0 YAPILAN YORUMLAR
9833 GÖRÜNTÜLENME
0 TAKİPÇİ
0 BEĞENİ
Bazen Tekrarlıyorum

Bazen Tekrarlıyorum

Saatimi öylesine kurdum. Çarkı çevirdikçe kalbimde hızlanan bu zaman kaybı, sanki dünyanın bir yerinde hayatının son demlerini yaşayan kimsesizliğime koşuyordu. Saatimi kurdum ve sırtımı soğuk balkon duvarına yasladım. Durduğum yerden şehir, neredeyse kendini boşluğa bırakacak gibiydi. Şehir yorgundu ve bunu bir tek ben görüyordum. Kulağımda durmadan çınlayan kapı zilleri günden güne beni bıktıracak şekilde artıyordu ve ben karşımda duran adama hiçbir şey söylemiyordum. ’Bu büyük bir yıkım, bu büyük bir kaybediş!’ diye söyleniyordum her gün. Kül tablasında, uçuşmasın diye ıslattığım küller, simurg kanatlarıyla tenimde sahipsiz yaralar açıyordu. Gözlerim kızarıyor, perdeler sararıyor ve gördüğüm her şey kederin ve acının son rengiymiş gibi kendini tamamlıyordu. Karşımda duran adam sanki akşamdan kalma bir günahı taşır gibi, suratında istemsizce beliren bir gülümsemeye sahipti. ‘Bazı zamanlar gülmek, kederle sevginin üzerine kurulmuş, Tanrı’yla iletişim halidir.’ diye bir ses, üstelik kimin olduğunu bilmediğim sahipsiz bir ses duyuldu. Sesin şiddetinden içimdeki bütün pencereler bir hışımla titredi ve sonra durdular. Kalbim, ‘kendine bir şehir çiz, daha yapacak çok işimiz var!’ dedi. Kalbimi dinlemeye henüz saymadığım bir yaşta, kuru yük gemileri ve birkaç karınca çizerek başladım. Ardından, şöyle manzaraya gerilip kollarımı uzatacağım bir gök ve onunla aynı acıyı taşıyan sabırlı ama rahat bir deniz çizdim. Ufuk görünmüyordu. Çarkı çevirdikçe hızlanan bu zaman kaybı, yerini bir hafta sonu tiyatrosuna bırakıyordu. Birinci perde, birinci sahnede kuşlar, çizdiğim resmi masamdan alıp bana getirdiler. Bir uçuş süresince resmedilmiş saat sözcükleri kurdum. ‘’ Her zamanki gibi berbat, boktan bir gündü. Gece saatleri yorardı, biliyordum. Sanki her şey yolundaymış gibi kalkıp bir çay yapar, kitaplara dokunup mutlu olurdum. Bu ‘her şey yolundaymış’ imajının en zararsız nefes alma çabasıydı. Bütün yorgunluğumu düşündüm, neler yaptığımı, kaç kere küfür ettiğimi, az ileride sevmenin daha iyi bir fikir olabileceğini düşünen kadınların ojelerinden dökülen doğruları düşündüm. Bu ‘şimdilik düşünebilmenin sorumluluğu’ imajını güçlü kılan bir eylemdi. Üstelik her eylemde ablukaya alınan yalnızca ellerim değildi. Sanki her şey akreple yelkovanın çocuklarıymış gibi sürekli cebimdeydi. ‘Bugün kör bıçaklarla yaralanmalar günü, bugün ateşli silahlarla çiçekli namlular günü’ dedim kalbime. Ki kalbim, olmayan bir mevsimde göç yolları gibiydi.’’. Bu sahneye, sararan perdeler alkış tuttular. ‘Susun!’ dedim ve odam birden karardı.

Bazen tekrarlıyorum ve sorular soruyorum durmadan. ‘Saatimi öylesine kurdum’ diyorum yetiyor. Bazen tek bir ayna bile yetiyor insanın kendini kandırmasına. Aynada tarifi imkansız bir ‘ben’ görüyorum –akşamdan kalma.-

İkinci perdede bembeyaz bir düş kurma hayalimi kiminle paylaşsam ve nasıl anlatsam diye düşündüm. Bir mumu perdelere tutup bütün odayı yakmak istedim. Perdeler bu eyleme karşı çıktılar. Radyoda sanat müziğinden bazı eserler demleniyordu. ‘Alkolsüz mutluluklar yeğdir.’ dedi kalbim. Gidip çoktandır uyuşmuş ayaklarımla bir fincan çay koydum. İkinci perdeye henüz giriş yapamadım diye ‘tiyatrodan anlamıyorsun!’ dedim dört kere kendime. Evet tiyatrodan anlamıyordum. Bıraktım perdelerle dans etmeyi. Yeniden balkona çıktım. Şehir intiharın eşiğindeydi. Öyle görünüyordu. Sanki yıldızlar bu intiharın kilit karakterleriydi. Sanki sokak lambaları ve karıncalar olmasa bunu kimse bilmeyecekti. Düşündüm. Düşünerek daha iyi olur dedim. Buna inanmıştım. Tiyatrodan anlamadığımı görünce içimdeki bütün pencereler ilk önce bir fırtınaya tutuldu, sonra pencere kenarlıklarında duran birkaç ses açığa çıktı ve bana dedi ki;

‘Bir yanlışlık var.’

‘Nasıl?’ dedim.

‘Bir yanlışlık var.’,’Mevsim geçişin bu atmosfere uymuyor, yanılıyorsun.’ dedi.

Evet yanılıyordum. Çünkü güneş artık ısıtmıyordu bedenimi ve ben de ardı ardına dizilmiş cümlelerden kaçamıyordum.

Saatimi bir hiç uğruna, damarlarımın en genişlediği vakitlerde kurdum. Şimdi yirmi dört saatlik periyotlarla kanıyorum. Birinci  perde, birinci sahnede, sahne hakimiyeti olmayan sevimsizlikler oynuyordu. ‘’Her zamanki gibi berbat, boktan bir gündü. Sabah sesleri kucağımda nice çiçekli bahçeler sunmamıştı bana uzun zamandır. Biliyordum. Sanki her şey yolundaymış gibi biraz domates keser, yüzümü buruşturur, saçlarımı tarar ve küfrederdim.’’ dedim kalbime. Perdeler bu can çekişmeli kapanış cümlesine kayıtsız kaldılar. Oysa bir hareket beklerdim.

Tiyatrodan anlamıyorum diyorum. –Şehir canımı sıkıyor.-

Bazen tekrarlıyorum.

Bazen tekrarlıyorum, biliyorum, yoksa hep eksik kalıyor.

0
1793
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage