Sıradan Şeylerin Büyüsü: “Evlerden Uzak”

Marilynne Robinson’ın aile, kayıp, hafıza, fanilik, aidiyet ve yabancılık temalarını bir araya getirerek, derinlikli gözlemleri ve şiirsel betimlemeleriyle iki kız kardeşin hikâyesini anlattığı romanı Evlerden Uzak, Birgül Oğuz’un çevirisiyle Metis Yayınları’ndan çıktı.

Evlerden Uzak; annelerinin ölümünün ardından önce anneanneleriyle, sonra büyük halalarıyla, en sonunda da teyzeleriyle birlikte göl kıyısındaki küçük bir kasabada yaşayan iki kız kardeşin hikâyesini anlatıyor. Romanın iki başkahramanı Ruth ve Lucille bir yandan büyümenin kendine özgü sıkıntılarıyla boğuşurken, diğer yandan da teyzeleri Sylvie’nin alışılmadık karakteri ve hayat tarzı karşısında bocalayarak kendi yollarını çizmeye çalışıyorlar.

​“Çünkü insan yalnızlığı bir kere tattı mı, başka türlü de var olmuş olabileceğine inanması artık imkânsızdır. Yalnızlık mutlak bir keşiftir. İnsan aydınlık bir pencereye içeriden baktığında ışıkları yanan bir odada kendi imgesini görür; göle yukarıdan baktığında da ağaçlar ve gökyüzüyle sarmalanmış kendi imgesini görür. Aldatmaca bariz, bariz olduğu kadar da pohpohlayıcıdır. İnsan karanlıktan aydınlığa baktığında ise, burası ile orası, bu ile şu arasındaki bütün farkı görür. Belki sığınacak yeri olmayan tüm insanlar içten içe öfkelidir; çatıyı, omurgayı, kaburgayı kırmak, pencereleri paramparça etmek, zemini sular seller altında bırakmak, perdeleri delik deşik etmek, kanepeyi suya batırmak isterler.”