08 HAZİRAN, ÇARŞAMBA, 2016

Geçmişten Günümüze Yeni Medya ve Türkiye'deki Yansımaları

Dijital sanat dünyada hatrı sayılır bir yankı getirmiş durumda, uluslararası üniversiteler gittikçe kadrolarını bu yönde genişletiyor. Fakat Türkiye ve Türkiye’deki koleksiyonerler için yeni medya hâlâ yabancı bir konu. Yeni medya nedir, tarihsel süreci nasıl gelişti, öncü sanatçıları kimlerdir ve dünya sanat piyasasındaki yeri nedir?

Geçmişten Günümüze Yeni Medya ve Türkiye'deki Yansımaları

Sanat, tarih boyunca pek çok şekilde kendine var olma biçimi aradı. Sanatçının ifade arayışı etrafında şekillenen, bulunduğu toplumun kültürünü nesilden nesile aktaran bir araç oldu. Kimi zaman değişkenlere bir tepki niteliğinde ilerlerken, kimi zaman da bu değişkenleri yanına alarak yoluna devam etti. Sanatçı ise bulunduğu dönemin toplumsal, ekonomik, politik ve teknolojik durumundan beslenirken, aynı zamanda ürettikleri ile de bulunduğu zamana yön verebilen, değişikliğe sorun ve çözüm sunan bir kimliğe sahipti.

Sanatçılar tarih boyunca kendilerini ifade etmek için çeşitli anlatım biçimleri seçtiler. Ekspresyonizm, fovizm, fütürizm, sürrealizm, dadaizm ve kübizm gibi akımların hepsi sanatçıların ortak kaygılarını, kendilerini ifade biçiminde farklı yöntem ve teknikler kullanarak anlatma gereksinimlerinden kaynaklandı.

21. yüzyılda sanat, bilgisayar teknolojileri etrafında şekilleniyor. Sanatçı artık yaşamımızın her alanına girmiş olan dijital ortamda üretimini yapıyor ve kendini yazılım aracılığı ile ifade ediyor, yeni medya ile işlerini ortaya koyuyor. Yeni medya her ne kadar video sanatı ile karıştırılsa da, ondan ayrı değerlendirilmesi gereken, bambaşka bir alan. Kullanılan malzeme ve teknikler sebebiyle disiplinlerarası bir üretim alanı olduğu için, çağdaş sanat çerçevesinden de ayrı bir yerde duruyor. Üretim süreci ve yapısının çeşitliliği günümüz imkânları doğrultusunda neredeyse sınırsız hale geldi ve bize yeni düşünceler ve sorgulama alanları sunuyor.  

Makineleşme ve Sanat

Modern sanatın üretim süreci kapitalizm ile şekillendi. Kapitalizm, üretim gücünü ham madde ve makinelerden alıyordu. Özellikle Sanayi Devrimi ile birlikte insan gücünün yerini makinelerin almasının ardından sanatta da endüstriyel üretim etkileri gözlemlenmeye başladı.

Makineleşme sürecinin yirminci yüzyıl sanatındaki etkileri resmin biçimsel ögeleri ve kompozisyon fikrinin yıkılarak, yerini başka değerlere bırakması oldu. Endüstriyel üretime geçilmesinin etkileri denildiğinde akla gelen öncü isimler: Duchamp ve Warhol’dür oluyor. Bu sanatçılar makineleşme sürecinin sanata yansıtılmasında kendilerinden sonraki birçok sanatçıya da ilham kaynağı oldu.

Yeni medya sanatının köklerinin 1920’lerde dadaizm sanat akımına dayanmakta olduğu görülüyor. Marcel Duchamp, Tristan Tzara gibi dadaist sanatçı ve düşünürler, 1. Dünya Savaşı’na, endüstrileşmeye ve burjuvaziye duydukları tepkiyle yeni fikirlerini deneysel ve anti-estetik bir tarzla ortaya koymuşlardı.(Erkayhan, Belgesay 2014) Mark Tribe, fotomontaj, kolaj, hazır nesne, politik eylem ve performansı içeren birçok dadaist stratejinin yeni medya sanatında yeniden görüldüğünü belirtmektedir. (Tribe, 2006).

