29 EKİM, PERŞEMBE, 2015

Virginia Woolf’un Ölümünden Sonra Yayınlanan En Önemli Kitabı

Kırmızı Kedi Yayınevi’den çıkan Varolma Anları, Virginia Woolf’un terekesinde bulunan otobiyografik yazılarını ve geçmişten anımsadıklarını bir araya getiren tek kitap. Ve nihayet 39 yıl sonra ilk kez Türkçede...

Virginia Woolf’un Ölümünden Sonra Yayınlanan En Önemli Kitabı

Varolma Anları’ndaki metinler, gerek üslupları, gerekse açıkça ve içtenlikle kâğıda dökülüşleri açısından, Virginia Woolf’un günlüklerinde ve mektuplarında kendisi ve ailesi hakkında yazdıklarının çok ötesine gidiyor, çok daha derinlere iniyor. Bu anılar, Virginia Woolf’un hayatının ve sanatının belgelenmesinde benzersiz bir konuma sahip.

Viktorya çağında, üst orta sınıftan, çok çocuklu bir ailenin kızı olarak doğan Virginia Woolf, edebiyat kaygısından uzak bir anlatımla çok sevdiği annesini, despot ve katı kuralcı babasını, kalabalık ve “kibar” ailesini, öz ve üvey kardeşleriyle olan ilişkilerini, Kensington’daki burjuva evinin daraltıcı atmosferini, annesinin ve sonra üvey ablası Stella’nın beklenmedik ölümlerini ve bu ölümlerin kendisinde yarattığı tahribatı, aile içi tacizleri, entelektüel Bloomsbury grubunu, kendi edebiyat çalışmalarını konu ediyor. Kitaptaki ilk metin yirmi beş yaşındaki Virginia’nın elinden çıkma. Çok sevdiği ve evlenmesini kabulde zorlandığı ablası Vanessa hamileyken, onun doğacak çocuğuna hitaben ve annesini tanıtmayı amaçlayan 1907 yazında kaleme aldığı Anımsamalar adlı bölümle başlayan kitap 30 yıllık bir zaman diliminin değişik evrelerinden geçerek son bölüme uzanıyor; en son kayıt, uzun bir yazarlık hayatının sonunda, ölümünden sadece dört ay öncesine ait.

Kitabı okurken şunu da akılda tutmak gerekir ki, bu kitaptaki yazılar Virginia Woolf’un son şeklini verdiği metinler değil; Woolf yazdıklarını defalarca elden geçirir, düzeltir, değiştirir, eklemeler, çıkarmalar yapardı. Buradaki yazılar bu işlemden geçmeden kalmış, yazarın yayımlanmak üzere hazırlamadığı metinlerdir. Dolayısıyla Woolf’un diğer yapıtlarıyla bu açıdan karşılaştırılmamalıdırlar.

Anımsamalar bölümü, biraz da Vanessa ile geçirdiği ve artık bulamayacağı bir zamana duyduğu özlemi yansıtıyor. Vanessa ve Clive Bell’in ilk çocuğu Julian’a hitaben kaleme aldığı bu yazılar, bir anlamda bir sonraki kuşağa hitaben yazılmış; bu bağlamda bir aile geleneğini sürdürmüş oluyor Virginia Woolf, çünkü büyükbabası James Stephen ve kendi babası Leslie Stephen da gelecek kuşaklar için anılarını yazıp kitaplaştırmışlardı. Vanessa’yı anlatmakla başlattığı anılarını, aile yaşamlarını alt üst eden iki büyük acıyı anlatarak sürdürüyor, annesinin ve üvey ablası Stella’nın ölümlerini. Kitabın başındaki ve sonundaki metinler aynı konu çevresinde dönüyor, ancak bakış açıları birbirinden tamamıyla farklı. Bu iki bölümün arasında Virginia Woolf’un Memoir Club’ta yaptığı üç konuşma yer alıyor. Memoir Club ara sıra toplanan ve yaptıkları konuşmalarda özellikle Birinci Dünya Savaşı öncesine ait anılarını anlatan arkadaşlarından oluşuyor. Woolf’un burada yaptığı üç konuşma Anımsamalar bölümünün devamı gibi, ancak aradan yıllar geçmiş, Virginia evlenmiş, yazarlığında yol almış. Ne var ki rahatsızlıkları ve erken yaşta girdiği depresyon peşini bırakmamış, zaman zaman yazması yasaklanmış, dinlenme molaları vermesi istenmiş, intihar girişimleri olmuş. 

