
1962 doğumlu Japon sanatçı Takashi Murakami, oyuncaklı resim ve heykel çalışmaları ile tanınıyor. Renkli objeler, çizgi film karakterleri, popüler imgeler sanatçının merceğine takılan önemli öğelerden birkaçı. Popüler, fütiristik, parlak, renkli ve çocuksu onu tanımlarken kullanılması gereken kelimelerin başında geliyor.
Dünyanın en çok kazanan sanatçılarından olduğu söylenen Murakami, retrospektif niteliğindeki son sergisiyle Tokyo’daki Mori Art Museum’da sanatseverlerle buluşuyor. "The 500 Arhats" ismini taşıyan sergi Murakami’nin son 14 yıldır Japonya’da açılan ilk büyük çaplı kişisel sergisi olma özelliğine sahip. Geçtiğimiz aylarda açılan "The 500 Arhats", 6 Mart’a kadar ziyaret edilebilecek.
Kurt Cobain hayranlarını sevindirecek sergi 11 Şubat’ta Los Angeles’ta yer alan KM Fine Arts’da açılıyor. Sergi Cobain’in özel eşyalarının fotoğraflarını izleyicilerle buluşturuyor. Los Angeleslı fotoğrafçı Geoff Moore’un objektifinden yansıyan fotoğraflar, ünlü müzisyenin özel hayatına odaklanan bir arşiv niteliğinde.
Fotoğraflar, sergi öncesinde Charles R. Cross tarafından yazılan Cobain Unseen kitabında yayımlanmıştı. Fotoğrafın büyük ölçekli hallerini merak edenler ise KM Fine Arts’daki kapsamlı sergiyi ziyaret edebilecek. Sergi 26 Mart’a dek devam edecek. Sergi sanatçının hayatına daha yakından bakmak için bir fırsat yaratıyor.
Fondation Cartier, 6 Şubat –5 Haziran tarihleri arasında Japonya ve Latin Amerika’dan tüm dünyayı etkisi altına alan iki sanatçının sergilerine ev sahipliği yapıyor. Japon sanatçı Daido Moriyama ve Kolombiyalı sanatçı Fernell Franco, Fondation Cartier’de bir araya geliyor. Daido Moriyama’nın ve Fernell Franco’nun, modernleşmeyi, tarihi, çağdaş sanat ortamının gelişimini, toplumda görülen yozlaşma, şiddet ve cinselliği şehir hayatının bir parçası olarak sunduğu fotoğraflar, Fondation Cartier’de ziyaretçiye sunuluyor.
Fernell Franco’nun, Alexis Fabryand ve María Wills Londoño küratörlüğünde hazırlanan "Cali Claire - Obscur" sergisi, Latin Amerika tarihini, Kolombiya’nın Cali kentinden dünyaya duyuran sanatçının dünya çapında en kapsamlı retrospektif sergisi. Japon fotoğraf sanatçısı Daido Moriyama ise Hervé Chandèsand ve Alexis Fabry küratörlüğünde gerçekleşen "Daido Tokyo" adlı sergisinde ‘renkli fotoğraf’ serilerine devam ediyor ve Japonya’nın popüler kültürüne göndermeler yapıyor. Fondation Cartier, Japonya ve Latin Amerika’yı kültürel tarih, toplumsal şehir belleği ve dokümantasyon gibi öğeleri kullanan iki sanatçı üzerinden birbirine bağlıyor.
Bu yıl 17. kez düzenlenen New York'taki MOMA PS1 Genç Mimarlar Programı'nın kazananı Meksikalı tasarım ekibi Escobedo Soliz Studio'nun Weaving the Courtyard projesi oldu. Proje, bahçede içeriye doğru girinti yapmış alanları dev ve renkli örgülerle kapatarak sıcak günler için bir gölgelik, buna ek olarak da bir çocuk havuzu öneriyor. Mimarlar, Weaving the Courtyard isimli projeyi "avluda duran bir nesne ya da heykel değil, yeni ve farklı bir atmosfer kuran basit ancak güçlü eylemler bütünü" olarak tanımlıyor. Weaving the Courtyard, Haziran ayının başında ziyarete açılacak.
Museum of Modern Art ve MoMA PS1’nin işbirliği ile 1998’de başlayan Genç Mimarlar Programı, her yıl gerçekleştirdiği sayesinde genç yeteneklere kendi projelerini inşa etme fırsatı sunuyor. New York’ta başlayan ancak uluslararası ortaklıkla yürütülen program, geçtiğimiz yıl İstanbul Modern’in ev sahipliği ile İstanbullu mimarlık oluşumu PATTU’nun “Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor” başlıklı projesine yer vermişti.
Thomas Danthony kendine has tarzını kabul ettirmiş ve özellikle mimariden ilham alan çizimleriyle bütünleşmiş bir sanatçı. Danthony, minimal, renkli, afişvari tasarımlarıyla dikkat çekiyor. Sanatçı illüstrasyonlarında hergün karşımıza çıkan, artık varlığını dahi fark etmediğimiz şehrin öğelerini işliyor. Ancak tabii bu öğeler onun dilinde bambaşka bir boyut ve form kazanıyor.
Danthony geçtiğimiz yıl Michael Abrahamson’un metni eşliğinde, Black Dragon Press tarafından yayımlanan kitapta Londra brütalizmini işlemişti. Sanatçı mimariyi ele alan çizimlerine devam ediyor.
Ashmolean Museum, Andy Warhol’un işlerinden oluşan ve Hall Collection’a ait özel bir koleksiyonu ağırlamak için hazırlanıyor. Popüler kültürün en önemli figürlerinden biri olan sanatçının, eserlerinin çoğu zihnimizde yer etmiştir muhakkak. Ancak bu “Andy Warhol: Works from the Hall Collection” isimli bu sergi diğerlerinden farklı olarak Warhol’un az bilinen çalışmalarını bir araya getiriyor.
Daha önce hiç sergilenmeyen eserler sayesinde, sanatçının bilmediğimiz bir yanı ile karşılaşacağımız sergi, Normal Rosenthal küratörlüğünde hazırlanıyor. Warhol’un deneysel ve 60’lara ait üretimlerinin yer alacağı “Andy Warhol: Works from the Hall Collection” isimli sergi 4 Şubat-15 Mayıs tarihleri arasında ziyaret edilebilir.
İngiliz ressam David Hockney’yi anlatan Hockney isimli belgeselden ilk fragman yayımlandı. 1960'lardaki İngiliz Pop Art akımına önemli katkılarda bulunan Hockney, 20. yüzyılın en etkin sanatçılarından birisi olarak gösteriliyor. Belgesel, Chair isimli kült eserin sahibi İngiliz sanatçının, Londra’dan New York’a, oradan Kaliforniya’ya gelişinin ve dönüşünün izini sürüyor.
Daha önce BBC için David Hockney: Secret Knowledge’ı çeken Randall Wright bu belgeselde de yönetmen koltuğunda karşımıza çıkıyor. Hockney 22 Nisan’da New York ve Los Angeles’ta gösterime girecek. (Bu haber www.sanatatak.com'dan alınmıştır.)
Ukraynalı sanat direktörü Alexey Kondakov, sanat tarihinden kopup gelen klasik resimleri Kiev’in günlük yaşantısı ile bütünleştiriyor. Kolaj üzerine çalışan sanatçı, Kiev’deki metro istasyonları, barlar gibi günlük yaşam mekanlarına Caravaggio, Bourguereau gibi klasik sanatçıların resimlerini yerleştiriyor.
Art History in Contemporary Life isimli seride yer alan, sanat tarihinin ikonikleşmiş figürleri bulundukları modern zamana şimdiden alışmış gibi görünüyorlar. Siz de Bouguereau’nun Song of the Angelsappears’i ile boş bir metroda karşılaşmak, Holbein’nin ünlü The Ambassadors tablosundaki karakterler ile salaş bir bar masasında bir şeyler içmek istemez miydiniz?
Londra'da yaşamını sürdüren Fransız illüstratör Simon Landrein kendine özgü çizim tarzını çizgilerine aktarıyor. 2007 yılında Supinfocom'dan mezun olan sanatçı video ve illüstrasyon çalışmalarında renkli ve eğlenceli desenler kullanıyor.
Bir yıl boyunca Nexus Production için 3d çalışmalar yapan Landrein, 2008 yazında da Mill'e katılarak Mcbess ile Wood isimli bir klip çalışmasında yer aldı.
dock5 isimli kısa filmi ile Clermont Ferrand Kısa Film Festivali'ne seçilen sanatçı; çizgi roman, mizah dergileri ve animasyonlarla ilgili projelerini yürütmeye devam ediyor.
Espirili bir bakış açısına sahip olan sanatçı bunu üretimine de yansıtıyor. Son zamanlarda ise güldüren gif çalışmalarıyla dikkat çekiyor.
Ağırlıklı olarak moda ve sürrealizmden etkinlenen Oleg Dou, dergilerde yazılanların gerçek dışı olduğunu ve aslında modellerin göründükleri kadar kusursuz olmadıklarını düşünüyor. Yaratılan bu yapay dünyanın insanın mükemmel olmadığı hissine kapılmasına ve kendini kötü hissetmesine yol açtığını söylüyor. Buna paralel olarak, işlerindeki photoshop uygulamalarını çok ileri bir seviyeye taşıyarak ve fotoğraflarındaki modellerin, tıpkı mankenler gibi gerçek ya da canlı olamayacak kadar mükemmel ve kusursuz görünmelerini sağlıyor.
2014’te “Yüzler” isimli sergisiyle Galerist’de yer alan sanatçı yaşamını ve çalışmalarını Moskova’da sürdürüyor. Sibernatik vücutlar, rahatsız edici suretler, yapay bir güzellik ve ifadesiz suratlarla ön plana çıkardığı estetiği ile fotoğraflarında gerçeklik ve yapaylığı bir araya getiriyor.