GÜNDEM
  • 26-05-2025

    Édouard Louis’nin yaşamına dair her detayı, her vahşeti ve her umutsuzluk notasını tek tek ortaya çıkardığı otobiyografik romanı Değişmek, Ayberk Erkay’ın çevirisiyle Can Yayınları’ndan çıktı.

    Eddy’nin SonuBabamı Kim Öldürdü ve Şiddetin Tarihi kitaplarıyla bilinen Louis, şiddete kurban gitmiş çocukluğunun intikamını almak için kendi ruhunu bile yerle bir etmekten korkmadan başka biri olmak uğruna verdiği tüm mücadeleyi, ödediği bedelleri anlatıyor.

    Édouard Louis, doğup büyüdüğü, tüm bireylerini sanki aynı kadere mahkûm eden taşra kasabasındaki yoksulluk, ayrımcılık ve şiddetin ötesinde özgür bir yaşam kurmak zorunda hisseder kendini; bu yüzden bir keşif ve dönüşüm yolculuğuna çıkar. İsmini, yüzünü, konuşmasını, hareketlerini değiştirir; kendi oluşturduğu kimlikle yeniden doğar. Asla erişemeyeceğini düşündüğü bir dünyaya, egemenlerin dünyasına girmek için, o dünyanın bir parçası olabilmek için zihninin ve bedeninin tüm sınırlarını zorlar. Yaptığı her şey tek bir takıntı tarafından güdülenmektedir: Şiddete kurban gitmiş çocukluğunun intikamını almak için başka biri olmak.

    Louis sadece kişisel bir macerayı, bir hayalin hikâyesini ya da “kendini kurtarış”ını anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda sınıf, güç ve eşitsizlikle bölünmüş bir toplumun canlı bir portresini çiziyor.

    0
    0
    1253
  • 25-05-2025

    Sinematek/Sinema Evi, alanında uzman sinemacıların katılımıyla gerçekleşecek paneller, söyleşiler ve atölyelerin yer aldığı Sektör Buluşmaları’na 31 Mayıs ve 1 Haziran’da ev sahipliği yapacak.

    Sinema Adası’nın organizatörlüğünde Sinematek/Sinema Evi’nde 31 Mayıs - 1 Haziran tarihlerinde dördüncüsü düzenlenecek olan Sinematek Günleri: Sektör Buluşmaları sektörde aktif çalışan veya sektöre girmek isteyen sinemaseverlerle profesyonelleri buluşturarak ulusal ve uluslararası sinemacılara ağ kurma imkânı ve erişilebilirlik sağlamayı hedefliyor.

    Sinematek/Sinema Evi’nin avlusunda bu yıl da kurulacak Network Alanı, şirketleri sektör paydaşlarıyla bir araya getirirken katılımcıların bu alanda bulunan şirketlerle doğrudan iletişim kurabileceği bir ağ ortamı sağlayacak. Bu sene #BİZBİZE temasıyla yola çıkan etkinliğin, afiş tasarımı Arda Aktaş (Daire Creative) imzası taşıyor.

    4. Sinematek Günleri: Sektör Buluşmaları kapsamında “Dizi Üretim Süreci: İstanbul Ansiklopedisi’’, “Güzel Bu Nasıl Sevdaymış / İlk Filmin Yaratım Serüveni’’, ‘’Hamdolsun Gönlümün Pasını Sildim / ‘Mukadderat’ Film Üretim Süreci”, “Yaratıcılığın Sınırlarında: Yapımcı-Yönetmen Sohbetleri”, “Sen Altınsın da Ben Tunç Muyum? / Sanatçı Sorumluluğu”, ‘’Kürtçe İçerik Üretimi / Televizyon, Sinema, Müzik”, “Ve Her Şey Değişir / MAX”, “Dijital Belgeseller”, “Bir Yârin Sevdası Beni Diyar Diyar Gezdirdi / Festivallerin Film Satışına Etkisi: MUBI-Başka Sinema”, “Güncel Sorunlara Bakış / Menajer ve Cast Direktörü Gözünden’’, “Çoktan Beri Yollarını Gözlerim / Sinemada Yapay Zekâ’’, gibi başlıklarda paneller düzenlenecek. Panellere Selman Nacar, Helin Kandemir, Canan Ergüder, Deniz Şaşmaz Oflaz, Murat Fıratoğlu, Özcan Alper, Gain, MUBI, Mine Güler, Önem Günal, Nimet Atasoy ve Kerem Özdoğan, Volkan Öge, Nadim Güç, Erdi Işık, Tayfun Pirselimoğlu, Nur Sürer, Rewşan, Armağan Lale gibi isimler konuşmacı olarak katılacak.

    Ayrıca “Sosyal Medyada Film Üreticileri için Görünürlük Rehberi”, “İyi Anlat, İyi Anlaşılsın: Film ve Dizi Projeleri için Sunum Atölyesi” ve “Ürettikçe Dağılıyoruz: Film Var, Yol Arıyoruz” başlıkları altında atölyeler düzenlenecek.

    4. Sinematek Günleri: Sektör Buluşmaları’nda Berlinale iş birliği ile Berlinale Kısaları Türkiye Özel Gösterimi yapılacak. Sektör Buluşmaları etkinliğine özel oluşturulan bu kısa film edisyonunda yer alan 7 kısa film, dört şehirde beş sinema salonunda eş zamanlı olarak seyirciyle buluşacak. Filmler İstanbul’da Sinematek/Sinema Evi’nde ve İBB Beyoğlu Sineması’nda, Ankara’da Büyülü Fener Kızılay Sineması’nda, İzmir’de İzmir Film Lab iş birliği ile, Diyarbakır’da ise Mordem Sanat’ta gösterilecek.

    ​4. Sinematek Günleri: Sektör Buluşmaları hakkında detaylı bilgiye buradan, biletlerine ise buradan ulaşabilirsiniz.

    0
    0
    991
  • 25-05-2025

    Ece Haskan ve Nathalie Rey’in eserlerini buluşturan “Oyun’a Davet” başlıklı sergi 28 Haziran’a kadar offgrid art project’te sanatseverlerle buluşuyor.

    Küratörlüğünü Nilay Yerebasmaz’ın üstlendiği sergi, oyunu yalnızca bir çocukluk etkinliği değil, bastırılmış olanın ortaya çıktığı ve toplumsal normların dışına çıkılan bir alan olarak ele alıyor. Sergi izleyiciyi kimlik, hafıza ve arzu kavramları etrafında düşündürücü bir yolculuğa çağırıyor.

    “Oyuna Davet”, sahneleme, performans ve bilinçaltına dokunan çalışmalarıyla izleyiciyi hem eğlenceli hem de rahatsız edici bir deneyime davet ediyor. Sanatçılar, oyunu kimi zaman bir sığınak kimi zaman bir yüzleşme aracı olarak sunarken; çocukluğun masumiyetinden bastırılmış travmalara uzanan çok katmanlı anlatılar kuruyor.

    Ece Haskan sosyolog Erving Goffman’ın “Günlük Yaşamda Benliğin Sunumu” adlı eserinde ortaya koyduğu performatif kimlik kuramından ilham alıyor, eserlerinde bireyin günlük hayatta üstlendiği roller, ona atfedilen sıfatlar ve benliğini sunma biçimleri üzerine odaklanıyor. Sanatçı, kişisel deneyimlerini, kolektif hafızada yer alan imgelerle harmanlayarak bireysel olanı toplumsal olanla buluşturuyor. Ece Haskan’ın resim ve otoportre çalışmalarında oyun, bireyin iç dünyasında bir sahneye dönüşüyor. “Dollhouse” adlı eser, yetişkin bir kadının gündelik yaşamını çocukluk referanslarıyla harmanlayarak mahrem bir evren kurarken, izleyiciyi gözlemci ve katılımcı pozisyonları arasında bir geçişe davet ediyor. “Kutu Kutu Pense – Arkadaşım Ece” adlı otoportre ise çocuklukta dışlanmışlık ve aidiyet temalarını, izleyiciyle doğrudan bir göz teması üzerinden empatik bir bağ kurarak ele alıyor. “Piñata” adlı otoportre yerleştirmesinde ise sanatçı, bedeni ve yaratıcı süreci arasındaki bağ üzerinden dönüşümün ve acının izini sürüyor.

    Nathalie Rey’in işleri bireysel hafıza, kent yaşamı ve tüketim kültürü arasında dolaşırken, oyun temasını bir keşif alanına dönüştürüyor. COVID-19 pandemisinin kentte yarattığı yalnızlık hissine odaklanan “Le Solitaire” isimli yerleştirmede aynı isimli masa oyununda olduğu gibi, oyuncular birer birer taşları kaldırarak yalnızca tek bir taş kalana dek devam ediyor. Serginin girişinde yer alan “Otoportre” çalışması ise Rey’in bastırılmış çocukluk anılarıyla yüzleştiği simgesel bir anlatı olarak öne çıkıyor ve izleyiciyi doğrudan duygusal bir eşikten geçmeye davet ediyor. Tüketim kültürü ve bilinçdışının kesişiminde yer alan “Rabbits” yerleştirmesi ise pelüş tavşanlar, oyuncak silahlar ve hedef tahtaları aracılığıyla arzunun çelişkili doğasını hem eğlenceli hem de tehditkâr bir dille tartışmaya açıyor.

    Künye:
    1. Ece Haskan, Arkadaşım Ece, 50x150, tuyb
    2. Nathalie Rey

    0
    0
    1245
  • 25-05-2025

    Bu yıl 17’nci kez düzenlenecek İTEF – İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali, 28 Mayıs – 1 Haziran 2025 tarihleri arasında Türkiye’den ve dünyadan yazarları edebiyatseverlerle buluşturacak.

    Bu yılın teması “Edebiyat Ne İşe Yarar?” olacak. İTEF 2025 kapsamında Almanya, Fransa, İngiltere, Kuzey Makedonya, Sırbistan ve Türkiye’den 15 sanatçı festivale konuk olacak. Ayfer Tunç, Büşra Naz Fırat, Dinçer Güçyeter, Ertuğ Uçar, Ezgi Tanergeç, Gordana Jović-Stojkovska, Ivan Antonovski, Kerry Drewery, Natasha Avramovska, Neva Altaj, Olga Martynova, Tarık Tufan, Véronique Maciejak, Žarko Kujundjiski ve Živko Grozdanoski festivalin sahnesinde olacak.

    Her yıl bir meseleden yola çıkarak onu araştıran festival bu yıl “Edebiyat Ne İşe Yarar?” sorusunu araştıracak. Bu seneki afiş, Esra İlter Demirbilek’in çizimi ile oluşturuldu. İTEF 2025 festivalinin bu yılki destekçileri Almanya Federal Cumhuriyeti Başkonsolosluğu, Goethe Institut İstanbul, Tarabya Kültür Akademisi, Kuzey Makedonya Kültür Merkezi, Artemis Yayınları, Yan Pasaj Yayınevi, Olimpos Yayın Grubu ve Timaş Yayınları oldu.

    İTEF 2025 – İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali'nin etkinlik programı ve detayları için festivalin sosyal medya hesaplarını ve web sitesini ziyaret edebilirsiniz.

    0
    0
    1020
  • 24-05-2025

    Nesli tehlike altındaki kuşların doğa kayıtları ile kaybolmaya yüz tutmuş geleneksel çalgıları bir araya getiren Miras isimli albüm yayımlandı.

    22 Mayıs Dünya Biyoçeşitlilik Günü'nde yayımlanan albüm, sadece işitsel bir deneyim değil, aynı zamanda kültürel ve ekolojik bir hafıza çağrısı olma niteliği taşıyor. Albümün gelişim sürecinde Kuş Kolektifi adını taşıyan yeni bir topluluk kuruldu. Kuş Kolektifi, doğayı ve biyolojik çeşitliliği sanat aracılığıyla görünür kılmayı, kuşların sesini daha geniş kitlelere ulaştırmayı ve bu sesler etrafında bir farkındalık ve dayanışma ağı örmeyi hedefliyor. Borusan Sürdürülebilir Fayda Programı desteğiyle hayata geçen ve Yaz Güvendi’nin yürüttüğü “Türkiye’nin Nesli Tehlike Altındaki Sesleri” projesi kapsamında yayımlanan albümde; Türkiye’nin ormanları, dağları, bozkırları, sulak alanları ve denizlerinde yaşayan ve tehlike altında olan 31 kuş türünün sesine yer verildi. Albümde yer alan kuşlar arasında urkeklik, elmabaş patka, dikkuyruk gibi türler yer alıyor.

