GÜNDEM
  • 27-01-2025

    Özge Enginöz ve Gözde Mulla’nın çalışmalarından oluşan, küratörlüğünü Gamze Öztürk’ün üstendiği “dünyaya uzanmak” başlıklı sergi 30 Ocak-11 Nisan tarihleri arasında Kasa Galeri’de sanatseverlerle buluşacak.

    İnsan ve dünya arasında süregelen çok katmanlı ilişkiden ilham alan “dünyaya uzanmak” sergisinde dünyaya uzanmak kavramı, bir varlığın kendi sınırlarını aşarak çevresiyle bağ kurmasını ve dünyayla birliğini ifade ediyor. Bu ilişkiler ağının olanaklarını ev üzerinden araştırmayı amaçlayan sergi, izleyiciyi bu çerçevede Özge Enginöz ve Gözde Mulla arasında gelişen diyaloğu keşfetmeye davet ediyor.

    Canlı ve cansız varlıkları olağan bağlamlarının dışında buluşturan Özge Enginöz, nesnelerin kabul gören anlamlarını sorguladığı çalışmalarında sıklıkla ev mevhumunu irdeliyor. Hasar kavramına odaklanan Enginöz, yanma, yok olma, bozulma ya da kül olma süreçleri çerçevesinde dünyayla ve birbirimizle ilişkilenme biçimlerimizi sorguluyor.

    Her evi yaşantının izlerini barındıran bir araştırma alanı olarak gören Gözde Mulla, kâğıt ve kalemi pek çok olasılıkla buluşturarak bir mekân olarak evin imkânlarını anlamaya çalışıyor. Mulla, mekânın belleği ile siyasal, toplumsal ve kültürel olguların mekândaki yansımalarını boşluk ve eşik kavramları üzerinden ele alıyor.

    Serginin anlatısı, Kasa Galeri’nin mekânsal kurgusu etrafında şekilleniyor. Birbirine bağlanan odalarda, evin kuruluşuna, kurulmaya devam edişine ve tamamlanmayan tabiatına, son olarak tüm bu edimlerden geriye kalanlara ilişkin bir izlek sunuluyor. Serginin İngilizce başlığı “coming closer to the world”, Ursula Le Guin’in insanın dünyayla başka türlü ilişkilendiği bir toplumsal örgütlenme biçimi hayal eden Hep Yuvaya Dönmek kitabından geliyor. Kitaptaki, Vadi’de Yeryüzü Evleri’nde Yaşayanlardan Kendilerinden Önce Yeryüzü’nde Yaşamış Olanlara isimli şiirden alınan sergi başlığı, serginin atıfta bulunduğu temaları çözümlemek için yeni ihtimaller sunuyor.

    Künye:
    1. Gözde Mulla, Gece Serisi: Az Sesli, 2020. Kâğıt üzerine karakalem, LED, 60x80 cm
    2. Özge Enginöz, Kav Mantarı, 2022. Alçı, sprey boya, değişebilir boyutlarda

    0
    0
    1853
  • 27-01-2025

    Can Baydar’ın Sony Music Türkiye etiketiyle yayımlanacak yeni konsept albümü Her Şey Geçer’in “Kasabadaki Yabancı” isimli ilk şarkısı yayımlandı.

    Dokuz şarkıdan oluşan, derin hikâye yapılarıyla dikkat çeken bir albüm olarak öne çıkan Her Şey Geçer, indie alternatif rock müziğinin köklerine inerek modern bir anlatım diliyle şekilleniyor. Albümün ilk teklisi “Kasabadaki Yabancı”, yabancı birinin hiç bilmediği bir kasabaya gelişinin ardından yaşadığı hayat değişimlerini anlatırken, melankoli ve umut arasında dengede kalmaya çalışan bir modern rock sound’unu dinleyicilere sunuyor. Şarkı, albümün tematik başlangıcını simgeliyor. Söz ve müziği Can Baydar’a ait olan şarkı, rock müziğin enerjik dinamiklerini duygusal bir derinlikle harmanlayarak, dinleyiciyi albümün yarattığı ilham verici dünyaya çekiyor.

    Can Baydar, “Kasabadaki Yabancı” şarkısı için şunları söylüyor: “Henüz tanımadığı, adını bile bilmediği, gelecekte karşısına çıkacağını umduğu ‘gerçek aşkı’ için yazdım bu şarkıyı. Filmlerde olduğu gibi kasabaya bir yabancı gelsin ve hayatında yeni bir dönem başlasın istiyor. Ancak bu bekleyiş yüzünden şimdiyi kaçırıyor ve bu sebeple ‘geleceğin kendisine saldırdığını’ düşünüyor.”

