0 YAPILAN YORUMLAR
97145 GÖRÜNTÜLENME
11 TAKİPÇİ
0 BEĞENİ
Keşke Adını Birsen Koymasalardı - Hüseyin Arda Salkaya

Bilmelerini isterim ki kızını anlamaktan yoksun her baba can düşmanımdır. Güvenini kaybettikleri her kızın ömür boyu en uzağındaki adamdır o artık. Kadınlarımız, Tanrıdan sonra bizi koruyan ve sakınandır. Artık kork ey kızını anlamayan baba artık kork!

Keşke adını Birsen koymasalardı. Bu saatten sonra bütün babalar alçaktır benim gözümde, bütün abiler işbirlikçi ve bütün anneler çöpçatanlığın yüz karası.

İçsesim bastırmaya çalışıyor bağırışlarımı yine de sesime sığmayan bir ton var insandan beter, taştan hallice. Keşke adını Birsen koymasalardı diyorum. Yanımdaki amca; bana mı dedin evladım diyor. Yüzüne bakıyorum, sana sana hepinize diye bağırasım geliyor ıstıraptan küçülmüş elleriyle alnını kaşıyan amcaya. Tutuyorum kendimi.

Keşke adını Birsen koymasalardı diyorum bir halk otobüsünün cam kenarında. İçimdeki tüm duyguları durdurup inmek istiyorum bu bedenden. Kulaklarımı tıkamak, gözlerimi kör etmek, diyaframıma aşırı hava doldurup infilak etmek istiyorum. Yangın merdiveni olmayan binaların telaşı içinde bu bünyeden çıkmak istiyorum. Bu saatten sonra bütün babalar can düşmanım, bütün anneler yüzüne tükürülecek bir cani...

Erzurum da bir Birsen vardı daha 18’inde ve tabi birde babası vardı. Başı açık kızlara, okuyan kızlara kötü gözle bakmış bir ahlakın ve dinin ortasında büyümüş bir baba. Namus deyince karısı, kızı, bacısı aklına gelen adamların ziyan ettikleri, yok saydıkları, harcadıkları kadınların ortak adı Birsen. Kadını ve kızı yok sayan bir zihniyetin, insan sınıfına hiç yadırganmadan alındığı toplumlarda, kokuşmuşluğun, çürümüşlüğün kurbanı Birsen.

Daha 18 yaşında pırıl pırıl bir çocuk. Okuyup bilim kadını olacak ve o sakin ses tonuyla, yanlışları yüzümüze sözleriyle vura vura gösterecek bir Birsen. “Bak bu olmadı, bu hiç olmadı, kıyafet seçerken zevksizsiniz ama kendinize ahlak seçerken daha zevksizsiniz diyecekti” gözlerimizin içine baka baka. 



Keşke adını Birsen koymasalardı diyorum ya da yanımdaki yaşlı amca sadece bunu duyuyor. “Evladım bana mı diyorsun? Birsen Kim? Birsen diyorum amca daha 18 yaşında! Dünyalar önüne serilecekmiş, her istediğini yapacakmış, çocukluktan çıkıp yetişkinliğe geçeceği günün hayalini kurduğu 18 yaşında. Ve bu gün büyüdüğüne milyon kere pişman bir Birsen.

İnsan, Birsen gibi basit ama aşkla seven biri için derin manalar içeren bir ad takacak kızına ve sonra hiç yokmuş gibi yapacak olacak şey mi? “Evladım sen ne içtin diyor yaşlı amca? Hayretle ve birazda korkuyla karışık. Yürek yedim ve birazda vicdan içtim en kırmızısından. Zamanında bol bulup savurduğunuz ve şimdilerde insan popülasyonunda nadir bulunan o mucizevi insan mayasından. Yanımdan kalkıyor ve hızla kapıya gidip düğmeye basıyor yaşlı amca. “Delirmiş” diye geveliyor ağzında.

İnsanlar şerit ihlali yapıyor otobüsün koridorunda, sürtünüp geçiyorlar Birsen diyorum! Duymuyorlar.

Şimdilik Birsen evinde, odası var mı? Bilmiyorum.

Ne düşünüyor? Düşünebiliyor mu? Bilmiyorum.

Düşünse yerinde duramaz. Freud ve arkadaşları öğrenilmiş çaresizlik diyor buna. Siz ne dersiniz, ne diye bilirsiniz?

Otobüs biraz hızlanıyor, yol biraz kasisli, Birsen evinde. Şoför biraz acemi, ben galiba yanlış dünyadayım. Babası mutlu, babası bir madalya gibi göğsüne takacağı “namusuna helal getirmeden verdin” sözlerini duyarcasına sırıtarak ondan kurtulacağı günü bekliyor. Camın soğuğunu hissediyorum, insanların duygusuzluğunu hissediyorum daha kötüsü vicdanımın varlığını hissediyorum.

Adı Birsen olmasaydı belki bu kadar dokunmazdı bu hikaye bana. Ayşe, Fatma olsa yine de ilgilenir miydim? Her gün onlarcasının yaşadığı bu kötü kaderi, Birsen aracılığıyla iliklerime kadar hissediyorum.

Takıldığı dikenli tellerden, ölülerden ve sevgililerin geçtiği sokaklardan bu gün itibariyle düşüyor Birsen.

Hala 27 milyon kölesi var dünyamızın. Sadece Hindistan da 44 milyon çocuk işçi var. Rusya da aile içi şiddet sonucu yılda 12 bin kadın ölüyor. Afrika da 30 milyon AIDS’li var. Ve Türkiye de yüzlerce belki de milyonlarca Birsen var.

Ne olacaktı yarın Birsen, bir günü daha tüketmenin o dayanılmaz sancısı içinde. Kendi tabiriyle “o ruhsuz insana” eş mi olacaktı? Ya da gazetelerin 3. Sayfalarından mı toplanacaktı? Hangi anne bir daha Birsen’i doğuracak, hangi adam sevecekti? Ve şimdi Birsen, 3. Sayfa haberi olmakla, gecekondu hanımı olmak arasında gidip geliyordu. Otobüs 12 metre, oda belki daha küçük.

İçsesim belki mutlu olur demeye kalkıyor, bütün iç organlarım üzerine yükleniyor. Bu yaşta kadın olanlar mutlu olmazlar.

Bilmelerini isterim ki kızını anlamaktan yoksun her baba can düşmanımdır. Güvenini kaybettikleri her kızın ömür boyu en uzağındaki adamdır o artık. Kızlar en çok babalarıyla övünürler, en çok onların adından sonra söylemeyi severler adlarını. Ve artık Birsen’in hüviyetlerindeki o en belirgin yer kırılmıştır, dökülmüştür, silinmiştir.

Kadınlarımız, Tanrıdan sonra bizi koruyan ve sakınandır. Artık kork ey kızını anlamayan baba artık kork!

Otobüs yavaşlıyor ve ani bir frenle duruyor. Bakıyorum kimseler kalmamış içerde. Zaten hep böyle olur, kadınlar, kadınlarımız söz konusu olduğunda herkes bir yerlere kaybolur. Tek başına bırakırlar bu cenderenin içinde. Oysa Birsen, sokaktaki her adamın, kahvedeki, meclisteki, otobüsteki her adamın ortak sorunudur. Şoför biraz kendinden korkarak birazda görevini yapmış olmanın gururu ile “güzel kardeşim geldik, son durak” diyor.

Şimdilik Birsen parmağında bir metal parçası taşıyor yüreğinde ise buz. Elleri tanrıdan yana istemekten yorulmuş. Bir saksı çiçeği gibi sabah alınıp güneşe koyuyorlar, akşam tekrar içeri alıyorlar. Evden uzaklaşmak yasak, başkalarıyla konuşmak yasak, sevmek yasak, duygularını ifade etmek yasak...  Ah be çocuk, dünyanın başka bir coğrafyasında doğmuş olsaydın belki farklı olurdu sonun!

Bütün çocukluk çağındaki kadınların ahıyla, sitemiyle soruyor; “abi ben bu hiç tanımadığım adamla ne yapacağım?” İşte tam orda, fırtınaya tutulmuş bir gemi gibi bocalıyorum. Şoför diyor “son durak”, Birsen diyor “dünyanın sonu”

Şimdi bu hikayeden ne anladık? İnsan Bazen kahırdan ölür. Coğrafya bedenime öykünme, toprağın üstüde mazardır, insan bazen kahırdan ölür!

Hüseyin Arda SALKAYA

09.02.2017

0
2860
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Advertisement
Geldanlage