30 NİSAN, SALI, 2019

Kuzey Rüzgârının Kadını Mary Wollstonecraft

Mary Wollstonecraft “Dünyadan istediğim bir hak, yardım ve bağış değil” diye haykıran Britanya'nın ilk liberal feminist[1] kadını.

​Sis, gotik kulelerden aşağı sarkarken kalemiyle barışan, yazarak varolan, sıra dışı bir kadının öyküsü. Mary Wollstonecraft’ın 260. doğum yıldönümü için…

Kuzey Rüzgârının Kadını Mary Wollstonecraft

Londra’da dünyaya gelen Mary Wollstonecraft[2], sevgisiz bir aile ortamı içinde büyür. Babasının aile gelirini savruk bir şekilde harcamasıyla yaşama düzenleri bozulur, gün geçtikçe fakirleşirler. Aile ortamında sadece babasının (erkeğin)  para ve haklar için söz sahibi olması, annesinin evin içindeki ezilmiş yaşamı, Mary Wollstonecraft’ı ister istemez insan, kadın ve haklar konusunda düşünmeye yöneltir. Aile ortamı dışında kendine arkadaş çevresi kurmaya çalışan Wollstonecraft’ın ilk arkadaşları, John Arden ve bağımsız ruhlu kadın Fanny Blood olur. Fanny Blood'un fırtınalı ruhu, kendine olan güvenine hayranlık duyan Mary, onunla yakın arkadaşlık kurmaktan çekinmez. Para kazanmak için Bath kentine mürebbiyelik yapmaya giden Wollstonecraft oradan, Fanny Blood’a yazdığı mektuplarında duyduğu yalnızlık karşısında içini döker ve çok geçmeden annesinin ölümüyle Londra’ya geri döner. Kadının o yıllarda sadece mürebbiyelik ve hizmetçilik yaparak, evde dikiş dikerek para kazanması Wollstonecraft’ı, ikinci kez kadın ve haklar konusunda düşünmeye iter. Ve bütün bunlara ek olarak kız kardeşi Eliza’nın yapmış olduğu mutsuz evlilik ve çocuğunu görememesi onu erkeklerle eşit haklara sahip olma konusunda kesin düşüncelere ve bu düşüncelerini hayata geçirmeye yöneltir. Çünkü erkek isterse çocuğunu kadına göstermeme hakkına sahiptir, erkeğin yasal bir hakkıdır bu. Kadın kendi çocuğu karşısında çaresizdir.

Wollstonecraft, erkeklerin sahip olduğu hakları gözden geçirdiğinde kadınların da eğitim, miras, çalışma ve kadınların kendi bedenini tanımaya yönelik haklara sahip olmaları gerektiğini özgürce vurgular, savunur ve bu konuda yazar. Onun tek istediği kadınların yeteneklerini tıpkı erkekler gibi özgürce kullanabilmeleridir. Wollstonecraft’ın bu istekleri sadece orta sınıf kadınlar için geçerlidir, çünkü kırsal kesimde ve fabrikalarda kadınlar daha az düşük ücret alarak da olsa çalışmaktadır. Fabrikalarda erkekler çelik işçisi, kadınlar bıçak bileyici olarak hayatlarını devam ettirmektedir. Anglo-sakson kadınının on sekizinci yüzyılda başlattığı bu hareketin altında yatan ilk amaç ekonomik bağımsızlıklarını kazanma isteğidir. (bkz. Nixon 1971) Feminizmin ilk adımı olan bu istekler, kadınların radikal değişimlere doğru yol almasının başlangıcı sayılır.(bkz. Jones 1990) Çünkü on sekizinci yüzyıl kadını erkeklere sunulan/verilmiş olan bir takım haklardan yoksundurlar. Wollstonecraft, kadınların paralarını istedikleri gibi özgürce kullanabilme/harcayabilme hakkının eğitimden geçtiğine inanır. Bağımsızlığın kazanılması için gerekli olan ilk adım okula gidebilme imkânını elde etme ve bunu elde eden kadının çalışıp, para kazanmasıdır. Eğer kadınlar kendi paralarını çalışarak kazanabilirse, o parayı da, istediği gibi harcama olanağına kavuşacaklardır. Kadının rahatça parasını kazanıp harcayabilmesi, kendisine karşı yapılan bir takım haksızlıklarda kendini özgürce savunabilmesi için gerekli olan bir başlangıçtır.