Marcel Duchamp - Pisuvar

Marcel Duchamp’nın hazır-nesne Pisuar’ı, sanatçının makinelerin insanın yerini almasına karşı aldırmaz bir tutumu. Eser bize galeride sergilemek için değerli bir şey yapmanın bir önemi kalmadığını ve asıl önemli olanın fikir olduğunu gösterdi. Sanatçı artık ölmüştü ve onun yerini makine almıştı.

1950’li yıllarda pop sanat ve kavramsal sanat akımlarının düşünsel bağlamı da yeni medya sanatçılarını etkilemiştir.Yeni medya sanatçıları da pop sanat sanatçıları gibi popüler kültüre ve tüketim kültürüne savaş açmıştır. Pop sanat ve ardından gelen kavramsal sanat hareketlerinde, fikirler objelerin yerini almıştı. Tıpkı yeni medya sanatçılarının yazılımlardan oluşan sanat eserlerinde olduğu gibi, sanat maddesizleşme yönünde eğilim göstermekteydi. (Erkayhan, Belgesay 2014) Andy Warhol, tüketime odaklandı ve insanı mekanik bir imaj şeklinde ifade ederken, objelerini ruhsallıktan ayrıştırdı.

Andy Warhol

Makineleşmenin yirminci yüzyıl sanatının haricinde toplumsal etkileri ise yeni bir bilim dalını ortaya koydu: Psikanalizm. Bu yeni bilim dalından sürrealizm de kendine destek buldu. 1. Dünya Savaşı’nın olumsuz ruhsal etkileri bilinç altıyla ortaya çıkabilirdi. Sürrealizmde mantık tamamen devre dışı bırakılmış ve otomatizm adı verilen düşünmeden, elin hareketlerine bilinç ile müdahale edilmeyen çizimler ile gerçekleşmişti.

Artık, biçimin yerini anlam ve kurgu alırken, kompozisyonu yok eden bir tutum içerisine girilmişti. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra çıkan çeşitli sanat akımları ile de tek önemli olan düşüncelerdi. Teknolojik gelişmelerin 20. yüzyıl sanatına yansıması; tuvalin yerini enstalasyon, performans, video sanatı ve fluxus gibi hareketlere bırakması oldu.

Teknolojik gelişmeler insanı hem bedensel, hem de ruhsal olarak etkiledi ve yaşamı hızlandıran ve kolaylaştıran bir yer edindi. Teknoloji ve makinenin varlık-yokluk diyalektiği sanatçıyı düşünce ve kavrama itti. Sanatçının teknoloji-toplum ilişkisini çalışmalarında gösterme çabası böylece daha çok kavram aracılığı ile gerçekleşti ve sanatçı değişimleri işlerine yansıtmakla birlikte yeri geldiğinde de kendi bedenini ortaya koyarak anlattı.

21. yüzyılda ise günümüz teknolojileri ile iç içe olan sanatçı, yaşamımızın her alanına giren bilgisayar ile iş üretmeye başladı. Dijital teknolojilerin sanatta kullanılması ile yeni anlatım biçimleri yaratıdı ve çalışma alanının sınırları genişledi. Artık sanatçı doğayı üretimlerinde yansıtmak yerine, teknolojinin varlığını kabullenerek onu üretiminde kullandı ve bilgisayarların sınırsız işlem gücü ile kendine birçok yeni ifade biçimi buldu.

Dijital üretim türlerine duyulan ilginin artması ile birlikte, sanatsal üretimin tüm alanlarında bilgisayar teknolojisi kullanıldı ve bu durum baskı, resim, fotoğraf, video, heykel gibi geleneksel sanat üretimlerini değişime uğrattı. Yazılım sanatı, pixel, dijital sergilemeler ve hatta sanal gerçeklik gibi yeni alanların dahil olması sanatsal çalışmalar olarak kabul edilen aralığı iyice genişletti.

Tabii ki bu hızlı değişim ve dönüşüm, kavramsal tartışmalara da yol açtı. Sanatın, sanatçının, sanat işi ve izleyicinin geleneksel anlayışı değişti ve dijital sanat reddedilemez hale geldi. Yeni medya, günümüzde algı biçimlerinde köklü değişimlere neden oldu ve teknolojik gelişmeler ile de halen teknikleri karıştırarak kendini yeniliyor ve yeni biçimler ortaya koyuyor.