    Sözlerinde melankoli, kaybolmuşluk hissi, geçmişe özlem ve geleceğin belirsizliğine anlam yükleme arayışının ön plana çıktığı Her Şey Geçer, alışılmadık düzenlemeleriyle dinleyicilerine özgün bir müzikal deneyim sunuyor. Albüm, sıradanın ötesine geçerek farklı bir tema ve yaklaşım yaratıyor. Indie alternatif rock müziğin köklerine duyduğu bağlılığı modern bir müzikal üslupla ele alan Can Baydar, albümdeki her parçayı, müziğiyle kurduğu ilişkiyi yeniden keşfederek, kendi sanatsal evrimini yansıtıyor.

    ​Can Baydar’ın “Kasabadaki Yabancı” isimli yeni şarkısını buradan dinleyebilirsiniz.

    0
    0
    989
  • 27-01-2025

    Madrid merkezli İspanyol indie rock grubu Hinds, ilk İstanbul konserini %100 Müzik katkılarıyla 12 Şubat gecesi Blind sahnesinde verecek.

    Madrid’de kurulan Hinds, Ana Perrote ve Carlotta Cosials’ın enstrüman öğrenmeye, şarkı yazmaya ve bir grup kurmaya karar vermeleriyle bir anda yükselişe geçti. 2016 tarihli ilk albümü Leave Me Alone ile büyük başarı yakalayan grup, bu başarıyı 2018’de gelen I Don't Run albümüyle devam ettirdi.

    Glastonbury, Coachella, Fuji Rock ve daha pek çok festival sahnesine konuk olan grup, The Strokes, Coldplay ve 5SOS gibi büyük grupların açılışını da yaptı. Son albümü VIVA HINDSRolling Stone tarafından yılın en iyi albümleri arasında gösterildi. İkili, bu yılın başında çıktıkları Avrupa turnesi kapsamında Türkiye’de de konser verecek.

    ​%100 Müzik Sunar: Hinds konserinin biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.

    0
    0
    1007
  • 27-01-2025

    Anna Laudel İstanbul, Özlem Yenigül’ün “Her Yerde Ev Olma Arzusu” başlıklı ilk kişisel sergisi ile 11 sanatçının üretimlerini bir araya getiren “Baskı Noktası” başlıklı karma sergiyi 2 Mart’a kadar sanatseverlerle buluşturuyor.

    Sanatsal ifadesinde insan ve mekân arasında kurulan güçlü bağa odaklanan Özlem Yenigül’ün ilk kişisel sergisi “Her Yerde Ev Olma Arzusu”, mekân, kişisel tarih ve bireyin yakın çevresindeki nesnelerle kurduğu ilişkiler üzerinden aidiyet kavramını ele alıyor. Sanatçı, “Nereye ait hissediyorum?” sorusunu merkeze alarak, mekân ve ev kavramlarını sorguluyor ve yanıtlarını ev yaşamında kullanılan geleneksel tekniklerde arıyor. Sergide, Yenigül’ün tufting ve punch dokuma teknikleriyle ürettiği duvar işleri; önceki çalışmalarının temelini oluşturan desen defterleri, kolalama yöntemiyle biçimlendirdiği ev içi nesnelerden kumaş kalıpları ve yüksek baskı örnekleri yer alıyor.

    Baskıresimin özünü ve değerini yeniden hatırlatmayı amaçlayan “Baskı Noktası” sergisi, farklı teknikler ve kavramsal yaklaşımlarla çalışan sanatçıları bir araya getiriyor. Sergide; Şerife Şen Akkaş, Ozan Bilginer, Ramazan Can, María Chillón, Emre Çalış, Sabine Delahaut, Engin Esen, Doğu Gündoğdu, Fırat Güner, Aslı Işıksal ve Jean-Michel Uyttersprot’un üretimleri yer alıyor. Görüntülerle olan etkileşimimizin tarih boyunca olmadığı kadar eşsiz bir yoğunluğa ulaştığı bugünlerde, “Baskı Noktası” izleyicisini dinginlik, derinlik ve emek odaklı bir deneyime davet ederken, zanaatkarlığın organik ilişkilenme biçimlerine dikkat çekiyor. İlhamını baskıresimin dönemine özgü teknikler, malzemeler ve sanatçının dokunsal emeğiyle şekillenen sanat pratiğinden alan sergi, birbirinden farklı teknikler ve kavramsal yaklaşımlar sunan sanatçılara yer veriyor. Sergi, baskıresmin doğası gereği kusursuz imgeler üretmek yerine sürece yayılan sistemini ve deneyselliğini görünür kılınıyor. Her bir eserin fiziksel emeği, malzemeyle kurulan ilişkisi ve zamana yayılan üretim süreci, imgenin kendisini değil, yaratılma hikâyesini ön plana çıkarıyor.

