19 EKİM, ÇARŞAMBA, 2016

Görsel Hikaye Anlatıcılığı: Geraldine Cooks!

Eda İldam için söylenebilecek en doğru şey bir hikaye anlatıcısı olduğu. Fakat alıştığımız türden bir hikaye anlatıcılığı değil bahsettiğim. Kurucusu olduğu Geraldine Cooks ile sadece tarif üretmekle kalmayıp onların hikayesini görsel yolla anlattığı bir dünya da inşa ediyor. Henüz anne olmanın heyecanını da taşıyan İldam ile hem “cooks” sınırını çoktan aşmış Geraldine sürecinin nasıl geliştiğini, hem yeni dünya mutfağını hem de sosyal medyanın bu yeni kültüre etkisini konuştuk. 

Görsel Hikaye Anlatıcılığı: Geraldine Cooks!

Hakkınızda çok az bilgi var. Geraldine Cooks’tan bahsetmeden evvel Eda İldam kimdir?

Evet doğru, hakkımda çok fazla bilgi paylaşmadım. Kendinden bahsetmek zor galiba biraz. Başkası yazsa benim için daha kolay ama kendim için söyleyemiyorum. Güzel Sanatlar Fakültesi İletişim Tasarım Bölümü mezunuyum. Uzun süre ajanslarda çalıştım, ama orada proje kısmındaydım, yani yaratıcı alanda değildim. Hep “creative” tarafa sıçrama derdim vardı. En sonunda kurumsal bir yerde çalışırken “ben bunu istemiyorum” dedim. Dijital pazarlama ve reklam işinin beni körelttiğini hissediyordum ve istifa ettim. Üç sene oldu hatta. Geraldine Cooks’u zaten önceden olan bir yapının üzerine kurdum aslında. Geraldine Cooks isim olarak yapışmış durumda, cooks kısmı beni biraz kısıtlıyor aslında; çünkü yapmak istediğim bir sürü şey var. 

©Nazlı Erdemirel

Geraldine Cooks’un yolculuğu nasıl başladı?

Ajansta çalışırken yemek tariflerini derlediğim bir blog açmak istiyordum, bir yandan da amigurumiler yapıyordum, örgü örüyordum. Onları bir yerde toplayayım diyip Geraldine Cooks, Geraldine Knits ve Geraldine Bouquet olmak üzere aynı anda üç blog açtım. Bouquet’te gelin taçları, çiçekler yapıyordum. İlk başta elenen o oldu; çünkü bir anda çok fazla sipariş geldi. Kurumsal firmada çalışırken yemekle ilgili kısımdan zevk alıyordum, o zamanlar Kinfolk’un yemek bölümünü yapıyorduk. Sonra o işten çok zevk aldım ve neden sadece buna bağlı kalıyoruz dedim. Yemek yapma, insanları bir masa etrafında toplama düşüncesi çok hoşuma gitti. Bir catering işi ama daha temalı daha anlamlı, işin içinde styling’in de olduğu cateringler yapalım istedim. Food project’le ortak bir şeyler yaptık. Fakat ben aynı anda çalıştığım için tüm bunlara yetişemiyordum ve bir karar aldım. İşten ayrıldım ve tam olarak buna odaklandım. 

Fotoğrafta bu noktada mı devreye girdi?

Bunu yaparken bir yandan fotoğraf çekimlerini de ben yapmaya başlamıştım. O dönem bana bir ajanstan teklif geldi. Bir markaya sunumumuz var, sen çeker misin dediler. Doğal ışık kullanmam hoşlarına gitmiş. Ben de olur dedim ve bu şekilde başladı aslında. Yemek ve yemeğin etrafında pek çok şey yapmaya başladım. Catering de yapıyorum hâlâ, fakat daha butik şekilde. Fotoğraf çekiyorum, tarif yazıyorum, danışmanlıklarda da bulunuyorum. Ama en sevdiğim styling ve fotoğraf kesinlikle. Bunların yanında doğal malzemelerden yaptığımız bir takım ürünler de var, sepetler, nihaleler... Dediğim gibi “cooks” kısmı beni biraz kısıtladı şu anda, belki bu kış onu biraz değiştirebilirim. Bir noktada geraldine knicks de işin içine girer.

©Nazlı Erdemirel

Yemek yapmak konusunda bir eğitim aldınız mı?

Yemek eğitimimi MSA’dan aldım. Ama eskiden beri yemek yapmaktan büyük keyif alıyordum. Zaten yemek işi de bir zevk ve damak tadı işi, birazcık da işin kimyasını bilmekten geçiyor. Mesele dolapta ne varsa onları karıştırıp ortaya yeni bir şey çıkartabilmek aslında. Tabii ki her şeyin tekniğini bilmek mümkün değil, bu tasarım için de geçerli. Bir şeyi baştan aşağı bilseniz dahi onu kişiye özgü biçimde yapabilmek bir yetenek işidir. Yemek de öyle bence. Tarif üretebilmek de. 

Geraldine’deki tariflerin hepsi size ait değil mi?

Evet hepsi bana ait. 

Genelde hamur işi ağırlıklı tarifler ve tatlı ağırlıkta.

Evet pastalar, kekler daha fazla. Trendlere uygun da ilerleyebiliyorum, mesela şu an yeni bir tarif denedim. Muzlu hurmalı bir kek hazırladık. Hepsi de pratik şeyler aynı zamanda, yapmaktan keyif alabileceğiniz değişik tatlar. 

Önceden Fransız mutfağı, İtalyan mutfağı diye bir şey vardı fakat son yıllarda bu ortadan kalktı gibi geliyor bana. Şu anda yine bir mutfak kavramı var ama daha ziyade dünya mutfağına dönüştü bu durum galiba.

Evet, ortak bir dil oluştu. Bunun sebebi de sosyal medya. Önceden böyle bir şey yoktu kesinlikle. Örnek verecek olursak en basitinden “ısgın” bizim ülkemizde de yetişen bir sebze, kereviz sapı gibi denebilir, pembe kırmızı renkte; bunu daha önce kimse kullanmazken artık herkes öğrendi ve merak ediyor. Bir anda tüm dünyada ısgınlı tartlar, içecekler yapılmaya başlandı mesela. Bir içerik moda oluyor ve tüm dünyada yapılmaya başlıyor. Buna matcha çayı da örnek. Matchalı kek de latte de yapılıyor artık. Herkes maça arıyor. Burada hem merak unsuru var hem de yapıp instagram’da paylaşmak motivasyonu.

©Nazlı Erdemirel

Bu iyi mi kötü mü sizce?

Aslında bu iyi. Fransa’da bir workshop katılmıştım ve Paris’te öğlen yemek yemek için butik bir restoran önerdiler bana. Oraya gittim mekânın sahibiyle konuşurken tam da bundan bahsettik. Soğuk noodle salatası yapmıştı, bunun üzerine konuşurken; o da aynı şeyi söyledi sosyal medya sayesinde ortak bir mutfak oluştu tüm dünyada. Bu konuda ortak bir dil var. İnsanlar her şeyi sosyal medyadan öğreniyor artık. Benim de ilham aldığım çok fazla içerik var.

Bu yeni mutfağı bir yere koymam gerektiğinde bunun direkt bir coğrafyası olmadığını düşünüyorum. Siz, kendi yaptığınız işi de içine katarak nasıl tanımlıyorsunuz bunu?

Evet yok. Benim yemeklerim bir çeşit “visual story telling” (görsel hikaye anlatıcılığı) durumundan yola çıkıyor esasında. Her şeyin mevsimine göre olduğu, mevsim sebzelerinden yapılmış aynı zamanda bir hikayeyi de anlatan yemekler olması gerek. Son paylaştığım postun içeriği “artık sonbahar geldi; berry’lerin son zamanı ve çikolata yeme vakti; çünkü kış geliyor ve kışa hazırlanmamız gerek” biçimindeydi, tarif de buna dair bir tarifti. Sosyal medya tüm dünyanın hakim olduğu bir durum oluşturdu, dolayısıyla siz oraya ne veriyorsanız; çok rahat benimsenebiliyor herkes tarafından. Bu durum şu açıdan kötü elbette, her ülke kendi kültüründen ödün vermiş oluyor. Bizde Türk kahvesi var en başta ya da salçalı yemekler. Ortak alanda buluşurken bunlardan feragat ediyorsun, bir şeyler dejenere oluyor.  

Styling kısmına gelirsek bunun sizin için çok daha zevkli olduğunu söylediniz. Bunun keşfi nasıl oldu?

Kendi blogumda fotoğraf çekerken başladı aslında; sağını solunu toparlayıp düzeltirken başladı yani. Önce eskiden beri biriktirdiğim bir takım antika şeyleri de işin içine sokmaya başladım. Eski parçaları, porselenleri; annemden de gelen birikimle bu işi daha da farklı bir yerden bakmaya başladım. Sonra bunu geliştirmek için yurt dışında workshoplar’a katıldım. Aslında styling’in benim için en önemli dönüm noktası da o oldu. “Visual story telling” dediğimiz şeyi daha iyi anlayabilmek, yurt dışındaki deneyimleri görebilmek, ışığı nasıl kullanabildiklerini görebilmek için takip ettiğim birtakım insanların eğitimlerine katıldım, hâlâ da katılıyorum. Hatta artık bir şey öğrenmekten ziyade; benimle aynı şeyi yapan, benim yaptığım şeyi yapmaktan keyif alan insanlarla bir araya geldiğim bir ağa dönüştü bu durum. Tamamen styling üzerine. O şehrin lokal olarak bilinen, kentin kültürünü kimliğini yansıtan yerlerde yemek yiyoruz. Herkes bir anda fotoğraf çekmeye başlıyor ve kimse sıkılmıyor. 

©Nazlı Erdemirel

Burada sizin çizginizin ortaya çıktığı da bir durum söz konusu.

Bu illüstrasyonda da böyledir mesela. Senin kendi çizgin oluşur zamanla, bir illüstratörün çalışmasını görünce anlarsın bu onun işi olabilir dersin; bu da öyle bir şey bir bakıma. Workshoplar verirken bir noktada tıkanıyorsun, çünkü bir yerden sonra sana dair bir şeye dönüşüyor. Ben genellikle keten kullanmayı tercih ediyorum, bu benim tarzım, ama bir başkası saten kumaşı daha çok sevebilir. Bu tamamen zevk ve gustoyla alakalı bir durum. Dolayısıyla bu işi yapan insanların, bunu eğer gerçekten içinden gelerek yapıyorsa, kendine ait bir çizgisi oluyor zaman içinde. 

Bu bir tasarım işi aynı zamanda. Söz konusu tasarım aşamasında doğal ışık gibi pek çok unsur söz konusu. Burada sizin için önemli olan detaylar neler?

Orası tamamen benim dünyam. Kış geldiğinde hava çok karanlıksa ona dair bir görsel kullanıyorum. Gerçek zamanlı; o an pencereden baktığımda nasıl bir hava varsa öyle olmalı benim için. Mesela şu an yağmur yağmak üzere hava biraz karanlık ve ben canlı bir şey koymak istemiyorum bu durumda. O an gerçek olan ne ise onunla alakalı bir şey olsun istiyorum. Benim niyetim ışığımda ve renklerimdeki o mesajı vermek. Bir kek yaptığımda da sadece o keki göstermek istemiyorum. Keki göstermek istesem açık renk bir tabak kullanırım ama ben bir kompozisyon yaratıyorum orada. Çikolatalı bir keki servis ederken siyah tabak kullanmayı tercih edebiliyorum bu yüzden. Yaptığım iş insanlara çok basit geliyor olabilir tabii ki. Bunu ben de yapabilirim diyenler çok oluyor, ama bi noktada bu durum mimarlık, grafik tasarım gibi tamamen senin kendi gözün ve zevkini yansıtmanla olabiliyor.

©Nazlı Erdemirel

Bunun iştah kabartan bir yanı da var.

Dünyada değişen trendlerle şöyle bir şey de oldu; eskiden kocaman parlak canlı bir hamburger maketi olurdu mesela ya da kekler kocaman patlayan renklerde olurdu. Pastalar kusursuz, kırıntısız ya da pürüzsüz olurdu. Bunu böyle yapmayı tercih edenler hâlâ var tabii ki ama artık daha dağınık, daha yaşanmışlığı olan görseller dikkat çekiyor. Çünkü insanlar bu görsellerle kendilerini örtüştürüyorlar. Bir benimseme durumu söz konusu oluyor. O yüzden de bu tarz fotoğraflar ön plana çıktı. Altına bir şey yazmadan, o görselin tam anlamıyla hikaye anlatması durumu.  Mesele artık hiçbir yazı ya da metin olmadan da bir hikaye anlatabilmek.

En başından konuştuğumuz her şey kendi içinde bir tutarlılık da taşıyor zaten, dünya mutfağı, “visual story telling” ve görsellik dedik. Artık insanlar yazıdan çok görsele ilgi duyuyor. Yeni dünyamız böyle.

Evet kesinlikle öyle. Kimse altına yazdığın upuzun metni okumuyor. Yazdığım şeyi okumadan bana soru soranlar oluyor mesela. 

Tariflerinizi değerlendireceğiniz bir projeniz var mı peki?

Yarım kalan bir kitap projemiz var. Tarifleri ben yazmayacağım ama. Ben tamamen kitabın konseptini belirleyip fotoğraflarını çekmek istiyorum. Çünkü tarif yazmak kısmını ele almak istemediğim için aslında. Çok güvendiğim ve sevdiğim bir arkadaşımla ortak bir proje olacak. Tarif oluştururken işin matematiğini yapmayı sevmiyorum. Ben her zaman göz kararı yapmış bir insanım. Şef değilim kesinlikle. Yaptığım tamamen doğaçlama bir şey. 

©Nazlı Erdemirel

Son olarak Geraldine Cooks’un önemi ya da misyonu nedir sizin için? İnsanlar orada ne görsün istiyorsunuz?

Bana hep yaptığım şeyin Avrupai olduğunu söylüyorlar, ama aslında ben katıldığım workshoplarda dahi aslında kendi ülkemi temsil ediyorum. Mesela son katıldığım etkinlikte şunu düşündüm, neden Avrupa’da tanıştığım bu insanlarla Türkiye’de bir şey yapmayalım. Yani Türkiye’yi onların yaptığı işlere katalım bir noktada. Türk mutfağı ve kültürü onlar tarafından da paylaşılsın. Geraldine’in demeyelim ama Eda’nın bir misyonu da bu aslında. Geraldine’i koruyup, yaptığım ürünleri biraz geliştirme düşüncem de var. Ne yaptıysam, hissettiysem işimde de onu yansıtıyorum aslında; çünkü bunun en büyük motivasyonu keyif almak benim için. Tek bir şey yapmadığım için çok dallı budaklı bir durumum var aslında.

0
13857
1
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Advertisement
Geldanlage