Yeni Medya Sanatı Tarihçesi

Yeni medya dijital teknolojilerin kullanıldığı, bilgisayar monitörleri veya elektronik aletler gibi elle tutulabilir donanımlardan grafik editörleri, web siteleri ve programlama dilleri gibi yazılımsal bileşenlere kadar geniş bir aralıkta oluşan işlere verilen genel bir ad. Bazen “bilgisayar sanatı” veya “dijital sanat” olarak da adlandırılabiliyor. İlk bilgisayar sanatı işlerinden biri olan Hiroshi Kawano’nın algoritmik yorumlarından Piet Mondrian’ın ikonik gridli resimlerine, 1960’ların programlama ve dijital baskılarına, Cory Arcangel’ın Hacklenmiş Nintendo kartuşunun Super Mario Bulutları (2002) yapışına kadar yeni medya sanatı teknoloji gelişip değiştikçe çeşitlenen bir akım.

1960’lı yıllarda dijital sanatın dünyada örnekleri görülmeye başlarken bu alanda Türkiye’de ilk olarak 1970’li yıllarda Nil Yalter ve Teoman Madra gibi birkaç sanatçı o yıllar için yeni bir medya olan videoyu kullandı. Yeni teknolojilerin sanatsal kullanımının Türkiye’deki ilk örnekleri, 1995 yılında 4.Uluslararası İstanbul Bienali’nin bir parçası olan BM Contemporary Art Center’ın düzenlediği “Concrete Visions” sergisinde görüldü. Bu sergide Arye Wachsmuth, Ergül Özkutan, Teoman Madra, Fatih Aydoğdu, Onur Eroğlu, Angela Melitopoulos medyayı bir ifade aracı olarak kullandı.

1960’lar özellikle de Batı’da bilgisayar sanatının öncü yıllarındandı fakat buna rağmen Japonya’daki eş değerde önemli işlere dikkat edilmemişti. Hiroshi Kawano, filozof ve estetisyen kimliği ile hem müzik hem de görsel sanatlarla ilgiliydi. Görsel sanatı ilk 1964’te IBM Review’da yayımlandı ve onu sanatta bilgisayar teknolojilerinin öncülerinden biri yaptı. Max Bense ve Claude Shannon’dan ilham aldığı teorilerini bilgisayar aracılığıyla uyguladı. 1956’da Alman filozof Max Bense ve Amerikalı matematikçi Claude Shannon ile tanışması, estetiğe farklı bir bakış açısı getirmesini sağladı. Bense’in 1954 tarihli Aestheitca’sı ve Shannon’un 1948 seneli A Mathematical Theory of Communication’ını okuduktan sonra, bu yaklaşımların estetik ve sanata uygulanabilme potansiyelini gördü. Bunun üzerine Bilgi Estetiği (1962) makalesini yayımladı ve bilgisayarları sanatta kullanmakla ilgili teorilerini yazdı. 1964’te bilgisayarda programlamalarına başladı.

Bu teorileri uygulayabilmek için, Kawano Markov süreç modelini çalışmaya başladı. Mühendislikte önemi olan markov zincirleri, olasılık tabanlı rastgele döngüler ile gösterilen matematiksel durumlardır. Bu zincirlerin özellikleri tüm çıktı geçmişini önemsemeden ya önceki durumla ondan hemen önceki durumun arasındaki özellikle belirlenir, ya da sadece şimdiki durum ile belirlenir. Bu yaklaşım Shannon’un teorileriyle uyumluydu ve daha sonra da Markov teorisinin zaten dilbilim ve müziksel ifadelere uygulandığını buldu ama Markov modelini görsel ifade edebilmek için tek boyutlu düzlemden çıkmayı istiyordu. Kawano’nun bir filozof ve estetisyen olarak, bilgisayar teknolojilerine bir sanatçı veya mühendisten farklı olarak estetik teoriyle yaklaşması ve görsel alandaki matematik tabanlı çalışmaları onu tek kıldı.

Daha bilgisayar programlama kodları icat edilmeden Mondrian da o kodları yazıyordu aslında. Bilgisayar kodları 1 ve 0 rakamlarını kullanarak, bilginin sembolik olarak düzenlenmesi işini yapıyor. Mondrian’ın resimleri de bilgisayar kodlarıyla benzer bir işi üstleniyordu, dünyayı yatay ve dikey çizgilerle ikili kod olarak ifade ediyordu. İlham kaynağını doğadan alıyordu ama temsil probleminin kültür ve doğa, birey veya toplum, özel veya genel zıtlıklarında olmadığının da farkındaydı. Bu her şey hakkındaydı. Hepsi bir arada, dinamik bir matematiksel eşitlik içerisinde.