    Künye:
    1. Özlem Yenigül b. 1991 En Rahat Yerinize Yakışır, 2023 Dokuma 25h x 37w cm 9 7/8 x 14 5/8 in
    2. Özlem Yenigül b. 1991 Ben Nerdeyim, 2023 Dokuma 60h x 60w cm 23 5/8 x 23 5/8 in
    3. Engin Esen Diseditioned No.II, 2024 Serigrafi 40h x 56w cm 15 3/4 x 22 in (EN002)
    4. María Chillón Entre les nuages, 2019 Burin engraving 70h x 100w cm 27 1/2 x 39 3/8 in Edition of 11 (#4/11) (MCH003)
    ​5. Sabine Delahaut Diplomatie, 2021 Roulette, burin over copper plate + pencil and watercolour 35h x 50w cm 13 3/4 x 19 3/4 in Edition of 30 (#9/30) (SBD001)

    0
    0
    1834
  • 27-01-2025

    Björn Natthiko Lindeblad, Caroline Bankler, Navid Modiri’nin başarıdan sadeliğe, belirsizlikten huzura uzanan bir yaşam hikâyesi anlattıkları Yanılıyor Olabilirim - Kuzeyli Bir Keşişten Hayat Dersleri adlı kitap Nazlı Berivan Ak’ın çevirisiyle Doğan Novus’tan çıktı.

    Kitap, İsveç’te yayımlandığı günden itibaren kitap listelerini altüst edip Storytel tarafından “En İyi Kurgudışı Ödülü”ne layık görüldü. Bir arkadaş sohbeti gibi kaleme alınan Yanılıyor Olabilirim sadece bir insanın hikâyesi değil; aynı zamanda herkesin yaşadığı kaygıların, arayışların ve umutların bir yansıması.

    Hayatın karmaşık doğasını anlamaya çalışan herkes için bir ayna görevi gören bu kitap, zihnimizin tuzaklarını ve bu tuzaklardan nasıl özgürleşebileceğimizi gösteriyor. Her düşünceye inanmak zorunda olmadığımızı hatırlatıyor, kendi içimizdeki huzuru bulmanın yollarını sunuyor ve modern dünyada kaybolmuş hissettiğimiz anlarda nasıl yeniden bağ kurabileceğimizi gösteriyor.

    ​“İş dünyasında başarıyla parlayan bir kariyeri geride bırakıp Tayland ormanlarında bir keşiş olarak yaşamayı seçen Lindeblad, bu radikal kararıyla içsel dinginliğin izini sürüyor. Ancak hayat ona yeni zorluklar sunuyor: ALS teşhisi, hem fiziksel hem de zihinsel bir mücadeleyi beraberinde getiriyor.”

    0
    0
    847
  • 26-01-2025

    Müzisyen ve prodüktör dok, “BENG” isimli ilk EP’sini Ses Deposu etiketiyle müzikseverlerle buluşturdu.

    Dört enstrümantal parçadan oluşan “BENG”, dinleyicileri şehirlerin gece atmosferlerinde duygusal bir yolculuğa çıkaran özgün bir müzik deneyimi sunuyor. dok, bu projede şehrin enerjisini, huzursuzluğunu ve içindeki umudu notalarla dile getiriyor. Dinleyicileri 14 dakikalık işitsel yolculuğa çıkaran EP, her bir parçasıyla farklı hikâyelere kapı aralıyor ve dinleyicinin kendi şehir deneyimlerini yeniden hayal etmesine olanak tanıyor.

    Berkant “doktor" Kılıçkap adıyla yıllarca farklı projelerde yer alan sanatçı, 2017 yılında kendi projesi olan dok ile bağımsız müzik sahnesine adım attı. İlk EP’si “BENG”, büyük şehirlerin gece ruhunu ve sokakların saklı hikâyelerini güçlü tınılarla keşfe çıkarıyor. Müziğinde kaotik ama büyüleyici şehir atmosferlerini betimleyen dok, dinleyicilerini her parçada farklı bir hikâye yaratmaya davet ediyor. Ritmik, görsel ve atmosferik bir işitsel yolculuk sunan dok, hem yerel hem de evrensel seslerle dinleyicisinin kendi keşif yolculuğunu başlatmasını hedefliyor.

    ​dok’un “BENG” isimli ilk EP’sini buradan dinleyebilirsiniz.

    0
    0
    773
  • 26-01-2025

    John Berger’ın kızı Katya Berger ile birlikte yazdığı Uykuya Yatmak, Beril Eyüboğlu’nun çevirisiyle Metis Yayınları’ndan çıktı.

    Mantua’da San Giorgio Kalesi’ndeki “Gelin Odası”nın duvar resimleri, baba ve kız, John ile Katya Berger arasında bir sohbet başlatır. Dünyanın uykuya yatmak için tasarlanmış bu en güzel odasında, onlarla birlikte bakarken, resimlerin bir yandan her şeyi açıkça gözler önüne serdiğine, diğer yandan pek çok şeyi gizlediğine şahit oluyor okur.

    “Nisyan hiçlik mi?
    Hayır. Hiçlik şekilsizdir, nisyan ise dairesel.
    Ya rengi? Mavi mi?
    Nisyanın renklendirilmeye ihtiyacı yoktur, o kendi kendini şekillendirir;
    nisyan izler bırakır, tıpkı küçük beyaz çakıl taşları gibi. Hiçlik, herhangi bir
    çakıl taşının ya da hafızanın önünde ya da arkasındadır.
    Her şey bütünüyle sadece nisyan içinde kavranabilir. Bu nedenledir ki
    nisyan, unutkanlığın aksine, kendine has bir kesinliğe sahiptir.
    Nisyan hayatta kalmanın bir yoludur.
    Nisyan, uykunun uyanıklığa ödünç verdiği bir meleke midir?
    Hayır, nisyan uykudan ödünç alınmış değildir. Uyku yaratıcıdır;
    nisyan kemikleri ezer, onlara nüfuz eder, muhafaza eder, toprağa
    karıştırır.
    Belki de nisyan seçmeyi değil, nedenselliği silip yok ediyor. Biz de çoğu
    zaman seçimlerimizden çok nedenlerimizle ilgili yanılırız.
    ​Biz ebeveynlerimizin unutamadıklarının tortusuyuz. Artıklarız biz.” (Açılış bölümünden, s. 10)

    0
    0
    831
  • 25-01-2025

    Magnus von Horn’un 2024 Cannes Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapan son filmi Şişli Kız (The Girl With The Needle), MUBI’de gösterime girdi.

    Oscar’da bu yıl Danimarka’nın resmi adayı olan Şişli Kız, Avrupa Film Akademisi tarafından da iki ödüle layık görüldü. Genç fabrika işçisi Karoline’in I. Dünya Savaşı sonrası Kopenhag’da hayatta kalma mücadelesine odaklanan film, seyirciye bir kadının acımasız bir dünyada şefkat ve erdem arayışını anlatan sarsıcı ve bir o kadar da etkileyici hikâyesini sunuyor. Gerçek bir hikâyeye dayanan film, dünya prömiyerini yaptığı Cannes Film Festivali’nde büyük ilgi gördü.

    Von Horn’un minimalist anlatımı, yüksek kontrastlı siyah-beyaz estetiği ve dışavurumcu atmosferi, hikâyeyi bir dönem draması olmaktan çıkarıp evrensel bir anlatıya dönüştürüyor. Seyirciyi hem görsel hem de duygusal açıdan içine alan, etkileyici bir psikolojik dram olarak öne çıkan filmin başrollerini Vic Carmen Sonne, Trine Dyrholm, Besir Zeciri ve Joachim Fjelstrup paylaşıyor.

    “I. Dünya Savaşı’nın ardından Kopenhag’da ayakta kalmaya çalışan işsiz, terk edilmiş ve hamile bir genç kadın, gizlice bir evlat edindirme operasyonu yürüten bir kadının yanında işe girer. İkili beklenmedik bir bağ kursa da ani bir keşif her şeyi değiştirecektir.”