    Her parça, bir kuşun çağrısıyla başlıyor ve o sese uygun enstrümanlarla eşleşiyor. Bu seslerden oluşan besteler, bir albüme dönüştü. Kaybolmaya yüz tutmuş çalgılar arasında tarihi milattan öncesine uzanan çeng sazı ve benzeri beş çalgı yer aldı. Projede hem kuş gözlemcileri hem de müzisyenler birlikte çalıştı. Albümde her parçayı farklı bir müzisyen besteledi: Akın Orbay, Can Saka, Kerem Feyzi, Murat Küçükarslan, Turgut Mavuk albümün müzisyenleri arasında yer alıyor. Albüm, doğayla sanat arasında kurulan bir köprü olmanın ötesinde, nesli tehlike altındaki türlere dikkat çekmeyi ve doğa koruma çabalarına yaratıcı bir katkı sunmayı amaçlıyor.

    ​Kuş Kolektifi’nin Miras isimli albümünü buradan dinleyebilirsiniz.

    0
    0
    1100
  • 24-05-2025

    Salt’ın Türkiye’den 47 bitki ressamının 80 çalışması aracılığıyla Anadolu coğrafyasında binlerce yıldır insanla etkileşim hâlinde olan bitkilere odaklanan “Anadolu’nun Bitki Mirası” başlıklı yeni sergisi 10 Ağustos’a kadar sanatseverlerle buluşuyor.

    “Anadolu’nun Bitki Mirası” sergisinde tarımı yapılan tahıllar, sebze ve meyve gibi tarla ürünleri ile gıda, şifa veya farklı amaçlarla kullanılan bitki türleri yer alıyor. Sanatçıların detaylı gözlemleriyle çizime aktarılan bu türler, Anadolu’nun kendine özgü renk, doku, tat ve kokularını şekillendiren ortak mirasın tanıkları olarak sunuluyor. Seçki, iklim krizi ile tarımsal çeşitliliği tehdit eden sanayileşmiş üretim modelleri karşısında yerel bitki türlerinin taşıdığı genetik ve kültürel mirası görünür kılmayı amaçlıyor. Bu mirasın korunmasının biyoçeşitlilik ve gıda güvenliği açısından yaşamsal önemini vurguluyor.

    Sergi, çizimlerin yanı sıra herbaryum örnekleri, tarihsel belgeler, nadir eserler gibi muhtelif kaynakları içeriyor. Geçmişten günümüze bitki bilimi ve ressamlığıyla uğraşanların çalışmalarını bir araya getirerek, botanik illüstrasyonların bilimsel bilgi üretimi ve birikimindeki rolünü de ortaya koyuyor.

    American Society of Botanical Artists tarafından hazırlanan ve 30 ülkenin katılımıyla gerçekleştirilen Botanical Art Worldwide 2025 programı kapsamında düzenlenen “Anadolu’nun Bitki Mirası” sergisi, 2005’ten bu yana floristik botanik alanında araştırma ve eğitim projeleri yürüten Flora Araştırmaları Derneği bünyesindeki Bitki Ressamları Komitesi (BİRET) tarafından gerçekleşiyor.

    “Anadolu’nun Bitki Mirası” başlıklı sergiyi 10 Ağustos’a dek Salt Beyoğlu’ndaki Mutfak alanında ziyaret edebilirsiniz.

    ​Fotoğraf: Metean Bars 

    0
    0
    1191
  • 24-05-2025

    Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali ve İstanbul Film Festivali’nde ilk gösterimlerini yapan Zeynep Köprülü’nün Selin Sevinç ile beraber senaryosunu kaleme aldığı ve yönettiği Su Yüzü adlı film 30 Mayıs’ta sinemalarda izleyiciyle buluşuyor.

    Yapımcılığını Periferi Film ve KK Films’in üstlendiği Su Yüzü filminin oyuncu kadrosunda Cemre Ebüzziya, Nazan Kesal, Aytek Şayan, Yasemin Szawlowski ve Şamil Kafkas yer alıyor. Su Yüzü; Deniz’in (Cemre Ebüzziya) uzun bir süre sonra gerçekleştirmek zorunda kaldığı aile ziyaretinin ardından kendisiyle yüzleşmesini konu alıyor.

    ​Deniz yetersizlik hissiyle baş ettiği bir dönemde, annesinin düğününe katılmak için doğduğu kasabayı ziyaret etmek zorunda kalır. Deniz’in geride bıraktığını düşündüğü öfkesi, korkuları ve suçluluk duygusu bu ziyaretle birlikte su yüzüne çıkar.

    0
    0
    985
  • 23-05-2025

    Zorlu PSM’nin her yaz düzenlediği ve uluslararası sanatçıları ağırladığı PSM Loves Summer by %100 Müzik konser serisi, bu yıl dördüncü kez müzikseverlerle buluşacak.

