28 OCAK, PERŞEMBE, 2016

Adı Butimar, İçi Simurg!

Butimar'ı okudum. Kaan Murat Yanık'ın hem kitabı hem defterini de okumuş oldum böylece. Butimar'ı okudum ve dünyanın hem gürültüsünü hem de sessizliğini duydum. Zaten roman da bizi 'sessizliğin kanatları'na alıp dolaştırmıyor muydu?
Böylece bir de sessizliğin ne kadar kavi ve kanatlarının ne kadar geniş olduğunu gördüm.

Adı Butimar, İçi Simurg!

Butimar'ı okudum ve üzerinden biraz daha sessizlik geçmesini bekledim. Nihayet kış denen ve bir mevsimden çok, dünyanın yaradılış efsanesi olarak düşlediğim o 'zaman adası' hem hayatımıza hem rüyamıza çöktüğü vakit, Butimar defterini açabileceğimi düşündüm.

Butimar, bir kuş. Pers mitolojisinden dünyaya ve rüyaya uçan bir kuş. Denize aşık. Aşık olduğu için de dokunamıyor ona, alçalıp bir damlasını içemiyor. Hasret gideremiyor, vuslata eremiyor. Dokunursa, içerse denizin kuruyacağından korkuyor çünkü. Tıpkı sevgiliye dokunursa rüyanın bozulacağı gibi bir kaygıyla. Butimar, aşık olduğu zaman uçamayan kuşlardan, kanat çarpamazmış.

Butimar bir rüya kuşu, ama kitap bir simurg. Otuz kuş birden olmanın kitabı. İçiçe bir roman.

İstanbul'dan Erivan'a, 2015'ten 1900'lere, Çarlık döneminden Bolşevik Devrimi'ne, Lenin'den Freud'a, Hayyam'dan Şems'e, Sokrates'e, psikolojiden simyaya, maddeden manaya, doğudan batıya, hayallerden rüyalara, büyülerden gerçeklere...

Butimar'ı okudum, fakat kapatmak ne mümkün? İçi büyük bir rüya ormanı gibi. Aralayınca müzik çalan, çeşitli hayvan ve kuş sesleri çıkaran oyuncak kitaplar gibi. Büyülü mü büyülü cümleler, divan şiirinden el almış benzetmeler, hikmetli ve bilgece sözler, türküler, şarkılar, düşündüren, şaşırtan, sevindiren düşünceler.

Haydar Ergülen

Yazarı, genç edebiyatçı, şair, öykücü, romancı, denemeci Kaan Murat Yanık, şimdilik hepsinden birer kitap sahibi. Kalküta(2013) şiir kitabı, Uçurtma Mevsimi(2014) öykü kitabı, Butimar(2015) romanı.

Kaan Murat da kitabına, hayır defterine, hayır hayır rüyasına dahil. Butimar için neler yapmış meğer? “İndim seyran ettim frenkistanı/illeri var bizim dile benzemez/.../Güzelleri şarkı söyler çığrışır/dilleri var bizim dile benzemez” dediği gibi Karacoğlan'ın, yazarımız da Petersburg, Moskova ve Astrahan'da romanı için dolaşmış. Çünkü Bolşevik Devrimi öncesi Çarlık Rusya'sında geçen bu roman, psikoloji, felsefe, tasavvuf, tarih, simya kadar coğrafi mekanları da önemsiyor. Ne de olsa 'coğrafya kaderdir.'

Uzun uzun okumalar yapmış ve en çok etkilendiği, sevdiği 'Büyülü Gerçekçilik' akımının önde gelen romancıları Marquez, Fuentes, Juan Rulfo, Carpentier, Borges ile Divan şiirinin görkemli adları Fuzuli, Şeyh Galip, Nedim ve Nabi'yi buluşturmuş.

Bir de çarşaf giyip İstanbul sokaklarını dolaşmış, özellikle de Etiler, Bebek, Nişantaşı semtlerinde, sonra dilenci, tinerci, taksici olmuş.

Çünkü, 'gerçekle hayal arasındaki sınırın silikleştiği bir roman' olarak takdim edilen kitap, 2015 yılında Nişantaşı'nda başlıyor. Dünyayla, hayatla, hayatıyla arasında derin sorunlar bulunan ve açmazlar içinde yaşayan bir psikiyatr. Bu hayatta, bu çağda bulamadığı huzuru arıyor. Şaşırtıcı mı, değil. Hepimiz gibi. Cevaplar arıyor ve farklı yaşamalara açılıyor. Yanlış yüzyılda yaşadığını düşünüyor, çarşafa bürünüp kadın kılığında İstanbul sokaklarını arşınlıyor, yazarının sözleriyle 'huzur bulamadığı hayatı, kendi içinden, içgüdülerinden, bilinçaltındaki altkimliğiyle yamamaya çalışan' bu psikiyatr, hastalarının hayatlarına da müdahil oluyor. Hepsinden ilginci de kendisine, içinde huzur bulacağına inandığı rüyalar tasarlıyor. Rüya terziliği yapıyor bir bakıma.

Farklı bir 'tutunamayanlar' anlatısı. Hayatı bir türlü 'olduramayan', 'toparlayamayan' insanların romanı. Bir de 'kırmızı' bir hayat var, savaştan aşka, simyadan büyüye, göçten devrime, sefaletten dostluğa. Yusuf ile Behzad'ın hakiki ve dokunaklı dostluğu, Yusuf'un iflah olmaz simya tutkusu, adeta ölümsüzlük iksirini keşfedecekmiş gibi gözükara bir biçimde gizin peşine ve içine düşmesi, rüya mı kuş mu sessizlik mi peri mi güzellik mi, yoksa hepsi birden mi, bir Butimar'ın aşkı var. Türkünün “Böyle bir yavrunun derdi var bende” dediği gibi.

Kaan Murat Yanık

Büyülü bir anlatım, zengin bir sahne, atmosfer, yoğunluk, yavaşlık ve hız, süreklilik, karakterlerden mekanlara, olaylardan duygulara, düşlerden düşüncelere ve aforizmalardan cümlelere unutulmaz bir roman. Öyle çok cümlenin altını çizdim ve dedim ki, Kaan Murat bütünlüklü bir edebiyatçı kimliği gösteriyor ve romanında da şiirden, düşünceden kopmuyor, korkmuyor, ve daha ilk romanında günümüz Türkiye'sini düğümleyen temel sorunları cesurca tartışıyor. Üstelik bunu tümüyle edebi sınırlar içinde kalarak yapıyor ki, siyasal romana yeni bir yorum ve boyut getirdiğini bile söyleyebiliriz.

Butimar'daki unutulmaz güzellikteki, doğruluktaki cümlelerden, sorulardan ve saptamalardan bazıları şöyle:

-”Ancak güzelliğinden şüphe duyulmayacak bir hikayesi olanlar, sağ salim varacaklardı kendilerine.”(s.14)

-”Var mı o kadar maharetli bir hırsız, tüm dertlerimi çalacak?” (s.31)

-”Yolumu, içimden geçenlere soruyorum.”(s.40)

-”Eşyanın bir tarihinin olması onu ölümden saklıyor.”(s.42)

-”Allah iyilerin olduğu kadar, kötülerin de Allah'ıdır.” (s.70)

-”Var mıyız ki, yok olmaktan korkuyoruz?”(s.97)

-”Cahilin gölgesi bilmediği kadardır, koca dünyayı karartmaya yeter.” (s.100)

-”Beklemek, hayatın dışında akan bir başka zamandı.”(s.162)

-”Elleri para değil, kitap kokan insanlar makbuldür.” (s.209)

-”Zalimler kendilerine direnen herkesi toprağa gömerken, onların birer tohum olduğunu düşünmezler.” (s.277)

Bu cümleleri tadımlık olarak seçtim romandan ve 1o taneyle sınırlı tuttum. 384 sayfalık bu romanda nice cümleler, paragraflar, sayfalar var ki insan yerinden etmeye, almaya kıyamaz, okumaya doyamaz. Vesselam.

0
48743
3
800 Karakter ile sınırlıdır.
Yorum Ekle