20. Yüzyıl Başındaki İngiliz Toplumuna Bir Pencere Açıyor

Memoir Club konuşmalarının ilkinde aile içi ilişkileri anlatıyor, ikincisinde ünlü Bloomsbury grubuna geçiyor, girdiği entelektüel ortamı tanıtıyor. Virginia’nın babası tanınmış bir eleştirmendi, yazardı, dolayısıyla evleri dönemin ünlü yazarlarının, sanatçılarının uğrak yeriydi. Bloomsbury grubu ise bu soylu ortamdan uzaktı, orada soyut konular ele alınırdı, katılanlar birbirleriyle kadın ve erkek olarak ilgilenmezlerdi ve cinsellik dahil her şey açıkça konuşulurdu. 20. yüzyıl başındaki İngiliz toplumunun, burjuva ailelerin ve entelektüel ortamların içine de geniş bir pencere açıyor bu konuşmalar. Woolf, kişileri kendi inşa ettiği kocaman bir yapının içinde sunuyor bizlere. Anne-babasının kişilikleri, çocukluğun acı-tatlı yaşantıları, annesinin ve babasının ilk evliliklerinin izleri, annesinin erken ölümünün yarattığı trajedi ve acı çeken babası Leslie Stephen’in çocuklarına zorbaca davranışı, çocukların da ona aynı şekilde sırt çevirmeleri, ilkgençliklerini yaşayan Virginia ile Vanessa’nın baba evindeki kıstırılmış yaşamları, Bloomsbury’ye taşınmayla birlikte gelen özgürlükler. Elbette anlatmadığı şeyler de var Virginia Woolf’un. Bu notlarda sinir krizlerinden ya da intihar girişimlerinden söz etmiyor.

Geçmişe Dair Bir Taslak bölümü bu kitaptaki en önemli ve yoğun içerikli bölüm, aynı zamanda Woolf’un özgüveni konusunda yazdığı en güçlü metinlerden biri. Babasıyla ilgili değerlendirmeleri ise, ona karşı çelişkili duygularına, Freud okumalarından sonra başka bir gözlükle bakmış olduğunun ipuçlarını veriyor. Woolf’un buradaki analitik ve olgun kişilik çözümlemesi, hem birey hem yazar olarak gelişimindeki en önemli etkilerden birini ortaya koyuyor. Baştaki Anımsamalar bölümündeki konular çevresinde dönüyor metin, ama bambaşka bir açıdan bakarak. Çocukluk yıllarının yaz aylarında kaldıkları St. Ives’taki anılarını İkinci Dünya Savaşı’nın başladığı bir dönemde yazmış; İngiltere’nin Almanlar tarafından istilası halinde karı-koca Woolf’lar intihara hazırlar. Aslında Geçmişe Dair Bir Taslak’a Vanessa’nın uyarısı üzerine başlamış. “Anılarını yazmaya başlamazsan, yakında çok yaşlanacak ve yazamayacaksın,” demiş Vanessa. Bu uyarı üzerine ve Roger Fry biyografisini yazmaktan bunaldığı bir dönemde, Geçmişe Dair Bir Taslak’ın notlarını tutmuş. Ve hatırlayabildiği ilk anısından başlamış: Annesinin elbisesindeki kırmızı-mor çiçeklerden. 

Son Kayıt Ölümünden Dört Ay Öncesine Ait

Bu bölümde, annesinin ölümünden sonra abisi George’un zoruyla kendisinin ve Vanessa’nın sahte pırıltılarla dolu, boş ve katı kurallara tabi sosyeteye nasıl takdim edildiklerini, gitgide sağırlaşan, gerçek hayattan uzaklaşan, çocuklarına karşı zaman zaman despotlaşan Leslie Stephen’a içten içe nasıl düşmanca duygular beslediklerini de açıkça anlatıyor. Geçmişe Dair Bir Taslak yarıda kesiliyor, tamamlanmadan bitiyor. Son kayıt, ölümünden dört ay öncesine, 17 Kasım 1940’a ait.

Bu kitaptaki beş yazıyı okurken, Virginia Woolf’un da bir yerde dediği gibi, anıların bireysel konusunu, onu kuşatan kalıtım, çevre, toplum, aile ve ilişkiler ağından ayırmanın mümkün olmadığını fark ediyoruz. Burada da yazarı, içinde yetiştiği aile ve kendisini kuşatan toplum çerçevesinde görüyor ve anlıyoruz. Yazdıklarını besleyen ilişkiler ağını, yazdıklarının arka planını değerlendirebiliyoruz. Virginia Woolf yaşasaydı, hep yaptığı gibi mutlaka yazdıklarının üzerinden tekrar geçer, bir kitap bütünlüğüne getirirdi. Yine de Varolma Anları, ölümünden sonra yayınlanmış en önemli kitabı olma özelliğini koruyor.

0
10811
4
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle