0 YAPILAN YORUMLAR
97092 GÖRÜNTÜLENME
11 TAKİPÇİ
1 BEĞENİ
Daha Otuz Bile Değilken

Hayat, bir mutlu olma denemesiydi. Kendimi kötü idare ettim. Aldım ve saçtım bütün ömrümü. Kuşlara diye, kuşlar var diye. Yazık ki bu resmin kuşlarını da aldılar, ben kaldım geriye, şekilsiz, yersiz hiçbir şey tarif edemeyen. Düzenli yoksulluğumu havalandırdım havalandırdım kaldırdım. Yıllarca sürdü bu iş

İnsan, çocukluğunun kırsal kokuları ile gençliğinin şehvetli kokuları arasında sıkışıp kalıyor. Zuhur ediyor bu iki koku, bu iki leke tüm hislerine. Ne kadar soyutlasa da kendini, çapraşık veya paralel bir bağ kuruluyor geçmişle. Ve insan geçmişindeki hayalleri ile bu günün gerçekleri arasında 70 metre karelik bir daireye 10 kişi sığışmak zorunda kalıyor.

Başım, omuzlarımın üstünde, sorulardan şişmiş bir kazan gibi. Her gelen ya da giden, çorbada benimde tuzum olsun diyerek bir şeyler atıyor içine. Hayırsever bir semtin aş evi gibiyim.

Gazete ve haberlerde, ölüm ve intihar olaylarını gördükçe, iyi kıvırıyorum diyorum hayatı. İyi çıldırmıyorum, iyi bağırmıyorum. Garip bir susma yetisi var içimde. İlkokulda susmayı tembihleyen hocaya da küfredeceğim şimdi, hayatı ciddiye alın diyene de. Yeni yeni anlıyorum ki, bu hayatın denekleriyiz biz. İlkin susması öğretilerek hissizleştirilen, sonrasında aklınızın almayacağı şeyler yapılan denekleriz.

Hayat, bir mutlu olma denemesiydi. Kendimi kötü idare ettim. Aldım ve saçtım bütün ömrümü. Kuşlara diye, kuşlar var diye. Yazık ki bu resmin kuşlarını da aldılar, ben kaldım geriye, şekilsiz, yersiz hiçbir şey tarif edemeyen. Düzenli yoksulluğumu havalandırdım havalandırdım kaldırdım. Yıllarca sürdü bu iş. Ömrümüz yükte hafif, pahada da karşılığı yoktu zaten. Kim kime verirse severek, isteyerek onda kalıyordu. O da eski bir kilim gibi serip seni orta yerine, gelip geçtikçe çiğneyip duruyordu.

Daha otuz bile değilken, yaşamın bütün sırrını çözüyordum. Çözdükçe içine kapanıyor, kendimi geri çekiyordum. Niye anlatıyorum bunları size? Yalnızları tanıyın diye mi? Yalnızlardan uzak durun diye mi? Hayır. Yalnız kalmayın diye. Her şeye inanın diye, sorgulamayın diye, çabucak kabul edin diye. Kısacası salak olun diye. Mutlu salaklar olun diye.

Yalnız bir adamı küsmüş sanırsınız her şeye ve doğal olarak ikna edeceği çok şey olduğunu düşünürsünüz. Duvarlar, kanepeler, mutfak dolapları, çamaşır sepeti, yatak odası, telefonu, komşuları, akrabaları, polis, savcı, hakim, bilirkişi, mevsimler, uçak, gemi ve bilumum ulaşım aracı, yollar, evler, ağaçlar, mahalle bakkalı ve daha bir dolu şeyi ikna etmelidir. Ne için? Önce yaşadığını kanıtlamak için, sonra düşündükleri gibi olmadığı için, sonra da mücadele ettiğini göstermek için.

Ben bu dünyaya planlanandan 3 gün geç gelmişim. 3 gün deyip geçme, çok şey kaybetmişim. Eğer 4. Güne kalabilseymişim, bir daha hiç doğmayacak ve kendimle birlikte annemi de öldürecekmişim. Yani ben bu dünyaya gelmek için can atmamışım. Birileri gibi erkende gelmemişim. Gözlerimi 3 gün daha kapalı tutmuşum. İnsan gözlerini kapatınca da görebilir. Kanıtı benim.

3 gün boyunca ikna etmeye çalışmışlar, bakmışlar olmuyor, suni korkular verip korkutmaya çalışmışlar. Değil korktuğumdan, anneme kıyamadığımdan doğmuşum. O 3 günlük yalnızlık, beni dünyaya ve insanlara bu kadar uzak kılmış belki de. Şimdi daha otuz bile değilken, dururken aklım, fiyakam, boyum posum yerinde, yaşlı bir kurt gibi uzaklarda durmam açıklama gerektirmez.   

Bakıyorum, 8’inde yalnızdım, 18’de yalnızdım, 28’inde yine yalnızım. Müthiş bir istikrar değil mi? Tutarlılık konusunda siyasetçilere örnek olur muyum sanmam. Bari topluma da örnek olmayayım. Herkes herkesten uzaklaştıkça, yeryüzü de küçülüyor, diyeyim size.

Yalnız bir adamın, ikna edeceği hiçbir şey yoktur aslında. Gelip o kanepede oturmuyorsa biri yanında, telefonu çalmıyorsa, bütün yolculuklar da, yan koltuk yabancı birine satılıyorsa, hissizliğin tarihini yazmış bir toplumda, fikir patlamasını, sevgi dolaşımını sağlayamazsınız. 

Yine de, kimseden hayır yok diye düşünme. Daha otuz bile değilken, tabutuna omuz vermiş herkesler. 3 gün geç doğmuşum. Bu aynı zamanda 3 gün daha fazla yaşamam anlamına geliyorsa da istemem. 3 gün değil, 3 saat bile fazladan bu dünyada kalmak istemem. Böyle bir dünyada ne kadar az yaşarsam o kadar kardır diyenlerinizi duyar gibiyim.

Bir kez geç kaldınız mı? Evet. Bir daha hazır kıta olsanız da fark etmez. Misal ben çok kabahatliyim. 3 dakika değil, 3 saat değil, 3 gün geç kalmışım. Kaba hesap 72 saat, 4320 dakika, 259 200 saniye. Bir bu kadar nefes alışverişi, göz kırpışı falan, üstüne üstlük konuşmak ve yürümek için de bir yıl beklemişim. Kaplumbağa bile yürüse 1 mil yol alırdı.

Yine de hayat bir mutlu olma denemesidir. Denemeler ölmez!

Hüseyin Arda SALKAYA

09.11.2015

0
2654
1
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Geldanlage