30 MAYIS, ÇARŞAMBA, 2018

Perdeli Natürmort'un Perdesiz İçtenliği

Yakın dönem ve güncel sanat tarihinin ölüdoğasına, bilhassa kadın eli değdiğinde neyle sonuçlanabileceğine dair ilginç bir girişim olan, Deniz Artun küratörlüğündeki “Perdeli Natürmort” sergisi, 23 Haziran'a dek Galerist'te görülebilecek. Sergi, hem kadınca duygusallığı hem de sanat tarihsel sorumluluğu ile bu sezonun en olgun teşhir çabalarından biri.

Perdeli Natürmort'un Perdesiz İçtenliği

İstanbul Tepebaşı'ndaki Galerist'te 23 Haziran'a dek yer alacak “Perdeli Natürmort” sergisi, iki kurum ve anlayış, Ankara Kırlangıç'ta Deniz Artun idaresindeki Galeri Nev ile Doris Benhalegua Karako direktörlüğündeki Galerist arasındaki kültürel ve estetik iletişimin, bir bakıma son dönemde Türkiye güncel sanat manzarasında rastladığımız yapıcı, kolektif varoluş tecrübelerinin yeni, sürprizli ve umutlu bir örneği olarak kayıtlara geçmiş bulunuyor.

​Küratörlüğü Deniz Artun'a ait olan “Perdeli Natürmort”, bünyesindeki imzalar kadar, bu imzaların kendilerini görünür kıldıkları yapıtlardaki nadidelik ve bu nadideliğin galeri mekânında teşhiri için, her iki kurumu temsilen iki kadının ve birlikte ter döktükleri özverili kadronun emeği açısından övgüyü hak ediyor.

Zarif, yapıtlara saygılı, bağırmayan aydınlatmasından eser konumlandırmasına, sergi rehberi - krokisinin izleyiciyi zorlayıcı ve oyalayıcı, öğretici tasarımına, sergi için seçilen iç mimarî güzergâhın sürprizliğinden etkinliğin kavramsal çerçeve metnine “Perdeli Natürmort”, hani neredeyse klasik bir sanat müzesinden beklenen uzun süreli sergi ağırlığı ve profesyonelliği her ne ise, bunu bir ticari galeri çatısı altında elinden geldiğince sorumluluk içinde var etme gayretini gösteriyor.

©Serkan Eldeklioğlu 

Yunan efsanesindeki sanatçılar Zeuxis ve Parrashios'un, halkın karşısında ve jüri eşliğinde giriştikleri sıra dışı natürmort rekabeti öyküsünü arkasına alan bir metin - sunuş ile açılan serginin izleyicide bıraktığı kimi sorular, sergi boyunca teşhir edilen yapıtlara sinerek, kimin kimi hangi seviyede izlediği meselesini sevimli bir tedirginlikle sürekli gündemde tutuyor. Gerek sanat tarihsel gerekse teknik çeşitliliğiyle de tatmin edici sergiye, yapıtlarıyla Koray Ariş, Rasim Aksan, Erdağ Aksel, Erol Akyavaş, Deniz Bilgin, Selim Cebeci, Mümtaz Çeltik, Nejad Melih Devrim, Abidin Dino, Alev Ebüzziya, Abidin Elderoğlu, Candeğer Furtun, Fatih Kahya, Şerif Karasu, Nur Koçak, Nermin Kura, Mübin Orhon, Okay Özkan, Neclâ Rüzgâr, Anıl Saldıran, Yusuf Sevinçli, Seval Şener, Ali Şentürk, Nazif Topçuoğlu ve Elif Uras katılıyor.

​Galerinin verdiği bilgiye dayanırsak “Perdeli Natürmort”, natürmortu modernizmin temeline oturtan Cezanne'a ithaf edilmiş bir ölüdoğa sergisi. Adını, ressamın 200'ü aşkın ölüdoğa resimlerinden biri olan ve halen Rusya St.Petersburg Hermitage Devlet Müzesi'nde korunan, 1895 tarihli ve tuval üzerine yağlıboya tekniğiyle üretilen 55x74,5 cm ebadındaki çalışmadan alıyor. Gezi güzergâhına dair krokiye tepeden baktığımızda, ironik bir tesadüfle soru işareti biçimli bir burguyla evrilen sergi, bu yapıtı izleyiciye anımsatarak, bu tarzın bugünün sanatındaki dönüştürücü rolü hakkında sorular soruyor.