Mary Wollstonecraft (Mrs William Godwin) / c.1790–1 / John Opie / Tate Modern

1789 Fransız Devrimi'nin çalkantıları devam ederken, İngiltere’de eşzamanlı olarak bir kadın, Mary Wollstonecraft sorar, “Neden, erkek hakları?”, “Kadın hakları nerede?” Victoria çağının üzerini örttüğü bu bağımsız kadın, 1792 yılında yazdığı A Vindication of the Rights of Woman-(Kadın Haklarının Doğrulanması) adlı kitabıyla adını dünyaya duyurur. (bkz. Moore 1999) On sekizinci yüzyılda İngiltere’nin koyu taassup döneminde kadınların, ses getiren başkaldırıları hiç de küçümsenecek bir adım değildir. Devamında gelen isteklerde toplumda cinsiyet farklılığının (kadın/erkek) yarattığı açmazların giderilmesi, kız çocuklarının da erkekler gibi kendi bedenlerini tanımaları, kendi bedeni üzerinde kendilerinin söz sahibi olmalarıdır. Kadınların bedenleri üzerinde söz sahibi olmaları en doğal hakkıydı ve ruh sağlığının gelişebilmesi için de gerekliydi. Bunun da devamında elde edilmesi planlanan politik haklar ve bu hakların resmi bir nitelik kazanma yoludur. Wollstonecraft ve arkadaşları kadının sosyal gelişiminin anahtarının aşamalı bir evrimde yattığına inanırlar. İngiltere’de kadınlara gerek hükümet, gerekse kilise yasalarıyla boyun eğdirildiği bir dönemde, Wollstonecraft yazdığı kitaplarla kadınların isteklerini topluma duyurmaya çalışır.

​Wollstonecraft, 1786 yılında yazmaya başladığı kitabı Thoughts on the Education of Daughters’ı (Kızların Eğitimi Üzerine Düşünceler) altı kış haftası boyunca gece gündüz çalışarak tamamlar. Yüz altmış sayfadan oluşan bu kitabı, kar ve fırtınanın ıssız sokaklarda kol gezdiği saatlerde titrek mum ışığı altında tamamlar. (bkz. Todd&Butler 1989; Todd 2000; Tomalin 1985) Onu, bu kitaba yazmaya iten iki neden vardır. Okuduğu J. J. Rousseau’nun Emile adlı kitabıyla on sekizinci yüzyılda kız çocuklarının okula gönderilmemesi olgusudur. Kitabını yazdığı dar odanın kapısında soğuğa rağmen ellerini ovuşturarak bekleyen küçük çocuk, onun kaleminden sıyrılarak kapı aralığından uzattığı her kâğıdı alıp, koşarak; küçük kilisenin bahçesinde bulunan yayınevi sahibi Joseph Johnson’a ulaştırır. Wollstonecraft’ın yazdıklarını yeniden okuma, gözden geçirme fırsatı yoktur. Yayımcısı ve dostu Johnson hayatının hiçbir döneminde Mary Wollstonecraft’ı yalnız bırakmaz, iyi bir dost, iyi bir yayımcıdır ve onun her yazdığını hiç çekinmeden basar.

Analytical Review’in eleştirmenlerinden olan Wollstonecraft, daha önce hiç kimsenin yazmadığı, bir kadın tarafından kaleme alarak değerlendirdiği üç ülkeyi yazar; İsveç, Norveç ve Danimarka. Daha önce yazılmamasının başlıca nedenlerinden biri o yüzyılda yapılan yolculukların zor şartlar altında gerçekleşmesinde yatar kuşkusuz. Zamanın önemli İngiliz dergilerinden olan Monthly Magazine dergisinin yazarı Mary Hays, Wollstonecraft’ın kitabı hakkında şunları yazar: “Acıklı, duygu seliyle yazılmış zekice gözlemin ürünü olan bir kitap.” İngiltere’de geniş okuyucu kitlesine ulaşan kitap, Avrupa ve Amerika’da aynı ilgiyi görür. M.Wollstonecraft’ın özel yaşamını acımasızca eleştirenler, aynı sözleri yayımladığı kitabı için de söylemekten çekinmezler. “Evlilik dışı ilişkisini ve annelik duygularını geliştirmek için yapılan seyahat” olarak nitelerler. Wollstonecraft’ın çalışmalarını estetik ve duygulu bulmazlar. Oysa, romantik şiirin öncülerinden Robert Southey ve Samuel Taylor Coleridge de kitabın okuyucuları arasındadır.

M.Wollstonecraft’ın mektuplarında şöyle yazar:

“On bir gün süren deniz yolculuğumuzda şiddetli fırtına, ruhlarımızı ve bedenlerimizi tüketmeye yetmişti. Olağan üstü manzara karışısında gözlemlerimi yazmak ve aktarmak için kararlıydım. Kaptanın sana verdiği sözü hatırlıyor musun? Beni Arendal-Norveç veya Gothenburg-İsveç kıyılarında bırakacaktı ilk önce. Elsinore Burnu’nu döner dönmez yüzümüze çarpan karşı rüzgâr, bütün gece beklememize neden oldu. Gene de sabah olunca gireceğimiz koyu kaçırdık./…/Teğmenin bana verdiği bilgiye göre malların alınacağı koya geldik. Hemen yargıya varmadan önce pitoresk bir güzelliğin karşısında olduğumu düşündüm. Okyanusa ulaşmak isteyenlerin önünde bir siper oluşturan  kayaların üzerinde küme küme taşlar yığılmıştı. ‘daha ilerisi yok’ diyen etkili görünüşlerinden sıyrılıp kayalıkların gölgesine doğru yöneldiğimizde, dalgalar başıboşluğunu arttırarak kükredi (patladı). Bu dünyadan arınmış manzara karşısında, hâlâ yeryüzünün bu küçük parçasında enfes yeşilliklerin sıralandığı vahşi çiçeklerin yer aldığı bölüm, birkaç keçi ve sürüden ayırlan ineklere lüks bir çayırlık vaat ediyordu. Nasıl sesiz ve barış dolu bir manzara! Kendimden geçerek etrafıma göz gezdirdim; uzun, uzun zaman önce ummuş olduğumuz mutluluğun bana vermiş olduğu zevkin içinde buldum kendimi birdenbire. Fransa’da gözlemlemiş olduğum terörü unuttum. Coşkulu karakterimin üzerini örten hüzün -çok sık, Bağışlayıcı tanrım’ Hayal Kırıklığının etkisiyle gözyaşlarımın ıslattığı- yeniden canlanırken kalbimin yarattığı ortak duygu birlikteliğini koruyorum.” 

Mary Wollstonecraft bu ülkelerden yazdığı mektupları kitaplaştırarak, yeni okuyucu kitlesine ulaşmasını sağlar. İkinci kızı Frankenstein’ın yazarı Mary Shelly, Percy Bess Shelly’le 1814 yılında Fransa’ya kaçarken, mektupları yanına almıştır. Yüzünü görmediği annesini tanımak için yol gösterici bulmaktadır bu yazılanları. Mary Shelley kendi roman kahramanı Frankenstein’ı da romanın sonunda Kuzey denizine, bilinmeyene doğru yol aldırırken annesinin ayak izlerini mi  takip etmek istemiştir.

Feminizm, aşk ve annelik üçgenini ustaca kucaklamaya çalışan M. Wollstonecraft, bu geziden döndüğünde kızının babası, sevgilisi Imlay’in, çoktan başka bir gönül ilişkisine girdiğini görür. Genç kadına hüzün yine kollarını açar, sevgilisiyle yapılması planlanan gezi unutulmuştur. Mary, kendinden çok bebeği Fanny’i ve onun toplumdaki yerini düşünür. Londra da yanında kalabileceği kız kardeşleri de onu ve çocuğunu istemezler. Fransa’nın serbest ortamından ve İskandinav ülkelerine yaptığı gezinin ardından döndüğü kendi şehri olan Londra’da bir kapatmadır o. Mary Wollstonecraft’ı evlilik dışı doğurduğu çocuğundan ötürü şehvet düşkünü kadın olarak nitelerler. Çılgın yaşantının içinde olduğu vurgulanır, toplum dışına itilir. Mary Wollstonecraft tükenişin eteklerine ikinci defa girer, Thames Nehri üzerindeki Putney Köprüsü’nden atlar. Nehrin soğuk sularında çırpınırken uzaktan, onu gören birkaç balıkçı tarafından kurtarılır. Hayata gözlerini açtığında yaşama gücünü bütünüyle kızında ve anne olmakta arar. Hayata yeniden tutunmak zorundadır, Imlay’in maddi yardımlarını kabul etmez, geri çevirir. Mary Wolstonecraft, kısacık ömründeki yaşama savaşında yine tek başınadır, ta ki ikinci kızı Mary Shelley'in  babası anarşist filozof William Godwin'le evlenene kadar...

[1] Feminist sözcüğü ilk olarak Charles Faurier  1837'de, A. Dumasfils1872 olumsuz anlamıyla, 1871 yılında bitirme tezinde Ferdinand Valere Faneau de la Cour trafından kullanılıyor, 1894'de sözcüklere giriyor.
[2] Mary Wollstonecraft (27 Nisan 1759-10 Eylül 1797)

MARY WOLLSTONECARFT’IN ÇALIŞMALARI:

1-Thoughts on the Education of Daughters, 1787
   (Kızların Eğitimi Üzerine Düşünceler)
2-Mary, 1788- Roman
3-A Vindication of the Right of Men, 1790
    (Erkek Haklarının Doğrulanması)
4-A Vindication of the Right of Woman, 1792
    (Kadın Haklarının Doğrulanması)
5-An Historical and Moral View of the Origin and Progress of French Revolution, 1794
    (Fransız Devriminin Kaynağı ve Gelişmesinin Tarihi ve Ahlaki Penceresi)
6-Letters Written During a Short Residence in Sweden, Norway and Denmark, 1796
    (Kısa Süre Yaşanan İsveç, Norveç ve Danimarka’dan Yazılan Mektuplar)
7-Mary Wollstonecraft aynı zamanda Jacques Necker, Christian Salzmann, Johann Kaspart Lavater ve Madame Cambon’un kitaplarını çevirerek, Analytical Review’de kitap incelemeleri yazar.

Posthumos Works of the Author of a Vindication of the Rights of Woman, London, 1798 (Kadın Haklarının Doğrulanmasının Yazarının Ölümünden Sonra Yayımlanan Çalışmaları) Eşi William Godwin tarafından gerçekleştirilir.

KAYNAKÇA:

*JONES, Vivien, (1990), -Women in the Eighteenth Century, Constructions of Feminity, Routledge
*MOORE, Jane, (1999), Mary Wollstonecraft, (Writers and Their Work)  Northcote House Educational Publishers
* NIXON, Edna, (1971), Mary Wollstonecraft and Times, London: M. DEnt & Sons Ltd. 12-SHAWAITER, Elanie, (1977), A Literature of Their Own British Women Novelist From Bronte to Lessing, UK by Princeton University Press
* TODD, Janet, (2000), Mary Wollstonecraft: A Revolutionary Life, Weidenfeld and Nicolson: Columbia
*TOMALIN, Clara, (1985), The Life and Death Mary Wollstonecraft, London : Penquin Books
* TODD, Janed & BUTLER, Marilyn, (1989), The Works of Mary Wollstonecraft,  London:  Pickering& Chetta Ltd.
*WOLLSTONECRAFT, Mary, (1992), A Vindication of Right of Woman, Int. Barbara Taylor, London: Everman’s Library
*____________, Mary, Godwin, William, (1987), A Short Residence in Sweden, Norway and Denmark and memories of the Rights of the Woman, London: Ed. Richard Holmes
*_______,(1976), Letters Written a short Residence in Sweden, Norway, and Denmark, Ed:Carol H. Poston.Lincoln: University of Nebraska
*WOLLSTONECRAFT, Mary, (1786), Thoughts on the Education of Daughters: with Reflections on Female Conduct in the more important Duties of Life, English Oxford Library.
http://www.archive.org/tekst/flipbook/flippy.phd?id
*The University of Adelaide Library, University of Adelaide, South Australia,
*Wollstonecraft,Mary(1796), Letters written during a short residence in Sweden,Norway and Denmark, Ed. Marley, Henry (2007): ebook 3529 http://www.ebooks.adelaide.edu.au/w/wollstonecraft/mary/W864/appendix.html
http://etext.library.adelaide.edu.au/w/wollstonecraft/mary/w8641/lette18.html
*http://www.gutenberg.org/catalog/world/readfile?fk_files=1452577
*The Guardian Wednesday January 15, 1992, A Vindication of the Rights of Woman adlı kitabın 200. Yıldönümü için hazırlanan makale (Makale adı: Mary, Mary, stil contrary)

0
41730
1
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle