünlü galerilerin hazırladığı ve fiyatları 40 pounda kadar inen özel edisyonlar bulunuyor.
22 Eylül–1 Ekim 2015 tarihlerinde "How to Gather?" başlığıyla altıncısı gerçekleşen Moskova Bienali, Defne Ayas, Bart De Baere ile Nicolaus Schafhausen eşküratörlüğünde düzenlendi. SAHA, bienale Türkiye'den davet edilen sanatçı Burak Arıkan'ın katılımına destek verdi.
Moskova Bienali, 10 güne yayılan program süresi boyunca sanat ve kültür çalışanlarına ev sahipliği yaparak tüm katılımcı ve ziyaretçilerin dahil olduğu bir düşünme platformu yarattı. “Nasıl bir araya gelinir, nasıl birlikte yaşanır ve gelecek için yeni kapasiteler nasıl etkinleştirilir?” sorularından hareketle 70’ten fazla uluslararası sanatçı ve düşünür ile işbirliği yapan program, sanat sunumunun mevcut kapasitesini yeniden tanımlamayı hedefledi.
10 günlük buluşmanın ardından, Singapurlu film yönetmeni Ho Tzu Nyen’in belgeseli, ek açıklamalı belgelerin yer aldığı bir web sitesi, kitap ve belgesel bir sergi gibi farklı arşivleme formatları, 3 Ekim–1 Kasım 2015 tarihlerinde bienal mekânında yer alıyor.
Burak Arıkan yönetiminde gerçekleştirilen “Creative and Critical Use of Complex Networks” adlı toplantı, katılımcıların kendilerini ve toplumlarını etkileyen konulardaki eleştirel ilişkilerin haritalandırılması üzerine kurgulandı. Arıkan’ın konuşma ve atölye çalışması, yaratıcı ve eleştirel bir ortam olarak ağlar hakkında bireysel düşünmeyi genişletmek amacıyla, haritalama ve görsel analizler yoluyla karmaşık ağların tasarımı ve anlaşılmasına odaklanıyor. Buluşma sonucunda ortaya çıkan işler, Moskova Bienali’nin belgesel sergi bölümünde gösteriliyor.
Taner Ceylan 8 Ekim'de Paul Kasmin Gallery'de açılan ikinci solo sergisiyle New Yorklu sanatseverlerle buluştu. "We Now Must Say Goodbye" isimli sergi yazar portreleri üzerine yoğunlaşıyor, sergide Ceylan'ın iki yeni portre çalışması ve 10 çizimi yer alıyor.
Ceylan, Jean-Auguste-Dominique Ingres'ın Princess de Broglie, 1851-53 eserinden ilham alarak oluşturduğu çizimler sanatçının Unfinished Painting serisinin bir evrimi olarak görülebilir. Sergi 31 Ekime dek ziyaret edilebilecek.
Kaisa Berry, çevreci yanıyla tanıdığımız sanatçılardan birtanesi. Bu yılki Helsinki Design Week’de Timo Berry ile birlikte gerçekleştirdiği enstalasyonuyla akıllarda yer etti. Mary Poppins’den esinlendiğini söylediği çalışmayı "rüya gibi bi proje" olarak tanımlayan sanatçının bu üretimi kapsamında birçok canlı performans ve şovlar da gerçekleşti.
1,100 beyaz şemsiye kullanılarak tasarlanan kurulumun altında duran izleyiciler kendilerini bir masal diyarındaymış gibi hissettiklerini söylerken enstalasyon paralelinde gerçekleşen sahne şovları da büyük ilgi gördü.
Kurulumun yetişkinlere oynamak için bir fırsat yarattığını söyleyen Berry, bizleri alışık olmadığımız bir deneyime çağırıyor.
Minnesota merkezli sanatçı Melissa Cooke, fotorealist serisiyle dikkatleri üzerine çekti. Kendi çektiği fotoğraflardan yola çıkarak, kırpılmış görüntüleri geleneksel portrelerle harmanlayan sanatçı bu işlerini bir araya getirdiği "Plunge" isimli serisinde portre fotoğrafçılığını dönüştürerek bir başka boyuta taşıyor.
Genellikle karakalem ile çalışan sanatçı, portre fotoğrafçılığı, performans ve çizim arasındaki ince çizgi üzerinde yürüyor. Çalışırken ilk olarak kuru bir fırça ile toz tabakalar bırakarak ilerliyor ardından dokuları silerek pürüssüz yüzeyler yaratıyor.
Karakalem çalışmasından ötürü genellikle siyah beyaz işlerine rastlayabileceğiniz sanatçı şuradan takip edilebilir. http://melissacookeart.com/
Güney Koreli sanatçı Jae-Hyo Lee ağaç gövdeleri kullanarak etkileyici ahşap heykeller yaratıyor. İlk olarak ahşap parçalarını toplayarak üretimine başlayan sanatçı büyük bir ekip ile çalışarak ahşabı özgün formundan çıkartıyor. Manipülasyon tekniğiyle tanınan Lee, zarif, fonksiyonel aynı zamanda da dikkat çekici tasarımlar üretirken ahşabın doğal özelliklerini bozmamak için dikkat ettiğini söylüyor.
Oldukça titiz bir çalışma yürüten sanatçı, metal ve kesilmiş ahşap kullanarak heykel ve mobilyalar tasarlıyor. Bu elementler, lineer yapı bileşenlerinin, yarı geometrik sanat parçaları haline dönüştüğü noktada şekilleniyor. Jae-Hyo Lee'nin elinden çıkan her bir parça, hem mekanın şekli ile bütünleşiyor, hem de doğası gereği yerel amaçlara hizmet eden bir obje olmaya devam ediyor.
Sanatçı şuradan takip edilebilir.