    0
    0
    1803
  • 25-01-2025

    8+1 Galeri ve Percepted Project iş birliğiyle düzenlenen “Blank Space” başlıklı karma sergi, 25 Ocak-7 Şubat tarihleri arasında 8artı1 Galeri’de sanatseverlerle buluşacak.

    Farklı pratik ve disiplinlerden gelen 11 sanatçının son dönem eserlerinden oluşan “Blank Space”, çağdaş sanatın güncel ifade biçimlerini keşfetmek isteyenler için özel bir deneyim sunuyor. Barış Köksal, Dicle Çiftçi, Elif Nil, Elif Yurtsever, Emre Yetkin (Skunkkie), Gazi Sansoy, Hülya Sözer, Pınar Birim, Şeyma Türk, Yağmur Yılan, Zeynep Abacı’nın eserlerini izleyiciye sunan sergi, farklı pratiklerden doğan fikirlerin bir araya geldiği, sınırların ve kategorilerin yeniden düşünülerek genişletildiği bir zemin yaratıyor. Sergi, çağdaş sanatın bugününe dair güçlü bir perspektif sunarken izleyiciyi aktif bir katılımcı olmaya çağırıyor.

    Sanatçıların yaratıcı süreçlerini, çağın estetik ve sosyal sorularını ele alarak, yenilikçi ifade biçimleriyle görünür kılan sergi, her bir sanatçının kendi “boşluğunu” nasıl doldurduğunu, disiplinlerin iç içe geçtiği bir kompozisyonun nasıl doğduğunu ve bir sanat yapıtının yalnızca bir nesne değil, bir deneyim olarak nasıl varlık kazandığını gözler önüne seriyor.

    Birbirinden farklı dillerin, yöntemlerin ve anlatıların harmanlandığı bir alan yaratıyor. İzleyicinin yalnızca eserleri gözlemlemekle kalmayıp, her bir eserin yarattığı boşlukta kendi anlamlarını bulmasını sağlamayı hedefliyor. “Blank Space”, sanatın kolektif bir deneyim olarak dönüştürücü gücünü kutluyor ve bu gücü disiplinler arası bir zeminde paylaşıyor.

    0
    0
    911
  • 25-01-2025

    Kültürel eleştirmen ve akademisyen yazar Barry Sanders’ın modern dünyanın birey üzerindeki yıpratıcı etkilerini ele aldığı eleştirel çalışması Naif Ruhlar: İnsanın Yok Oluşu, Aydın Çavdar’ın çevirisiyle Ayrıntı Yayınları’ndan çıktı.

    Kitap; teknolojik gelişmeler, şehirleşme, tüketim kültürü gibi unsurlar karşısında insan doğasının nasıl dönüşüme uğradığını irdelerken insanlığın yok oluş sebeplerini ortaya koyup okurları kurtuluşunun çarelerini de düşünmeye davet ediyor. Sanders, insanın ruhsallığının ve derin düşünme kapasitesinin, modern dünyanın baskısı altında giderek daha fazla törpülendiğini, bireyselliğin kayboluşunu gözler önüne seriyor.

    “Barry Sanders, modern toplumun bireye karşı kayıtsızlığını inceliyor. İnsana gösterilen ilginin yavaş yavaş azaldığı Sanayi Devrimi ile sözlerine başlayan Sanders, insani etkileşimlerin yitip gittiği, ölüme ve hayata karşı ortak tutumlarda radikal değişikliklerin ortaya çıktığı modern çağa uzanırken insanı insan yapan unsurların kaybolmasından yakınıyor. Günlerimiz, dikkat göstermemizi gerektiren ve bizi kendi dünyamızdan çıkarıp insanlık dışı, kısır ve soyut bir dünyaya iten bitmek tükenmek bilmez bir bilgi bombardımanıyla dolu. Aynı zamanda kolektif bilinç duygusunu da kaybettik. Bu kayıp, Avrupalı güçlerin yükselişine ve dünya çapında sömürgeleşmeye kadar uzanan iki yüzyılda doruğa ulaştı. İşte bu ortamda zehrimizi, köktenci yaklaşımların çeşitli biçimleri arasından seçiyoruz; bunların her biri yalnızca diğerine yönelik tehdit oluşturmakla kalmıyor aynı zamanda insanlığın ta kendisine karşı bir tehdit oluşturuyor. Sanders insanlığın yok oluşunun sebeplerini ortaya koyarken, kurtuluşunun çarelerini düşünmemize yardımcı oluyor.”

    0
    0
    974
DAHA FAZLA
Geldanlage