Super Mario Clouds, Nintendo’nun NES oyun konsolu için üretilmiş Super Mario oyununu baz alır. Cory Archangel oyunu geriye tek kalan görüntü mavi gökyüzündeki bulutlar olacak şekilde hackledi ve modifiye etti. Ana karakter olan oyuncunun bir labirent ve orjinal zıplama ve koşma şeklinde yönlendireceği Super Mario; engeller, manzaralar ve karşı oyuncular gibi oyunun hikaye anlatışına katkıda bulunan unsurlar ile birlikte artık yok olmuştu.

Super Mario oyununu bilenler, bu işi şu şekilde akıllarında canlandırabilir: Boş bir arka planda sadece çizgi film gibi bir gökyüzünde bulutlar gözüküyor. İş, donanım ve yazılımın manipülasyonuna dayanarak üretildi. Cory Archangel, oyunun saklandığı kartuşu açtı ve Nintendo grafik çipini kendi yazdığı programı silen bir çip ile değiştirdi. Sanatçı zaten sanatsal programlarını var olan teknolojiyi manipüle etmek için hackleme etiği üzerine odaklamış bir gruba dahildi. Dolayısıyla bu hackleme mirasını absürt ekstremlere taşıdı, grup bilgisayar programları yayımladı ve Cassette Disk Jockeys adlı her sene düzenlenen bir yarışma başlattı. 

Super Mario Clouds

Yeni Medya Sanatı Piyasası

Yeni medya sanatının piyasası, resimler, baskılar, fotoğraflara göre biraz daha küçük. Ulaşılabilir fiyatlar nedeniyle alımı daha kolay olsa da yeni medya koleksiyonerliği diğer işlere göre çok daha az. Christopher Wool ve Wade Guyton gibi müzayedelerde işleri milyonları bulan sanatçıların haricinde, yeni medya sanatının geleneksel bir medyuma aktarılmadığı sürece satışı biraz zor. Kolay satılan yeni medya işleri genellikle kağıt veya alüminyum üzerine yapılan baskılar. 

Wade Guyton

İnternetten neredeyse her şeyin ücretsiz indirilmesi söz konusuyken, birçok insan için ekranda gösterilen bir sanat nesnesi kuşku sebebi. Sanat piyasasında düzgün alım-satım gerçekleştirebilmek için işlerin güvenli şekilde limitli sayıda üretilmiş olması, imzalanmış ve işlere numara verilmiş olması gerekiyor. Bu açıdan düşünecek olursak koleksiyonere kağıt üzerine limitli baskı işler daha güven veriyor olabilir.

Dijital işlerin fiyatları kağıt baskıları yakalayamasa da, uluslararası koleksiyonerleri beş basamaklı alımların güvenliği konusunda rahat hissettirmek için yetkinlik sertifikaları var. Alımlarda yeni medya işlerinin çeşitliliğine göre işin datası edisyonlar halinde ayrı satılırken sertifikaları da veriliyor.

Avant-garde konseptini ileri götürmek için, çağdaşta dijital olması gerektiğini savunan görüşler de mevcut. Dijital ortamın kopyalanabilirliği sıkıntısı onun doğasını oluşturuyor aslında. Çağdaş sanatçıların bu kadar dijitalle ilgilenmelerinin bir sebebi de demokratik bir ortam sunması. Artık herkesin internetteki limitsiz kaynağa eşit derecede ulaşması mümkün. Bu noktada sanat piyasası için internetin sınırsız ulaşılabilirlik durumu çekici değil, çünkü piyasa zaten yüksek fiyatlar ve ayrıcalık arayışında.

Dünyada en ünlü yeni medya satışları Phillips müzayede evi aracılığıyla gerçekleşiyor. Oradaki fiyatlar dahi çağdaş sanat müzayedeleriyle kıyaslandığında çok küçük kalıyor, örneğin dijital bir işin 3-4 bin euroya satışı gerçekleşiyor. Kimi koleksiyonerler için de bu fiyatlar ulaşılabilirlik açısından bir avantaj oluyor. 

Çağdaş sanat piyasası rekor fiyatlarla gündeme gelirken, dijital sanatın ulaşılabilirlik ile onun yerini yavaşça alıp almayacağı da ayrı bir merak konusu olarak duruyor. 

Türkiye’de Yeni Medya Sanatı Etkileri ve Piyasası

Batı’da yeni medya sanatı daha yaygın ve kültüründe yer etmiş bir olguyken, Türkiye için yeni medya hâlâ “yeni” bir konu. Buna rağmen son zamanlarda izleyici ile yeni medyayı buluşturmak adına yapılan projelerin sayısı artmış durumda olduğu için, gittikçe daha fazla insan bu konuyla ilgilenmeye başladı.

Türkiye'de bu alanda öne çıkan araştırmacı ve uzman isimler arasında: Ekmel Ertan, Başak Şenova, Ali Miharbi, Murat Germen, Beral Madra, Bager Akbay, Ebru Yetişkin, Burak Arıkan ve Genco Gülan bulunuyor.

Bu yıl ocak ayında bilim, sanat ve teknoloji alanında çalışan, Türkiye’nin yeni medya sanatçılarının yer aldığı, küratörlüğünü Ebru Yetişkin’in gerçekleştirdiği “Dalgalar” sergisi BLOK Art Space’te gerçekleşmişti. Alp Çoksoyluer, Alper Derinboğaz, Ayşe Gül Süter, Buşra Tunç, Candaş Şişman, Deniz Kader, Erdal İnci, Korhan Erel, Osman Koç, Ozan Türkkan ve Refik Anadol bu sergide yer alan sanatçılardandı.

Contemporary İstanbul, iki yıldır Plug-in bölümü ile yeni medya sanatçılarına yer veriyor. Plug-in bölümü satışları, fuarın diğer bölümlerine göre daha azdı. Bunun sebebi, yeni medya koleksiyonerliğinin Türkiye için hâlâ yabancı bir konu olması olabilir. Koleksiyonerler, alım ve saklama gibi kaygılar nedeniyle yeni medya alımlarına çekimser yaklaşıyor.

Contemporary Istanbul Plug-in’deki sanatçılar arasında dikkat çeken isimler arasında Nohlab’den (Candaş Şişman ve Deniz Kader) ARIUM projesi ve Deniz Derbent ve Barış Mutlu’dan Fenakistiskop projeleri vardı.

Nohlab’ın ARIUM projesinde, kapalı bir akvaryum içerisini dumanla doldurup, üzerine projeksiyonla görüntü yansıtılmıştı. Bu teknik ile yansıtılan görüntüler 3 boyutlu bir hale gelip holografik bir etki ortaya çıkarıyordu.

https://vimeo.com/20311535#at=2

İstanbul’da 45’e yakın, Türkiye’de 170’e yakın üniversitede Görsel İletişim Tasarımı yada benzeri bölümler bulunuyor. Bilgi Üniversitesi Görsel İletişim Tasarımı Bölümü’nden Deniz Derbent ve Ufuk Barış Mutlu'nun projesi Fenakistiskop ise bir üniversite projesi olarak başlamıştı. Proje, gelişme sürecinden sonra Maker Faire'da sergilenirken keşfedildi ve Fenakistiskop, Contemporary İstanbul’un Plugin bölmünde yer aldı. Sonrasında da Mamut Art Project'in seçkisine kabul edildi. Genç sanatçıların başarılı yeni medya çalışmaları piyasanın geleceği adına umut vadediyor. Yeni medya -özellikle de piyasası hâlâ küçükken- genç sanatçılarda keşifler yaparak, ulaşılabilir fiyatlı işleri toplayarak ileriye dönük bir yatırım aracı olmaya çok müsait. 

Türkiye’de halen yeni medya bölümleri yok; sanat okullarında da yeni medya bölümü mevcut değil, dolayısıyla bu sanatçıların hepsi görsel iletişim tasarımı ve bu bölümlerin master programlarından  geliyor. Üniversitelerde Görsel İletişim Tasarımı bölümleri açıldıkça bu alanda öbeklenmeler başlıyor. Dijital teknolojiden tasarıma, tasarımdan sanata doğru bir yol açılıyor. (Ertan, 2013)

Yeni medya alanının gelişmesi için devlet desteği ya da özel destek şart. Yurt dışında bu alanda Avrupa Birliği devlet fonları veya özel fonlar bulunuyor. Türkiye’de böyle bir yapı mevcut değil. Şirketler, bireysel veya bir araya gelerek başka fon yapıları oluşturabilir, Mondrian Foundation buna bir örnek. 

0
130275
2
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle