
Leandro Erlich, optik yanılsamalı çalışmalarıyla tanınıyor. Mimar bir aileden geliyor olmasının çalışmalarında büyük etkisi olduğunu söyleyen sanatçı enstalasyonlarında illüzyona büyük yer ayırıyor. Kapsamlı bir set tasarımı sonrasında çekilen fotoğraflar, kafa kurcalayıcı nitelikte.
Erlich'in etkilendiği isimler arasında Alfred Hitchcock, Luis Bunel ve David Lynch bulunuyor. Arjantinli sanatçı şimdiye kadar birçok proje gerçekleştirdi. Hepsi de kendi alanında oldukça iddialı olan projelerin temelinde 'mizah' unsuru yer alıyor. Sanatçının çalışmalarında ters dönmüş binalar, havuzun altında yürüyebilen insanlar, yerçekimine kafa tutan unsurlar sıkça karşımıza çıkıyor.
Moda fotoğrafının dünyaca ünlü isimlerinden, İsviçreʼli fotoğraf sanatçısı Michel Comte, müzik, moda ve sanat dünyasından tanınmış kişilerin sıra dışı fotoğraflarını çekiyor. Michel Comteʼun objektifinde kişiler, günümüzün medya çağında birer ikona dönüşürken, sanatçı aynı zamanda çağdaş yorumuyla onları zamansız kılıyor.
Kadınları birer objeye dönüştürmeden çekiciliklerini ve güçlerini ortaya koymayı başaran sanatçı, fotoğraflarında insanların kendine has özelliklerini dışa vuruyor. Comteʼun fotoğrafları Viyana Kunst Haus, Venedik Penny Guggenheim Müzesi, Verona Centro Internazionale di Fotografia, Munih Pinakothek der Moderne, Dusseldorf NRW-Forum, Zürih Museum für Gstaltung gibi birçok müzede sergilendi ve koleksiyonlara dahil edildi.
Matteo Berton, Bologna'da yaşayan bir illüstratör. Sentez, birleşim ve detaylar üzerinden çalışmalarını sürdüren sanatçının illüstrasyonları birçok dergi ve reklam projesinde yer aldı. Sık sık solo ve karma sergilere katılan sanatçı aynı zamanda çizgi roman projelerine de dahil oldu.
Karmaşık ve renkli görünümler sanatçının çoğunlukla kullandığı çizimler arasında yer alıyor. Kalabalık ortamlar, sıkışmış bedenler ve kaos ortamı Berton’un günümüz toplumunu eleştirirken kullandığı detaylardan sadece birkaçı.
Rus illüstratör Mikhail Vyrtsev, sürreal portreler yaratıyor. Genellikle sulu boya çalışan sanatçı, kaza anlarını resmetmesiyle dikkat çekiyor. Vyrtsev’in resimlerinde, döngü, tekrar, iç içe geçme temaları sık sık karşımıza çıkıyor.
1988 doğumlu sanatçı, yemek eğitiminin ardından grafik tasarım okudu. Hiciv ve gerçeküstü detaylarla bezeli çalışmalarıyla birçok dergi ve yayında işleri sergilenen Vyrtsev, rahatsız edici detaylardan ilham aldığını söylüyor.
Şikago’da yaşayan davulcu Christopher Hainey, cep telefonuyla çektiği fotoğraflarla yaratıcı tarzını ortaya çıkartıyor. Sürekli yeni perspektifler keşfettiğini ve devamlı bir araştırma halinde olduğunu belirten Hainey’in işlerinin tamamında minimalizm detayları görülüyor.
Hainey ağırlıklı olarak yaşadığı şehir, ailesi ve arkadaşlarından ilham adlığını söylüyor. Profesyonel ekipmanla da çekim yapan sanatçı cep telefonunu pratik oluşundan dolayı sık sık kullandığını belirtiyor.
Foto manipülasyon günümüzde sıkça kullanılır bir teknik haline geldi. Kimi sanatçılar dijital manipülasyon tekniğine başvururken kimileri de analog yöntemle dönüştürme işlermlerini gerçekleştiriyor. Laura Plageman, analog yöntemi tercih edenlerden biri. Sanatçı "Sea" ve "Land" adlı iki bölümden oluşan "Response Series" alı serisinde doğal manzaraları fotoğraflıyor.
Fotoğraflarında istediği etkiyi yakalayamadığını düşünüp onlara müdehale etme fikri üzerine giden Plageman, el ile dönüştürme yöntemine başvurmuş. Yırtmak, parçalamak, bükmek ve buruşturmak gibi yöntemlerle fotoğrafları orijinal hallerinden uzaklaştıran sanatçı kendine has tekniğiyle dikkat çekiyor.
Kağıt kullanarak karmaşık heykeller yaratan Koreli sanatçı Timothy Hyunsoo Lee, sürreal bir dile sahip. Sanatçı, heykellerinde sosyal alanın kişiye yüklediği kimliği ve psikolojik bozuklukları işliyor. Farklı disiplinleri bir arada kullanan sanatçı, çalışmalarında ağırlıklı olarak kağıt kullanıyor.
Çocukluğundan beri panik ve anksiyete bozuklukları yaşayan Lee, hastalığından beslendiğini söylüyor. Çalışmalarından önce uzun süre araştırmalar yaparak, bir birikim sağlayan ardından bunu üretimine aktaran sanatçı, psikodelik kompozisyonlarıyla tanınıyor.
Bir fenomen haline gelen Game of Thrones adlı diziden ilham alan “Art of The Thrones” isimli sergi özel bir gösterimle 20 Nisan’da New York’ta açılıyor. “Art of The Thrones”, beş ayrı sanatçının eserini dizinin takipçileri ve sanatseverlerle buluşturacak. Sergide Game of Thrones’un öne çıkan karakter ve olaylarından esinlenen yapıtlar bulunuyor. Etkinlikle ilgili ilk özel video şovu HBO Now’da, 21 Nisan’da yer alacak.
Henüz hakkında detaylı açıklama bulunmayan sergi ile ilgili videolar, internet üzerinde Vibe ve HBO resmî sitelerinde de izlenebilecek. Dizinin 24 Nisan’da gösterime girecek yeni sezon ilk bölümüyle de eş zamanlı gerçekleşecek olan sergi, izleyicileri etkileşimli bir sergi deneyimine davet ediyor.
Maja Daniels’in, Paris'te yaşayan ikiz kardeşlerin yaşamlarını fotoğrafladığı "Monette & Maddy" adını taşıyan çalışması belgesel niteliği taşıyor. Tek yumurta ikizi olan kardeşlerin doğduğu günden itibaren birbirlerine olan bağlılıkları, sevgilerini ve günlük hayatlarını karelere aktaran Daniels, projenin Monette & Maddy'nin hayatta olduğu sürece devam edeceğini söylüyor.
Güçlü bir aura alanına sahip olan kardeşlerin kamera önünde tamamen kendileri oldukları doğal fotoğrafları naif karakteriyle dikkat çekiyor. Monette & Mady'nin birbirlerine birebir benzemesinin yanı sıra fotoğraflar çekilirken tıpatıp aynı giyinmeleri de üst üste pozlama tekniği kullanılmış izlenimi yaratıyor.
Sao Paulo merkezli illüstratör Dea Lellis, sembolizm öğeleri barındıran işler üretiyor. Kendine has çizimleriyle fark edilen sanatçı, her resminde bir hikaye anlatmak istediğini belirtiyor. Grafik tasarım mezunu olan Lellis, pastoral bir dile sahip.
Genelde çizgi film kareleri ve sinematik sahneler tasarlayan sanatçı, basit bir anlatı tarzı oturtmuş. Lellis, bu tarzın temsilcisi çizimlerinde çizgi roman etkisi uyandırıyor.