    PSM Loves Summer by %100 Müzik’in dördüncü edisyonunda; 10 Haziran’da Anohni & The Johnsons, 18 Haziran’da breathe., 5 Temmuz’da Jessica Pratt, 2 Ağustos’ta Hurts, 6 Ağustos’ta Masego, 4 Eylül’de Luvcat ve 26 Eylül’de ise Barry Can’t Swim sahne alacak. Elektronikten indie’ye, soul’dan alternatif tınılara uzanan geniş bir yelpazeyle dünya müzik sahnesinin öne çıkan isimlerini ağırlamaya hazırlanan PSM Loves Summer by %100 Müzik serisi, 2025 yazında da türler arası köprüler kuran, duyguyu sesle birleştiren ve sahnede adeta birer deneyime dönüşen performanslara dinleyicileri bir araya getirecek.

    Duygu yüklü vokaliyle çağdaş ruhani müziğin en özgün temsilcilerinden olan 2005’te I Am a Bird Now albümüyle Mercury Ödülü’nü kazanan ve 2016’da Hopelessness ile elektronik deneyselliğe yönelen Anohni & The Johnsons, 10 Haziran’da Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’ndeki performansı ile bu seneki edisyonu başlatacak. Avustralya’nın Sidney şehrinde, Sean Walker ve Andrew Grant tarafından kurulan breathe. 18 Haziran’da PSM Loves Summer by %100 Müzik kapsamında Zorlu PSM’de sahne alacak olan ikinci isim olacak. 1970’lerin folk geleneğini minimalist bir yaklaşımla günümüze taşıyan, akustik dokunuşlarıyla zamansız bir evren yaratan Amerikalı şarkıcı-söz yazarı Jessica Pratt, 5 Temmuz’da Zorlu PSM’de olacak. İngiliz synth-pop ikilisi Hurts, 2 Ağustos’ta Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde dinleyicilerle buluşacak. R&B, hip-hop, soul, caz ve Afrobeat’i yenilikçi bir potada eriten Masego, 6 Ağustos’ta Turkcell Sahnesi’nde enerji dolu bir gece yaşatacak. Romantizm ve eski usul rock’n’roll’u karanlık bir hikâye anlatıcılığıyla birleştiren Luvcat, 4 Eylül’de %100 Studio’da Türkiye’deki ilk konserini verecek. PSM Loves Summer by %100 Müzik’in finalinde ise, cazdan aldığı ilhamla elektronik dans müziğine duygusal ve ritmik katmanlar ekleyen Edinburgh doğumlu prodüktör, DJ ve multi-enstrümantalist Barry Can’t Swim sahne alacak. Dansa davet eden ritimleri duygusal geçişlerle buluşturan Barry Can’t Swim, 26 Eylül’de Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde Türkiye’deki ilk performansını sergileyerek serinin dördüncü edisyonuna görkemli bir kapanış yapacak.

    ​PSM Loves Summer By %100 Müzik konser biletlerine Passo üzerinden ulaşabilirsiniz.

    0
    0
    1218
  • 23-05-2025

    Zeyrek Çinili Hamam, Bizans sarnıcında gerçekleşecek mekâna özgü güncel sanat sergilerinden oluşan yeni bir program başlattı. Programın ilk konuğu ise “Murmurations” başlıklı sergisiyle Londra merkezli sanatçı Anousha Payne oldu. Sergi, 15 Ağustos’a kadar Zeyrek Çinili Hamam’da yer alan Bizans Sarnıcı’nda sanatseverlerle buluşuyor.

    Zeyrek Çinili Hamam’ın Anlam de Coster küratörlüğündeki yeni programı Türkiye’de daha önce eserleri sergilenmemiş uluslararası sanatçıları İstanbul’da ağırlayarak, onlara Zeyrek Çinili Hamam’ın tarihine, mimarisine ve sembolizmine yanıt veren özgün işler üretme imkânı sunuyor. Dizinin ilk konuğunun olan Anousha Payne’in sergisi hem fısıltı hem de kuş sürülerinin senkronize hareketlerine gönderme yapan “Murmurations” başlığını taşıyor. Payne, bu projede kişisel anlatıların ve algıların görsel imgeleri nasıl şekillendirdiğine odaklanıyor.

