09 MAYIS, ÇARŞAMBA, 2018

Varlığımızın İspatı: Roko!

Meltem Gürle’nin çocuklar için kaleme aldığı Zeynep Özatalay'ın resimlediği; rüyalar, aynalar, kurallar, mutluluk ve sonsuzluk üzerine felsefi gündüz düşleri Roko ile Konuşmalar üzerine bir yazı. 

Varlığımızın İspatı: Roko!

Çocuklar doğdukları andan itibaren hayatı tüm gerçekliği ve sakinliği ile anlama çabası içinde oldukları gibi, bu yeteneğe de sahipler. Ebeveynlerse tüm bu yavaşlık ve gerçeklik içerisinde onları bu “normallikten” kendi “normalliklerine” doğru çekme gayretinde olduklarından, çocuklar da hayatın tüm kargaşasına gecikmeden adım atmış olurlar. Tüm bu doğal yapının yanında sahip oldukları hayal gücü, aslında çocukların keşfetme ve öğrenme süreçlerine katkı sağlayan önemli bir unsur. Bu yüzden, hayal gücüne, hayal etmeye yer bırakan çocuk kitapları seçmek çok önemli…

Roko ile Konuşmalar da, okurda tam da bu amaca yönelik olarak yazılmış hissi uyandırıyor. İletişim Yayınları’ndan çıkan, Meltem Gürle’nin yazdığı kitapta kahramanlarımız Nisa adında sekiz yaşında bir çocuk ve onun arkadaşı karga Roko… Nisa okul çağında, ancak okul ve ev dışında pek fazla bir hayatı olmayan, yalnız bir çocuk. Tabii anne ve babasının yoğun iş temposunun da bu yalnızlıktaki payı kitapta vurgulanıyor. Nisa aynı zamanda, günümüz çocukları gibi okul dışındaki vaktini genelde evde geçiren, dışarıda çok vakit geçirmeyen, doğaya biraz yabancı ve fazla arkadaşı da olmayan bir çocuk. Ancak bir gün Roko odasının camından “beklenmedik misafir” olarak geliyor ve başlıyorlar hayata dair sohbetlere. Kargalar zeki ve uzun ömürlü olarak bilinir ya, bizim Roko da kendisini tam da buna uygun bir şekilde “Sibirya’dan Ekvator’a Kuzey Yarımküre’nin gelmiş geçmiş en zeki, en soylu, en kara kargası!”olarak tanımlıyor. Tabii sohbetlerde bu bilgeliğin verdiği “güçle” Nisa’yı sürekli düşünmeye, farklı noktalardan bakmaya ve sorgulatmaya başlıyor. Hatta bunu o kadar iyi yapabiliyor ki, artık bir noktadan sonra Nisa sorularıyla Roko’yu zorlamaya başlıyor; böylece aralarında “felsefî” bir diyalog oluşuyor.

Felsefe ya da felsefi türevli okumalar toplumsal olarak pek çekilmez bulunsa da aslında içinde bulunduğumuz hayatı anlamlandırmak, kendi başımıza bir duruşumuz olmasını sağlamak ve tüm bunları çocuklara da aktarabilmek adına önemli görülebilir. Ancak temel mesele sadece bilinenleri çocuklara aktarmak olmamalı, zira onları ebeveynlerinden bağımsız kendi başlarına bireyler olduklarını kabul edebilirsek, onların kendi doğrularını bulmaları için sorgulamayı öğrenmelerini ve zaten içsel olarak hep taşıdıkları merak duygusunu sürdürmelerini sağlamayı onlarla bu tarz okumalar ya da tartışmalar yaparak mümkün kılabiliriz. Kitapta bunu sağlayan 13 farklı hikâye var. Kitabın orta hacimli oluşu ve yazıların resimlerden çok yer tuttuğu düşünülürse okul çağındaki çocuklar için uygun görünüyor.

​Hikâyeler arasında benim en çok ilgimi çeken “Ayna” oldu. Roko, aynada kendisini izleyen Nisa’ya aslında gördüğü şeyin duygularının bir yansıması olduğunu anlatıyor. Bu, gördüğümüz şeyin gerçekliği hakkında durup düşünmek, kötü hissettiğimizde dahi bunu bir yansıma olarak görme ihtimalimiz olduğunu ancak gerçekte böyle olmayabileceğimizi ya da o an için bu duyguyu fark etmek ve bunun da normal olduğunu anlayabilmek ve çocuklara da bu şekilde anlatabilmek adına önemli bir yol olabilir. Diğer hikâyeler arasında hayatın gerçekliğine yönelik olanlar, tam da çocukların sorgulamasını gerektirici türde etkiler yaratıyor. Örneğin, hayatta bize benzemeyen “zorbaların” da olabileceği ve onlarla her yerde karşılaşabileceğimizi ve belki de onları çok da ciddiye almamamız gerektiği yönünde bir hikâye de var. Bu da çocukların en anlaşılabilir haliyle meseleyi anlayıp, kabullenmesine yardımcı olabilir nitelikte bir anlatım sunuyor. Çocukların gelişimi için önemli bulduğum bir başka bölüm de, fotoğraflar üzerinden insanların değişiminin anlatıldığı hikâye... Burada da Nisa, bebeklik fotoğrafı üzerinden aslında hâlâ aynı insan olup olmadığını sorgulayarak, kendisi üzerindeki değişimin farkına varıyor.

Roko, Nisa’nın hayali arkadaşı, belki de değil. Zira aralarındaki diyalog okur tarafından iki insan diyaloğu şeklinde okunsa da, Roko’nun “kargaca” konuşmaları olduğu vurgusu da yapılıyor. Bu nedenle bence “Bu arkadaşlık hayali mi, değil mi?” sorgulaması da okura bırakılmış durumda… Gerçi bunu sorgulayacak da sadece yetişkinlerdir diye düşünüyorum, zira bir çocuk için bu arkadaşlık sorgulama gerektirmeyen bir gerçeklik barındırabilir.

​Yazar Meltem Gürle’nin hem edebiyat hem de felsefe eğitimi almış olmasının, kitabın hem bu kadar açık ve anlaşılır, hem de bu kadar düşündürücü olması üzerinde önemli bir etkisi olduğu kanaatindeyim. Bir yetişkin olarak, arka kapak yazısında “felsefi gündüz düşleri” olarak tanımlanan hikâyeleri okurken hissettiğim zihin açıklığının çocuklara da yansıyabilmesi açısından, kitap önemli bir katkı sağlıyor. Bu yüzden önce hayatın karmaşası içerisinde birçok şeyi fakında olmadan yaşayan biz yetişkinlerin okuması, sonra da çocuklara ısrarla oku(t)ması elzem. Neticede varız ki düşünebiliyoruz!

0
6252
1
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle
Advertisement
Geldanlage