0 YAPILAN YORUMLAR
5747 GÖRÜNTÜLENME
59 TAKİPÇİ
0 BEĞENİ
Kahlo Frida

           Tenine Saplanan Acılardan

             Umutlar Yeşerten Kadın

     

                                                 

                                           

           6  Temmuz 1910 yılında  doğan  Meksikalı ressam  henüz 6 yaşındayken geçirdiği çocuk felci sonucu bir bacağı diğerinden daha  kısa kalmış ve bu kusuruyla alay edenler dahil herkesle sürekli mücadele vermiştir. Topallayan bacağıyla birlikte minik bedenin çaresizliği.. Yıllarını acıyla yoğuran bir kadın .. Kendisi o günlerini şöyle tanımlar: ‘’Chapultec’teki düşüşümle, daha sonraları yaşadıklarım arasında ne tür bir bağlantı kurulabilir  bilmiyorum. Kesin olan bir şey varsa o da acının bedenime ilk kez girmiş olduğudur.’’

            17 Eylül 1925 yılında bindiği otobüse tramvay çarpması sonucu sol kalçasından giren ve leğen kemiğinden çıkan demir çubuk vücudunda derin yaralara yol açmıştır. Acının ta kendisidir o. Yaşadığı talihsizlikleri görmezden gelip hayata sımsıkı bağlı bir kadındır.. 32 Kez ameliyat edilmesine rağmen  Annesinin tavanına astığı aynaya bakarak otoportreler yapmıştır. Pablo Picasso yaptığı otoportreler  için ‘’ Biz onun gibi insan yüzleri çizmeyi bilmiyoruz’’ der. Kahlo Frida sanat yaşamının yanı sıra çalkantılı aşklarıyla da yaşamının sonuna dek acıyla arkadaş olmuştur. Bunlardan biri de ünlü ressam Diego Rivera’dır. Bazı çevreler tarafından feminist ilan edilmiş olsa da babasını mutlu etmek için erkek kılığına girebilen bir feminist olduğu bazıkaynaklarda belirtilmiştir. Yine bu teze ters düşen bir örnek verecek olursak kendisini sürekli aldatan bir eşe tapmaktadır Frida. Celladına aşık bir kadının erkeğine duyduğu aşk ise bu teze tamamen zıt düşmektedir.


“The Wounded Deer” ( Yaralı Geyik )


        Fiziki ve mental olarak sürekli ağrılarıyla çırpınan Frida, ‘’The Wounded Deer’’ isimli çalışmasında ümitsizliği ve şaşkınlığını resmetmiştir. Ormanda telaş içinde koşan geyiğin bizlere anlatmak istediği yaşam denen bu bahtı kararmış evrende karmakarışıklığın ön izlemesidir. Bedenine saplanan okların ve duyduğu acının Frida’nın iç dünyasını başarılı bir şekilde aktardığının da kanıtıdır. Kahlo Frida, eleştirmenlerin düşündüğünün tam aksine umudun kadınıdır benim gözümde. Savaşçı ruhu, hayata direnen gözleriyle hep yeni ufuklara yelken açan sanatçı bu serüvende yaşadığı çıkmazları da resmetmiştir. Otoportreleritam anlamlıyla incelediğinizde gizemli telaşları da göreceksiniz

           Kahlo Frida her otoportresinde adeta  kısa metrajlı filmler çekiyor. Zamandan çok bağımsız yer ve objeleri çok iyi analiz edip bana kalırsa zaman zaman sürrealizmden de etkilendiği söylenebilir.. Benim Frida tanımım; tamamen gerçekçiliğini tablosuna döken acılarla donanmış kadındır. Sert bakışların ardında telaş dolu çocuğun  tablolarıyla karşıkarşıyayız. Ne büyük hüzün, kendisiyle aynı çağda yaşlanamamak!


“The Broken Column” ( Kırık Sütun)


       Frida’nın otoportrelerde kullandığı arka planlar genelde renkli ve hayvanlar ile doludur. Fakat bu tabloda yalnızlık ve umutsuzluk olanca ateşiyle kavurmaktadır ressamı.. Bedenine saplanan çiviler çektiği acıların resmidir. Martı kaşlarıyla rahminden gırtlağına kadar uzanan  sütun 5 ay boyunca gövdesini saran kemerli bir korseyle yaşayan Frida‘nın ruh halinin resmidir. Boynunda sırtına uzanan saçları ve apaçık göğüsleriyle yaşadığı acıları kadınsı duygularıyla çektiği acıları resmeden Frida, fazla müstehcen bulduğundan dolayı cinsel uzvunu ise beyaz çarşafla kapatmayı tercih ediyor ‘’The Broken Column’’ eserinde.

             Kimselerin olmadığı uzak iklimlerde adeta bir film sekansını andıran bu sahne karşısında gözyaşlarını gizlemekten utanmayan yazgısına boyun eğmeyen bir kadın o karşımızdaki. Dimdik duruyor ve inadına resmediyor acının resmini.. Resimlerinde nesneleşmiş bedeni ve bedenine ait organların acı dolu sessiz çığlığı hissedilir. Acılarından beslendikçe umudu da yeşerten kocaman yürekli bir kadın ile karşı karşıyayız.















0
5747
0
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Advertisement
Geldanlage