
Wonder Woman’ın yazarı, süper kahramanının queer olduğunu onayladı. Greg Rucka’nın DC Comics için yarattığı Wonder Woman karakteri 75. yılı şerefine tekrar yayımlanmaya başlamıştı. Karakterin yaratıcısı çizgi roman sitesi Comicosity’ye verdiği röportajda yıllardır merak edilen bir sorunun da cevabını verdi.
Themyscria’dan gelen savaşçı prenses Diana’nın çok “açık” şekilde başka kadınlarla gönül ilişkileri yaşadığını belirten yazar “bunu ne kadar belirgin yaptım bilemiyorum” dedi. “Karakterin ayağa kalkıp ben eşcinselim demesi gerekmez, bana göre bu kötü yazarlıktır” açıklamasında bulunan Rucka, kimsenin Wonder Woman için açık şekilde “straight” diyebileceğini asla düşünmediğini de sözlerine ekledi.
1970’lerin feminist avangart sanatına ışık tutan çalışmaların sergileneceği “Feminist Avant-Garde of the 1970s”, 7 Ekim- 15 Ocak tarihleri arasında Londra Photographers’ Gallery’de olacak.
48 kadın sanatçıya ait 150 eserin bulunduğu sergide; fotoğraf, kolaj, performans, film ve video çalışmaları yer alıyor. 1970’lerin hareketli atmosferini yansıtan çalışmalar, özellikle özgürlük, cinsiyet eşitliği, cinsel kimlik, toplumsal rol ve cinsel politika gibi kavramlara odaklanıyor.
Gabriele Schor ve Anna Dannemann’ın küratörlüğünü yaptığı sergide Cindy Sherman, Francesca Woodman ve Martha Rosler gibi dünyaca ünlü kadın sanatçılar yer alıyor. Sergide ayrıca Türk sanatçı Nil Yalter’in de toplum ve sanatta erkek hegemonyası ve seksizmi sorguladığı eserleri bulunuyor.
Tekrar televizyonlara dönmesi için gün saydığımız Twin Peaks dizisinden yeni teaser paylaşıldı. Teaser’da dizinin en az kendisi kadar efsaneleşmiş müziklerini yapan Angelo Badalamenti’yi piyanosunun başında görüyoruz. Dizinin müzikleri yayımlandığında dünyada satış rekorları kırmış ve Badalamenti’ye Grammy ödülü kazandırmıştı.
Gelecek yılın ilk yarısında Show Time’da yayımlanmaya başlayacak dizinin kadrosunda 90’lardaki ekibin yanı sıra, Michael Cera, Eddie Vedder, Naomi Watts, Trent Reznor ve Jennifer Jason Leigh de yer alacak.
https://www.youtube.com/watch?v=DHRARCb4APA
1984 yılında kurulan ABD’li grunge grubu Soundgarden’ın, 1991 yılında yayımladıkları üçüncü albümleri Badmotorfinger, yayımlanışının 25. yıl dönümü şerefine yeniden basılıyor. Loudwire’a konuşan grubun gitaristi Kim Thayil, albümün yeniden basımın 18 Kasım’da piyasaya sürüleceğini duyurdu.
Prodüktörlüğünü kariyeri boyunca Pantera, Overkill, Deftones ve Screaming Trees gibi gruplarla çalışmış olan Terry Date’in üstlendiği albüm, grunge akımının en önemli albümleri arasında gösteriliyor. Yayımlanmasından sonraki yıl gruba bir Grammy adaylığı getiren albümde Outshined, Jesus Christ Pose ve Rusty Cage gibi Soundgarden klasikleri yer alıyor.
1979 doğumlu Slovakyalı fotoğraf sanatçısı Andrea Koporova, çalışmalarına Avusturya’da devam ediyor. Kariyerine 2001 yılında başlayan Koporova, eserlerinde doğal renkleri dramatik ve karanlık bir dokuyla birleştiriyor.
Özellikle kendi yaşam alanlarında yakaladığı kadın portreleriyle duygulara odaklanan Koporova, insanı merkeze alan bir yaklaşım benimsiyor. Basit ve minimalist bir çizgide yakaladığı karelerde pastel renkler kullanan sanatçı, hayal ve estetiği doğal ışık kullanarak yansıtıyor.
Faith No More geçtiğimiz sene yayımladıkları Sol Invictus albümünde yer alan Cone of Shame parçasına klip çekti. Sene içerisinde 1995 tarihli King For A Day ve 1997 tarihli Album of the Year albümlerini yeniden basan grubun son klibi tedirgin edici.
Bir yandan 25 Kasım itibarıyla single olarak plak formatında yayımlayacakları 7’nin hazırlıklarını yapan grup klibe dair “mutlaka bir şey yapmamız gerekiyordu” açıklamasında bulundu. Klibin yönetmen koltuğunda Goce Cvetanovski oturuyor.
https://www.youtube.com/watch?v=6Z0k5yiCmFs
Çalışmalarını New York’ta sürdüren ikili Tania Brassesco ve Lazlo Passi Norberto, ortaklaşa gerçekleştirdikleri bir projeyle sanatın başyapıtlarını 21. yüzyıla uygun şekilde yeniden yaratıyor.
“The Essence of Decadence” adını verdikleri çalışmada Gustav Klimt, Egon Schiele ve Ramon Casas gibi önemli sanatçıların eserlerini fotoğrafla tekrar canlandıran sanatçılar, bu çalışma için 15 ayrı eserden ilham almış. Detaylara büyük önem veren Venedikli Brassesco ve Norberto, ışığı ve renkleri mükemmel kullanıyor ve bizi bir zaman yolculuğuna çıkarıyor.
Thomas Edison ve George Westinghouse arasında elektirk üzerine çıkan anlaşmazlığı konu edinen The Current War filminde Benedict Cumberbatch’in rol arkadaşı kim olacak iddiaları alevlendi. Edison rolünde izleyeceğimiz Cumberbatch’in karşısına Westinghouse rolünde Michael Shannon’ın geçme ihtimali olduğu şimdiden konuşulmaya başlandı.
1880’li yıllarda geçen filmin yönetmen koltuğunda Alfonso Gomez-Rejon otururken, filmin senaristliğini ise Vinly dizisinden de tanıdığımız Michael Mitnick üstleniyor. Film, insanlara elektriği ulaştırma yolunda Edison ve Westinghouse’un arasındaki rekabeti konu edinecek.
Londra’da sergilenen David Bowie’nin kişisel sanat koleksiyonundaki 400’den fazla eserin yer aldığı “Bowie/Collector” isimli sergi, önümüzdeki Pazartesi gününden itibaren New York’ta ziyaretçileriyle buluşacak.
Ünlü müzayede evi Sotheby’s, eserlerin sergilenmesinin ardından açık arttırma yöntemiyle kasımda satışa çıkacağını duyurmuştu. Damien Hirst’ün Bowie şarkısı Hello Spaceboy için yaptığı Beautiful, Hello, Space-Boy isimli eser de sergi kapsamında yer alacak. Bu eserin kasım ayındaki açık arttırmada yaklaşık 400.000 dolar karşılığında alıcı bulması bekleniyor.
Bowie’nin koleksiyonunda bulunan Jean Michael Basquiat’nın 1984 yapımı Air Power isimli ünlü tablosu da New York Sothebys’teki sergi kapsamında görülebilecekken, bu sergiye paralel olarak, David Bowie’nin hayatının büyük bir bölümünü geçirdiği Soho’daki evinde de eserlerin bir bölümü dört gün boyunca sergilenecek.
Norveçli sanatçı Marit Roland, “Paper Drawings” adını verdiği soyut enstalasyon çalışmalarıyla tanınıyor. Bir kutunun içine sığacak küçüklükte heykeller kadar büyük boyutlu heykeller de tasarlayan sanatçı, tüm eserlerini kağıt kullanarak yapıyor.
Eserlerinin heykelden çok kağıtla yapılmış çizimler olduğunu açıklayan Roland, eserlerin hepsini sergileneceği alanda yaratıp daha sonra yok ediyor. Bu sayede güçlü bir özgürlük hissi yaşadığını belirtiyor ve kağıdın sanat dışında başka bir amaçla hayatına devam ettiğini söylüyor.