
IFEMA tarafından düzenlenen ARCOmadrid, bu yıl 24-28 Şubat tarihleri arasında gerçekleşiyor. Birbirinden önemli uluslararası galerileri ağırlayan fuar aynı zamanda sanatçı keşfi ve araştırması için de bir fırsat yaratıyor. Toplamda 27 ülkeden 221 galeriyi ağırlayacak olan ARCOmadrid, aynı zamanda 18 açılış, 167 genel program ve 18 solo projeyi de sanatseverlerle buluşturacak.
Bu yıl 35. yaşını kutlayacak olan ARCOmadrid, yeni yaşı vesilesiyle geçmiş ve geleceğe de bir bakış sunuyor. Javier Hontoria’nın küratörlüğünü yapacağı fuar, bu yıl da oldukça kapsamlı programıyla dikkat çekiyor. Bir dizi söyleşi, panel ve paralel etkinlik serisiyle programını zenginleştiren fuar Solo Projects, Opening ve 35 Anniversary başlığı altında bölümlere de yer veriyor.
Hazır Madrid’e gitmişken aynı döneme denk gelen JustMAD’e uğramamak olmaz. 23-28 Şubat tarihleri arasında gerçekleşecek ve alternatif fuar tanımını karşılayan JustMAD, yedinci edisyonuyla sanatseverlerle buluşuyor. Calle Hortaleza’da gerçekleşen fuar, çağdaş sanat tutkusunu paylaşan yeni kitleler ve koleksiyonerlere ulaşmayı hedeflediğini söylüyor.
Rotanın sondurağı ise yine aynı tarihlere denk gelen: Art Madrid Contemporary Art Fair. 24-28 Şubat tarihleri arasında 11. kez sanatseverlerle buluşacak olan fuar, bu yıl 46 galeri ve yaklaşık 200 sanatçıyı ağırlayacak.
Atina doğumlu sokak sanatçısı Alexandros Vasmoulakis, yaşamına ve çalışmalarına Atina ve Londra arasında devam ediyor. Güzel sanatlar eğitimi alan sanatçı, çalışmalarını bağımsız olarak sürdürüyor. Duvarlar üzerine çizdiği kadın portreleriyle dikkat çeken sanatçı, ayrıca birçok solo ve karma sergiye katılıyor.
Sokak sanatı dışında enstalasyon, resim ve kolaj çalışmaları da olan Vasmoulakis, soyut figürler üzerine çalışıyor. İzleyiciyi şaşırtmayı sevdiğini söyleyen sanatçı, çalışmalarında sıklıkla terk edilmiş mekanları kullanıyor.
Manzara fotoğrafları üzerinde çalışan Jati Putra Pratama, bildiğimiz manzara klişesini yıkıyor. Gerçeküstü manzaralar yaratan ve fotoğraflayan sanatçı sık sık fotoğraf manipülasyon tekniğini kullanıyor. Olağandışı açılar yaratıyor, birbirinin içine katlanmış görüntüler oluşturuyor.
Gerilim ya da bilim kurgu filminden çıkmış hissi yaratan fotoğraflar, Endonezya doğumlu grafik tasarımcının kısa süre içinde Instagram üzerinde popüler olmasını sağladı. Dünyanın farklı yerlerinden çektiği fotoğrafları kendi sürreal ortamında manipüle eden sanatçının dönüştürdüğü kareler Inception filminden sahnelere benzetiliyor.
Sanat dünyasının en önemli sergilerinden “Art Expo New York 2016”ya Türkiye’den katılacak tek sanatçı, Amigdala’nın yaratıcısı Sonia Serpil Aslan oldu.
14 -17 Nisan tarihlerinde New York’ta düzenlenecek olan “Art Expo New York 2016”ya özgün eserleriyle katılacak olan Sonia Serpil Aslan, iki boyutlu desen çalışmaları ve etkileyici çocuk heykelleri ile sergiye katılacak ve Türkiye’yi temsil edecek tek Türk oldu.
Geçen Aralık ayında Miami Art Fair’da eserleriyle yer alan sanatçı, “Dünyada böyle önemli bir sanat oluşumunda sanatımı daha geniş kitlelere göstermek ve dolayısıyla Türkiye’yi en iyi şekilde temsil ediyor olmak gurur verici” dedi. 4 tane iki boyutlu desen çalışması ve 3 heykel ile sergiye katılacağının altını çizen Aslan,“Resim, grafik, çizim ve heykelin hayatımdaki yeri çok farklı. Resim ve heykel benimle bütünleşen alanlar. Çizim salt resim ve heykelin alt yapısıdır ve bir sanatçının olmazsa olmazıdır” diye konuştu.
San Francisco’da yer alan Chandran Gallery, Swoon ve Monica Canilao’nun sergisini ağırlıyor. "Witch-Wife" isimli sergi heykel, resim, blok baskı ve enstalasyonlardan oluşuyor. 19 Şubat - 1 Nisan tarihleri arasında ziyaret edilebilecek olan sergi, uzun süredir birlikte çalışan ikilinin ortak üretimini gözler önüne seriyor.
Sergi büyü, cadılar, fal ve sembolik öğelerden etkileniyor. Kadın odaklı bir sergi olduğu söylenebilecek olan "Witch-Wife", hayaller ve rüyalardan ilham alıyor. Üç ve iki boyutlu eserlerin serginin temasına göre kurgulandığı "Witch-Wife", sanatseverleri gizemli bir masal dinlemeye davet ediyor.
1968 yılında Hollanda’da doğan Dorris Vooijs, çocukluğundan beri eski fotoğraflar biriktirdiğini söylüyor. Geçmişten gelen eski sahneleri bu şekilde depoladığını düşünen sanatçı bu fotoğrafları sadece biriktirmekle kalmıyor, aynı zamanda fotoğraflara müdahale de ediyor. Fotoğraflar üzerinde sprey boya, dijital çizimler, nakış, mürekkep gibi yöntemlerle değişikliklerde bulunuyor.
Çok katmanlı yüzeyler üzerinde çalışmayı sevdiğini söyleyen sanatçı, geleneksel yöntemleri dijiital dokunuşlarla harmanlıyor. Geçmiş fotoğraflara kendi yorumunu katan Vooijs, bir anlamda onlara yeniden hayat veriyor.
Şu sıralar nasıl bir haberle karşımıza çıkacak diye merak ettiğimiz Marina Abramović, yeni filmiyle heyecan uyandırıyor. Sanatçı yönetmen Marco Del Fiol ile birlikte ürettiği The Space In Between: Marina Abramović and Brazil isimli film isminden anlaşılacağı gibi Brezilya’da geçiyor. Abramović sanatı için ilham almak amaçlı Brezilya yollarına dökülüyor.
Yeni bir sanat eseri yaratma aracıyla çıkan bu yolculuk şamanlar, şifacılar ve ritüellerden etkileniyor. 13 Mart’ta gösterime girecek olan film tam bir içel yolculuk hikayesi. Sanatçının geçmiş deneyimlerini, performans ve anılarını yeni arayışlarla birleştiren The Space In Between: Marina Abramović and Brazil şimdiden merak uyandırıyor. Fragmanı şuradan izleyebilirsiniz.
Katsuyo Aoki, seramik heykeller üzerine çalışan bir sanatçı. Sık sık kafatası figürlerini işlediği çalışmaları karmaşık ve incelikli bir yapıya sahip. Detaylar üzerinde çalışmayı seven Aoki, kırılgan porselen üzerinde güçlü sembolleri işliyor.
Ruhani öğeler, güç, korku, savaş gibi temaları ele aldığı çizimleriyle bilinen Aoki, “Dark Glove” isimli sergisiyle 21 Şubat'a dek New York’taki Jason Jacques Gallery'de olacak. Sergi sembolik formlar ve desen ağırlıklı oluşuyla dikkat çekiyor. Mitler, alegori, tarih, din gibi kavramlarla yüzleştiren sergi, sanatçının karmaşık dünyasının kısa bir sunumu niteliğinde.
Bernie Mitchell, heykel tablolarıyla farklı bir tarz yaratıyor. Alçıdan yaptığı heykel resimleriyle üç boyutlu tablolar tasarlıyor. 90'lı yıllardan beri alçı işleri ile uğraşan Mitchell, yıllar içinde ustalaşarak işini bir hobi olarak da devam ettirmiş. Resme üç boyut katan ve sadece boya ile resim yapılmayacağını bizlere bir kez daha gösteren Mitchell, genellikle hayvan figürleri çiziyor.
Çalışmalarına basit denemeler ve arpa, buğday sapları ile deri parçaları kullanarak başlayan Mitchell, zamanla kendi tekniğini geliştirmiş. Şimdilerde hala duvar ustalığına devam ediyor ancak artık müşterilerine özel duvarlar tasarlıyor. Mitchell'in işlerini nasıl yaptığını görmek için tıklayın.
Portekizli sokak sanatçısı Alexandre Farto'yu, “Vhils” ismiyle daha once duymuş olabilirsiniz. Duymadıysanız, size tanıştıralım: Sıradışı duvar resimleriyle dikkat çeken sanatçı, duvarlara portreler çizerken boya kullanmak yerine duvarları kazımayı tercih ediyor. Bunu yaparken, kimi zaman kullanılmaya devam eden kimi zamansa terk edilmiş binaları tercih ederek üzerlerine etkileyici portrelerini işliyor.
Daha çok metruk yapılar üzerindeki işlerine rastladığımız Vhils, binalar üzerindeki boyalarını sökerek ve duvarın katmanlarını kırarak birbirinden etkileyici portreler çiziyor. Son olarak Urban Xchange Festivali için bir portre çizen sanatçı, çığır açan oyma tekniğiyle üretimine devam ediyor. Tahmin edersiniz ki fırça, boya ya da sprey yerine matkap kullanmayı tercih ediyor.