©Serkan Eldeklioğlu 

Bir eğilimin, zihniyetin Türkiye modern ve güncel sanat hafızasındaki akislerini yoklayan etkinlikteki kimi yapıtlara daha yaklaşacak olursak; Nejad Melih Devrim'in tuval üzerine yağlıboya ile ortaya koyduğu Büyükada'sı, çocuksu ve denetimsiz bir renk, kompozisyon ve biçim özgürlüğünün altına saklanmış kırılganlığı tekrar vurgularken, sanatçının kâğıt üzerine guaj işi Kadehte Çiçekler'de, benzer duygusal ikilik ve sıkışıklıklara dair ürkek bir itiraf daha hissedilebiliyor. Keza, nezaketin biçimleşmiş hâli denebilecek bir işiyle Seval Şener, kâğıt üzerine metal ve cam birleşimiyle harika bir sunumda bulunarak, İki Bakış-Cezanne/Motif'te bizlere hem doku hem imge hem ışık – gölge hem de tek bir yapıtın bünyesinde ne denli yorumu barındırabileceğinin delillerini olanca kadınsılığıyla armağan ediyor. Natürmort fikrine tüm kişiselliğiyle, hikâyeci yaklaşımıyla etkide bulunan Selim Cebeci'nin Büyüklere oyuncaklar, defterler isimli 2018 tarihli yağlıboyasının etkinliği daha da zengin yaptığı sergide, Erdağ Aksel, kişisel sanat tarihinde kendisi için sürekli uğradığı bir kültürel ikon hâlini alan ve iktidarı, faşizmi ve eril zihniyeti yakıcı bir ironiyle önümüze koyduğu, feminist sempatiye haiz 2009 tarihli Unutma'sı ile akılda kalmayı sürdürüyor. Sergide bir sürpriz misâli yer alan Erol Akyavaş eseri, papier mache üzerine 1983 tarihli isimsiz “at” sureti/iskeleti/makinesi betimlemesi ise, et pembesi boğucu ve kabarık fonu ile soyut dışavurumcu bir âlemde yine bu devasa fallik sahibi at özelinde, iktidara mümkün mertebe tiksinti ve kuşkuyla bakmaya devam ediyor.

Elif Uras, ‘Merhamet’, 2007, Sıraltı cam boyama, Ø 31,5 cm

 Diğer yandan Neclâ Rüzgâr, insanın ölüdoğasına yine olanca kişiselliği, kadınsılığı ve kuşkusu ile baktığı 2014 tarihli Algının Diğer Formları III ile bir çift eldiven üzerinden aslın ve suretin mukayesesini üretken bir eleştirellikle önümüze koyarken, Koray Ariş'in 1984 tarihli kösele torsosu, insan bedeninde çağırdığı tüm yabanıl çağrışımlarla, neyin özne, neyin nesne, neyin mahrem, neyin namahrem, neyin kutsal ve neyin olağan olduğu konusundaki kuşkularımızı bir daha kamçılıyor. 

Nejad Devrim, ‘Büyükada’, 1940’ların başı, Tuval üzerine yağlıboya, 55 x 46 cm

Galerist'teki sergide, Rasim Aksan'ın 2018 tarihli narin, ortasından ayrık bir imge ve cümleyi buluşturduğu yapıtı Derin acılar dilsizdir ise, insan duygularının ölüdoğasını tüm melankolisiyle aktarımıyla ayrıca dikkat çekiyor. Usta Nur Koçak'ın bir sosyal habitat olarak tüketim toplumunda kadına dayatılmış fetiş nesneleri yine feminist ve foto-realist / pop-art lezzetindeki itinasıyla 1976'da yansıttığı çalışmalarıyla anacağımız “Perdeli Natürmort” bunun yanı sıra Elif Uras'ın iki canlının hayat memat mücadelesini işlediği Merhamet isimli 2007 tarihli sır altı cam boyama işi, sergideki fiziksel pozisyonuyla ve kompozisyonundaki eleştirel içerikle, yine not aldığımız işler arasında geliyor. Bunun gibi, sevgili, merhum Deniz Bilgin'in kâğıt üzerine karakalem ile çalıştığı 14x20 cm ebadındaki İsimsiz kompozisyonu, neredeyse sesin ölüdoğasını yansıtır bir mahcubiyet ve zarafeti gözle görünür kılıyor. Belli belirsiz bir metnin, eski bir klavsen desenine refakat ettiği bu minik kompozisyon, “Perdeli Natürmort” sergisinin belki de en içe dönük, özgün, mahrem yapıtlarından bir tanesi olarak anılabiliyor. Benzer duygusallığı, pencereden dışarı başını uzatmış bir çiçeği betimleyen pigment baskı monokrom fotoğrafıyla Yusuf Sevinçli de galeriye sızdırırken, ölüdoğa fikrinin ve bunun temsilinin, insanda ürettiği çelişkili hâl, devasa, karalı pembeli dikey yaban tavşanı deseniyle Serif Karasu tarafından da 2018 tarihli Tamam Öyleyse adlı işinde yorumlanıyor. Yine, hiper -gerçekçi imgesiyle Rasim Aksan ve ürperten hakikatiyle adeta Freudyen bir video üretmiş Okay Özkan'ın, ölüdoğa meselesine meydan okurcasına hareketli ve canlı yorumlar kattıkları sergide, mümkün mertebe yoğun bir görsel ve cinsel iştahla bezeli estetik finali ise, eserleriyle adeta sergi içinde ayrı bir oda müziği üreten Abidin Dino, Nermin Kura ve Anıl Saldıran gerçekleştiriyor.

Yusuf Sevinçli, ‘Post II 008’, 2013, Pigment Print, 50 x 75 cm

Yakın dönem ve güncel Türkiye sanat tarihinin ölüdoğasına bilhassa kadın eli değdiğinde neyle sonuçlanabileceğine dair ilginç bir girişim olan, Deniz Artun küratörlüğündeki “Perdeli Natürmort” sergisi hem duygusallığı, hem de tarihsel sorumluluğu ile bu sezonun en olgun teşhir çabalarından biri.

0
8171
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Advertisement
Geldanlage