    Kişisel deneyimler, ritüeller ve kurgu arasındaki ilişkilerden beslenen Payne’in üretimi, ruhsal arayışları dini semboller dışında kalan kültürel anlatılar aracılığıyla ele alıyor. Payne, Zeyrek Çinili Hamam’ın sarnıcında yürüttüğü araştırmalar sırasında, taş yüzeylerdeki izleri ve işaretleri birer “fısıltı” gibi okuyarak onlardan yola çıkan hayali karakterler yaratıyor. Su izlerinden, aşınma desenlerinden aldığı kalıplar aracılığıyla, geçmişin hafızasını taşıyan figüratif formlar geliştiriyor.

    İstanbul’u katmanlı bir yüzey gibi okuyan sanatçı, sarnıcın görünmeyen hikâyelerini kazıyarak açığa çıkarıyor. Bu yaklaşımı, hamamın alçı katmanları altındaki fresklerden ve restorasyon sürecinde ortaya çıkan sarnıcın kendisinden ilham alıyor. Sergide, geleneksel hamam taslarının ustalığını anımsatan dövülmüş pirinç, buluntu objeler, tekstil, tuval ve heykelsi malzemeler yer alıyor. Bu figürler, sarnıcın mimarisinden doğuyor; su ve zaman tarafından şekillenmiş, antik ya da mitolojik varlıklar olarak hayal ediliyor. Payne’in sezgisel üretim yöntemi, kazıma, inşa etme ve ekleme süreçlerini şiirsel bir yaklaşımla bir araya getiriyor. Bu yöntemle ortaya çıkan eserler, mekânla kurduğu diyalog üzerinden hem bireysel hem de kolektif hafızayı sorguluyor.

    Fotoğraf: Hadiye Cangökçe

    0
    0
    1315
  • 23-05-2025

    Kafka Kitap’ın yeni yetenekler keşfetmeyi ve edebiyatımıza özgün eserler kazandırmayı amaçladığı, bu yıl ilk kez düzenlediği Kafka İlk Kitap Ödülü, Barış Selim Uzun’un Kuzey Odanın Canavarları adlı romanına verildi.

    Kuzey Odanın Canavarları’nın ödül alma gerekçesi “hayatın her alanının gözetlendiği bir evreni özgün bir anlatımla resmediyor” olması gösterildi. Ayfer Tunç, Deniz Yüce Başarır, Latife Tekin ve Sema Kaygusuz’un jüri üyeliği yaptığı, Mahir Ünsal Eriş’in ise jüri başkanlığını üstlendiği ödül, Barış Selim Uzun’un özgün anlatımı, derin karakter analizleri ve edebiyata taze bir soluk getiren yaklaşımı nedenleriyle tercih edilmişti.

    ​Ödül 22 Mayıs 2025 akşamı Minoa Pera’da gerçekleştirilen bir ödül töreniyle sahibine takdim edildi. Kafka İlk Kitap Ödülü’nün jüri başkanı olan yazar Mahir Ünsal Eriş törende yaptığı konuşmada “Bu ödülle ulaştığımız romanlar önümüzdeki 10 yıl içerisinde okuyacağımız yazarları da belirliyor. Aslında bu bir yazar tecrübesi değil, bu bir okur tecrübesi. Bir okur olarak geleceğin yazarlarına yatırım yaparak önümüzdeki 10 yılın kütüphanesini belirlemeye çalışıyoruz. Kendi içinden sesini bulan ama sesini vermeyen yazarları keşfetmek gibi bir hedefimiz var. O yüzden böyle birtakım yetkin edebiyatçıları bir araya getirip ilk defa bir kitabı derleyip toplayan edebiyat heveslilerini okurla buluşturmak ve okura sunmak açısından çok önemli” diye konuştu. Kafka Kitap Genel Yayın Yönetmeni Şebnem Soral Tamer ise yaptığı konuşmasında “Ülkemizde yapılan ödüllerde genelde hep tanınmış yazarlara ödül veriyoruz fakat burada yeni bir sesi duyabilmek çok kıymetli. Barış Selim Uzun gibi yetenekli insanları bulmak köklü kurumların görevlerinden bir tanesi. Bu ödüller de o yazarları daha çok insanla buluşturabilmek için çok önemli kapılar. Bunu yapabildiğimiz için gerçekten çok mutluyum” diye duygularını belirtti.

    0
    0
    904
DAHA FAZLA
Geldanlage